Bizim Liberaller

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bakınız, 1980'li yıllarda "darbe ortamı" yaşanırken; kendisi bir erkek "cinsellik" dergisinde "büyük penis" yarışması düzenleyen, elinde mezura "penis ölçen" adam Kemalizm konusunda gazetesindeki köşesinde 26 Mart 2010’da neler diyor:

1. "Demokrasi ile Kemalizm örtüşen ve uyum gösteren fikirler değildir..."

2. "Kemalizm'in altı okunda ‘demokrasi’ bulamazsınız..."

3. "Kendisini Kemalist gören bir kişinin aynı zamanda demokrat olması mümkün değildir..."

4. "Dağdaki çobanla benim oyum bir değildir; sözü tam bir Kemalist vecizedir..."

5. Kemalistlere göre "Karşı devrim, 1950'de başladı..."

Bu, darbe döneminde elinde mezura "penis ölçen" Sabah yazarına bir daha anlatıyorum Kemalizm'i…

Yıl, 1919... Ortada Kemalizm ve Kemalistler diye bir "terim" yok... Mustafa Kemal Samsun'a çıkmış, kongreler falan yapmakta... (sözde yazar "Kemalizm demokrasiyle uyuşmaz "diyor ya Kemalizm savaş ortamında kongre topluyor, halk şuraları yani... Buna değineceğim sonra)

ABD ve İngiliz ajanları ve gazetecileri kendi merkezlerine telgrafla mesaj geçiyorlar... Reuters falan... İlk kez o zaman Anadolu'daki harekete "Kemalizm" destekleyenlere de "Kemalist" diye mesaj geçiyorlar merkezlerine...

Yani "Kemalizm" ve "Kemalistler" terimi, Anadolu hareketinin ve Mustafa Kemal'in kendisine verdiği bir ad değil... Emperyalizm veriyor bu adı onlara...

Emperyalizm ve dönemin İstanbul hükümeti (Hürriyet ve İtilafçılar; yani dinciler...) Anadolu hareketine Kemalizm ve Kemalistler demeye başlıyor bundan sonra...

Emperyalizme ve dönemin İstanbul hükümetine göre "Kemalizm ve Kemalistler"; "dinsiz", "Bolşevik", "öldürülmeleri vacip" bir hareket ve hareketi destekleyenler... Zaten çok geçmeden "Kemalizm" ve "Kemalistler" hakkında dini merciler (şeyhülislam) tarafından "idam kararı" çıkartılıyor...

Yani 1919 yılında gerek emperyalizm gerek İstanbul hükümeti gerek şeyhülislam gerek padişah "Kemalizm ve Kemalistler" dedikleri hareket hakkında ve bu harekete katılanlar için idam fermanı çıkarmışlar...

Peki, 1980 darbe yıllarında elinde mezura "penis ölçen" bu günümüzün Sabah gazetesi yazarı, 1919 yıllarında yaşasa şimdiki "Kemalist düşmanlığı" ile demek, İstanbul dinci hükümeti, emperyalizm ve Kemalistlere idam fermanı çıkaran şeyhülislam ve padişah yanında yer alacaktı... Bu belli…

Bir başkası, Kemalizm'in altı okunda "demokrasi" yok ve Kemalistlerin "asla demokrat olmadıkları" şikayeti...

Ne diyeyim bu şikayete...

İlkokul çocuklarının bildiği "tarih bilgisinden" yoksun bu adama...

"Erzurum ve Sivas kongreleri ne?" "23 Nisan 1920'de açılan TBMM ne?" Emperyalizm ve onun kolu Yunan ordusuyla savaşırken bile TBMM'nin hep açık olması ne? Savaşan Türk ordusunun TBMM ordusu olması ne? Mustafa Kemal'in Başkomutan olmasını Meclis’e sunması, Meclis’te uzun ve çetrefil tartışmalar sonucu Başkomutan olması ne? Meclis’te Mustafa Kemal karşıtlarının "kalpaklarını ters giyerek" muhalefetlerini belirtmeleri ne?

Geniş yetkilerle Anadolu’ya çıkmış Mustafa Kemal'in "kongreler / meclis" çalışmaları yapacağına kendisine bağlı üç beş komutanla (Kazım Karabekir, Ali Fuat falan...) bir "cunta" hükümeti kurup 1980'in Kenan Evren'i gibi davranmasına engel var mıydı?

Zafer ve 1923 Cumhuriyet sonrası...

Mustafa Kemal, iki kez çok partili rejime geçiş denememiş miydi? Her iki partiye de önce dinciler, sonra emperyalizm güdümünde liberaller, Mustafa Kemal'in "tam bağımsız Türkiye" anlayışına tepki göstererek doluşmuş, bir Cumhuriyet karşıtı "mandacı zihniyeti" savunmamışlar mıydı?

1950 Demokrat Parti iktidarı neydi?

Mustafa Kemal'in antiemperyalist anlayışının tersine çevrilmesi doruğundan başka…

1952’de Kore Savaşı'na ABD yanında komünistlere karşı savaşmak bizim neyimizeydi? Sadece NATO'ya girelim mücadelesi olan Menderes iktidarı nedeniyle binlerce şehit vermiştik orada…

Kore Savaşı sonucu (Bir ABD savaş uzmanı daha dün TARİH TV kanalında açıklıyordu... ABD askerleri ölmesin diye, Türk askerlerini önce savaş alanına sürüyor, komünistlerin cephanelerini bitiriyorduk, sonra ABD askerleri olarak o alana giriyorduk, diye...) NATO'ya girmiş, ABD ve Avrupa'nın "bir komünist işgalde" ön siperi olmuştuk, Kore'de olduğu gibi...

Yıllar sonra bir NATO Amerikan generali, şöyle diyordu: "Türkiye bizim için Komünizmle savaşta, feda edilecek bir ülkeydi… Sovyetlere Türkiye'yi feda eder; ama onlara orada kal derdik... " (Bu bilgiler, Digiturk TARİH kanalından... Meraklısı izlesin, tekrarı çok...)

Bu, bir zamanlar elinde mezura "penis ölçen" adam, şimdiki gazete yazarı; bilmez mi ki, "dinci kesim" tarafından bir türlü aralarına kabul edilmediğini… İstediği kadar, "türban, çarşaf, AKP" yandaşı olsun, istediği kadar Kemalizm’e sövsün, dinci kesim onu hep "penis uzunluğunu mezura ile ölçen" adam olarak anacaktır...

Kemalistler mi?

Onu hep 2010 yılının, 1919 yılından kalma "emperyalist ve hürriyet itilafçısı" ...

 

ufuk.kesici@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Bu adamları konuşmaya bile

Bu adamları konuşmaya bile değmez... o zatı şahane, kemalizmi değerlendirebilmesi için 100 tane öykü kitabının yeteceğini düşünebilir, elinde viskiye saçmasapan tarih fantezilerinin yeteceğini düşünebilir...

adama gülerler... bu yazı gibi de dalga geçerler.. oku bakalım kabadayı...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.