Tarih

Türkiye’deki Kripto Pakraduniler

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
14.11.2014

    Pakradunileri bilmeden, öğrenmeden, tanımadan modern Türkiye’yi anlamak mümkün değildir. Sadece Pakradunileri değil, diğer Kriptoları da bilmeliyiz. Düşmanlık yapmak için değil, bilmek öğrenmek için… Üç kimlikli, sır içinde sır, gizli mi gizli, görünmez bir grup! Onların yanında Sabataycılar apaçık bir cemaattir.

     Evet, Türkiye’de yaşanan birçok olayda onların olduğunu biliyoruz. Bu memlekette, daha önceki yazdığım birçok yazıda ikili oynayan Kripto teşkilatlardan bahsetmiştim. Lakin Pakraduniler ise üçlü oynuyor. Dıştan Müslüman görünüyorlar… Bir alttaki ikinci kimlikleri Kripto Ermenilik… En alttaki kimlikleri ise Yahudilik!

     Pakradunilerin 2500 yıllık tarihi ve macerası hakkında yabancı dillerde yazılmış birkaç araştırma kitabı var. Doğu Anadolu’da bir zamanlar bağımsız devletler bile kurmuşlardır. Sonra ise izleri silinmiş… Dıştan Ermeni görünürken bir kısmı Kürt ve Müslüman kimliğine bürünmüştür. Kürtlükleri ve Müslümanlıkları ne kadar samimidir? İşte orası muamma…

Kerbela Olayı ve Düşündürdükleri

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
29.10.2014

Kerbela olayı, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) soyunu yok etmeye yönelik vahşi faaliyetlerin adıdır. Aradan asırlar geçmesine rağmen bu büyük acı Müslümanların yüreğini halen kanatmaktadır. Hz. Muhammed (s.a.v.) 632 yılında vefat edince Müslümanların başına bir halife seçilmesi zaruret olmuştur.

Müslümanlar, ileri gelenlerin oluşturduğu şurada aldıkları kararla Ebubekir Sıddık’ın halifeliğine karar vermiştir. Hz. Muhammed, (s.a.v.) kayınpederi Hz. Ebubekir’e sadakatinden dolayı ‘Sıddık’ unvanını vermiştir. Ebubekir Sıddık; Resulullah’ı mağarada yalnız bırakmamış, Resulullah’ın olma-dığı günlerde Müslümanlara imamlık yapmış ve savaşlara katılmıştır.

Müslümanların çoğu bu özelliklerinden dolayı Hz. Ebubekir’i halife seçmiştir. Hz. Ebubekir, hastalığı sırasında bir rüya görmüş; rüyasında Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kayınpederi Ömer Bin Hattab’ı halife ilan etmesini istemiştir. Hz. Ebubekir’in gördüğü bu rüya ile Ömer Bin Hattab, Müslümanların ikinci halifesi seçilmiştir.

Cumhuriyet

CUMHURİYET, romantik insanların düşünebileceği ve hayata geçirebileceği bir projeydi, Osmanlı İmparatorluğunun varlık ve yokluk çizgisinden gidip gelirkenki sürecinde. Cumhuriyet, her türlü imkânsızlığa, muhalefete, içten içe zuhur etmiş umutsuzluğa, yılgınlığa, inançsızlığa başkaldırış ve onur duruşuydu. Cumhuriyet, olmazlıklardan olur yaratabilmekti. Emperyalist devletlerin, imparatorluk coğrafyasında paylaşım planları yaptığı süreçlerde, yeni bir ulusun inşasının hayaliydi.

***

Batı Avrupa ülkelerinin endüstri devrimiyle zenginleştikleri, gözlerinin açıldığı, refahlarının palazlandığı, birbirleriyle çekişme içinde oldukları, elde ettikleri zenginliğin ve refahın yetmediği, hammadde ve pazar arayışları içinde bir kaosa sürüklenme merhalelerinde, Avusturya-Macaristan İmparatorunun Sırp bir genç tarafından öldürülmesiyle baş gösterecek cihan harbinin kıvılcımlarından, onurlu ve mağrur bir parlayışın eseriydi, Türkiye Cumhuriyeti...

Son Osmanlı'nın Atatürk Hakkında Söyledikleri

Yazar: 
Gökhan Cebeci

   Bugün sırf Atatürk düşmanlığı nedeni ile Osmanlıya sarılan ve özlem duyan bir kesim var Türkiye’de.

   Atatürk’e nereden saldırabilirim, O’nun devrimlerine nasıl karşı gelebilirim düşüncesi ile ipe sapa gelmez yöntemler ve fikirler geliştiriyorlar.

 

   Yanlış anlaşılmasın. Osmanlı padişahlarına öyle çok muhabbet duyduklarından değil, basit iki-üç nedenden ötürü bunu yapıyorlar.

   Ya Osmanlı’da egemen olan köhnemiş yapı sayesinde sahip oldukları rantı Cumhuriyet döneminde kaybettiklerinden…

Dünün Şövalyeleri, Bugünün Tapınakçıları

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
05.10.2014

Dünün Şövalyeleri, Bugünün Tapınakçıları

     Evet, sevgili dostlar geçmişten beri gelen önemli bir teşkilat olan ‘’Tapınak Şövalyeleri’’ hakkında maalesef birçok kişi yanlış bilgiye sahiptir. Oysa araştırıldığında Tapınakçıların felsefesinden, kuruluş amacına ve bugün ise var olup olmadığına kadar birçok soru az da olsa bazı bilgilerin netleşmesini sağlamaktadır. Haçlı seferleri sırasında ortaya çıkan bu gizli teşkilatın adının da bir manidarlığı vardır. Mescid-i Aksa’da toplanıp yemin ettikleri için Tapınak Şövalyeleri adını almışlardır. Çünkü Mescid-i Aksa bir ibadet yeri yani onlara göre ‘’Tapınak’’ olduğu için bu isimle anılmışlardır. Da Vinci’nin kitabında Tapınak Şövalyelerinden ‘’Kutsal bilginin muhafızları’’ diye anılmaktadır.

     Tapınak Şövalyeleri veya Mabet Şövalyeleri, resmî olarak iki yüzyıl boyunca faaliyette bulunmuşlardır. Fransız Soylusu Hugues de Payen tarafından 1119 civarında Kudüs'te Hıristiyan hacıları korumak için 9 şövalyeden oluşan bir grup kurdu. Katolik Kilisesi tarafından resmî olarak 1129 yılında tanınan tarikat kısa zamanda güçlenmiştir. En güçlü zamanlarında askerî varlıkları 20.000'i bulmuştur, fakat bunların sadece % 10'u tarikata bağlı şövalyelerdir. Tarikatın ömrü neredeyse Haçlı Seferleri'yle eş olmuştur. Beyaz renkteki eşyaları üzerindeki kırmızı haçlarıyla Tapınak Şövalyeleri zamanlarının en korkulan savaşçılarından olmuşlardır. Günümüzde de varlıklarını ve Sırlarını koruyarak amaçlarına devam etmektedirler. Tarikatın askerî kanadı savaşlarda ün kazanırken tarikata bağlı diğer gruplar Avrupa genelinde ve Topraklarda geniş ölçekte yapılanmışlardır. Kutsal Topraklarda ve Avrupa'da birçok mevzi inşa eden tarikat, bankacılık ve para transferinin ilkel bir formunu bularak Hıristiyan hacılara büyük kolaylıklar sağlamıştır. Haçlı Savaşları'nın ardından tarikata büyük borçları olan Fransa Kralı IV. Philippe'in kâfirlik ("Katolik olmayan" anlamında) ve eşcinsellik gibi suçlamalarla, Tapınak Şövalyeleri'nin ortadan kaldırılması için Papa V. Clemens'e yaptığı baskıların neticesinde 1312'de tarikat ortadan kaldırılıp tüm mal varlığına el koyulmuş ve Tapınakçılar cadı avında olduğu gibi yakılarak öldürülmüşlerdir. Son olarak 19 Mart 1314'te Jacques de Molay ve beraberindeki tarikat üyeleri kazığa bağlanarak yakılmak suretiyle idam edilmişlerdir.

Sykes-Picot'un Yansımaları

Yazar: 
Merve Gülçin GÜLEÇ

Osmanlı devletinin Ortadoğu toprakları, İngiliz hükümeti adına Mark Sykes ve Fransız hükümeti adına Georges Picot tarafından imzalanan 16 Mayıs 1916'da gizli bir antlaşma ile paylaşılmıştır. Rusya'nın istediği bölgelere dokunulmamış ve Rusya iç savaş halinde olduğundan, antlaşmadan haberdar edilmiştir.Burada İngiltere'nin en büyük amacı Rusya'yı çevrelemekti.Birinci Kriz evresinde de ABD'de SSCB'yi çevreleme politikası uygulamak amacıyla İsrail'le birlikte pek çok devleti desteklemiş ve İngiltere'nin aynı amaçla desteklediği Bağdat Paktı 1955'te kurulmuştur. SSCB, Ortadoğu'da istediği prestiji ikinci kriz aşamasında,Stalin sonrası " barış içinde birarada yaşa" politikasında yakalamıştır.ABD buna karşılık 1957'de Eisenhower Doktirinini oluşturmuş. Ancak doktirini kabul eden ve etmeyen ülkeler arasında ayrıma yol açmıştır.

Toplumsal Direniş

Bugün Kıbrıs'ın Fetih günü, bugün Türk Mukavemet Teşkilatımızın (TMT) kuruluş günü ve bugün Güvenlik Kuvvetlerimizin (GKK) yani KKTC ordusunun resmi kuruluş günü. Kaderimizde önemli roller üstlenenbu üç değerli olayı biz Kıbrıslı Türkler, 1984 yılında çıkarılan bir yasa ile "Toplumsal Direniş Bayramı" adı altında kutluyoruz.  Tüm okurlarımın "Toplumsal Direniş Bayramını" kutlarım. 

Bugün Kıbrıs adasının üçte birinden biraz fazla bir alan içinde özgür yaşıyorsak, kendi devletimiz, polisimiz, askerimiz ve diğer devlet birimleri ile özel sektör kuruluşları, Sivil Toplum Örgütleri, basınımız ve medya varsa, bunu TMT'ye, GKK'ye ve anavatan Türkiye'ye borçluyuz. Zaten Barış harekatı yapılmasaydı, kesinlikle 2014 yılında Kıbrıs adası üzerinde sesini yükseltebilecek miktarda Kıbrıslı Türk kalmazdı.

Atatürk ve Demokrasi

Yazar: 
Gökhan Cebeci

Kendisine sunulan sultanlık, halifelik ve ömür boyu Cumhurbaşkanlığı gibi teklifleri kesin dille reddeden ve “Milletin sevgi ve güvenini kaybetmediğim müddetçe tekrar seçilirim. Milletin oyu esastır” diyen Atatürk’ün demokrasiye olan inancı ve sevdasını, değerli tarihçi ve yazar Sinan Meydan’ın Akl-ı Kemal kitabı 2. cildini kaynak alarak inceleyelim.

O’nu çağdaşı olan liderler ile karşılaştırdığımızda ilk göze çarpan konu, kurduğu Cumhuriyetin ve yerleştirmeye çalıştığı demokratik sistemin o yıllarda neredeyse Avrupa’nın hiçbir ülkesinde var olmayan en ileri model olduğudur.

Bu konuda Prof. Dr. Sina Akşin: “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda Avrupa’da sadece İngiltere’de gerçek demokrasi vardır. İsviçre’de, İsveç’te, Norveç’te, Finlandiya’da, Belçika’da, Hollanda’da ve Çekoslovakya’da kısmen demokrasi vardır. Fransa’da gerçek demokrasi yoktur (…) 1924’te Sovyetler Birliği’nde kanlı, baskıcı Stalin dönemi başlamıştır. 1930’ların başında Almanya’da Hitler nazizmi, İtalya’da Mussolini faşizmi vardır. Polonya’da askeri bir darbeyle iktidara gelen Mareşal Pilsudaski diktatörlüğünü ilan etmiştir. Macaristan’ı diktatör Amiral Horthy yönetmiştir. Romanya’da Kral Carol, Yugoslavya’da Kral Aleksandr diktatörleşmişlerdir. Arnavutluk’ta Cumhurbaşkanı Zago krallığını ilan etmiştir. Bulgaristan’da 1923-1935 arasında üç askeri darbe yaşanmıştır. 1936’da Çar Boris diktatör olmuştur. Aynı dönemde Yunanistan’da da birçok darbe yaşanmıştır. Son olarak 1936’da darbe yapan General Metaksas diktatör olmuştur. Avusturya’da 1933’de diktatörlük olmuş, 1936’da Almanya ile birleşmiştir. Portekiz’de 1928’den beri Salazar’ın diktatörlüğü vardır. Avrupa bu durumdayken Ortadoğu’da, Akdeniz bölgesinde bir tek demokrat ülke yoktur” demektedir.

Dünyanın Gözü ile Atatürk - 2 (Yazarlar - Bilim İnsanları - Basın)

Yazar: 
Gökhan Cebeci
Yazının Yazıldığı Tarih: 
21 Temmuz 2014

   Yabancı devlet adamlarından sonra yabancı basın, yazarlar ve bilim insanlarının Atatürk ile ilgili görüş ve düşüncelerine kulak verelim (*):

 

   “Atatürk, dünya üzerinde yeni bir devir açmış insandır. Ben O’nun Türk kadınlarına hak vererek bir ülkede anayı yakışır olduğu yüceliğe eriştirip, Batı’ya ders verdiğini nasıl unuturum.” (Uluslararası Kadınlar Birliği Romanya Delegesi Prenses Aleksandrina Cantacuzene)

 

   “Kemalizm yüzyıllara sığabilecek işleri on yılda tamamladı.” (Fransız yazar Gerard Tongas)

 

   “Kadınlar, Mustafa Kemal’in memleketinden başka hiçbir ülkede bu kadar hızlı ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu kadar kısa sürede değişmesi, tarihte gerçekten eşi görülmemiş bir olaydır.” ( İngiliz Daily Telegraph Gazetesi )

 

   “Bütün dünya kadınları, Türk kadınının haklarına erişebilirlerse, gerçekten kendilerini talihli sayacaklardır.” (Uluslararası Kadınlar Birliği Avustralya Delegesi Cardell Oliver)

Dünyanın Gözü ile Atatürk - 1 (Devlet Adamları)

Yazar: 
Gökhan Cebeci
Yazının Yazıldığı Tarih: 
10 Temmuz 2014

   Son yıllarda sürekli Atatürk tartışılıyor memlekette. Belgeli belgesiz herkes yazıyor çiziyor ve konuşuyor O’nun hakkında. Sadece bu topraklara etki etmiş gibi sürekli kendi içimizde sürdürülüyor tartışmalar. Hepsinin sonunda da anlaşılıyor ki O’nu en az kendi ulusu anlamış durumda dünyada. 

 

   Oysa dünya, yaşadığı dönemden bu yana hakkını teslim ediyor Ata’ya.

 

   Bu yüzden de, göz ardı edilen bir konu olan, ‘yabancıların Atatürk hakkındaki düşünceleri’ni irdeleyelim istedim.

 

   “Biz susalım dünya konuşsun ve bu büyük dahiyi bir de dünya milletlerinin ağzından öğrenelim” diyen değerli araştırmacı ve Atatürk aşığı Hanri Benazus’a (*) kulak verelim ve Ulu Önder Atatürk’e batılı devlet adamları, yazarları ve tarihçilerinin duyduğu saygıya, ezilen doğu devletlerinin ise O’ndan nasıl ilham aldığına bir göz atalım.

 

   İşte yabancı devlet adamları ve komutanlarının gözü ile Atatürk:

İçeriği paylaş