Birey "Mustafa Kemal"...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bir arkadaş, burada (PD'de) Can Dündar'ın "Mustafa" filmi hakkında bir yazı yazmış. Epey geç okudum yazıyı da, yazdıkları benim dört  kez izlediğim, hatta  söz söz didik didik incelediğim "Mustafa" filmiyle ilgisi yok. Bakın Neden :

1. Can Dündar filmine "Mustafa" adını vermiş. Doğrudur. 1881' de ne Mustafa Kemal vardır, ne de Atatürk, ne de Atatürkçülük... Anladınız. "Fatih bilmem kaç yılında tahta çıktı." derseniz tarihsel terim yanlışlığıdır. Tahta çıktığında henüz Sultan Mehmed "Fatih" değildir... Aynı  şey... Mustafa Kemal 1938'deki ölümünden sonra İnönü tarafından ATATÜRK; Kemalizm de "ATATTÜRKÇÜLÜK" yapılmıştır. Yazıyı yazan arkadaş, bunları bilmediğinden "Ben Atatürkçüyüm" demektedir... Kendi bileceği iştir. Ortalık, İnönücü Atatürkçülerle doludur.

2. Mustafa Kemal; karanlıktan korkardı. Can Dündar altını çizmiş. Doğrudur. Ben de korkarım. Kim korkmaz ki? Bunun Mustafa Kemal'i küçülttüğü kanısında hiç  değilim...

3. Mustafa Kemal'in eski silah arkadaşlarıyla yolunu ayırdığı doğrudur. Ben burada (PD'de) "Anadolu Savaşı Kadrosu, Cumhuriyet Kadrosu Olabildi mi?" yazımda anlattım bunu...

3. O yazıyı yazan arakadaşa önerim; önce Mustafa Kemal okuyacak; kulaktan dolma bilgilerle kendisini "Atatürkçü" saymayacak. Yoksa Kenan Evren de, Bülent Arınç da, hatta başbakan da sorsanız "Atatürkçüdür"... Ama Kemalist değillerdir... Dedim ortalık, İnönü Atatürkçüsü kaynıyor...

4. Son önerim de o arkadaşa, hiç olmazsa benim Mustafa Kemal yazılarımı bir okusun, ricamla...

Bu  kanımca yanlış yazının düzeltilmesi adına ben onca okududuklarımdan bir "BİREY MUSTAFA KEMAL" yazısı yazayım dedim... Bu  yazı o düşüncenin ürünüdür...

 

 

Sayın okur; hadi gel "birey" Mustafa Kemal'i bir de benim gözümle bir oku. Siyasi ve iktisadi görüşlerinden çok söz ettim, gel bir de "birey" Mustafa Kemal'i tanı :<?xml:namespace prefix = o />

1. MUSTAFA KEMAL VE DİN :

Mustafa Kemal'in "dindar" biri olduğu söylenemez. Öyle dinin vecibelerine göre pek yaşamamıştır. Ama "DİNSİZ" de değildir. Halk gibidir yani bu konuda. Nasıl ki halkım İslam'dır da İslamın tüm vecibelerini yerine getirmez. Yerine göre içer, gezer, tozarsa; Atatürk de öyle biridir.

Atatürk, İslam Peygamberine büyük saygı duyardı. 1930 yılında kendisine Hz. Muhammed hakkında bir kitap verilir. Atatürk kitabı okur. BEĞENMEZ... İslam peygamberi için şöyle der :

" Hz. Muhammed'i bana sönük bir derviş gibi tanıtmak isteyen bu cahil adamlar, O'nun yüksek şahsiyetini anlamamışlar..."

Sonra, "Uhud Savaşı" nın planını çizerek yanındaki İsmet İnönü'ye döner, "Bak bakalım, bir komutan olarak bundan daha mükemmel bir savaş planı yapabilir miydin?" der.

2. MUSTAFA KEMAL VE İÇKİ :

Bunun eleştirilecek bir yönü yok. Mustafa Kemal Harbiye yıllarından beri içerdi. Ama ALKOLİK değildi. Gündüz içkileri sevmezdi. (Alkolikler için içmenin zamanı yoktur... Onlar ancak sızdıkları zaman içmezler.) RAKI içerdi... Geceleri üç dubleyi de geçmezdi. Çünkü gerisi dokunuyordu... Yavaş içtiğinden önünde hep rakı kadehi görünürdü... İçerken yemezdi de...

Ayrıca, Mustafa Kemal'in bir "uykusuzluk" sorunu vardı. Üç duble rakı da O'nu rahat uyutuyordu. Kafası çok şeyle meşgul olduğundan içerek rahat uyumayı yeğlemesinin eleştirilecek bir tarafı yok...

3. MUSTAFA KEMAL VE ÇAPKINLIK :

Bakınız, Mustafa Kemal çok yakışıklı bir insandı. Sarı saçlar, mavi gözler, askeri üniforma, romantik bir kişilik... Böylesi bir insanın yaşadığı dönem gereği "çapkınlık" yapmasına gerek yok ki... Kadınlar ona koşar. Nitekim hep böyle olmuştur. O kadınları değil; kadınlar onu "tavlamaya" çalışmışlardır.

Mustafa Kemal'in "SÖYLEV" i Fransızca'ya çevirmesini istediği Nazlı Pektaş şöyle diyor :

"Atatürk'e kim "çapkın" derse cehennem o insan için vardır. Ne yalan söyleyeyim ben de ona "asılmak" için çok çabaladım. Tüm kadınlar gibi. Ama her seferinde "Kızım, çocuğum nasıl gidiyor tercüme?" cümlesini işittim. Ona, o kadar çok kişi karısını kızını sunmak istemiştir bilemezsiniz. Hatta karısıyla kızıyla Atatürk'ü yalnız bırakmak için Ankara kışında balkonda kalıp zatürre olan onlarca kişi bilirim."

Kadın, Nazlı Pektaş, haklı...

Mustafa Kemal' in çapkınlığa ihtiyacı yoktu...

4. MUSTAFA KEMAL VE AŞK :

Mustafa Kemal tarzı insanlar bir kişiye bağlanıp kalacak insanlar değildir. O, bu anlamda aşık olacak adam değildi. Ama "aşkı günümüz anlaşıyı (daha doğrusu benim anlayışım) açısından alırsanız tam bir "aşk" adamıydı... Mustafa Kemal'le evlenilmez; ama aşk yaşanırdı... Çünkü o, en başta hem romantik hem de çok duygusaldı. Bulgaristan'da -SOFYA- ateşe iken bir generalin kızıyla beraber olmuş; ayrılırken tüm parasını harcayarak bir kamyon ya da komyenet neyse, gül yollamıştır kıza...

Hangi bayan böylesi bir AŞIK' ı unutur... Sözüm size bayan okurlarım... Size hiç bir kamyon gül yollayan AŞIK'ınız oldu mu?

5. MUSTAFA KEMAL VE YALNIZLIK :

Bu konuda tartışılacak hiç bir şey yok.. Daha önce de yazdım... Büyük insanlar hep yalnızdır. Onların kaderidir bu... Özellikle Mustafa Kemal çapında bir insanı döneminde anlayacak kaç kişi vardı ya? Dedim ya en aydın kadın Halide Edip bile Mustafa Kemal'e "Paşam, biz kendi kendimizi idare edemeyiz, ABD mandası kabul edelim..." diyen kadındı...

Ya erkekler... Manda kabul edilmeyince yurttan sürülen 150'likler... Halifelik kaldırılınca Mısır'a kaçarak protesto eden İstiklal Marşı şairimiz MEHMET AKİF... Soy adı kanuna "ayıp" bir soy adı almak isteyerek protesto etmek isteyen, olmayınca o ayıp adı tersinden kendisine soy adı edinen Refik Halid KARAY.... İtalya'yı ziyeret ederek onların FAŞİST düzenine özenip meclisin üstünde bir kurum kurmaya kalkışan bu nedenle de Mustafa Kemal tarafından başbakanlık görevinden alınan İSMET İNÖNÜ.... "Ben, Anadolu'da bir "Kurtuluş Savaşı" nüvesi oluşturmuştum, Atatürk bir türlü İstanbuldan ayrılmak istemiyor, saraya damat olmaya çalışıyordu, ben Anadolu'ya geç demesem Atatürk'ün Anadolu'ya geçeceği yoktu" diyen KAZIM KARABEKİR...

Anladınız Mustafa Kemal'in yalnızlığını ve bu eski silah arkadaşlarıyla yollarını bir bir ayırmasını. O eski arkadaşların aklından "cumhuriyet" geçmiyordu ki... Onlar, "bir Osmanlı padişah olsun, Mustafa Kemal de işte sadrazam" diyorlardı...

6. FİKREYE HANIM' DA MUSTAFA KEMAL AŞKI :

O ne aşktır ya... Uğruna ölüme gidilen bir aşk. (Bir  sinemacı çıkıp bu aşkı film yapmaz) Fikreye Hanım, Mustafa Kemal'in üvey babasının (annesinin ikinci eşi) kardeşinin kızıdır. Hatta  bir ara aile içinde Fikreye ile Mustafa Kemal'in, üvey babasının oğluyla kızkardeşi Makbule'nin evlendirilmesi gündeme gelir; ama bu evlilik Zübeyde Hanım ve Mustafa Kemal itirazları ile gerçekleşmez...

Fikriye Hanım, Çankaya Köşkü' nün ilk (neydi İngilizcesi förs leydi mi) kadınıdır. Balolara "Paşa" sıyla katılır, ona her gece "Manastır'ın ortasında var bir havuz" türküsünü söyler. Sonra hastalanır. Veremdir. Mustafa Kemal onu Almanya'da bir hastaneye yollar. Bu arada İzmir'in kurtuluşundan tanıdığı Latife Hanım'la evlenir. Bu evlilik haberini bir gazeteden/dergiden öğrenen Fikreye Hanım hemen yurda döner. Köşkçe çıkıp "Paşa" sını görmek ister. Mustafa Kemal uyuyordur. Latife Hanım, Fikriye Hanım'ı köşkten kovdurur. Geldiği faytona binip geri dönerken Fikriye Hanım intihar eder...

7. MUSTAFA KEMAL VE LATİFE HANIM EVLİLİĞİ :

Benin düşünceme göre Mustafa Kemal, Fikriye Hanım' da bir "Doğulu kadın", Latife Hanım' da ise bir "Batılı kadın" profili görmüştür. Yanlış hatırlamıyorsam Latife Hanım, tahsilini Batı'da yapmış dört dil bilen bir kadındır. Mustafa Kemal, topluma "kadınlarımızın böyle olması gerektiği" mesajı vermek için evlenmiştir bence Latife Hanım'la. Elbet, Latife Hanım'ın "ısrarcı" tavırlarını saymazsak... (İzmir'in kurtuluşunda İzmir yanarken, Mustafa Kemal'i Göztepe'deki yalısında ağırlamıştır... )

Daha önce dedim Mustafa Kemal bir İsmet İnönü gibi "evlilik" adamı değildi. Evlilğinden kısa bir süre sonra Latife Hanım'ın kaprislerinden sıkıldığını en yakınların arkadaşlarının anılarından okumuşumdur. Çankaya Köşkün'deki gece sohbetlerinde Mustafa Kemal'i azarlamaya kalkması, Mustafa Kemal bahçede Köşkü koruyan askerlerle şakalaşırken Latife Hanım'ın ona kızması falan... Mustafa Kemal'i bu evlilikten soğutmuş; ardından boşanma gerçekleşmiştir... Latife Hanım, sonradan "Anılar" ını yayınlamaya kalkmış nedense bugüne dek en azından böylesi bir kitap görmemişimdir...

8. MUSTAFA KEMAL VE ANNESİ ZÜBEYDE HANIM :

Zübeyde Hanım, oldukça "dindar" bir kadındı. Mustafa Kemal benim okuduğuğum kadarıyla babası Ali Rıza Bey'e daha yakındı. Annesi ısrarla onu "mahalle mektebine" yollamak istemiş; hatta yollamış boynuna asılı bir heybede "Kur'an'ı Kerim" iyle Mustafa Kemal o okula bir süre devam etmiştir. Sonra babası sayesinde o mahalle mektebinden kurtulacaktır.

Yine benim okuduklarım Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım'ın ikinci evliliğine asla razı olmamış, uzun süre annesine küsmüştür... Askeri okula gidişi ve evden ayrılışı da bu nedenledir...

Mustafa Kemal, yıllar sonra artık Cumhurbaşkanı'dır da Zübeyde Hanım öldüğünde cenazesine katılmaz. Doğrudur. Yalçın Küçük "Aydın Üzerine Tezler" kitabında bunu annesine küskünlüğüne bağlar da bana göre biraz zalimce bir düşüncedir...

9. MUSTAFA KEMAL VE BABASI ALİ RIZA BEY :

Ali Rıza Bey, daha Mustafa Kemal küçük yaştayken vefat etmiştir. Önce gümrük muhafazada memur olarak çalışmış, sonra kereste tüccarlığı yapmıştır. Yapmıştır yapmasına da pek de başarılı bir ticaret hayatı olmamıştır. Çok içki içtiği, hatta  bu özelliğinin Mustafa Kemal'e babasından geçtiğini yazan kaynaklar vardır.

Mustafa Kemal'in babası olarak bizlere tanıtılan fotoğraftaki şahsın Mustafa Kemal'in babası olmadığını Falih Rıfkı Atay "Çankaya" kitabında dile getirir. Mustafa Kemal'e gösterilen bu fotoğrafa Mustafa Kemal : "Bu bizim peder değil." dediği de... Falih Rıfkı'ya göre Ali Rıza Bey'in elimizde bir fotoğrafı bulunmamaktadır. Buna karşın Şevket Süreyya Aydemir "Tek Adam" da o fotoğrafın Ali Rıza Bey'e ait olduğunu iddia eder.

10. MUSTAFA KEMAL'İN SELANİK'TE DOĞDUĞU EV :

Günümüzde müze olarak kullanılan o evin aslında Mustafa Kemal'in doğduğu ev olmadığını, o evin üvey babasının evi olduğunu yazan ve söyleyenler vardır. Bunu savunanlar Mustafa Kemal'in asıl doğduğu evin 1950'li yıllarda yol yapımı nedeniyle yıkıldığını iddia ederler... Ben okuduğum kaynaklarda bu bilgiye rastlamadığımdan sadece iddia edilen savı söylemekle yetineceğim...

.........................

Sayın okur, elimden geldiğince Mustafa Kemal'in "birey" yönünü anlatmaya çalıştım. Şöyle bir baktığınızda kendinizden birer parça görmüyor musunuz Mustafa Kemal' de?

Koca cumhurbaşkanıdır, Çankaya köşkünde öğle yemeğini ayran içine doğranmış ekmek yiyerek geçirir... (Şimdi o köşkün döşenmesini beğenmeyip bütçeden bilmem kaç milyonTL harcatarak değiştiren cumhurbaşkanı eşleri görüyoruz... )

En sevdiği yemek kurufasulye pilavdır... Hangimiz sevmeyiz?

Çocuğumuz gibi hiç uçağa binmemiştir... (Şimdi başbakanın özel uçak filosu var...)

Tek lüksü "Savarona" adlı yatıydı. Alındığında çocuklar gibi sevinmişti. (Şimdilerde "yatlarda yaşadı" diye eleştiriliyor. O yata da sahip çıkamadık biliyorsunuz ) Benim Mustafa Kemal'in en sevdiğim fotoğrafı o yatta salıncakla sallanırken çekilen  fotoğrafıdır. Ne denli mutludur...

 

 

Ufuk KESİCİ

 

ufuk.kesici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.