Anlatamamanın Dayanılmaz Hafifliği

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Bilgin Türk

   CHP ve Baykal 17 Kasım’da yeni ilçe olan Sultangazi’deki Hamza Yerlikaya Spor Salonu’nda ezber bozdu ve kara çarşaflı, türbanlı bayanlara; CHP’ye üye olmaları üzerine, rozet taktı. Çok konuşuldu, çok tartışıldı; herkes Baykal ve CHP hakkında birçok şey söyledi. Kimi çok kızdı, kimi ‘yapılmalıydı’ dedi; ama kuşkusuz ki herkes durumu garip karşıladı ve Baykal’ı günah keçisi ilan etti. Ünlü bir söz vardır; ‘Sezar’ın hakkı Sezar’a’ diye. Burada da Baykal’ın hakkını Baykal’a vermek lazım; çünkü bu olayda Baykal kullanılmıştır. Fikir, tamamıyla CHP İstanbul İl Başkan’ı Gürsel Tekin’in ve o tayfanındır. Hatta bu grup, işi bir adım öteye götürüp tarikatçı ve cemaatçileri de CHP’ye davet etmişti. CHP’yi resmen tarikatçıların, cemaatçilerin partisi haline getirecekler. Atamızın Bu ülke şeyhler, şıhlar, müritler, dervişler ülkesi olmayacak.” sözüne karşı; CHP’yi emin adımlarla şeyhlerin, şıhların, müritlerin partisi yapıyorlar.

 

   CHP’nin kara çarşaflı da olsa, türbanlı da olsa gerçekten dindar ve uygulamalarını dini için yaptığını düşündüğü insanlara kapısını açması çok güzel açılımdır; çünkü toplumumuzdaki terim ve kavram kargaşasının yarattığı ortam, herkesi belli bir kategoriye alıyor. Bugün, CHP’nin ‘sen kara çarşaflısın, sen türbanlısın; senden gelecek oy şeytandan gelsin’e yakın bir düşüncesi, AKP’li olmayan; hatta AKP’yi hiç istemeyen, gerçekten dini için kara çarşafa veya türbana giren insanların AKP’ye oy atmasına neden oluyor. Bu dindar ve cahil insanlarımız AKP’yi istemiyor; ama Saadet Partisi’nin kısır politikalarından bıkmışlar. MHP’nin bir türlü kurtulamadığı astılı kestili imajından, ANAP’ın Turgut Özal’dan sonra siyasi arenadan tamamen silinmesinden dolayı tek yolu CHP’de görmelerine rağmen, CHP’nin bu insanları kabul etmez tavrı yüzünden; bugün gerçek veya şişirilmiş de olsa %46’lık bir AKP canavarı yaratılmış oldu.

 

   Zaten bugün Türkiye’nin 2 büyük kanalı, 3 büyük gazetesinin bir tekelin elinde olmasından dolayı halk, yanlı haber alıyor. Bu tekelin veya “holding”in gazetecilik dışındaki birçok ekonomik çıkarları, AKP Hükümetinin Başbakanı ve Maliye Bakanına bağlı olmasından, AKP Hükümetinin birçok yolsuzluk ve ülkemizi gelecekte birçok sıkıntıya sokacak anlaşmalara attığı imzalar hasıraltı ediliyor ya da ‘altın makas’ dediğimiz makaslamaya uğratılıyor. Haliyle, böyle bir ortamda AKP resmen at koşturuyor. İstediğine ekonomik terör, istediğine mali teftiş terörü yapıyor. Gazetecilik dışında işleri olan bütün kanal ve gazeteler kendi çıkarları yüzünden AKP’ye bağımlı durumda kalıyor ve fazla ses çıkaramıyor. AKP’nin de yandaşlarını zengin etmekten, tarikatları daha da palazlandırmaya; kendisine muhalifleri tasfiye etmekten, yandaşlarını kamu kuruluşlarına doldurmaya kadar istediği her şeyi elini kollunu sallaya sallaya yaptığını artık küçük çocuklar bile biliyor.

 

   Bu ortamdan en çok yararlanan tarikatlar da cahil birçok insanımızın dini duygularını sömürerek, onları yanlış bilgilendiriyor. Din adına insanlarımızın akıllarını hurafelerle dolduruyorlar. İşte bugünlerde yaşadığımız en son örnek de dindar insanlarımızı kullanmanın pastasının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Eski manken Yaşar Alptekin hacca gidiyor ve İstanbul’a gelir gelmez Eyüp Sultan Türbesi’ni ziyaret ederken, oradaki bazı insanların sanki bir şeyh gibi ya da şıh gibi kolunu öpmesi ve o şahsın kendisini hacca gitmesini bir reklâma dönüştürmesi, hiç ortalıkta yokken bir anda gündeme oturması, dindar insanlarımızın nasıl sömürüldüğünün en güzel örneklerindendir. Allah ibadetin bile gösterişsiz olanını kabul buyururken; hacca gittiğini herkese duyurmak için onca çabaya ne gerek var? Ama dediğimiz gibi, burada çok büyük bir pasta var ve herkes bundan faydalanmak istiyor. Bu pastayı kaybetmemek için de cahil birçok insanımız kandırılıp, bu insanlarımızın kafaları dinimiz hakkında yanlış bilgilerle dolduruluyor.

 

   Herkesin bu kadar yararlanmak, kendilerine bir parça pay alabilmek için yarıştığı dindar insanlarımızı sömürü pastasına yine dur diyecek, önüne geçecek çok az kurum ve kuruluşlar var. Bu noktada ilk Diyanet İşleri Başkanlığı aklımıza geliyor; ama orası görev başındaki hükümetler tarafından atanan kişilerce yönetildiği için, Diyanet’in çok kez sessiz kaldığını görüyoruz. Bir diğer kurum ise kuşkusuz ki TSK, ama TSK’nın bu konuya el atması durumunda yandaş medya ve topluluklar darbecilik ve cuntacılık suçlamasıyla geri adım atmasına neden oluyor. Geriye kala kala siyasi partiler kalıyor ki bu rantı en çok yaratanların onlar olduğunu düşünürsek, tam bir açmazın içine düşüyoruz. Bu noktada açmazdan çıkmak için, kala kala elimizde CHP kalıyor. CHP’nin işte bu nokta çok büyük bir misyonu oluşuyor; çünkü yanlış bilgilendirilen ve sömürülen halkımıza sahip çıkacak ve gerçeği gösterecek olan CHP’dir. Bu kesimden bir rant yaratma, bir yandaş yaratma beklentisi olmayan CHP’nin, AKP’yi istemeyen kara çarşaflı ve türbanlı insanların gideceği bir yer olmalıdır. Yoksa bu ‘AKP canavarı’ kâbusunu daha çok görmek zorunda kalırız.

 

   Ancak bu noktada ‘bunlar CHP’yi içten bölmek için geliyorlar’ ya da ‘başka amaçlar için gelmedikleri ne malum’ gibi sözler karşısında Deniz Baykal ve CHP’nin üst kademe yöneticileri şunu çok iyi anlatmalıdırlar.

 

   80’den bu yana, bazı tarikat ve cemaatlerin din adı altında kara çarşafı önce kabul ettirmek zor olur diye, türbanı topluma dikta ettirttiğini, türban şeklinde örtünmenin ülkemize bir siyasi simge olarak sokmasına karşın, kavram kargaşasından dolayı cahil insanlarımızın da türbanı benimsediğini ve kendilerinin bir siyasi amaç için değil, dini için türban takan insanları kabul ettiklerini önce partililerinin tabanı sonra da bütün toplumuza anlatmakları gerek.

 

   Ama ne yazık ki Deniz Baykal ve üst kademe yöneticileri, yine kendilerini iyi ifade edememe sorunu ve parti içinde bu konu hakkında çok da müzakereler yapılmadan bu işe kalkışılmasından dolayı, şu ana kadar ilk kez bu sömürü çarkının kırılmasına yönelik hamle sekteye ve karışıklığa uğraşmış durumda. Bugün kim ne derse desin; CHP’nin bazı açılımlarda bulunması ve Türkiye’de 5-6 il dışındaki yerlere de ulaşması lazımdır. Bugün CHP bir Afyonkarahisar’da, bir Uşak’ta, Aydın’da, Kütahya’da, Bursa’da, Denizli’de, Antalya’da, Konya’da; neredeyse bu il ve ilçe belediyelerine aday gösteremeyecek konumdadır. Bu yerlerin toplum bakımından daha muhafazakâr olduğunu düşünürsek, CHP’nin kesinlikle dindar kesimden birçok kişiyi kara çarşaflı, hatta ve hatta türbanlı bile olsa partisine almalıdır. Ama ne yazık ki şu ana kadar; ne Baykal ne bu öneriyi ortaya sürenler ne de CHP’nin üst kademesi ödevine iyi çalışamamış görüntüsü sergilemektedir. Çok sevdiğim ve saydığım Sayın Ahmet Taner Kışlalı’ya ait bir kitabın isminden alıntıyla yazıma son veriyorum. Baykal ve kurmayları “anlatamamanın dayanılmaz hafifliği”ni yaşıyorlar…

 

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

  

 

 

[Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 11’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 11’i indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.