… Çünkü Hazıra Konduk!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Halkın bilincini tek yönde ve kendi çıkarına uygun olarak nasıl biçimlendirirsiniz?

Bunun sanıyoruz kabaca iki yolu bulunuyor:
 
1.- Kendinize bağımlı bir medya yaratırsınız ve gerçekleri çarpıtarak, kendi çıkarınıza uygun bir biçimde halka iletir; toplumun bilincini devşirirsiniz.
 
2.- Gerçeği olduğu gibi halka ileten basını ve televizyon kanallarını baskı altına alırsınız, olmadı içeri tıkar, susturmaya çalışırsınız.
 
Halka ileri demokrasi masalları anlatır, öte yandan kendi tek-adam iradenizi topluma tek-ses olarak yansıtan anti demokratik bir mekanizmanın kurucusu olursunuz…
İşte bu tehlikeli gidişin en trajik yanlarından birisi, bütün bu olup/bitenlerin hukuk aracılığı ile kotarılmak istenmesidir.
Bir ülkede “tek adam” olmak istiyorsanız, o ülkenin tüm “adam gibi adam”larını susturmak zorundasınız…

 
Peki, tarihte bunu başarabilen bir diktatör var olabilmiş midir?
Evet… Bir dönem için borusunu öttürebilen bu tek-kişileri tarih yazmaktadır.
Ama aynı tarih, bu kişilerin kaçınılmaz kaderlerini de yazmaktadır.
Bütün bunları bile bile, tarih sayfalarını okuya okuya bir insan nasıl böyle bir “kaçınılmaz kader”e doğru koşabilir?
Soru ciddidir… Ama bu sorunun yanıtını vermek bizim ihtisas konumuzun dışında kalmaktadır.
Çünkü bilebildiğimiz kadarı ile bu konu psikiyatrik bir alanına girmektedir.
Bizim bilebildiğimiz bir gerçek şudur:
-         Toplumlara özgürlüğün değerini en iyi diktatörler anlatır.
Diktatörler olmasa halk demokrasi mücadelesi içinde kendisini eğitemez, toplumun direncini ve kültür çıtasını yükseltemez.
Türkiye’nin bizce en büyük sorunu, bağımsız Cumhuriyet rejimine ve demokratik hukuk devletine mücadele etmeden ve dolayısıyla da, bu değerlerin gerçek kıymetlerini bilmeden ulaşmış olmasıdır.
Türkiye, gerçek bir Cumhuriyet olacaksa, bugünün zor koşullarını alt ederek olacaktır.
Türkiye, laik bir devlet olacaksa, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı”nda yer alan bir siyasi güç tarafından yönetilmeyi aşarak bu noktaya erişecektir.
Türkiye gerçekten bir hukuk devleti olacaksa, hukuka aykırılıklarla mücadele ederek ve bu mücadelelerin sonunda “hukukun üstünlüğü” ilkesini hayatın içinde egemen kılarak bu uygarlık katına tırmanacaktır…
Türkiye halkının en önemli eksiği, her şeyi önünde hazır bulmuş olmasından kaynaklanmaktadır…
Bağımsız ulusal devlet, doğduğumuzda hazırdı ve bizim O’nu yaşamamızı bekliyordu…
Cumhuriyet ciddi bir tehdit altında değildi.
Demokrasi, ağır aksak da olsa, işlemesini sürdürüyordu.
Hukuk devleti eksikliklerine rağmen vardı… Ve iyi niyetle sürdürülen bir tamir süreci içinde idi…
Yok olan neydi?..
Yok olan bu değerlerin yaratılırken sarf edilen emeğin kıymetinin bilinmemesi idi…
İşte Türkiye halkı bugün bu bedelin kaç okka çektiğini öğrenme aşamasındadır…
Gün geçtikçe pahalı haline gelen bu bedeli nasıl ödeyeceğinin hesaplarını yapmaktadır.
Ama Türkiye halkını Arap dünyasının halklarından ayıran en önde gelen niteliklerden birisi, Türkiye halkının Atatürk Türkiye’sinden beri bu değerlerin içinde yaşamış olduğudur…
Çünkü bizler, hepimiz ve her birimiz bu değerlerin içinde doğduk.
Bu değerlerin eğitimini aldık.
Bu değerlerin içinde büyüdük ve bu günlere geldik…
Ama nehrin tersine doğru yüzemezsiniz…
Çünkü dünya yuvarlaktır.
Çünkü dünyanın neden döndüğünü bizler, nedensellik bağının sonuçlarına göre kavrıyoruz.
Ve çünkü gelecek, aklın yörüngesi üzerindedir…
 
faruk.haksal@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.