Bir Ülke Nasıl Yönetilmez?!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

26 Mayıs 2010 akşamı, bir TV programında, Hüseyin Çelik ile Hakkı Süha Okay, işsizlik, yolsuzluk ve yoksulluk konularını ele aldılar.

Hakkı Süha Okay konuştukça, sorularla AKP’nin alnının ortasına vurdukça, Hüseyin Çelik o bildik cümleleri söylüyordu : “Eee, bakın şimdi… Şimdi bakın… Tamam ama… Yani şimdi…

Ya da eğer bir konuya hiç girilmesini istemiyorsa şu kalıplarla başlıyordu cümleye:

“Peki sen esas şunu söyle… Siz hiçbir çivi çaktınız mı?.. Peki sizde hiç olmadı mı bunlar… Ya sizin yaptığınız…”

Konuşma yolsuzluklara gelmişti. Hüseyin Çelik ısrarla “5 tane yolsuzluk örneği ver” dediği Okay’dan, duyduğu bir örnek üzerine, kulaklarına kimsenin inanamayacağı şu cümleyi sarf etti:

“Efendim, yolsuzluk başka usulsüzlük başka. O yaptığımız usulsüzlüktür.” Anlaşılan Sn. Çelik, usulsüzlük kelimesinin anlamını bilmiyor.

(usulsüzlük -ğü
isim

1 . Yöntemsizlik.
2 . Yolsuzluk: "Şişman, kısa boylu bir yüzbaşı usulsüzlükte, şarlatanlıkta, inatta hepimizi bastırıyor."- Ö. Seyfettin.) (bkn. Tdk.gov.tr)

Böyle bir hata… Üstelik bu şahıs bir bilim adamı, bir bakan, hatta Millî Eğitim Bakanlığı yapmış.

Bu kısa bilgiden sonra şunu söylemek gerek. Haydi diyelim ki, koskoca milletvekili, hatta “Millî Eğitim Bakanlığı” yapmış bir ismin, Türkçe kelime bilgisi bu kadar kötü olmamış olsun. Hüseyin Çelik’in, Türk Dil Kurumu’ndan daha iyi bildiğini varsayalım.

O zaman da Hüseyin Bey’in dediği şuna çıkmış oluyor: “Biz yolsuzluk yapmadık. Ama usulsüzlük yaptık, evet.

Hatta güler bir yüzle: “Ne olacak canım almışız bir kalem müdürümüzü bilmem nereden bilmem nereye yükseltmişiz.” diyor.

Türkiye’yi bugünlere sürükleyen zihniyet de bu “şark kurnazlığı” değil midir?

Aman, ne olacak efendim…” ile başlayan cümleler kuran politikacılarımız işi “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz.” diyecek boyuta kadar vardırmadılar mı işi?

Tabii maalesef, bu tür politikacılar halkımıza cazip ve samimi geliyor. Çünkü halk da öyle.

Maalesef bir Fransa kadar kültür birikimimiz, İngiltere kadar kibarlığımız, Japon kadar çalışkanlığımız, Alman kadar ödev ahlakımız yok. Tabii daha kırk fırın ekmek yememiz lazım.

Ancak, halk böyle diye de popülizm yapmak, siyaseti gerçek manada vatan ve millet sevgisini ifanın bir yolu olmadığını; sadece halka istediğini vererek, sonradan kendi cebini doldurmanın bir fırsatı olduğu izlenimini uyandırmaktadır şahsımın nezdinde.

Balık baştan kokar, diye bir atasözümüz vardır. İmam-cemaat ilişkisini ele alan bir başka münasip lakin müstehcen sayılabilecek bir atasözümüz daha vardır.

Büyümek, kalkınmak, gelişmek, ilerlemek, zenginleşmek, modernleşmek, güçlenmek, demokratikleşmek, bütünlüklü ve entegre programlar gerektiren kavramlardır. Biri olmadan, bir diğerinin olması zordur.

Bu tekâmüle önayak olacak zümre de, en nihayetinde politikacılardır. Politikacıların, toplumu ileriye doğru geliştirmesi gerekir. Geriye doğru çekmesi değil. Politikacının bu görevi de vardır yani.

Bir başka atasözü daha vardır, bize ait olmayan: “Her kavim, layık olduğu şekilde yönetilir.”

 

Asim.Us@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Merhaba

Gerçekten öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki, insan ne diyeceğini şaşırıyor. Başbakan madenzedelere hitap ederken, bu işin kaderi bu, yani ölmeye devam diyor. Orada içi yanmış gözü hiç bir şey görmemesi gereken onca insan var, biride çıkıp "bir dakika ne demek bu" demiyor. Doğrusu böyle başa böyle tarak. Saygı ve selamlar...

endişeye mahal yok, gidiciler

endişeye mahal yok, gidiciler ama bizde yerlerini iyi doldurmamız lazım. aynı metodları benimsersek sonumuz bunlar gibi olur. kaliteli bir kadro lazım, inş. olacak.

yazı spesifik bir olayı almış, olay üzerinden biraz daha geliştirilebilirdi ama fıkra tarzı açısından başarılı.

saygılar...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.