Toplumsal

U.N.U.T.M.A.D.I.K…… !!!

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
04-09-2013

Unutmadıklarımız arasında ne var?

Unutamadıklarımızın listesinde kimler var?

Sahi sabit bir listeden mi bahsediyoruz?

Yoksa sürekli yenilediğimiz bir yaşam listesi mi bu?

Ne fark eder ki… !!!

Unutmadıktan sonra…

Unutamadıktan sonra…

Gelin bugün o listeyi konuşalım!

Neyi unutamadığımızı hatırlayalım…

Hatırladıkça da o hatırlananlara yenilerini ekleyelim…

Efendilerle, Köle Başları Arasındaki Fark…

İletişimin sınır tanımadığı günümüzde hiçbir şey gizli kalmıyor. Öyle el altından insanları kandırmak pek de mümkün değil.

Ekonomik gücü ile ülkesine büyük katkılar sağlayan çok zengin bir o kadar da kendine güvenen insanların bir karar alırken gösterdikleri davranış biçimi, kendini köle olarak kabul etmiş ve o felsefe ile düşünen kesimde şaşkınlık yaratıyor.

Bakıyorsunuz çok önemli bir holdingin sahibi konumunu ve gücünü çok de etkilemeyecek bir karar aşamasında bile yönetim kuruluna veya ailesine danışıyor. Alacağı kararın kendine inanan toplumda hayal kırıklığı yaşatmasını istemiyor.

Son örnek ABD başkanı Obama.

Allah ile Aldatmak

Yazar: 
Aykut Alp
Yazının Yazıldığı Tarih: 
31,08,2013

Başlık tanıdık gelebilir Pr.Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün bir kitabından esinlenerek bu başlığı kullandım. Ama gerçekten de Yaşar Nuri hocamız çok iyi sentezleyerek bulmuş bu başlığı. Yıllardır Allah ile aldatılmıyormuyuz.

Anadolu köy ve kasabalarında yaşayanlar çok iyi bilir ki oradaki hocalar,imamlar,şeyhler yıllarca insanları Allah ile korkutmadı mı ? Kendine din adamı diyenler resmen yeni bir din yaratıp kendilerini o dinin tanrısı yapıp insanlara Müslümanlık gibi anlatıp siyonist hareketin öncülerinin piyonluğunu yaparak ülkemizi bu hale getirdiler. Çok basit bir örnek Türkiye dışında dünyanın hangi ülkesinde kominizim dinsizlik olarak adlandırılır. Peki bunu kendileri mi üretti yoksa ABD'nin söylemlerini halka Allah kuran diye kandırıp aşıladılar mı köylülerimize?

Öldürmeyeceksin!

Bütün dinlerin ortak emridir bu. İnsanların bir kısmının hayvan ötesi duygularını frenlemek için verilmiş bir emirdir. Hayvan ötesi diyoruz. Çünkü hayvanın en yırtıcısı, en acımasızı bile sadece karnını doyurmak için öldürür.

Allah insana neden akıl vermiştir? Hiç düşündünüz mü? Muhakkak pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden birinin hemcinslerini öldürmeden yaşamak için olduğu kesindir. Maalesef hayvan hakları diye çırpınan sözde gelişmiş batı hükümetleri gelişmemiş toplumların gelişmesine yardım edecekleri yerde onları acımasızca öldürmektedirler.

Müslümanların trajedisi ise çok daha büyük. Öldürmek için manevi gücü “öldürmeyeceksin” diyen dinden alıyorlar. Tekbir getirerek insanları doğrayan canilerden ne beklenebilir ki?

Din-Devlet-Toplum İlişkisi

Türkiye’nin temel sorunları üzerindeki sıcak dış politika örtüsünü kaldırdığımızda karşımıza çıkan meselelerden bir tanesi de laiklik-sekülerizm çizgisinde yürüyen “din ve vicdan özgürlüğü” tartışması. Anayasa yapım sürecinde üzerinde ciddiyetle durulması gereken konulardan bir tanesi olsa da bir türlü aşamadığımız -teoride değil ama pratikte- bu sorunun gündemde hak ettiği yeri aldığını söyleyemeyiz.

Cumhuriyetle birlikte tanıştığımız –modern anlamıyla- anayasal kurumlardan bir tanesi de Diyanet İşleri Başkanlığı. Anayasal olarak  "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir." şeklindeki madde ile görevi tanımlanmış olan bu kurumun yazılı misyonunu tam anlamıyla gerçekleştirebildiğini söylemek olanaksız. Alevilerin sorunlarına, 4+4+4’le gelen seçmeli derslere, iktidarı elinde bulunduran kadroların söylem ve eylemlerine bakmamız bu konuda yeteri kadar fikir verecektir. Peki dünden bugüne inançlarını istedikleri gibi yaşama olanağı bulamamış kesimler ne istiyor, nasıl bir yapı talep ediyor?

Savaş Severlerin Tatil Günü; 1 Eylül Dünya Barış Günü

Yazar: 
Ufuk Emre Bektaş
Yazının Yazıldığı Tarih: 
01/09/2013

Türkiye ve KKTC’de her yıl 1 Eylül’de kutlanan Dünya Barış Günü bildiğiniz üzere BM’nin aldığı kararla tüm dünyada 21 Eylül’de kutlanmaktadır. Tabi ki niyetim 1 Eylül mü, 21 Eylül mü kavgası değildir. Evvela barışı yalnızca 1 güne sığdırıyor olmak zaten kabul edilebilir değildir.

Suriye ile savaş arefesinde olduğumuz bu günlerde savaş çığırtkanlığında üstüne tanımadığım yandaş Türk medyası görevini eksiksiz bir şekilde yerine getirmeye devam ediyor. Bizler de Dünya Barış Günü’nü Suriye’ye atılacak olan bombaları beklerken geçiriyoruz.

Kapitalist küreselleşmenin halklar arasında nefret ektiği, ölüm biçtiği, silah sattığı, yeni pazarlar oluşturduğu bu günlerde mazlumların bir gün de olsa umutlandığı bir gündür Barış Günü.

Orda Bir Köy Var Uzakta

Yazar: 
Aykut Alp
Yazının Yazıldığı Tarih: 
25,08,2013

Orda bir köy var uzakta diye başlayan bir şarkımız vardı ilk okul yıllarında. Ne anlama geldiği belki şimdi çok daha açıkça belli oluyor... Lübnan, Filistin,Suriye, Fas, Libya derken şimdi sıra Mısır'a geldi. Başbakan Erdoğan Mısır için göz yaşları dökmeye başladı. Bizler dökmüyormuyuz sanki, ölen her insan için biz üzülmüyormuyuz?

Ama kusura bakmayın sayın Erdoğan biz sizin gibi kendi menfaatleri uğruna savaşan insanlar için üzülmek yerine ölen bütün insanlar için üzlüyoruz ikdidar yada muhalif olması farketmeksizin. Resmen ülkenin bütün işlerini bırakıp kan bataklığı olan Orta doğu siyasetine ülkeyi sokmaya çalışıyorsunuz ve hatta soktunuz bile... 

Ağlatan Bir Mektup Daha...

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
23-8-2013

Başbakan Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak, babasının, Mısır'da İhvan Lideri Muhammed El Biltaci'nin, darbeci askerler tarafından öldürülen kızı Esma için yazdığı mektubu okurken ağladığını söylemiş.

Ben de bugün bir şey yapmak istedim, hem Başbakan hem de siyasetimizin Ankara direksiyonundakiler için…

O yüzden de bugün bir mektup daha paylaşalım istedim.

Hani, ağlanacak mektuplar için çok da uzağa gidilmesin diye…

Hemen yanı başımızdakiler hatırlansın diye…

Ama o mektuptan ufak notlar okuyalım önce… !

Hani vicdana yakın düşen ve acısı derine inen o mektuptan…

Mısır ve Suriye Nasıl Kurtulur?

Aslında bu soruyu tüm Ortadoğu hatta tüm az gelişmiş ülkeler olarak değiştirmekte yarar var. Şu an Mısır ve Suriye’de kan gövdeyi götürüyor. Her gün onlarca insan öldürülüyor. Peki, ne için? Olayları yansız ve derinden incelediğimizde bütün bu katliamların, işkencelerin, masum insanların katlinin tek bir sebebi var.

“Baştaki diktatörün koltuğunu sağlamlaştırmak”

Hayata dair hiçbir şey doğrudan yazıldığı gibi değildir. Yani işin içinde insan varsa her zaman iki kere iki dört etmez. Mısır’a bakınız. Mübareğin otoriter rejiminden bıkan halk Siyonist zihniyetli küresel çetenin desteği ile onu devirdi. Yerine, verilen beş oydan sadece birini alabilen Mursi geldi. Müslüman kardeşler örgütünün sözcüsü olan Mursi, Müslüman kardeşler hayranı Erdoğan tarafından demokrasi havarisi yapıldı.

Evrim mi, Yaratılış mı Tartışmasının Dayanılmaz Saçmalığı…

İnsanların hızlı gitmesini sağlayan bir sürü araç aynı zamanda da ayağına vurulan pranga olabiliyor. İnsanoğlunun karakterine sırf evrim yapması için sonradan monte edilmiş hırs, nefret, kin, kıskançlık, ego gibi itici güçlerden bahsediyoruz.

Bir an bu saydığımız öğelerin yapımızda olmadığını farz edin. Hiçbir kötülüğün olamadığı, son derece sakin bir yaşam bizi bekliyor olacaktır. Ancak istenen bu değildir. Aslında insanlığın evrim yolculuğunda bu da denenmiş ama bu şekilde evrim yapılmadığı görülmüştür. İstenen şey, verilen bu ilk bakışta olumsuz gibi görünen hasletlerin, evrimimizi hızlandırma araçları olarak kullanılmasıdır. Oysa insan bu hasletleri tarih boyu kendi hemcinslerine üstünlük kurma aracı olarak kullanmış ve kullanmaktadır. Bir taraftan da evrim hızı iyi olduğu için olumsuzluklara göz yumulmaktadır.

İçeriği paylaş