ABD Elçiliği

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

  

Geçen hafta Amerika Birleşik Devletleri Lefkoşa Büyükelçiliğinin bir davetine katıldım. Organizasyonu, sunumu ve ikramı kusursuzdu diyebilirim.
Bu davetin gerekçesi göreve yeni atanan üst düzey bir Amerikalı diplomatın, benim davete katılan Kıbrıslı Türklerin kimliğini dikkate alarak kurguladığıma göre, Kıbrıslı Türk diplomatlara, siyasilere, gazetecilere ve dış ilişkiler ile ilgili halen görev yapmakta olan veya emekli olmuş bürokratlara tanıtılması ile ilgiliydi.
İlk kez ABD Elçiliğini ve diplomatlarını bu denli yakından tanıma ve onlarla kişisel olarak birebir konuşma fırsatım oldu. İstediğim soruyu sormak, istediğim konuda konuşmak ve Amerikalı diplomatları daha da yakından tanımak olanağım oldu bu davette.
ABD Elçiliği ile daha evvelki ilişkilerim hep akademik içerikli olmuştu. Başvurduğum yerler ve görüştüğüm kişiler ya Fulbright bölümü ile ya da vize alımı ile ilgili kişilerdi. Daha farklı ve üst düzey diplomatlarla hiç görüşmemiştim.
Yıllar önce, milletvekilliği dönemimde KKTC pasaportumu geçerli kabul ederek vize vermeleri beni çok mutlu etmiş, bayağı da heyecanlandırmıştı.
Bu davet benim için ikinci büyük deneyim oldu.

Birincisinde Sayın ABD Büyükelçisi, Cumhurbaşkanlığı Müzakere Heyeti Danışma Kurulu üyelerini Elçiliğin KKTC İrtibat Bürosu’nda yemeğe davet etmişti. Üst düzey Amerikalı diplomatlarla ilk görüşme olanağını orada yakalamıştım. Yemek daveti olması nedeni ile geçen haftaki davete kıyasla daha biçimseldi ve sınırlı sayıdaki Amerikalı diplomatlarla sadece tanışabilmiştim.
Geçen haftaki daveti Sayın Büyükelçi, girişini kusursuz bir “Türkçe” ile yaptığı, sonrasını da İngilizce devam ettirdiği konuşması ile açtı ve konuşmasının sonunda adamıza yeni gelen diplomatı bize tanıttı.  
Yeni gelen Amerikalı diplomat katılımcılara tanıtıldıktan sonra, kendisi de bütün grupları tek tek dolaşarak katılımcılar ile konuşmaya ve onları tanımaya çalıştı.
Asıl bundan sonra gelişen olaylar beni şaşırtmaya başladı.
Amerikalı diplomatların nasıl yetiştirildiklerini, mesleklerine nasıl hazırlatıldıklarını ve hizmet içi eğitimin ne denli önemli ve etkili olduğunu birebir yaşayarak gördüm ve hayran kaldım.
Önce Sayın Büyükelçi ile koyu bir sohbet yapmak olanağını buldum. Daha doğrusu bir evvelki davette isim levham hemen yanındaki iskemlenin üstündeydi ve o yemekteki tanışmamıza güvenerek yanına gidip konuşmaya başladım. Afganistan’dan battım, Irak’tan çıktım sonra da Kıbrıs’a geldim. Amerika’nın 1974 Kıbrıs politikasından, Kofi Annan dönemine, Annan Planından iki toplumlu etkinliklere ve oradan da günümüz de sürmekte olan müzakerelere geldim, daha doğrusu geldik. KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu ile Hristofyas’ın 18 Kasım’da New York’ta Ban Ki Moon ileyaptıkları toplantıyı görüştük ve sonra Sayın Büyükelçi bir başka davete katılmak üzere özürlerini beyan etti ve davetten ayrıldı.
Sayın Büyükelçiden sonra çok üst düzey bir başka Amerikalı diplomat ile sohbete başladım. Havadan sudan konuşmaya başladıktan sonra, konuşmayı ilerletmek amacı ile Kıbrıs’a gelmeden evvel hangi ülkede görev yaptığını sordum.
Yanıtı “Amerika’daydım” oldu.
Ben de, bizde olduğu gibi ve yakından tanıdığım Türkiye’deki diplomatlarımızın atanmalarında olduğu gibi, belli bir dönem merkezde, belli bir dönem de yurt dışında görev yaptıkları sistemin aynısı olduğunu sanarak kaç yıl Pentagon’da görev yaptığını sordum.
“11 ay” diye beni yanıtladı.
“Sadece 11 ay mı” diyerek kendisine biraz da hayretle sorunca, “Kıbrıs’a geleceğim için Türkçe öğrenmek amacı ile 11 ay yoğun Türkçe dil eğitimi aldım” diyerek, beni konuştuğumuz İngilizce yerine kusursuz bir Türkçe ile yanıtladı ve konuşmasına da ondan sonra Türkçe devam etti.
Küçük dilimi yuttum diyebilirim.
Ben güya şeytan. Hince bir düşünceyle Kıbrıs’ta Türkçe’den başka Rumca da konuşulur, ama Rumca öğrenmemiş diye aklımdan geçirip, çocukluğumda İskele’deki Rum komşularımızın çocuklarından öğrendiğim sokak Rumcam’la konuşmaya devam ettim ve sonrasında daha da şoke oldum.
Yanıtı Rumca oldu ve mükemmel bir Rumca ile de konuşmayı sürdürdü. Üstelik “Rumcayı öğrenmem daha kolay oldu. Türkçe çok farklı bir yapıya sahip, çok zorlandım” diyerek sohbete devam etti.
Daha başka hangi dilleri bildiğini sormaya artık cesaret edemedim. Bildiği dillerin sayısının benimkinden fazla olduğundan yüzde yüz emindim. 
Amerikalı diplomatların nasıl yetiştiklerini, daha doğrusu nasıl yetiştirildiklerini ve gidecekleri ülkelere göre ne denli yoğun bir özel eğitim aldıklarını görmek beni çok etkiledi.
Beni asıl şaşırtan ise, o akşam benim konuştuğum tüm Amerikalı diplomatların, ki sayıları beş veya daha fazlaydı, ve Elçilik görevlilerinin beni kişisel olarak ismimle tanımaları, kariyerim ve kişiliğim hakkında bilgi sahibi olmalarıydı. Ama ben onları daha evvel hiç görmemiştim.
Diplomasi de niye bu denli başarılı olduklarını ve başa güreştiklerini o davetten sonra çok daha iyi anladım. Yöreyi tanıyorlardı, yöresel dili veya dilleri biliyorlardı ve tanımaları gereken herkesle ilgili bilgi sahibiydiler.
 
 
Prof. Dr. Ata ATUN

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.