Şubat 2011

Türkiye ve KKTC Birlikte Karar Vermeli

 
Genel Sekreter Ban Ki Moon döneminde Birleşmiş Milletler, Kıbrıs konusunda özellikle çok pasif davrandı.   
BM’deki diplomatların ve çalışma arkadaşlarının tanımlamasına göre Genel Sekreter çok pasif bir yönetim uyguluyor.
Zaten bu nedenle de BM Genel Sekreteri hakkında ilk kez bir kitap yazılıyor, eleştiren ve eksikliklerini dile getiren.
Söylenenlere göre ayda $40-50 bin Dolar arası maaş almakta, evinin kirası ve her tür gideri de BM tarafından ödenmekte.
Güvenlik Konseyi üyeleri olan Rusya ve Çin kendisini daha ilk günden, çok fazla ortalığı karıştırmaması için uyarmışlar. O da ne yapsın ne suya dokunuyor ne de sabuna, iş yapar gözüküyor sonra da alıyor maaşını ve yan gelip yatıyor.
Rumlar Genel Sekterin etrafındaki personel ile samimiyeti iyice ilerletmişler. Aynı taktiği Avrupa Birliğinde de uyguluyorlar. Tüm komisyonlarda yer almışlar ve Komisyon Başkanının da çevresindekilerle aynı şekilde samimi olmuşlar.

Cargill'in Türk Bayrağıyla Kuşatması

Kuzey Afrika ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi kapsamında dalgalanmalar başladı. Halk hareketleri olarak yansıtılan protestolar, o ülkelerin siyasi ve sosyal yapısı çerçevesinde amacına ulaşmak üzere. Başbakanımızın da, bu projenin eş başkanı olmasından ötürü, bizim ülkemizde olacakların, o ülkelere benzemeyeceği az çok anlaşılmaktadır. Başbakan’ın danışmanı Cüneyt Zapsu’nun araya girmesiyle, son anda lağım çukuruna süpürülmekten kurtulan Recep Tayip Erdoğan için, şimdilik bir sıkıntı gözükmüyor. Peki, kendi vatandaşına söven, kızan, Habur’da PKK’lıları, cezaevi kapısında Hizbullahçıları oynatan, kendi hırsızlarına kefillik derecesinde sahip çıkan bu anlayış, iktidarda kalmayı nasıl başarıyor? Evet, arkasında ki güçleri ve maddi olanaklarını hepimiz biliyoruz. Bu parti yine de, limanları, tersaneleri, fabrikaları, en değerli arazileri yabancılara, yandaşlara peşkeş çekerken, toplum etnik temelde kutuplara ayrılırken gücünü nasıl koruyabiliyor? Ya bizim gördüklerimizi halk görmüyor ya bizler yanlış görüyoruz. Neticede, genetiği değiştirilmiş organizmalardan hepimiz besleniyoruz.!!!

Yağmurun Duası Baba, Babanınki Yağmur!

 

Yemen türküsü ile büyüyecekti çocuk
Çalmasaydı kapı
Açılmasaydı kapı
Ve kapanmasaydı
babasının ardından giderken kapı
Ve kapanmasaydı kapı
Bir fikr-i hürriyetinin üzerine
kapanan kapı gibi babanın üzerine.

Sızlandıranı Sızlandırmak

Yazar: 
HAYRİ GÜNEL
Yazının Yazıldığı Tarih: 
2 ŞUBAT 2011

"YA DIŞINDASINDIR ÇEMBERİN… YA DA…"


Toplumsal birey, içinde yaşadığı ama bir şekilde memnun olmadığı yaşam koşullarını değiştirebilme noktasında çağdaşlaşmaya başlar. Yazılı olmayan ama genel kabul görmüş bir kuraldır bu.

Sözünü ettiğimiz değiştirebilmenin süreç olarak hız kazanması ise ancak ve ancak “değiştirme” hamlesindeki kararlılık, arzu ve istektir. Bunun yoluysa, toplumsal yaşama “müdahale”den geçer. Böylesi bir müdahale, insanlık ve uygarlık tarihinin en onurlu ve erdemli insani reflekslerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır.
Dolayısıyla “sızlanmak” ve “şikayet etmek”, “çağdaşım” diyen bireye yakışmaz.
Çağdaş birey, harekete geçmesini ve bunun yollarını bilen bireydir.
Ve aslında, hak arama tarihinin bütün örgütlenmeleri, işte bu harekete geçmesini bilen bireyi çıkış noktası olarak almıştır.
Çağdaş olmanın en önemli ölçütü; harekete geçmek ve toplumsal koşulları değiştirme adına hayata müdahale etmektir.
Müdahale de “örgütlenmeyi” gerektirir.
Ve sadece örgütlü olan insan toplulukları hayatı istediği gibi değiştirebilir.

Mısır: Siyasal Tarihi ve Bugünü

Yazar: 
Ozan ÖMERCİ

Son bir haftadır Mısır’da yaşanan kitlesel halk gösterileri birçoklarına göre Mısır’da yeni bir dönemin başlangıcını işaret etmektedir. Bu gelişmeler ışığında 1981 yılından beri ülkenin Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Hüsnü Mübarek’in birtakım reformlar vaat ederek sınırlandırılmış bir diktatörlükle başta kalıp kalamayacağını, ya da ülkede Mübarek’in devrilerek bir liberalleşme (belki liberalleşmenin sonucu olarak İslamileşme) olup olmayacağını önümüzdeki gün ve haftaların göstereceğini söyleyebiliriz. Ben ise bu yazıda Mısır’ın siyasal tarihini mercek altına alarak, yakın gelecekte bu ülkede gerçekleşmesi muhtemel senaryoları sorgulayacağım.


 

Mısır ya da Mısır Arap Cumhuriyeti; köklü tarihi, 80 milyona yakın nüfusu, zengin yer altı kaynakları ve gelişmiş entelektüel hayatı ile Afrika ve Orta Doğu ile İslam dünyasının en önemli ülkelerinden birisidir. 20. yüzyıl Mısır tarihi bugün Mısır’da olanları anlamak açısından hayati derecede önem taşımaktadır. Çağdaş Mısır tarihini dört ana başlıkta, Krallık veya Monarşi (1923-1952), Cemal Abdülnasır dönemi (1952-1970), Enver Sedat dönemi (1970-1981) ve Hüsnü Mübarek dönemi (1981-), incelemek doğru olacaktır.

Türkiye ve Ortadoğu

Ortadoğu’daki çalkantılara bakıp da doğrudan “eyvah sıra bize de geliyor” demekle, “yok canım bize bir şey olmaz” demek, aynı yanlışın değirmenine su taşımaktır. Kesin bir yargıya varmadan önce uzunca düşünmek, Türkiye’nin adı geçen devletler ile benzerliğinin ne kadar olduğuna bakmak gerekir.
 
Bugün Ortadoğu diye adlandırdığımız bölge, tarih için hiç de uzak sayılmayacak bir geçmişte Osmanlı toprakları idi. Günümüzdeki esnek federasyona benzeyen idare modeli içerisinde bugün adını telaffuz ettiğimiz devletlerin tamamı Osmanlı tarafından yönetiliyordu. Hiç birisi de zaman içinde zayıflayan Osmanlı’ya baş kaldırıp bağımsızlık mücadelesi vermemişlerdir. Taa ki aşırı kışkırtmalara kadar. Bu kışkırtmaların ana fikri de hiçbir zaman bağımsızlık değil, dönemin baş emperyalisti İngiltere’nin desteği ile iktidara gelmek isteyen diktatörlerdi. Nitekim bugünkü Arap devletlerine şöyle biraz yakından bakmak bu tespit için yeterli sayılabilir.

1980 Sonrası Türkiye'de Siyasal Katılımda Sivil Toplum Kuruluşları

Kaynak Yazarı: 
Mehmet Aslan

Türkiye'de Göç Çalışmalarında 1980 Sonrası Paradigma Değişimi

Kaynak Yazarı: 
Cenk Saraçoğlu

Siyasette Düzen Sorunu 2

Referans İçerik: 
Siyasette Düzen Sorunu

Siyasette düzen sorunu, bir boşluk sahasının sonucudur. Bir önceki bölümde model bir ülkenin nasıl olması gerektiği üzerine tartışmalarımızı yoğunlaştırırken, bu bölümde de siyasetin kavram tartışmaları ve sihirli işaret fişeklerine değinmeyi doğru buluyoruz.
Aşağıda yazımızın ikinci bölümü yer almaktadır.

ALT GRUPLARIN EN ÇOK TARTIŞILANI: LAİKLİK.
Köken itibarıyla Fransa’ da, Rönesans ve reform sonucu ortaya çıkan laiklik; bilinen anlamıyla Din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını ifade etmektedir. Sözcüksel olarak Eski Yunan’a dayanan laiklik, Machiavelli’nin yönetim anlayışı açısından konuyu değerlendirmesinden sonra insanlığın en çok kafasını karıştıran bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Laiklik; dinsel dogmaların bilim, sanat, felsefe ve siyaset üzerindeki baskılarını gerileten Rönesans ve Aydınlanma çağı düşüncesinden kaynaklandı; özellikle Katolik kilisesinin merkezi ve baskıcı yapısına karşı duyulan tepkiden doğdu.(1)

Arap Dünyasında Olanlar Büyük Orta Doğu Projesi mi?

Yazar: 
osman altmışdört
Yazının Yazıldığı Tarih: 
02,02,2011

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gerçekleştiğini düşünüyorum. Tunus’ta Cumhur Başkanı Zeynel Bin Abidin Bin Ali‘nin ülkesinden kaçması ile sonuçlanan Yasemin Devrimi’ni WikiLeaks belgelerinde iktidarın yolsuzluk yaptığı iddiaları bardağı taşıran damla olmuştu. Bu olaylarında arkasında ABD’nin olduğu ortaya çıkmıştır. Tunus’taki üst düzey komutanlarla görüşmeler yapan ABD yetkilileri isyancılara askerin müdahale yapılması önlendi. Olaylar diğer Ortadoğu ülkelerine sıçradı. Şimdi sıra Mısır’da Sedir Devrimi’nde Hüsnü Mübarek’in daha ne kadar direnebileceği ya da ne kadar taviz vererek isyanı sona erdireceği soru işaretidir. Dikkat ederseniz bundan önce Sudan’da Darfur’da ülkenin bölünmesi oylaması vardı. Bu olayların arkasında da ABD ve batının olduğunu biliyoruz. ABD Çin’in Afrika’daki ekonomik etkinliğini kırmak istiyor. Bunun için kendine yakın hükümetlerin iş başına geçmesini sağlamaya çalışıyor. ABD orta doğu ülkelerinin demokrasi ile yönetilip yönetilmediği ile doğrudan ilgilenmiyor. Şayet mevcut yönetim ABD çıkarları ile örtüşüyorsa sorun yok, örtüşmüyorsa demokrasi isteyen gruplar harekete geçirilerek yönetim alaşağı ediliyor. Bilindiği gibi ABD demokrasi ile yönetilmediği ve diktatörlük olduğu halde kendi çıkarlarına uygun hareket eden Arap Krallık ve Emirliklerini destekliyor. ABD’nin nihai hedefi BOP’u gerçekleştirmek için Orta Doğuda’ki ülkeleri demokrasi ile yönetilsin yönetilmesin ılımlı İslam projesine uygun hale getirmek için bu tür isyan girişimlerinde ABD‘nin baş aktör olacağını söyleyebiliriz. Model Ülke ise Türkiye (Bu BOP‘un eş başkanı olduğu R.Tayip Erdoğan söylemişti) olacaktır.