Haziran 2014

ISID, Türkiye ve Düşündürdükleri

Başka bir ülkeye müdahale yapmak isterseniz eğer, ilk olarak kendi ülkenizin vatandaşlarını bu müdahalenin gerekli olduğuna; daha sonra diğer ülkeleri bu müdahalenin gerekli olduğuna inandırmanız gereklidir.

Bunun örneklerini İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcından beri görmekteyiz. Hitler’in Polonya sınırında ki Polonya telsiz istasyonuna Alman askerleriyle baskın yapıp, aynı Alman askerlerine Almanya üzerine ateş açtırmasıyla başlamıştı İkinci Dünya Savaşı… Güya Polonya ilk olarak Almanya’ya ateş etmişti vs… Daha sonra ABD’nin Irak’ı işgal etmek için uydurduğu kimyasal silah yalanını hatırlayalım…

Peki Türkiye Cumhuriyeti ne yapıyor komşu ülkelere saldırabilmek için?

Yeni Cumhurbaşkanımız Ekmeleddin İhsanoğlu Olabilir mi?

CHP ve MHP aralarında belki de ilk kez böylesi önemli bir konuda anlaştılar. Büyük bir sürpriz olmazsa çatı adayı Ekmeleddin Bey. Bu yazımızda Ekmeleddin Bey'in olabilirliğini veya olamazlığını biraz irdeleyeceğiz. İrdelemeye geçmeden önce Anadolu halkları için çok da tanıdık olmayan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu biraz tanıtalım.

“İhsanoğlu ilk kez sandıkta seçilerek İslam Kalkınma Örgütü sekreteri olan kişidir ve bu görevi iki dönem yapmıştır.  Adalet Partisi’nin Süleyman Demirel’den sonra 2 numarası olan ‘Koca Reis’ lakaplı merhum Sadettin Bilgiç’in akrabalarından Füsun Hanım ile evli ve 3 çocuk sahibi. Çok iyi derecede İngilizce ve Arapça biliyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu: Kazanç mı Hata mı?

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli görüşmeleri sonucunda dün yaptıkları açıklamayla muhalefetin çatı adayının Ekmeleddin İhsanoğlu olduğunu açıkladı. İki muhalefet partisi arasında yaratılan geç kalınmış bu fikir ortaklığı elbette umut verici. Ancak Ekmeleddin İhsanoğlu isminin yarattığı soru işaretleri de bu iş birliğine gölge düşürmüyor değil.

 

Soru işaretlerinin nedeni  çatı adayı destekleyenlerin gözünde İhsanoğlu'nun kişiliği olsa da neden bu değil. Öncelikle muhalefet partisinin milletvekillerinin bir kısmının çatı adayı bizlerle birlikte öğrenmiş olması sağlıksız bir durumdur. Halkın oy kullanacağı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geniş çerçeveli bir çalışma yapılmadan, kamuoyu nabzı tutulmadan cumhurbaşkanı adayı belirlenmesi ne kadar büyük bir sorunsa;  aynı çalışmanın parti içinde de yapılmaması, parti meclisinde yer alan vekillerin bile adaydan haberdar olmaması  da oldukça büyük bir sorundur. Yani cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklanmasının ilk adımını incelerken bile muhalefetin süregelen sorununa ulaşmış oluyoruz: İletişim eksikliği, birlik duygusunun yokluğu.

Muhalefetin Çatı Adayını Belirleme Süreci Üzerine

Mayıs ayı başında MHP lideri Bahçeli, Ağustosta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için çatı aday gösterilmesini istedi.

Bahçeli, aday için isim vermedi ama aday belirlenmesi için bir formül önerdi: 3 M. Bu formüle göre çatı adayının aşağıdaki nitelikleri taşıması gerekiyor: Aday; Milliyetçi, Muhafazakâr ve Manevi değerleri taşıyacak.

Bahçeli ayrıca ilk defa halk tarafından doğrudan seçilecek olan Cumhurbaşkanı adayının Laik ve demokratik değerlere sahip olmasını da istiyor.

Bahçeli, çatı adayı önerisinin arkasından mecliste grubu olan siyasi partileri ve görevdeki Cumhurbaşkanı A. Gül’ü ziyaret ederek bu bağlamda fikir alışverişinde bulundu.

***

Atatürk – Başkanlık Sistemi - Diktatörlük

Yazar: 
Gökhan Cebeci

   ‘Atatürk diktatör müydü?’ konusu son yılların en art niyetli tartışmalarından biridir. Cumhuriyet’in ilk yıllarından cımbızlayarak ve elbette çarpıtarak verilen örneklerle, hep de belli kişilerce ısıtılıp ısıtılıp önümüze sürülen ama bir türlü de yedirilemeyen bir konu bu. Nasıl yedirilebilir ki? Ahlak ve şükran duygusu olan insanın midesi kaldırmaz bu vefasızlığı. Üstelik Atatürk’ü diktatör olmak ile suçlayanların bugün adına ‘Başkanlık Sistemi’ denilen tek adam yönetimini savunmaları ibretle izlenirken…

 

   Öyle bir diktatör ki (!)… 1978 yılında, Birleşmiş Milletlere bağlı UNESCO, genel kurulunda oy birliği ile aldığı kararla 1981 yılını tüm dünyada Atatürk yılı olarak kabul etmiştir. Ne öncesinde ne de sonrasında başka her hangi bir lider için böyle bir karar alınmamıştır. Çünkü kararın gerekçesinde yer alan, ‘UNESCO’nun ilgilendiği tüm alanlarda olağanüstü bir reformcu olduğunu göz önünde tutarak, özellikle sömürgecilik ve emperyalizme karşı en önce açılan savaşların ilk liderlerinden biri olduğunu kabul ederek, dünya ulusları arasında karşılıklı anlayışın, sürekli barışın kurulması için çalışmalarının olağanüstü bir örnek olduğunu ve tüm yaşamı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımını gözetmeden, bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına olan inancını anımsatarak,eylemlerini her zaman barış, uluslar arası anlayış ve insan haklarına saygı yönünden yapmış olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Atatürk’ tanımına uyan başka büyük bir devlet adamı daha yoktur.

Avrupa Parlamentosu Seçimlerinin Verdiği Mesaj (3/3)

Rumların büyük bir propaganda fırsatını kaçırdıkları kesin. Kendi iddiaları ve önerileri olan  Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin birbirlerine oy vermeleri düşüncesinin ütopik olduğu da ortaya çıktı bu seçimin sonucunda. Kıbrıslı Rumlarda da, Kıbrıslı Türklerde de birbirlerine oy verenlerin sayısı yüzde bir'in çok altında.

 

Ortak devlet, ortak vatandaşlık, ortak oy kullanma ve "Kıbrıslı" kimliği mesajları ve iddialarının ne kadar mesnetsiz ve hayali olduğu ortaya çıktı bu seçimde. Sadece çok küçük ve yüzdelikleri yüzde 1'in altında olan bir kesimin bu fikri benimsediği, geriye kalan neredeyse toplam ada nüfusunun tümünün bu fikri benimsemediği gözler önüne serildi bu Avrupa parlamentosu seçimlerinde.

Ekmeleddin İhsanoğlu Tercihinin Analizi: Başkanlık Sistemi mi Parlamenter Sistem mi?

Cumhurbaşkanlığı seçimi için ilk aday ortaya çıktı. Çatı diye formüle edilen ve kulislerde kim olabilir diye senaryosu konuşulan aday Ekmeleddin İhsanoğlu. Aday ilan edilir edilmez, bildiğim bir ismi duyduğum için acaba ne olur diye düşünüyordum ki sosyal medyada ata sporumuz linç çoktan başlamıştı. İsmiyle dalga geçenlerden alın, İslam Konferansı Eski Başkanı olması hasebiyle “gerici, yobaz, cumhuriyet düşmanı” lafları gırla gidiyordu. Durdum. Bu kadar birbirimize girmeyi ne zaman öğrenmiştik, bunu düşündüm. Bir süredir yürüyen ötekileştirme ve doğal kaşınmış çıktısı nefret çatır çatır işliyordu. Solculuğundan zerre şüphe duymadığım insanlar dahi “bu ne,, şaka mı, adam mı kalmadı, köşke bir gerici aday mı gösterilir?” minvalinde yazılar yazıyordu. Şaştım. Sanki solun içinde ülkenin %60-70 ini çekebilecek aday var da gösterilmedi mi diye kendime söylendim durdum.

Ortadoğu’da Tsunami

Ortadoğu’da korkunç bir değişim yaşanıyor.

1916 yılında gizlice Fransa ve İngiltere arasında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması uyarınca I. Dünya savaşı sonrasında İngiliz istihbaratçı Gertrude Bell tarafından etnik yapılanma dikkate alınmadan sadece İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda cetvelle çizilen sınırlar yaklaşık yüz sene sonra tüm geçerliliğini yitirdi.

Aslında bölgenin adı Ortadoğu değil.

Arap yarımadasını içine alan, üç kıtayı bünyesinde birleştiren, Yahudiler sonradan gelip bölgenin en batısına yerleştiği ve sadece Arapların yaşadığı bir yöre orası. Bölgenin doğru adı da “Güney Batı Asya.”

Görücü Usulü Cumhurbaşkanı

Yazar: 
Alp GİRAY
Yazının Yazıldığı Tarih: 
18 Haziran 2014

MHP ve CHP’nin bunca zaman neden bir aday belirleyemediği sonunda anlaşıldı: “Çatı adayı”nın ismini zikretmek o denli zor ki, genel başkanlar ve partilerin yöneticileri, beyefendinin ismini yanlış söyleyip zor duruma düşmemek için antrenman yapıyorlarmış! Buna rağmen yine de muvaffak olabilmiş değiller; Devlet Bey, Ekmalettin dedi ilk açıklamalar esnasında. Hoş, kolay da değil; Ekmeleddin Bey’in adını söylemek, d yerine t koyup söylerseniz de, normalinden çok farklı anlamlar içeriyormuş kelime olarak; yandaşlar şimdiden bu tip ayrıntılar bulup mugalataya başladılar.

Beklenen “çatı aday”, öznelerince açıklandı evet; toplumun en az yüzde yetmiş beşini kucaklayacak, ötekileştirici söylemleri olmayan, siyasetin karanlık yönünden uzak, ılımlı vs. sıfatlarla halka takdim edilmek üzere belirlenen kişi, yani Ekmeleddin İhsanoğlu; layık görüldüğü makama kavuşabilecek mi, göreceğiz; ancak ortada bir görece başarının şimdiden belirdiğini söylemeliyiz.