Tarih

İsyanım Var Ulen

Yazar: 
Sevda EĞER

  


Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır!


                                                      (Göbels)

 

            Son günlerde ülke gündemini meşgul eden meseleler, yazar sıfatıyla görüş beyan edenlerde şiddetli bir galeyana meyleden yazılar yazılmasına sebep olmuştur. Ancak ‘ağzı olan konuşuyor’ deyimine atıfla ‘kalem tutan âlim oluyor’ ekseninde cereyan eden bu tabansız yazılar, vakit kaybı ve bilgi kirliliğinden başka bir şey değildir.

 

            Memleketin içinde bulunduğu şu durumu analiz etmek kusura bakmayınız ki; az biraz bilgi, donanım, alt yapı gerektirir. Aksi halde ‘ne biliyorsun da konuşuyorsun’ diye sorarlar insana.

 

            Türkiye çok defa siyasi çalkantılardan ciddi politik dönemeçlerden geçmiştir ve sonu daima işte bu altyapıdan yoksun, pervasız, bilgisiz yazar-çizer takımının boş lakırdıları, dayanaksız gürültüleri, havada kalan ‘vatan-millet-ümmet’ edebiyatlarıyla, trajediyle, halkın sırtına mal olmuştur. Bu gibi işgüzarlar, insanları bilinçli-bilinçsiz galeyana getirmekten ve durumu daha da çekilmez, içinden çıkılmaz hallere sokmaktan öteye gidememiş, sonunda kendi başlarını da yemişlerdir.

 

            Üstlerine vazife çıkarıp rahatsızlıkla ‘bayram değil seyran değil senin derdin ne’ diyenler olacaktır. Derdim şudur çokbilmiş: Evvela elinde her fırsatta gümbür gümbür çaldığın şu boş ‘milliyetçilik’ tenekesini bırak hele de sözümü dinle!

Darbe mi? Devrim mi? Demokrasi mi? Siz Karar Verin!

Yazar: 
Celal ŞEKERCİ

             Öncelikle tüm Politika Dergisi okuyucularına selamlar...İlk yazım olması sebebiyle heyecanımı maruz görün. İlk yazımda tarihten  bir kesit sunmak istedim sizlere. Yazımın kahramanı Oliver Cromwell. Vakt-i zamanında İngiltere'de - hani medeniyetin beşiği,kültür mozaiği,demokrasi merkezi vs - köhne düzene el koyan ve gerçek bir ulus kahramanı bana kalırsa. En azından yaptığı icraatlar bunu yansıtıyor. Şimdi gelin üçyüzyıl geriye dönelim ve İngiltere parlemantosu salonuna geçelim. Tarihin koridorlarında yolculuk edelim.

 
              Yer: İngiltere   Yıl: 1653
 
              Meclis oturum halindeydi, meclis üyeleri her zamanki gibi kendi çıkarlarını koruyan bir kanun maddesini tartışıyorlardı. Generali salonda görünce kakofoni durmuştu, ağır adımlarla meclis başkanının kürsüsüne yaklaşan general tane tane seçilmiş kelimelerle konuşmaya başlamıştı:

              "Oturumunuzu sonlandırmaya geldim, meclisi yaptığınız her icraat ile kirletmenize ve şerefsizleştirmenize artık kalıcı bir son vermeye geldim, siz ki fitneci, fesatçı, meclis üyeleri, siz ki iyi bir hükümet olmak dışında ki her şey! Kiralık sefil yaratıklar,zavallılar, ülkenizi en küçük şahsi çıkar adına satılığa çıkaranlar, Judas gibi birkaç kuruş için Tanrı'ya ihanet edenler,içinizde bir parça da olsun erdem kalmadı mı? Bir parça vicdan da mı yok? Atım kadar bile dindar değilsiniz! Altın sizin yeni Tanrı'nız olmuş!"
 
 

Osmanlı'dan Günümüze Encümen-i Daniş

Yazar: 
Murat KUTLUOL

Son yıllarda ismi sıkça basından duyulan, toplantıları gündem oluşturan “Encümen-i Daniş” diğer adıyla Danışma Kurulu’nun ne olduğunu bilenler kadar bilmeyenler hatta ilk defa duyanlar bile vardır. Bende bunu düşünerek küçük bir araştırma yaptım.

Bin Yıllık Yas

Yazar: 
Sevda EĞER

   Aralık’ın on dokuzunda başladı, yirmi altısında bitti’ der tarih kitapları Maraş Katliamı için. Ne kolaydır değil mi? Bir hafta! Göz aç kapat, geçer.

ATATÜRK...

Yazar: 
Ali İhsan Uğuz

Gençliğinde kot pantolon giyememiş. Sevgilisinin elinden tutup gişe rekorları kıran bir sinema filmine götürememiş... Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş... Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej esliğinde Mercedes'lerle gezememiş Anadolu'yu... Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basan ayağında spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş... Kazandığı her savaştan sonra savaş sahasına fırlayıp moral veren mini etekli ponpon kızlar da yokmuş...

Şimdi Saat Kaç?

Yazar: 
Kadir Levent Becit

Bir insanın son sözünün “Saat Kaç?” olması için zamanın kavramını çok derinden kavramış olması gerekmektedir. Hayatımızda belki etrafımıza binlerce kez bu soruyu soruyoruz, ancak Atamız kadar derin bir anlam içerisinde bu soru sorulmuyordur.

Çanakkale’de düşman çıkarma yaparken de bu soru sorulmuştur…

Düşmanın yapacağı hamleye karşı verilecek tepkinin zamanlamasının yanlış yapılmasının doğuracağı sonuçların büyüklüğünü çok iyi biliyordu…

Kocatepe’de düşmanı gözlerken etrafındaki paşalara sordu bu soruyu…

Doğru zamanda doğru hamleyi yapmak istiyordu…

Alevlenmesi Gereken Kemalist İdeoloji

Yazar: 
Yamaç Kona

   Türkiye'de her türlü ideoloji boy gösteriyor. Faşizm, sosyalizm, kapitalizm, İslamcılık… Bazen yolda yürürken elimize tutuşturulan bir broşürde, bazen yolda satılan politik dergilerde, bazen her sabah önünden geçtiğimiz gazete bayiinin içinde, bazen de televizyonda halka seslenirken… Her yerde karşılaşıyoruz bu ideolojilerle.

Yüzyılın Deneyi ve Din Kitapları Paramparça

Yazar: 
Ali İhsan Uğuz

   CERN’de yapılan deney CERN Başkanı’nın deyimiyle kâinat hakkındaki görüşlerin ve inanışların bile değişime uğrayacağı sonuçlar içerebilir. Ben fizikçi değilim, işin bilimsel izahını bilim adamları yapsın. Şuan teorik olarak ortaya konmuş olanlar şimdi enine boyuna laboratuar ortamında yaşanıp görülecek. Benim üzerinde durmak istediğim bu deneyin Türkiye’ye, medyadaki yansımaları.

 

İhtilalin Masalı

Yazar: 
Sevda EĞER

   ‘Kardeşime’<?xml:namespace prefix = o />

 

İçeriği paylaş