Bilinen; Ama Tanınmayan Ülke

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Osman ACAR

   İletişim ağının, yüzümüze tokat gibi vurulduğu bilgi çağında hemen hepimiz karşılaşmışızdır, kendi deyimimle (bilinen ama tanınmayan ülke) Kıbrıs adası ile. Ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin her tarafını gezen ve irdeleyen biriyim. 1996 yılından bu yana Kıbrıs’ta bulundum ve Kıbrıs insanını çok iyi tanıma fırsatı buldum. Gerek arkadaş çevrem, gerek komşularım, gerekse iş alanında karşılaştığım Kıbrıs insanlarının eylemlerini iyi bilirim. Bu yazımı da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin samimi, sevecen ve yalnız kaba Türkçesiyle değil; bunun yanında eylemsel olarak da şirin bulduğum insanlarına ithaf ediyorum.

   Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin insanının ağzında, genelde “napan gardaş’’, “tamamsın’’ gibi kaba kelimeler biter. Evet, aslında İngiliz ve Türk kültürünün; daha doğrusu çok kültürlülüğün meydana getirdiğine inandığımız bir kaba Türkçe ifadesi var dillerinde; fakat bu kaba Türkçe konuşan dil, aynı zamanda altında sevecen ve nezaket dolu bir bedeni dillendiriyor. Yaşayanlar, genellikle etnisite açısından; Türkiye’den göçmen olarak gelen Türkler çoğunlukta olmak üzere, İngilizlerden ve Rumlardan meydana geliyor. Ortalama nüfus ise 265.000 dolaylarında. Bu insanlar, bugünlerde, hatta son yıllarda ya “Türkleri sevmiyorlarmış.”, ya da  “İngilizlere özenen bir milletmiş.’’ diye konuşulur oldu… Evet, Türkiye’de karşılaştığım öğrenci arkadaşlarımın yanı sıra; yaşlı amcalarım, bazı vekillerim, ders hocalarım, bana zaman zaman bu cümleleri söyleyebiliyorlar. Cümleye de “Kızma ama…’’ diye başlıyorlar. Ama işin odak noktasında bir takım sorunlar var. Aslına bakarsak, bu konular 1974’ten 2000’lere kadar hiç konuşulmadı neredeyse ya da bu kadar ses getirici olmadı. Neden bu cümleler, 1974 yıllarında değil de genel olarak 2000 sonrası ortaya çıkmış bir takım sorunlardır? Şimdi olayın ana eksenlerine şöyle bir göz atalım…

<?xml:namespace prefix = o /> 

   Tarihin Etkisiyle; “Türkleri Sevmiyor-larmış.

   Aslına bakarsak, bu olayın yani “Türkleri sevmeme’’ olayının odak noktasında tarih etkisi var. Ama nasıl bir tarih etkisi bu? Şöyle bir tarih etkisi; genellikle 1974 yıllarında, Rumların kanlı zulümlerini gören ve bunları çocuklarına aktarabilen bir nesilden sonra, gerek insanlardan, gerek eğitim sisteminden, gerekse tarih ders kitaplarında Türk askerinin haklı yönünü öğrenemeyen ve Rumları tamamen iyi niyetli gibi gören bir nesil yetişti. Bu olayda genellikle haksız görülen iki kurum vardı: KKTC Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye’deki hâkim devlet iktidarı… Çünkü KKTC içindeki ders içeriği kitaplarından KKTC Milli Eğitim Bakanlığı sorumluydu ve KKTC’de buna göz yummayan Sivil Toplum Kuruluşlarının beklediği bir uyarı Türkiye’deki hâkim iktidardan gelmemişti… Bunun yanı sıra; KKTC’de yaşayanların Türkiye’deki hâkim iktidarda gördüğü hata, Rum tarafına ve AB’ye karşı Kıbrıs konusunda tamamen teslimiyetçi bir politika izlemesiydi. Yani tarih etkisini, yalnız bırakılmış ve arkasına düşülmemiş bir davanın sonucu olarak yorumlayabiliriz…

 

   K.K.T.C. Halkına Bir İftira: “İngilizlere Özenen Bir Milletmiş’’

   KKTC’de hemen hemen herkesin İngiltere ile bir bağı var. Kimisinin oğlu çalışıyor İngiltere’de, kimisi kızını göndermiş okumaya Londra’ya ya da anlatıyor arkadaşım Hüseyin, terzi amcasını Londra’da… KKTC’de trafiğin soldan olduğunu dahi görerek, buna mantıki bir kılıf bulamayanların başvurduğu bir kavram olmuştur “İngiliz özentisi’’ tamlaması. Her neyse, asıl sorun şudur ki; Kıbrıs Adası ve Kıbrıs Türkleri bir İngiliz hükmü görmüştür. Ve Osmanlı hâkimiyetinden bu yana, kalan bazı Türkler veya İngiltere’de yaşamayan İngilizlerin hâl ve eylemlerine bakılarak yapılır bu eleştiri ve tüm KKTC halkına mal edilir… Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti her zaman kendine has kültürü ve folkloru ile var olmaya çalışacaktır ve KKTC’nin önemli bir devlet olarak yaşayabilmesi için de bu elzemdir.

 

   Güncel K.K.T.C.

   KKTC, bugün kendi küllerinden yeniden doğan bir devlet olma yolunda ilerleyen çağdaş, AB etiklerine uygun, kendine özgü kültürü olan bir devlettir. Bugünlerde parti tüzüğüyle uyuşmayan ve tezat eylemleri sergileyen, CTP ve ÖRP hükümetinin elinde terkedilmiş bir çocuğu andırıyor. Halkın bir kısmı çalışmak için bırakın Türk tarafını, Rum tarafına gidiyor ve bu açıdan da bayağı bir rahatsız. Ekonomi deseniz, sıfırda ve dış borç çok. AB’den gelen yardım fonlarının nereye gittiğini anlamaksızın, halkta bir düşünce boşluğudur sürüyor. CTP ve ÖRP hükümeti ise her şeyin iyiye gittiği düşüncesinde… Çare mi? Tek çare; şüphesiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunda en büyük rolü üstlenen bir Ulusal Birlikçi harekettir. Bunu sağlayacak olan, bir parti olarak ise tek çözüm; tek başına iktidar bir Ulusal Birlik Partisi hâkimiyeti. 2009 yılında gelebilecek bir erken seçimin K.K.T.C. için çok yararlı olacağı kanaatindeyim. Bu seçimde, şüphesiz en güçlü parti de; gerek genç adaylarıyla, gerek gençlerin düşüncesine önem verişiyle ve daha birçok özelliğiyle dikkat çeken Ulusal Birlik Partisi’dir.

 

   Not: Kendini bir grup aydın olarak tanımlayan kişilerin açtığı ve Ermenilerden özür dilemeyi kendine misyon edinen aydıncıklara karşı www.reddediyoruz.com adresini ziyaret etmenizi öneririm.

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

  

 

[Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 11’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 11’i indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.