Cebimize Döşenen Hortumlar...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Tut şunun ucunu döşeyelim abi… diye bir reklam vardır. Birileri aynen o reklamda görüldüğü gibi sürekli ve ustaca hortumları döşüyor cebimize.

Bir ülkede refahtan söz edebilmek için üretimden olumlu söz etmek gereklidir. Şu tartışılmaz bir şeydir ki, üretmiyorsanız ekonomide işler iyi gitmiyordur. Size gösterilen güzel tablolar aldatmacadır.

Bu pencereden baktığınızda ülkemizdeki durum da hiç iç açıcı değil. Gerçi ülkemiz için tehlike çanları Özal’ın iktidarı ile birlikte sağır sultanın bile duyacağı şiddetle çalmaya başladı ama biz başlangıcımızı 2000 krizi ile yapalım. O dönemde iki seçenek vardı. Ya halka her şeyi açık açık anlatacaktınız; iflas ettiğimizi kabul edip herkesin yardımı ile hep beraber sancılı bir dönem sonu feraha çıkacaktınız ya da emperyalistlerin örgütü IMF’nin dediğini yapıp günü kurtaracak halka sahte cennetler sunacaktınız. İşte tam da o yol ayrımında AKP iktidara geldi. Tabii ilk selam IMF’ye yollandı. “Tabiyiz efendim.” Hızla yabancıların eline geçen bankacılık sistemine paralar akıtıldı. Ancak bu paraların kalıcı yatırımlara yönelmesi adeta yasaktı. İnsanlara hızla kredi kartı dağıtılmaya başladı. Bu iş o kadar abartıldı ki, bazı bankalar size sormadan adresinize kredi kartı yollamaya başladı. Basın, Televizyonlar bireysel kredi ilanları ve reklamları ile doldu taştı İnsanımız sahip olduğundan fazla para harcamaya alıştırıldı, özendirildi, itelendi.

2001 yılında çalışan nüfus %34 idi ve bu kesimin banka borcu olanları %4ü idi. 2009’a geldiğimizde çalışan nüfus %30, banka borcu olan bu nüfusun %35’i. Gördünüz mü cebimize döşenen hortumun kalınlığını? Birileri de çıkıp bu geçen dönemi ekonomik mucize olarak anlatıyor, krizin teğet geçtiğini iddia ediyor. Örnek olarak bankaların sağlam yapısını gösteriyor. Acaba öyle mi? Yoksa kocaman bir kandırmaca mı?

Dokuz yıllık iktidarı döneminde hükümet takip ettiği ekonomi politikaları ile bankaların insanımızı soymasına göz yummuş hatta çanak tutmuştur. Bu gün bankaların sağlam gibi görülen durumları hiç de öyle değildir. Bir yandan düşük kur yüksek faiz politikası ile kazandığı paranın %40’ını dışarı faiz geliri olarak veren bankaların içerde dağıttıkları kredilerin büyük bir kısmını geri alamayacakları kesindir. Birçok bankanın araç ve gayrimenkul zengini olduğunu görüyoruz. Yani onların şu anki durumları da kâğıttan kalelere benziyor.

Hükümetin bu politikaları ile dokuz yıl içinde borcumuz ikiye katlandı. Artık giderek yönetilmesi imkânsızlaşan ekonomik krizi gözden uzak tutmak, belki bir dönem daha iktidarda kalıp bir şeyler olmasını beklemek düşüncesindeki hükümet, açılım, anayasa değişikliği, Ergenekon oyunları gibi argümanlarla insanların gözünü boyamaya, gündemi ekonomiden uzak tutmaya çalışmaktadır.

Çözüm:

1) Çözümü samimiyetle isteyeceksiniz,

2) Halka her şeyi açık ve net anlatacak, özür dileyecek, hemen bir seçime gidip halk inanmışsa birlikte çalışacaksınız,

3) Derhal ciddi bir tarım ve toprak reformu ve planlaması yaparak, stratejik ürünlerimizi tarım ve hayvancılık olarak belirleyip gerekli çalışmayı yapacaksınız. Çiftçiyi ve hayvan yetiştiricisini en az gelişmiş ülkeler örneği destekleyeceksiniz,

4) Sanayi planlaması yapılarak, rekabet edebileceğimiz, birikimimiz olan konulara öncelik vereceksiniz,

5) Kur faiz politikalarını paranın üretime gideceği biçimde oluşturacaksınız.

6) PKK terörünü bitireceksiniz

7) Dünyadaki rakipleri ile rekabet edemeyen özel sektörle birlikte gerekli yerlere gerekli yatırımları yapacaksınız.

8) Doğru, dürüst olacaksınız, harama el uzatmayacaksınız.

Bunları yaparsak küllerimizden yeniden doğarız diye düşünüyorum.

Cem.Tamturk@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.