Ben Kimim ve Önemi Ne?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Laz, Çerkez, Abaza, Kürt veya İngiliz, Alman, Fransız, Türk. Olmazsa Çinli, Japon, veya Kızılderili. Buna benzer daha çok uzun bir liste hazırlanabilir.
Adama sorarsın “sen nesin” diye? Yüzünde mutlu ve emin bir gülümseme belirir. Gururlu bir tavır alır. Tabir yerinde ise göğsünü gere gere o yum, veya bu yum, der.

Kolaysa
-Yok sen o değilsin deyin. Hemen,
-Sen benden iyimi bileceksin, diye diklenir.

İddiaya devam ederseniz sonu kavgaya bile varabilir. Ama atalarını geri doğru say deyin, birkaç kuşaktan ötesini sayamaz. Kem küm etmeye başlar. Acaba etnik köken birkaç kuşaklık bir konumudur? Yoksa külliyen saçmalamak mıdır? Bu soruya bir cevap arayalım .

Fosil kayıtlarına göre ilk insan fosili yaklaşık 150 milyon yaşındadır ve Afrika’da bulunmuştur.

“Çağdaş insanın ve diğer insansı maymunların ilk ortak atası kabul edilen iki ayak üzerinde duran ve gözleri ileri bakan canlının bundan yaklaşık 6.5 milyon yıl önce Afrika'da ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Bu canlının ağaçlardan inip ayakta durmaya başlamasının nedeninin iklim değişikliğine bağlı kuraklık, yiyecek kıtlığı ve göç zorunluluğu olabileceği düşünülmektedir. İnsanı oluşturmaya başlayan organik evrim bilimsel adı olan Antopogenisis zamanımızdan yaklaşık 3,5 milyon yıl önce başlamıştır. İnsan adını hak eden başlangıç noktası ise Homo cinsinin ortaya çıkması ile olmuştur.”

Bu bilgi biraz Darwin kokmakla birlikte somut verilerle desteklenen tek bilgidir.
Bir de dini bilgilerimize göre insanın tanrı tarafından çamurdan yaratıldığı vardır. Hangisine inanırsanız inanın kesin olan bir şey vardır. İnsan, bir yerde insan olmuş ve çeşitli nedenlerle dünyanın her tarafına göç etmiştir.

Günümüzde çeşitli ırkların oluşumu ile ilgili birkaç rivayet vardır. Rivayet diyoruz çünkü somut verilerle deteklenememektedir. Bunlar,
-Doğa ve iklim şartlarının oluşturduğu değişiklikler,
-İnsanların o yörelerdeki başka canlılarla aşılanması,
-Dünya dışı varlıkların etkileri.

Dediğimiz gibi bu konuda somut veriler olmadığı için şimdilik sadece tahminden ibarettir. İnsanların fiziksel özellikleri incelendiğinde daha çok birinci şık geçerli gibi görünmektedir.

Şöyle düşünelim. Hıristiyan bir kişi Müslümanlığı benimseyip Müslüman olsa ve Müslüman kesimden evlenerek hayatını sürdürse, birkaç kuşak sonra gelecek çocuklara dini kökeni sorulduğunda “Müslüman’ım” diyeceklerdir. Aynı şekilde bir Laz köyünde cami kapısına bırakılan bir bebek Laz bir aile tarafından büyütüldüğünde birkaç kuşak sonra onun soyundan gelenlere sorarsanız “Laz’ım” diyecektir.
Bu örneklerde gösteriyor ki, şuyum, buyum, oralıyım buralıyım gibi yakıştırmaların aslında hiçbir önemi ve gerçekliği de yoktur. İnsan, bilinmeyene olan korkusundan sığınacak bir yer arar. Bu arayış aidiyet duygusunu geliştirir. Birçok farklı karakterlerden oluşan insanoğlunun bir arada yaşaması hiç de kolay değildir. Bu tür yaşamı kolaylaştıran aidiyet duygularıdır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da resmin bir tarafı cehaletin kara perdesi ile örtülüdür. Bu perde ne kadar açılırsa insanoğlu o kadar hür ve kendine güvenerek yaşar. Cehalet perdesinin resmin büyük çoğunluğunu kapadığı yerlerde ise aidiyet duygusu korkuları gidermek için daha çok devreye girer. Bu duygu din ile başlayıp, milliyet, etnik köken vs diye devam eder.
Ben Türküm. Ulaşabildiğim birkaç kuşak gerisi de Türk. Peki ya ondan sonrası? Açık söylemek gerekirse bilemiyorum. Yani o tarafta hava sisli. O zaman geçerli olan benim ne ve nasıl hissettiğim oluyor. Ben kendimi Türk hissediyorsam Türküm. Bunun başka bir şekli yok. Hatta Türk anne-babadan bile olsam, kendimi Papua Yeni Gineli hissediyorsam oralıyım demektir.

Baştan beri yazdığım bu satırlar tamamen kendi düşüncelerimi yansıtıyor. Eğer bunlar gerçekse (benim gerçeğim) bütün bu tartışmalar geçersiz ve saçma değil mi?
Aslolan insan olmak mı yoksa o veya bu olmak mı? Ne dersiniz?
İzmir. 2011-01
 
Cem Osman TAMTÜRK
cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

??

Siz kavramları biraz karıştırmışsınız. Bahsettiğiniz Türk olmak Kürt, Alman sonra müslüman veya hristiyan olmak inanç bakımından hissedilene mensubiyetle dediğiniz kapıya çıkabilir ancak etnisite başka bir durumdur.

Kendinizi Türk hissetmekle Türk olamazsınız. Türkçü olabilirsiniz en fazla. Yahut Alman olasınız geldi diye sabah kalkıp Alman olamazsınız, en fazla o kadar hayransanız o uyruktaki ülkenin vatandaşı olmak istersiniz belkide olursunuz. Davasını savunursunuz destekçisi olursunuz.. olur oğlu olursunuz 'o' olmak dışında!

Sizin anlatmaya çalıştığınız 'insan ol kafi' ifadesi günümüzde ütopyadan başka bir şey değildir. Çünkü kimse kimsenin 'insanlığına' bakmamaktadır. Bir defa dünyadaki tek 'gereksiz' disiplin olan 'devlet organizması' bile bunu umursamamaktadır.

Tüm dünya 'ülke' ve haliyle 'devlet' organizmasın oluştuğu andan itibaren dini inanç, ırksal yapı, ruhani popülarite, sınıfsal ve etnik ayrım, maddi güç,tahakküm, spritüel olgular üzerine dönmektedir. Yüzyıllar içerisinde sömüren ve sömürülen saflar boyna yer değişmişse de kritikler ve ölçütler asla değişmemiştir.

İnsanlar renginden cinsiyetinden inancından etnik yapısından ötürü yüzyıllarca bedel ödemiştir ödemeyede devam edecektir. Bunun önü asla kesilmeyecek asla tüm dünya kardeş filan ilan edilmeyecektir. Bu olguları ortadan kaldırıp hadi hepimiz insanız mühim olan insanlık dediğiniz anda sistemin zembereğini yerinden oynatmış olursunuz. Buna da ilk önce dünyayı döndüren patronlar müsade etmez. Siz ancak hayal görürsünüz ki hal-i hazırda görmektesiniz.

Şu anda kültürel değerlerin tek kaynağı inanç ve etnik yapıdır. Siz her sabah başka bir ırka yakınlık duyup o ırka kendinizi dahil ederseniz kültür sürekliliğini nasıl sağlayacaksınız?
insan olmak değer sahibi olmadan nasıl mümkün olacak? Bu değerlerin hammaddesi nedir? Tarih değil midir, gelenekler değil midir?

Argümanınız da ilginç: Dedemin dedesini tanımıyorum demek ki mensup olduğum ırk şüpheli! Dedenin dedesini sen tanımazsın tabi ama deden kendi dedesini tanır herhalde. Ve bile bilede seni olmadığın bir ırkın kümesine sokmaz, sokmamalı!
Bence vaktiniz varsa daha gerçekçi, gündeme daha hakim meseleler üzerine çalışınız, ütopyalarla zaman öldürmeyiniz zira buna millet olarak vaktimiz yok!

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.