Biz Adam Olmayız!.. Neden?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Klişeleşmiş sözdür. Biz adam olmayız. Gazeteleri açıp şöyle bir göz attığımızda adam olamayacağımıza inanmak hiç de zor değil. Burada bence asıl sorulması gereken soru gerçekten biz adam olmak istiyor muyuz yoksa istemiyor muyuz?

Kanaatime göre biz adam olmak istemiyoruz. Sebebi ise korkunç tembeliz. Hani karnımızı doyurmak için az da olsa çalışmak zorunda olmasak, sabahtan akşama kadar yatabiliriz. Sonrada akşamdan sabaha kadar. Bu özellik, bu coğrafyanın karekteristik özelliği. Güneye, Arap bölgesine inildikçe tembellik artıyor. Aslında Türkler nispeten çalışmayı severler ama yaşadığımız coğrafyada artık azınlık durumunda olan Türklerin bu özelliği öne çıkmıyor.

Bunu sadece ben iddia etmiyorum. Konulan her kural, gösterilen her yol bir gerçeği yerine getirmeye yöneliktir.

Şimdi bir soru ile konuyu açalım. Çocuğunun üzerine titreyen, yemeğini düzenli veren, bakımını düzenli yapan, onun iyi gelişmesi için saçını süpürge eden bir anneye “çocuğunun yemeğini düzenli ver” önerisi yapılır mı? Yapılsa bu abesle iştigal değimlidir? Tabii ki öyledir.

Peki, Sabah güneş doğmadan kalkıp tarlasına giden, akşama kadar gereken özenle çalışan bir insana sabah güneş doğmadan kalk denir mi? Tabii ki denmez.

Ben, dinlerin insanlara ibadet gereği ile birlikte yaşam şeklini düzenleme görevini de üstlendiğini düşünüyorum. Ezan zamanlarını ele alalım. Sabah ezanı gün ışımadan okunur. Bence önemli bir sebebi de tembel insanların erken kalkıp işlerine gidebilmeleridir. Öğle ezanı ile ikindi ezanı arasında kısa bir süre vardır ve bu zaman dilimi günün en sıcak saatleridir. Bana sanki o süre gölgede bir yerde dinlenmek için gibi geliyor. Yatsı ezanı ise düzenlemenin tam bir göstergesi gibi. Sabah ezanı ile arasındaki yaklaşık sekiz saat tam bir uyku zamanı. Bence İslamiyet geneli tembel olan Arap halkını çalışmaya ibadet ötesinde çalışmaya yönlendirmiş.

Ama laf başı geldiğinde katıksız dindar kesilenler iş dinin en önemli isteklerinden beklide başında geleni olan çalışmayı kaytarmak için ellerinden gelini yaparlar. O kadar ki kutsal kitabımızın ilk ayeti olan “Yüce Allahın emri ile oku” ayetini bile görmezden gelirler. Tabi o zamanda din tacirleri onları bir güzel sömürürler. Sonra da bir bakarsınız petrol denizi üzerinde yaşayan bu halklar aç. Atatürk’ün “Türk öğün, çalış, güven” önerisinin bir anlamı da çalışmaya teşvik değimlidir. Size günümüzden birkaç örnek.

TRT 1 de iftar programında halkı bilgilendiren tasavvuf düşünürü Ömer Tuğrul İnançer hamile bir kadının sokakta gezmesinin caiz olmadığını söylüyor. Kadını aşağılamanın itibarsızlaştırmanın daha başka nasıl yapılabileceğini düşünemiyorum. Lafa bakar mısınız. Bütün canlılar için en doğal ve  kutsal olan üreme ve onun süreci ahlaka aykırıymış. Bu adamı da bizim vergilerimizle yaşayan TRT iftar sohbetine çıkarıyor. Hükümetin borazanı olan bu kurumu kınamıyoruz. İsterse çıkarmasın. Asıl kınanacak halkın bu kadar okuma tembelliğini bilen ve onu yaşatmak için elinden geleni yapan din taciri yöneticileri kınıyoruz.

Hatırlayacaksınız, birkaç gün önce Siirt Valisi (beklide istem dışı bir söylemle) çözüm süreci ile birlikte dağa çıkma oranında ciddi artışlar meydana geldiğini söyledi. Sınırlarımız dışına çıkan PKK militanlarının ülkemizdeki PKK teröristlerinin %20 sini geçmediği resmi söylemlerin ortada olduğu bir dönemde bunun anlamının PKK nın aranan tanınmış teröristleri dışarı çektiği yerine ise yani gençleri alarak mevcudunu koruduğudur. Bunun diğer anlamı da, Hükümet – PKK ortaklığının okuma ve araştırma tembeli halkı süreç adı altında nasıl kandırdığı ve bölünme planını nasıl sinsice yürüttüğüdür. Tabi hükümet bu açıklamadan tedirgin olmuş, Bay Arınç düzeltme ihtiyacı duymuştur. Ama kullandığı cümleler halkın okuma tembelliğinin nasıl kullanıldığına bir örnektir. Arınç, “Dağa çıkışlar eskiye oranla daha nitelikli hal aldı” diyor. Ne yani bu insanlar orya jeolojik araştırma yapmak için mi çıktı. Yoksa “yamaç paraşütü” okulu açıldı da bizim mi haberimiz yok. İnsanlar ile bu kadar rahat eğlenmenin onların kara cehaletine inanmak ve orada tuttuğundan emin olmaktan başka açıklaması olabilir mi?

Bir de her sene olduğu gibi “alo fetva” hattına telefon edip cehaletlerine fetva isteyenler var ki onlar da hükümetin bu davranışlarını onaylıyor. Neymiş efendim, oruçluyken diş çektirmek, balık tutmak, gazino servis şoförlüğü yapmak günah mıymış?

Bir defa islamiyette ruhban sınıfı yoktur. Fetva hattı kurmak bile şirk sayılır. Ondan sonra da bu cahil tembellerin sorularını medya yayınlar, insanlara alay malzemesi çıkar. Siz okumamakta, araştırmamakta devam edin, daha çok sömürülürsünüz.

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.