8 Mart Yazısı: "Kadının Modern Köleliği Olarak Sözde Seks İşçiliği ve Hakları Üstüne"; Emekçi Kadınlar Günü Armağanı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

"Sermaye iktidarda kaldıkça, değil yalnız toprak, değil yalnız insan emeği, değil yalnız insan kişiliği, değil yalnız vicdan, değil yalnız aşk, değil yalnız bilim, her şey, her şey kaçınılmaz olarak alınıp satılacaktır." -  Lenin

Nicedir insanı insandan ayırıp "Kadın hakları" diyorlar; ezileni ezilenden ayırıp oysa, "iyiden yana görünüp" kötüyle birlikte vuruyorlar. Ve bir adım öteye geçip, "modern köle pazarları"nda, kdv dahil fiyatıyla satılan insanların haklarından dem vuruyorlar; adına da "seks işçiliği" ve "hakları" diyorlar.

“Seks işçiliği” diye bir tanımın kabul edilmesi, doğal görülmesi, erdemliliğin ötesinde insanlığın en asgari değerleriyle bile bakıldığında olanaksızdır. Bunun, insanın ve insanlığın tanımı ve sosyo-ekonomik anlayış biçimi ile ilgisi vardır.

“Seks işçiliği” tanımı, her şeyden önce, “insani” değildir. Kişiler arası duygusal ortaklığın bir parçası olan bedensel paylaşımın, alınır – satılır bir meta gibi görülmesi, satılması ve alınması insanlık dışıdır. Duygusal ilişkiye dayanmaksızın bir insanın cinsel davranışının para karşılığı satılması, cinsel sömürü ve cinsel saldırı suçudur. Bedensel ve duygusal gelişimini tamamlamamış bir çocuğa tecavüz etmenizle, size aşık olmayan bir yetişkin ile yatmanız arasında, sadece kurbanınızın yaş farkı vardır.

İnsanın yaşam alanında, “seks” veya “cinsellik” yoktur; “aşk” vardır, veya var olmalıdır. 1

İnsan bedeninin ve cinsel davranışının alım-satım ilişkisine konu edilmesinin önemli bir nedeni, ilkel toprak-tarım toplumlarında yaşanan erkek egemen yapının dayattığı tutucu toplumsal düşünce kalıplarıdır. Özellikle ergenlik sürecinde, kadın-erkek ilişkilerinin baskılandığı, katı yasaklarla kalıplar altına alındığı, duygusal ve cinsel özgürlük alanının kısıtlandığı ortam, cinsel dürtüyü para karşılığı tatmin etme arayışını doğurmaktadır. Bu varlık dayanağı ile, “seks işçiliği”, geri-ilkel, kokuşmuş bir toplumsal zemine oturmaktadır.

Diğer yandan, modern dünyada ise, “seks” veya “cinsellik” kapitalizmin sektör adlarından ve pazarlama terimlerinden ikisi ve en önemlileri olmuştur. Kapitalizm, psikoloji biliminin verilerine dayalı gerçekçilikle, bilinçaltımızdaki temel dürtülerimize seslenmeyi keşfetmiş ve bunu bir pazarlama yöntemi olarak kullanmaktadır. Her türlü reklamda, tanıtımda, ticari fuarda mini etekli, çekici kadın bedenlerinin, satılan eşyadan daha çok dikkat çeker biçimde sergilenmesi, bundandır. 2

İnsan bedeninin para karşılığı alım satımını, İnsan Hakları Evrensel Sözleşmesi metninde “kölelik” olarak tanımladığı ve “insanlık suçu” sayarak yasakladığı halde, “seks işçiliği” kavramını olduğu gibi yaşatıp kabul etmiş olması ve cinsel dürtüye seslenen pazarlama anlayışı, kapitalizmin kirli iki yüzlülüğünün göstergelerinden sadece biridir.

Bu bakışla, “seks işçiliği” tanımı, vahşi bir sömürünün “parlak bir ciltle” kamufle edilmesinden başka bir şey değildir.

Oysa, insan, hormonlarından ve dürtülerinden ibaret bir tür değildir. İnsan, binlerce yıl süren evrim süreci boyunca “akıl” denilen özelliği ve yeteneği kazanarak diğer canlılardan ayrılmıştır. Bu nedenle, duygusal aklın bir sonucu olan “aşk”tan soyutlanmış, salt ilkel dürtülere ve cinsiyet hormonlarına dayatılmış davranış, evrim sürecinin binlerce yıllık birikimini yok saymak, insanı “hayvan” düzeyine indirmektir.

Böylece, insan, “çiftleşmez”, “sever ve sevişir”. Salt cinsel-hormonal dürtülerini tatmin etme davranışı, hayvanlara özgüdür, o halde, aşk duygusundan bağımsız bir “seks-cinsellik” alanını yaratarak, İlkel-geri toplumsal yapı ve modern Kapitalizm, el ele insanı evrim sürecinde geriye çekmekte, “homo sapiens sapiens”leri, “homo erectuslar çağı”na geri dönmeye itmektedir. İnsan ise, geriye değil, ileriye gidendir; tarihin kaçınılmaz diyalektiği bunu gerektirir.

İkinci olarak, “emek ayrılığı” yoktur; “emekçi” tanımı ise, parçalı bir bütün değildir. “inşaat işçiliği, tekstil işçiliği” gibi adlandırmalar, kapitalist ekonominin sektörel sınıflandırmasının sonucudur. Sadece “emekçi” vardır, ve “emeğini satarak geçinen sınıf” anlamındadır.

Bu tanımı ile, düşünce ve eylem alanında, emekçiliğin şu ya da bu açıdan tanımlanması, düzenlenmesi değil, emekçiliğin, yani, emeğini satarak geçinme zorunluluğunun, bir bütün olarak sonsuza dek yok edilmesi, sömürüsüz-eşitlikçi toplumun kurulması vardır. “Emekçi sınıfın biraz daha az veya daha düzenli sömürülmesi” diye bir gündem olamaz. Böylece, “seks işçiliği” tanımı ve hakları gibi sözde avuntularla uğraşılmamalı; gerçek ve tek sorunu, kapitalist sömürüyü saptamalı ve doğrudan onunla mücadele edilmelidir.

“Çevrecilik, hayvan hakları, kürk karşıtlığı, insan hakları, kadın hakları, çocuk işçi karşıtlığı, balina avcılığı karşıtlığı” gibi, doğrudan yaratıcı nedenle değil, fakat sonuçlarla, bir başka deyişle, bataklıkla değil, sivrisinekle mücadele ettiren kapitalizmin hedef şaşırtma oyununa gelinmemelidir. Tek, bir sorun vardır: Kapitalizm. Her türlü sömürü, kapitalizmin görüntüsü ve doğal sonucudur. Mücadele edilmesi gereken, kapitalizmin doğrudan kendisi, yani doğası gereği sömürüye dayalı varlığıdır.

Böylece, kapitalizmin doğrudan kendisine karşı mücadeleden bağımsız, kendi başına, özgün bir “seks işçiliği” tanımına dayalı lokal bir hak arayışının da, bu anlayışa dayalı bir örgütlenme çabasının da, bu amaca dönük her türlü eylemselliğin de, sözde kalacağı, “attığı taşı kurbağaya değdiremeyeceği, hatta taşı atamayacağını bile, kolunu boşuna kaldırmış olmakla kalacağını” görmek gerekir. Bu açıdan, gerçekçiliğe dayalı kuramsal ve eylemsel çerçevede bu tür içi boş avunmalar yoktur.

Çünkü, kapitalizm var olduğu için doğayı kirletiyoruz, tekstil endüstrisi ve tüketimi olduğu için hayvanların derisini yüzüp üstümüze giyiyoruz; petrol ve kozmetik endüstrisi ve tüketimi var olduğu için dünyamızın atmosferini deliyor ve kutup buzullarını eritiyoruz.

Ve çünkü, kapitalizm var olduğu için, insanların bedenlerini, cinselliklerini satıyor ve satın alıyoruz.

Kapitalizm var olduğu için "insanlığımızı" yok ediyoruz.

Ve bu nedenledir ki, kapitalizmi de çaresini de bize öğreten Büyük Öğretmen Marx’ın yüz bilmem kaçıncı ölüm yıldönümünde “ya Sosyalizm ya barbarlık” önerisi ile karşı karşıya oluşumuz halen sürüyor.

 

Vedat KOÇAL

vedat.kocal@politikadergisi.com

 

Kaynakça:

1 http://politikadergisi.com/makale/14-subat-yazisi-sevda-ustune-denemeler-i-asksiz-gelecege-agit

2 http://politikadergisi.com/makale/14-subat-yazisi-ii-sevda-ustune-denemeler-ii-seksin-politik-ekonomisine-iliskin-etimolojik-bi

Yorumlar

Bu işin olduğunu ve en

Bu işin olduğunu ve en azından oradaki insanların yani 'seks işçi'lerinin güvenliğini sağlamak amacıyla yapıldığı savunulmaktadır. Evet kesinlikle sorun kapitalizmdir. Evet kesinlikle uğraşılması gereken sinekler değil bataklıklardır. Ama maalesef insanların karşılarına hep belli başlı sorunları çıkarıldığı için asıl sorunun hiçbir zaman farkına varılamamaktadır. Genelde şu söylem yaygın olarak ortaya çıkmaktadır. Benim derdim başımdan aşkın. Önce kendi sorunumu hallediyim mantığı ön plana çıkmaktadır. İnsanların işin kolayına kaçıp sineklerden kurtulmak için uğraşmaktadır. Seks işçiliğinin yasallaşmış olması bir yandan kadınların bir bakımdan garanti altına alındığını iddia etse de bunun normal olma mantığını da zihinlere kazımaktadır.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.