Nisan 2013

İnsan, Yaşamın Farkında mı?

Bir insanı anlamak, anlamaya çalışmak; onun her hareketini doğrulamak demek değildir. Bir insanı anlamak, onun koşulları içinde değerlendirmektir. Yoksa hiç kimse bir hakim ya da Tanrı gibiymişçesine, bir diğerini yargılamak hakkına sahip değildir.
 
İnsan aslında, dünyada tek başına ve onun kaderine ilgisizmiş gibi duran evrenin içinde yapayalnızdır. İşte bu gerçeği görmek ve kabul etmek zorundadır. Ve bu sorunu, insanların kendi başlarına göğüslemekten başka çareleri de yoktur.
 
İnsan; kendi sorumluluğunu bilmek, bunu üstlenmek ve yaşamına ancak kendisinin, o da kendi sevgi, akıl ve üretici güçler gibi içsel güçlerini geliştirip, onların meyvelerini oluşturarak bir anlam verebileceğini, iyice anlamalıdır.
 

İhanet, İşgal ve Milli Ses

Türk Milleti, Türk devleti, Türk Yurdu batı haçlı saldırılarının hedefi olmuştu. 
Türkiye kaos ortamında. Tarih tekerrür ediyor.
Örtülü işgal; vatanı, devleti sarmalamış durumda. Yöntemi farklı, ancak devşirme yöntemi aynı. Etnik azınlıkçı işbirlikçi zihniyette olan kesimler ve bağımsızlıkçı kesimler sahnede.
 
Hatırlayalım;
Avrupa-Haçlı güçleri, işgal için yüzlerce proje ile paylaşma anlaşmaları yaptı.
- İlk görüşme, 1908'de Estonya'nın başkenti Reval (Talin)'de İngiltere ile Rusya arasında,

PKK ve Ermeni Dönmeleri Kim?

Din, dil, ırk, renk, cins ayrımı olmaksızın bütün insanlar eşittir.
Her insan kendi kimliğini açıklamak ve o kimlikte yaşama hakkına ve özgürlüğüne sahiptir.
Ancak Türkiye’de kimlik sorunu, cumhuriyet döneminin en önemli sorunu olmuştur.
Büyük çoğunluk Türkler yanında diğer etnik unsurlar da kendi kimliklerini açıkça ifade etmişlerdir. Ancak sorun gerçek kimliklerini gizleyerek toplumsal barışı bozanlar olmuştur.
 
Ermeni sorunu ile PKK sorunu arasındaki ilişki kamuoyunda yeteri tartışılmamaktadır.
İlk saldırgan strateji, ilk defa 1905''de II. Abdülhamit''e yapılan bombalı saldırı ile başlamıştır.
 

Dil Devrimi Başka; Özleştirmecilik Başkadır...

Bizim İnönü ilericilerinin (solcularımızın da) düştüğü yanılgılardan biri de; mahiyeti apayrı "Dil devrimi" ile dili sadeleştiriyorum diyerek yoksullaştıran "özleştirmeciliği" fena halde birbirine karıştırmalarıdır.

Mustafa Kemal'in "dil devrimi" nin kökü, taa 1911 yılına Selanik'e "Genç Kalemler" dergisine, Ali Canip Yöntem ve Ömer Seyfettin'in İstanbul'dan onları desteleyen Ziya Gökalp'in görüşlerine dayanır.

Gelişmelerin Yönü Rumların Aleyhine

Kıbrıs konusundaki gelişmeleri ve Doğu Akdeniz'de sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin tek taraflı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge ile ilgili konuları yakından takip ediyorum. Görünüşe göre Rumların güvendikleri dağlara öyle bir kar yağdı ki, kendilerini ciddiye alan kimse yok.  Bırakın dağları, tepeler bile karların altında kalmış.

 

Papadopulos doğalgaz konusuna, Güvenlik konseyine üye bir devlette kurulmuş ve faaliyet göstermekte olan bir şirketi bulaştırabilmek için elden geleni yapmış, vergi ve istihdam kolaylıkları dahil her kapıyı da sonuna kadar açmıştı. Amacı da -Münhasır Ekonomik Bölgeyi tek taraflı ve tüm komşularıyla eksiksiz bir şekilde imzalamadan ilan ettiğinden- ileride Türkiye ile çıkabilecek sorunlarda söz konusu şirketin faaliyetlerini sürdürdüğü devleti yanına çekip aklınca Türkiye'ye karşı direnebilmekti.

Dilde "Özleştirme", "İnönü İlericiliği" dir !!!

Yaşı benim yaşı bulanlar (55) hatırlar

Lisede dersimize giren öğretmenin kullandığı sözcüklerden onun "ilerici" mi, "gerici" mi olduğunu yakalamaya çalışırdık...

Öğretmenimiz "yanıt" diyorsa "ilerici" , "cevap" diyorsa gözümüzde "gerici" olurdu...l

Sözde "sosyalizm öğrenmeye" ortaokul yıllarında başlamıştık da, lise yıllarındaki aklımız bile "dilde özleştirmeciliğin" bir üstyapısal sözde ilericilik; Osmanlıcaya "tu kaka" demenin ancak ve ancak "gericilere" hizmet olduğunu henüz kavrayamamıştık...

Yaşıyorlarsa sağ olsunsan,ölmüşlerse ruhlarına rahmet lise edebiyat öğretmenlerimiz de aslında bizim gibi kavrayamamıştı...

Kısmı Siyasi (şiir)

 

Saat 20.45 treni, İzmir Basmahane garındayım

Kısmı siyasiden mevcutluyum, ellerim kelepçeli

Gören görmeyen bana bakıyor, elbet farkındayım

Genç bir kız uyukluyor salonda, belli üniversiteli

 

Gece örtüyor garı, ardından acı tren çığlıkları

Hava soğuk, dumanı üstünde çaylar koşuşturuyor

Kavuşan ayrılan, ayrılıp kavuşan sarılmaları

Gözlerim her kadında nedense Perihan’ı arıyor

 

Rötar yapmış İstanbul treni, en az yarım saat daha

Duyuran geç bir kadın sesi, pis ve bir o kadar tiz

Türkiye Politikasına Alternatif İsim Önerisi: Fibopolitik

Matematik, gençlerin nefret ettiği derslerin başında geliyor. Siyasetle matematiğin arasında henüz akademik olarak tespit edilemeyen bir korelasyon var. Akademisyen adaylarının "hoca ne der" kaygısını göz önüne aldığımızda bu korelasyonun Türkiye'den tespit edilmesi imkansız gözüküyor.

Ünlü matematikçi Fibonacci (matematikçiler, istatistikçiler ve matematiğe meraklılarca iyi bilinir) tavşanların üremesinden yola çıkarak Liber Abaci kitabında bir sayı dizisine erişir. Aynı şekilde ayçiçeğinin de artık dış kenarlarında bu sayı dizisini yakalar. Ayçiçeğinin merkezinden dışarıya doğru sağdan sola ve soldan sağa doğru taneler sayıldığında çıkan sayılar Fibonacci Dizisinin ardışık terimleridir.

 

Papatya Çiçeğinde de ayçiçeğinde olduğu gibi bir Fibonacci Dizisi mevcuttur. Fibonacci dizisinde ardışık elemanlar bir önceki elamanın oranındaki ardışık terimlerin farkıyla oluşan dizi de Fibonacci dizisidir. Bugün garip bir şekilde Türkiye gündemine Fazıl Say ile giren Ömer Hayyam üçgeninde de Fibonacci dizisi görülür. Hatta Mimar Sinan'ın Selimiye ve Süleymaniye camilerinde de bu dizinin olduğu görülür. Popüler roman meraklıların ise bu diziyle, Dan Brown'ın Da Vinci'nin Şifresi kitabında karşılaşmış olduğunu varsayabiliriz. Peki nedir bu Fibonacci dizisi?

Milli Merkez Nedir? Ne Yapmak İstiyor?

Bundan tam 93 yıl önce Türkiye Cumhuriyetinin demokratik bir biçimde temellerinin atıldığı, Kurtuluş savaşının fitilinin ateşlendiği, Anadolu topraklarında yeni ve modern bir Türk devletinin doğuşunu müjdeleyen Millet Meclisinin açılışının 93. Yıl dönümünde, yani 23 Nisan 2013 tarihinde Ankara Yenimahalle Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkez’inde bir toplantı yapıldı. Türkiye’nin dört bir köşesinden 20 bin kişinin katıldığı, “Atatürk’te Birleştik, Milli Merkez’i Kuruyoruz!” sloganıyla yapılan toplantıda Milli Merkez’ in kurulduğu ilan edildi.

Toplantıya çok sayıda siyasi parti temsilcisi, eski yeni milletvekilleri, kitle örgütü ve sendika temsilcileri, tanınmış siyasetçiler, hukukçular katıldılar.

Çekilme Komedisi Başlıyor…

Evet, yurdum insanı. Bu komedi sırf seni eğlendirmek için tertiplendi. Ağzın açık seyret bakalım. Yalnız cebini iyi kolla. Muhakkak bir şeylerin çalınacak ama belki koruyacağın şeyler olur. Hatta dikkat et, ayağının altından bir halı gibi yaşadığın, yurdum dediğin bu topraklar gitmesin.

Hükümet teröristlerle el ele, kol kola olmuş, yandaş basının etekleri zil çalıyor. Barış şarkıları karga sesli usul bilmezler tarafından söylenip duruyor, ben niye mi karamsarım? Çünkü ben Ali kemal’lerin veya Damat Feritlerin, dürrizadelerin torunu değilim.

Yukarıda saydığım zevat görüşlerini her daim açıklıyorlar. Ben de açıklayayım.

Bir çekilme lafıdır gidiyor. Kim nereden çekilecek bilen var mı?