Akılcı Olmayan Müslüman ve Politika

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

"Müslümanlık, aslında nedir, nasıl kabul edilmiştir?" sorusu akılcılığı zorlayan fakat sonunda kabule dayanan akılcılık dışı bir dayatmayla başlar. Şunu demek istiyorum eğer Müslüman olduğunuzu iddia ediyorsanız, Müslümanlığı kabul etmiş olursunuz ve onun kurallarını bir bütün halinde kabullenirsiniz.

Benim bu yazıdaki en büyük iddiam, Müslümanlığın her koşulunun olmasa bile birçok koşulunun akılla yorumlanabileceğidir. Bu yorum çerçevesinden ise politikaya geçmek istiyorum. Kısacası akıl, Müslümanlıkta, her şeyi kavrama yetisine sahip olmayan ama bir çok şeyi aydınlatan bir kavram olarak karşımızda durmaktadır. Ama durum politikada da böyle mi?

Bakın bu konuda Peygamberimiz (Hz. Muhammed) neler buyuruyor: "“Akıllı, Yüce Allah’a inanıp peygamberini tasdik eden ve emirlerini yerine getiren kimsedir.” Peygamberimizin burada demek istediği, aklınız varsa Allah'a ve peygamberlerine inanındır. Buradan bir tehdit anlamı çıkarmayın, S.A.V bizi burada akılcı davranmaya davet ediyor. Tabi ki inanışları çerçevesinde.

Bakın Al-i İmran suresinin 7. ayeti akılla ilgili neler diyor: ""Sana bu kitabı indiren O'dur. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi keyflerine göre te'vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te'vilini Allah’tan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, "Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır." derler. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez."

Derin düşünmenin de üstün akıl olduğu varsayılıyor; ama bize öğretilen nedir? Sorgulama, derin düşünme... Dilerseniz birkaç örnek daha vereyim. Bakın Peygamberimiz ve Aişe Validemiz aralarında nasıl bir diyalog geçiriyorlar:

Aişe validemiz suâl etti ki:
-Ya Resulallah üstün olmanın ölçüsü nedir?
-Akıldır. Aklı çok olan daha üstündür.
-Herkesin üstünlüğü yaptığı işe göre ölçülmez mi? İyi iş yapan daha kıymetli değil mi?
-Ya Aişe insanlar, akıllarından daha fazla mı iş yaparlar? Herkes aklı nispetinde iyi iş yapar, ona göre de mükâfatını alır.

Burada da aklın önemine dikkat çeken bir nokta var; ama unutulmaması gereken bir diğer nokta da şudur: "Akılla eğer birçok şeyi kavrayabilirsek peygamberlere neden ihtiyaç duyulsun?" Demek ki akılla her şeyi idrak edemiyoruz, ama inanın ki bu din için böyle. Ama unutulmaması gereken, tekrar ediyorum din de bile birçok şeyin akılcı düşüncelerle kavranabileceğidir.

Müslümalık dininin kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim, değiştirilmiş olabilir mi? -Akılcı düşünürsek evet, ama akılcı değil de başka türlü düşünürsek, hayır-

Gelin iki cevabı da belirli bir çerçeveler çizerek sınırlayalım. İlk önce sadece bu konuda akılcı düşündüğümüzü, yani kutsal kitabımızın değiştiğini varsayalım. Nasıl olacak bu? Kur'an-ı Kerim eğer, Hz. Muhammed öldükten sonra kitaplaştırıldıysa, ve doğan hukuksal boşluk çerçevesinde ya eklemeler veya çıkartmalar yapıldıysa. Hani Kur'an oku diye başlamıştı, neden surelerin yeri değişik?

Akılcı olmayan bir davranış ise, Kur'an-ı Kerim'in değiştirilmediğini her şeyiyle savunur. Aklı dışında.

Yanlış anlaşılmasın amacım Kur'an-ı Kerim'in değiştirildiğini söylemek değil. Sadece akılcılık ile akılcı olmamanın yaratacağı durumları örneklemek.

Kısacası, akılcı davranan Müslüman birçok nokta da doğruları bulabilir, ama bu onun birçok yanlışa da gitmeyeceğinin garantisini vermez.

İyi de tüm bu anlatılanların politika ile alakası nedir? Politika, kesinlikle akılcılık dışı bir mantığı kabul edemez. Aslında politikanın en akılcı davranışı, insanların akılcı davranmamalarını sağlamaktır. Bugün de durum bundan ibaret.

İster dinci bir iktidar olsun, ister dinli ama dinci davranmayan bir iktidar olsun, isterse dine hiç inanmasın, tüm iktidarların ve daha geniş düşünürsek politikacıların amacı akılcı çözümlerle, kamuoyunu akılcı düşünmemeye sevk etmektir. Bilinçli insanlar talep ederler. İnsanları ne kadar bilinçlendirirseniz size karşı talepleri de o kadar artar.

Bir an için politikayı bir din olarak düşünelim. Akılcılığı belli alanlarda kullanalım. Kimin politikaya karşı bir ilgisi kalır ki. Çünkü politika kendi içerisinde çelişkilerle doludur. Politik davranan biri bir gün laikliğe küfrederken, ertesi gün ona sarılıp, sonrasında ise tekrardan laikliğe karşı suçların odağı haline geldiği iddia edilen bir partinin başına geçebilir. İşte politika böyle bir şeydir.

Demek istediğim şu sevgili okuyucular, "Politika ile din bu konuda olduğu gibi hiçbir yerde uzlaştırılmaya çalışılamaz, çalışılmamalıdır."

Bir politikacının en büyük akılcı amacının ne olduğundan az önce bahsettim. Ama bu amaca giden yolda, dine politikanın lekelerini sürmenin, akılcılıktan çok akılsızlık olduğunu da burada belirtmek istiyorum. Bu lekeye aldırış eder misiniz, yoksa etmez misiniz? İşte bu sorunun cevabın da takınılacak tavır sizin ne kadar akıllı olduğunuzla orantılı.

Teşekkürlerimi sunuyorum. Okumadaki ilginize ve sabrınıza da.

Gökhan DAĞ

gokhan.dag@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.