Mart 2014

Başbakan’a Oy Vermeyeceğim 10 İnsani Sebep

Yazımın başlığına “Yolsuzluk Davalarından Aklansa Bile” ekleyecektim ama tabii ki dava açılıp açılmayacağı da meçhul. Bana kalırsa hiç dava açılmayacak bile. Çünkü yasalar öyle bir değiştirildi ki, savcılar öyle bir korkutuldu ki iddaname hazırlayacak babayiğit savcı çıkması çok zor. Bu durum bile nasıl bir hukuk devletinde yaşadığımızı, hukuku nasıl babalarının çiftliğine çevirdiklerini özetliyor.

Ne olursa olsun AKP’ye oy atacağım diyenlerin (tapanlar) arkasına saklandıkları, onlara göre haklı oldukları bazı icraatler de yok değil. Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim. Mesela yollar yapmış, Türkiye’yi ekonomik olarak büyütmüş, akeri vesayeti kaldırmış, artık şehit haberleri gelmiyormuş vs…

Halkın Desteklediği Kararlar Uzun Vadelidir

Bu politikanın birincil kuralıdır.

Halkın arkasında durmadığı, halkın desteğini almayan hiç bir karar uzun ömürlü olamamakta.

Demokratik düzenlerin olmazsa olmazıdır bu uygulama.

 

Geçen hafta Gazimağusa'da yapılan Eğitim Şura’sında toplanan 11 komisyonda neredeyse 400’e yakın karar alındı.

 

Eğitim Şura’ları bir danışma organıdır. Sadece tavsiye nitelikli kararlar üretebilirler.  Aldıkları kararları uygulayıp uygulamama iradesi de Milli Eğitim Bakanlığı’na aittir.

Suriye’ye Saldırmak Başbakana Ne Kazandırır?

Başlıktaki “başbakana” sözcüğünü bilerek kullandık. Zira artık Türkiye’de devlet otoritesi diye bir şeyin kalmadığını üzülerek ve endişe içinde görüyoruz. Her şey başbakanın iki dudağı arasından çıkacaklara bağlı. Benim bakanım, benim valim diye başlayan söylemleri demokrasinin olmazsa olmaz kurumları kabul ettiler ve tam bir biat içindeler. Arada bir itiraz edenler oluyorsa da, anında analarından doğduklarına pişman ediliyorlar. En kötüsü de bu antidemokratik işlemlere isyan etmesi gerekenler suskunluk içinde.

Bu itibarla, başbakanın tavırlarından onun yanlış bir şeylere imza atacağını düşünen komşu ülkelerde Türk halkını ayırarak başbakanı düşman ilan ettiler.

Galatasaray’da Taraftarlık Sorunsalına Dair Notlar

Yazar: 
Alp Giray

Türkiye kamuoyu yerel seçimlere odaklanmışken, buna zemin teşkil eden;  ülke gündeminin, son iki yıldır yaşadığı, Gezi’den sonra netleşen, 17 Aralık’tan sonra da alenileşen bir “kaos” nedeni ile, yakın tarihe kadar herkes için önem arz eden çelişkiler, sıkıntılar, maalesef görmezden geliniyor. Düne kadar birbirine düşman kesimler, şimdi kol kola ve ilkesizce bir ittifak halindeler. AKP’yi yıkmanın tek çaresi olarak, TC’yi yıkanlarla, yani Gülen-istlerle aynı yatağa girmekten çekinmeyen “muhalif”ler bir tarafta; yaptıkları her türlü pis işi, şimdilerde moda olduğu üzere, bu, TC’yi yıkanlara ihale edip kendini “ak”lamaya çalışanlar diğer tarafta. Bunlar birlikte aynı gemideler ve temelsizce birbirlerine saldırıyor; halktan bu esnada kendilerine taraf olmasını istiyorlar.

Hangi Parti Kazanırsa Daha İyi Olur?

Anketler, anketler, anketler. Seçimler yaklaştı ya, birbiri peşine geliyorlar. Artık yaptıranın meşrebine göre oy oranı yazıyorlar. Başbakan cephesinde durum gayet iyi. Başbakanın anketçilerine göre %50 kesin. Muhalefet anketçileri cephesinde ise oylar%30 larda eşitlenmiş ve muhalefet oyları hızla yükseliyor. Yani iktidar gitti gider. Bunların hangisi geçerli Pazar akşamı belli olacak. Tabii şimdiden kaybetme riskine karşı önlemler alınmaya başladı bile. Muhalefet iktidarı, iktidar da muhalefeti hile yapacağı düşüncesi ile suçluyor.

ABD Elçisinin Öngörüsü

ABD'nin Büyükelçileri genelde konuşmazlar, hele de haber ajanslarına pek açıklama yapmazlar. Eğer basına konuşuyorlarsa veya haber ajanslarına açıklama yapıyorlarsa bilin ki bahsettikleri konu çok önemlidir. Muhakkak birilerine veya ilgili siyasilere veya konunun içindeki bürokratlara veya da o ülkenin halkına yumuşak bir mesaj vermek istemektedirler, fırtınadan evvel.

 

Bu tür davranışları büyüklerimiz güzel bir sözle açıklamışlar, "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" diye. Gerçekte büyükelçinin söyledikleri ABD hükümetinin düşündükleri ve eninde sonunda gerçekleşecek olan sonuçtur. Bunu geçmiş yıllar içinde dünyanın pek ülkesinde gördük ve yaşadık.

KONFERANS: Ukrayna Krizinin İç Dinamikleri, Kırım Krizinin Bölgesel ve Küresel Etkileri

 

Yrd. Doç. Dr. VÜGAR İMANBEYLİ İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi.
Yrd. Doç. Dr. Vügar İmanbeyli: Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü'nde, Yüksek Lisans çalışmasını ise Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde tamamladı. Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde doktora yaptı. Ali Merdan Topçubaşı (1865-1934): Lider Bir Aydın ve Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Temsili (İstanbul, 2003); Azerbaycan-Osmanlı İlişkileri 1918 (İstanbul, 2006) ve Avrasyacılık: Rusya’nın Kimlik Arayışı (İstanbul, 2008) isimli telif çalışmalarının yanı sıra Rusçadan yaptığı çevirileri (örn. Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği: Avrasyacı Yaklaşım, 6. baskı, İstanbul, 2010; Nikolay Trubetskoy, Avrupa ve Beşeriyet, İstanbul, 2012) ile çeşitli makale, çeviri ve yorumları yayımlanmıştır. İlgi alanları genel olarak bölge çalışmaları olup eski Sovyet coğrafyasında tarih, siyaset, dış politika yapımı ile sosyal dönüşüm konularını içermektedir. Son dönemde Rus dış politikası, Türk-Rus ilişkileri ve Türk dış politikasının Avrasya boyutu gibi konulara yoğunlaşmaktadır. Halihazırda İstanbul Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir.

Beş Yıl Sonra Yine Bir Seçim

Yazar: 
Murat ŞİMŞİR

29 Mart 2009 yerel seçimlerinin üzerinden tam 5 yıl geçti ve bir kaç gün sonra sandığa gideceğiz..

 

Beş yıl öncesinde Milliyet blogda yayınlanan “İ.Melih ve baronları..” isimli yazımda Ankara seçimlerine ilişkin görüşlerimi yazmıştım ve İ.Melih Gökçek'i korku dağlarının beklediğini söylemiştim...

Doğalgaz Türkiye'den AB'ye Gidecek

Rumlar, müzakere masasında elleri sanki de çok güçlüymüş, Kıbrıslı Türklerle anlaşma yaparlarsa Türklere lütufta bulunacaklarmış havasında, kendilerini ağırdan satıyorlar ama perdenin arkasındaki gelişmeler hiçte öyle değil.

 

Geçen ay içinde İsrail hükümeti Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, Mavi Marmara olayında İsrailli komandolar tarafından savunmasız ve silahsız insanların haksızca öldürülmesi konusunda tazminat ödemeyi kabul ettiğini içeren bir mutabakat notu gönderdi.

Kıytırık Bir Cemaat Bile Ulusal Güvenliği Tehlikeye Atıyorsa

Askerdeyken bize bir olay anlatılmıştı;

Güneydoğu’da askeri bir birlik hakim tepeye mevzilenmiş. Geceleyin askerlerden biri ihtiyaç gidermek için tepenin aşağılarına doğru inerken makineli tüfek mevzisinin önünden geçmiş. Makineli tüfeğin başında bulunan askerde, karşıda yürüyen birini görünce, gece karanlığında terörist sanarak basmış tetiğe. Ancak karşıda ki kişiyi vurup vuramadığı sabah belli olacakmış çünkü asker gün aydınlanınca AT (Arama Tarama) yapıyormuş.

Sabah olmuş ve askerler tam AT’ye çıkacakları zaman kayalıkların arkasından ellerini yukarı kaldırarak bizim asker çıkmış. Makineli tüfek ateşi başladığında kendini bir kayanın arkasına atmış ve gün aydınlanıncaya kadar yerinden kıpırdamamış.