Toplumsal

Santra Vuruşu Yapıldı Bile…

“Sadece futboldan anlayan, futboldan da anlamaz,” sözünü işitmişsinizdir. Efsanevi Arjantinli teknik adam César Luis Menotti’nin adeta anonimleşen vecizesidir.

Özellikle Çarşı grubunun yaptığı eylemlerle renklenen Gezi Direnişi esnasında, tahminimce, “Futbol, sadece futbol değildir,” sözüyle birlikte akıllara en fazla gelen söz olmuştur.

Yirmi iki adamın bir gladyatör savaşlarını anımsatır bir biçimde oynadıkları arenaların/statların siyaset, toplum, insan hakları gibi birçok konuda kitlelerin seslerini duyurabildiği bir mecra haline gelmesinin çok makul bir nedeni de yoktur belki. Kim bilir…

Nasıl oluştuğu konusunda birtakım soru işaretleri barındırmasından çok, elimizde bazı olgular var ve kim ne derse desin, St. Pauli, Livorno, Adana Demirspor, Celtic gibi siyasetle futbolun iç içe girmesine dair net örneklere sahibiz.

İslamcıların Arayışı

Özgürlüğün, barışın, hoşgörünün, hakkın, hukukun, adaletin tartışıldığı ortamda düzen nedir?
Ya yalancı, ya soyguncu, ya talancı, ya terörist, ya kalpazan, ya tecavüzcü, ya hırsız yetiştiren düzende; insanlar mutlu ve huzurlu olabilir mi?
 
Türkiye'nin bir çok aydını suskun. Onlar halkı aydınlatma işlevine neden yönelmezler? Odalarından çıkıp halkın arasında neden olmazlar?
 
Ya menfaatlenme, ya korku ya duyarsızlık; insanları suskunluğa sürüklemiş durumda.
 
Peki ama neden?
Meclisteki milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarında; kalpazanlıktan, teröre, her türlü suç var. Yalancıların, talancıların, istismarcıların etkili ve yetkili olduğu yerde adalet olur mu?
 

Ve Yine Vicdanlar Rahatsız...

Geçmiş yazılarımı takip edenler bilirler. Ergenekon Operasyonları’ndan içeri alınan herkesin arkasında oldum. Gazetelerin daha dava açılmamışken yaptıkları cadı avına karşı çıktım. Suçluluğu ispatlanıncaya kadar her tutuklu suçsuzdur mantığıyla olaylara yaklaştım. Medya’nın kışkırtmasına gelmeyerek bu kişilerin suçlu olduklarına hiç inanmadım. Bu yüzden arkadaşlarım arasında Ergenekoncu olarak anılmaya başlandım vs…

Ve şimdi bu kişiler suçlu. Evet… Ne kadar hayal kırıklığına uğrasam da, bu kişilerin suçlu olduğuna inanmak zorundayım. Çünkü Türk Adaleti bu kişilere “suçlu” dedi.

Nasıl ki suçluluğu ispatlanıncaya kadar herkes suçsuzsa, maalesef hiç istemesek de mahkemenin verdiği karara saygı duymaktan başka yapacak bir şeyimiz yok…

Silivri Gezi Parkı

Yazar: 
Alper TEKİN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
11 Ağustos 2013 Pazar

Twitter başta olmak üzere her tarafa yaydım.Gazete köşeme de konu olarak ele alıyorum.Madem Gezi olayı patlak verdi #direngeziparkı hastagıyla destek verildi ve 5 Ağustos’ta Silivri duruşmasına ise #dirensilivri hastagları twitterda yazıldı bende bu konuyu ele alıyorum.Madem bizleri Silivri Cezaevi duruşmalarına sokmuyorlar ve gaza boğuyorlar o zaman bizlerde Silivri cezaevi yakınlarında bulunan toplandığımız tarlada yada Silivri Cezaevi yakınında bulunan nöbetçi çadırına yurtseverlerimizin tahliyelerini beklemek amacıyla insanların toplanması için Silivri Gezi Parkı kurduralım.

Silivri halkı ve Çatalca, Büyükçekmece gibi çevre ilçelerdeki halkımız anca Silivri Gezi Parkı’nın kurulmasıyla uyanabilir.

Acı Ve Kan Dolu Bir Coğrafyanın Hezeyanları

Yazar: 
Koray Kamacı
Yazının Yazıldığı Tarih: 
11.08.2013

Ülkem-bölgem, milletim ve ümmetim için, acının eksik olmadığı bayramlar yaşadık yaşıyoruz. Son yılların hemen her bayramında, aslında ciddi toplumsal sıkıntıları çoğumuzun gözleri görmese de, aynı coğrafya da yaşayan insanlar olarak birlikte yaşıyoruz.


Mensubiyet bilinci olan her Türk görüyor ki, hemen hemen dünyanın birçok yerinde Türk milleti olarak beraber haksızlıklara zulümlere maruz kalıyor, öte yandan aynı dinin mensupları olarak acıyı, gözyaşını, iç kargaşaları, kırsal, kentsel ve mezhepsel savaşları, yine son yıllarda hep beraber görüyor, yaşıyor ve acısını çekiyoruz. Ama tabi ki, bunu da mevzu bahis olunan yerlerdeki sıkıntıları herkes görmüyor. Duyarlı ve varlık, özlük, benlik, aitlik gelişimini tamamlamış insanlar görüp, hissedip üzülüyor. Çünkü içimizdeki, ‘’bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ diyenler, bir eli yağda bir eli balda olan, dünyayı umursamayan (af buyurun) sözüm ona ruhsuz ibneler, her daim (Yezidden) yana olan, insan siluetindeki iblisler ve dünya yansa bir bağ otum yanmaz zihniyetindeki yavşaklar, görmez-duymaz, hissedip incinmezler. İşte bunlar içimi acıtan esas üzücü durumlardır.

“Remiss Yöntemi”

İktidarlar halklarını mutlu edeceklerini “düşündükleri” politikalar üretip uygulamak için mi yoksa ideolojilerinin şekillendirdiği politikalarla oluşturacakları hükümet etme yöntemiyle halkın tüm kesimlerinin yönetimde yer alabilmesini sağlamak için mi iş başına getirilir?

Bu sorunun gayet kolay olan cevabını verebilen kesimlerin bazısı samimi, bazısı konjonktürel olarak AKP iktidarını “Demokrasi sandık demek değildir” söylemi üzerinden eleştiriyor. Sandıkta çoğunluğun gücünü arkasına alan grubun 4 yıl boyunca toplumun farklı kesimlerinin duyarlılıklarını göz ardı ederek politika üretmemeleri gerektiğini de bu söyleme ekliyor. Peki ülkenin bürokratik elitlerinin hem sosyolog, hem pedagog, hem mühendis, hem mimar, hem dizi eleştirmeni olmalarını engelleyecek; halkın sivil toplum temelinde örgütlenerek hükümet politikalarına etki edebileceği bir siyasal düzen uygulamada kendini nasıl gösterebiliyor?

Notlar...

Cumhuriyet Halk Partisi Yalova milletvekili Sayın Muharrem İnce, “eğer bir darbe olursa ilk önce o tankların önüne ben çıkarım” minvalinde bir değerlendirme yapmış…

Gerçekten de ülkemizde “Darbe Tehlikesi” var mı?

Acaba, yine bir “darbe teşebbüsü” ile karşı karşıya kalabilir miyiz?

Ülkemiz, darbeler hususunda epeyce “deneyimli”(!)

Bu saatten sonra, ülkemizde darbe teşebbüsünde bulunmak, pek öyle kolay gözükmüyor(?)

Tabii bir de AK Parti’nin bu “Korkuyu” toplumumuzun önüne ikide bir getirmesi veya bu gündemi sıcak tutması, bence siyasal iktidarın bir taktiği de olabilir…

Zaten, ülkemiz senelerce suni korkular ile yönetilmiş, yine aynı taktikle siyaset yapmanın ne anlamı var? “Darbe Riskinin” sürekli canlı tutularak, toplumumuzda bir bilicin taze tutulması, iç konjonktürümüz açısından mânâsız…

Demokrasi mi? O, Oyun Dışı!

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
31-7-2013

Siyaset Bilimci Prof. Emre Bağce’ye katılmamak mümkün mü?

Hele ki Gezi Direnişi ile gündeme gelen “Demokrasi sandıktan mı ibarettir?” tartışmalarını yorumlarken…

Ve bu soruya “hayır, değil” derken...

Çünkü aynen Bağce’nin de dediği gibi aslında, “Temsil sistemi mevcut haliyle toplumu temsil edemiyor. Yönetimi de toplumsal talepler konusunda sertleşmeye itiyor. Gezi, temsil krizi yaşadığımızı bütün çıplaklığıyla gösterdi. Sağlıklı bir demokraside yönetimin halkı ikna etme diye bir sorunu olamaz; yönetimin halkın taleplerine göre kendisini değiştirmesi gerekir.”

Peki, bizde böyle mi oldu?

Talepler Ankara’dan karşılık mı buldu?

İstanbul'un Trafik Sorununa İlişkin Tespit ve Öneriler

İstanbul’da yaşayanlar bilirler. Eğer işiniz evinize yürüme mesafesinde olacak kadar şanslı değil iseniz, Her gün işinize gitmek için saatlerinizi yollarda geçirirsiniz. Araba sürüyorsanız, tıkanıklıktan dolayı sürekli dur-kalklar psikolojinizi zorlar. Eğer toplu taşıma ile gidiyorsanız, bilhassa mesai saatlerinin başlangıcı ve bitişi sularında birinci, ikinci hatta üçüncü vasıtayı kalabalık yüzünden kaçırmanız mümkün.

Eğer vasıtaya binmiş iseniz, içeride kolunuzu kımıldatacak kadar bile boşluk bulamayacağınız malum. Peki İstanbul’un trafik sorununun sebebi nedir? Bu sorun Yolların yetersizliğinden mi? Raylı taşıma sisteminin güdük kalmasından mı? Fazla otomobil sayısından mı? Esasına baktığınızda bunların hepsini içeren genel bir yetersizlik sorunu var.

Bu Konuyla İlgili Hadis Var Kardeşim

“Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.”

“Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.”

“Dinini değiştireni öldürün.”

“Ölü, ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır.”

“Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir.”

“Peygamber Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.”

“Peygamberimiz’e sihir yapılmıştı. Öyle ki hanımları ile cinsi münasebette bulunmadığı halde bulunduğunu zannederdi. Süfyan bunun en şiddetli sihir olduğunu söylemiştir.”

Varis için vasiyet yoktur.

İçeriği paylaş