19 - 26 Aralık 1978 Maraş Katliamı...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

19 - 26 Aralık 1978 Maraş katliamı...

Adına Anadolu dediğimiz şu bereketli topraklar üzerinden kimler geldi, kimler geçti.

 

Uzak geçmişi tarihi biraz sisler içinde ve biraz da yazanların meşrebine göre olduğu için pek net değerlendiremesek de, yakın hakkında daha net bilgilere sahibiz ve bu bilgiler; teknolojide ne kadar ilerlemiş olsak da insan olmaya daha çok uzak olduğumuzu suratımıza tokat gibi patlatıyor.

 

Yetmiş küsur yıl önce Tunceli dolaylarında devlet yıllardır düzene uymamakta direnen, sonunda İngilizlerin de desteği ve kışkırtması ile isyan çıkaranları sert bir müdahale ile bastırdı. Müdahalenin ne kadar sert olduğundan öte, devlet bütünün huzuru adına huzur bozanları susturdu. O gün doğanlar bile neredeyse hakkın rahmetine kavuştular. O yöre halkı devleti ile barıştı. Yani yara kapandı artık. Oysa bu gün bakıyoruz Başbakan da dahil olmak üzere ha bire kapanmış yarayı oyuyorlar. Oradaki bir kısım halkın oyunu alabilmek adına ayrılık, düşmanlık tohumları ekiyorlar. Neymiş günün modası? ‘Yüzleşme’. Oysa devletler yüzleşemez. Zira devlet bir kurumdur ve yönetenler nasıl yönetiyorsa öyle davranış sergiler. Yüzleşecek, özür dileyecek olanlar insanlardır. O günden kimse kalmadığına göre bu düşmanlık tohumlarını ekmek niye?

Günümüz yöneticileri ille de yüzleşecek bir konu mu arıyor? Kahramanmaraş katliamının yıldönümü geliyor. O olayda mağdurlar da, failler de ortada. Sıkı yönetimi genişletip rahmetli Ecevit hükümetini devirmek isteyenlerin çoğu hala hayatta. Mesela o günlerin Maraş emniyet müdürü çok ünlü bir insan. Dinci faşistler Alevilere günlerce işkence ederek keserken, neden yeterli müdahalede bulunmamış acaba? Olayların bir numaralı sanığı da soyadını değiştirip milletvekili olmuştu.

Acaba o günlerle yüzleşmek isteyen var mı?

Yoksa artık tutacak kimse kalmadı diye sabahtan akşama Dersim düşmanlığı yapmak daha mı kazançlı?

Siyasetçiler her dönemde cahil bırakabildikleri insanları kullanıyor ve birbirini kırdırıyor. Biz zavallı cahiller de hep kırılıyor ama akıllanmıyoruz.

Ölülerimize ağıt yakıyoruz.

Bir süre sonra da unutuyoruz.

Ta ki hatırlatılana kadar.

Yine katlediyorlar.

Başlıyoruz yeniden ağıtlar yakmaya.

Sonra bir daha katlediyorlar.

Bir daha... Bir daha... Bir daha...

Peki bu ne zamana kadar devam edecek?

Biz akıllanıncaya kadar…

Akıllanınca ne mi olacak?

Otluktan insanlığa terfi edeceğiz.

 

09 Aralık 2011

İzmir 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.