Haziran 2014

Anastasiades Görüşmemek İçin Görüşüyor

Pazartesi günü KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Rum lider Anastasiades arasında yapılan görüşmeyi incelediğim ve değerlendirdiğim vakit ortaya çizilmeye çalışılan tablodan çok farklı bir tablo, farklı bir gerçek çıkıyor.

 

Rum lider Anastasiades, geçmişte müzakere masasına oturan Rum liderlerin uyguladıkları taktik ve stratejilerin aynısını, hatta buna tıpa tıp benzerini de uyguluyor diyebiliriz ama yöntemi çok değişik, üstü de iyice örtülü.

 

Ağzından "Şişhane" kelimesi çıkarken, gerçekte "Meyhaneyi" kastediyor, sol gösterirken de sağ vurmaya çalışıyor. İstediğini elde edemeyince de "Türkler müzakereleri baltalıyor" çığırtkanlığı yapıyor en ucuz bir şekilde, bayatlamış, yıllardır BM'yi de baymış ve artık kokuşmuş bir taktikle…

Müzakereler Nereye Gidiyor?

Bu günlerde kiminle konuşsam, kiminle rastlaşsam bana ilk sordukları soru "Müzakereler Nasıl Gidiyor?”dur. Sonra benim yanıtımı beklemeden "Benim hiç umudum yok" yorumunu ilave ederler sözlerine.

 

Müzakerelerin nasıl gittiği apaçık ortada. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun ve Müzakereci Kudret Özersay'ın bütün iyi niyetli ve çözüme yönelik girişim ve tavırlarına rağmen Rumların isteksizliği nedeni ile bir arpa boyu bile ilerlemiyor.

 

Rumlar müzakereleri yokuşa sürmek ve sorun yaratmak için geçmişteki liderlerin yaptıkları görüşmelerde üzerinde mutabakata varılmış konuları masaya tekrar koyarak ilerlemeye engel oluyorlar.

“Gezi” Direnişinin Yıldönümünde Direnişin Bir Siyasi Yorumu

Haziran direnişi;  emperyalist bir yabancı proje olan, ülkede “korku imparatorluğu” kuran, polis devleti yöntemleriyle baskı ve terör estiren AKP iktidarına karşı, halkımızın, özellikle gençliğimizin, ülkemizdeki siyasi muhalefet boşluğundan da kaynaklanan diğer bir başka nedenle bizzat kendisinin spontane olarak bir protesto hareketidir.

Halkımız ve gençliğimiz; bu şanlı spontane vetosunun bedelini, 6 insanının yaşamını yitirerek, 13 insanının gözlerinin birini kaybederek ve onlarca insanının kafa travmasını yaşayarak, ödemiştir. 

AKP iktidarının polis devleti, bu baskı ve terörü gayet bilinçli olarak uygulamaktadır. Başbakan bizzat “Talimatı ben verdim!” diye bu gerçeği itiraf etmiştir. Aynı devlet şiddeti ve devlet terörü; sadece “Gezi” direnişinde değil, bu sene 1 Mayıs Taksim gösterilerinde, Yatağan işçilerinin “Özelleştirmeye karşı” direniş eylemlerinde, Soma faciası nedeniyle yapılan protestolarda vs. gibi çeşitli toplu gösterilerde sürekli ve sistemli uygulanmaktadır.

Kimin Eli Rumların Boğazında

Rusya, Kıbrıs Rum Yönetimini istediğinde maymun gibi oynatıyor, tükürdüğünü yalattırıyor ve önünde el-pençe-divan durmasını sağlıyor.

“Rumların Ruslarla ilişkisi çok iyiymiş, Ruslar kayıtsız şartsız Rumların arkasındaymış” iddiaları da tam bir şehir efsanesi gerçekte. Durum tam tersine ve bunların da zaten hepsi olmak zorunda. Aksini düşünmek bile yanlış olur.

Geçen hafta içinde,  ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Rusya Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Aleksei Meshkov, Kıbrıs'a birer ziyaret yaptılar.  Bu ziyaretler Rumların kara kaşına kara gözüne olmadı tabii. Her ikisi de Rum Yönetimine hangi tarafta olduğunu sordu kapalı yollu.

Bir Devrin Sonu Olarak Soma Katliamı

Yazar: 
Alp GİRAY
Yazının Yazıldığı Tarih: 
2 Haziran 2014

13 Mayıs’ta Soma’da yaşanan maden faciası, iş kazası veya katliam, 301 maden işçisinin ölümüne yol açtı; aile üyeleri ile birlikte binlerce kişinin doğrudan mağduriyeti, işin belki de, insani açıdan en trajik boyutudur; ancak, acıdan süzülüp geriye kalan politik mesaj; sonuç ise, ibretlik ve trajikomiktir.

 

Bu olay gösterdi ki, bir kez daha, Türkiye halkının sosyal psikolojisi artık klinik ve tedaviye muhtaç halete bürünmüştür. En haklı olunan noktada dahi, sorumlulara hesap sormaktan, bağırmaktan, küfretmekten aciz, yaşanan her olumsuzluğu göklerden üstümüze düşen bir uyarı, yani kader olarak algılayan, böyle olmadığı bilindiği halde üstelik, bir millet, topluluk, sınıf değil; alelade bir güruha dönüşmüş emekçiler ve aileleri var karşımızda.

Dünyanın En Gözde Kütüphaneleri

Kütüphanelerin tarih sahnesindeki ilk örneklerine Mısır ve Mezapotamyadaki kil tabletlerin bulunmasıyla rastlıyoruz. Yazının gelişmesi, belgelerin gittikçe artmasına neden olmuştur. Sürekli artan kültürel ve ekonomik ilişkiler sonucunda sayıları artan bu yazılı belgeleri bulunduran arşivler ilk kütüphanelere örnektir.

Cumhurbaşkanı Adayınız Kim?

Abdullah Gül
2% (4 oy)
Abdullatif Şener
6% (11 oy)
Deniz Baykal
3% (6 oy)
Haşim Kılıç
2% (4 oy)
İlker Başbuğ
7% (12 oy)
Meral Akşener
6% (10 oy)
Metin Feyzioğlu
8% (14 oy)
Mustafa Sarıgül
0% (0 oy)
Osman Pamukoğlu
16% (28 oy)
Recep Tayyip Erdoğan
16% (27 oy)
Sırrı Süreyya Önder
8% (14 oy)
Ekmeleddin İhsanoğlu
14% (25 oy)
Diğer (Yorum olarak belirtiniz.)
10% (18 oy)
Toplam oy: 173

Cumhurbaşkanı Adayınız Kim?

Cumhurbaşkanlığı seçimi tarihi için geri sayım devam ediyor. Cumhurbaşkanı bu yıl ilk kez halk tarafından seçilecek. Daha önce bir referandum yapılmış ve çıkan sonuçta vatandaşların yüzde 70’i Cumhurbaşkanı’nı halk seçmeli demişti. Bu yıl Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi doluyor.

Formasyon mu Fermantasyon mu?

Yazar: 
Emine SONSUZ

Yönetim, şahıslar ne zaman ki keyfe keder tutumlardan vazgeçer o vakit bu ülkede devam edegelen hataların önüne set çekilir.

Son dönemlerde fazlaca can sıkan işsizlik, eğitim seviyesinin oranı, iş kazaları, hırsızlık, kapkaç, kadın cinayetleri, çocuk istismarı… Evet, saydığım bütün bu sorunların tek bir sebebi var ‘EĞİTİMSİZLİK’. Hala orta çağ zihniyetinden, tavrından kurtulamamış bir Türkiye’nin ta kendisi. Artık öyle bir noktaya gelindi ki bilim ve eğitim amaç olmaktan çıkıp araç halini alacak kadar tıkandık, sığlaştık. Öyle ki fen-edebiyat fakültelerinin asıl amacından sapıp; devletin bir ticarethanesi halini alması yönetici zihniyetlerinin kopyasıdır. Bu kurumlarda alanında uzman olarak yetişen pırıl pırıl gençler ellerinde altın kaplı bir kalem ile sokağa salıveriliyor ve o kalemi ve bilgisi ile üretecek, keşifler icatlar peşinde koşacak iken ‘işsiz’ yani işe yaramaz sınıfına yerleştiriliyor. Durum bu hali alınca düzenlemelerdeki şartlar; fen-edebiyat fakültelerinden mezun olan genç arkadaşları geleceklerini idame ettirmenin yanı sıra sabır ve çalışmalarının sonuçsuz kalması konusunda karamsarlığa düşürmekte ve elbette bu da eğitimin kalitesini düşürmektedir.

ABD, Rusya ve Kıbrıs Rum Cumhuriyeti (1)

Geçen haftalar içinde BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olan iki lider ülkenin ileri gelenleri Kıbrıs adasını ziyaret etti.

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, ABD'nin çıkarlarını korumak ve pekiştirmek için,  Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Aleksey Meşkovda Rusya'nın 1957'lerden beri süregelen ilişkilerini güçlendirmek ve yeni kriterler belirlemek için geldi.

 

Rusya-Kıbrıs Rum tarafı ilişkilerine temel bir prensip koydu: "Türkiye'yi rahatsız etmemek." Yani Kıbrıslı Rum yöneticilere diyor ki, "Her zaman sizin yanınızdayım ama vereceğim destek hiç bir zaman Türkiye'yi rahatsız edecek boyutta olmayacak…" Ve Rusya bu prensibini neredeyse son 60 yıldır da dikkatle uyguladı. 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilen Mutlu Barış Harekatına karşı çıkmaması da bu prensibinden kaynaklanıyor.