Çifte Standart (!)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Süleyman GÖK

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra herkesin de bildiği gibi yeni bir döneme girmiştir. Seçimi kazanan iktidar partisinin gerek söylem gerek ise parti programlarında belirttiğini gibi Ustalık döneminde yapacağı çılgın projeler ve miting meydanlarında dile getirdiği söylemlerin gereklerini yerine getirmeleri kamuoyu tarafından beklenmektedir. Türkiye’de bugün en önemli sorunların başında Yolsuzluk, İşsizlik, Güvenlik ve Adalet sorunları başta olmak üzere ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar bulunmaktadır. Türkiye’de adalet ve güvenlik birimlerinde yaşanan gerilimler bütün kesimleri kutuplaşmaya itmiş, ülkenin gerek ideolojik gerek ise bazı nedenlerden dolayı kamplaşmasına neden olmuştur. Bunun nedeni ise; güç ve iktidar sahiplerinin bütün yetki ve görevleri kendi görüşündeki insanlarla paylaşması, demokrasinin gereği olan farklı fikirlere saygı özelliğini unutarak diğer parti, grup ve kişilerle araya mesafe koymasından kaynaklanmaktadır.<?xml:namespace prefix = o />


 


 



   Gerek dünyada gerek ise Türkiye’de bugün her alanda çifte demokrasi, çifte hukuk kısacası çifte standartların yaşandığı ülke haline gelmiş bulunmaktayız. Örnek vermek gerekirse; İnsanların en önemli hakkı olan yaşama ve hürriyet hakkını 3-4 yıldır kısıtlayarak, insanların ne ile suçlandıklarını söylemeyerek açtıkları davada masumiyet karinesi ilkesi göz ardı edilerek yapılan soruşturmalar ve davalar Türk milleti ve halkı tarafından olumsuz karşılanmaktadır. Bu olumsuzluklar Türkiye’nin ileri demokrasi hedeflerine uygun olarak gerçekleşmemektedir. Türkiye’ye karşı yapılan eleştirilerde gerek Basın gerek ise Hukuk konularındaki eksiklikleri her zaman belirtilmektedir. Ancak bu eleştirileri dikkate almamaya çalışan iktidar partisinin henüz bu gerçeklerin farkında olup olmadığını gelecek gösterecektir. Diğer bir örnek ise; toplum vicdanını rahatsız eden Hizbullah Terör Örgütü mensuplarının bir gecede salıverilmesi, Açılım adı altında yapılan çalışmalarda HABUR da gördüğümüz akıl almaz görüntüler ile ülkemizin değerli ve saygın isimlerinin evlerinden gece yarısı alınarak yıllarca hapiste tutulmaları çifte standartlaşmanın en büyük göstergesidir. Türkiye’de bugün adalet Büyük sineklerin kolayca delip geçtiği, küçük sineklerin ise takılıp kaldıkları bir olgu haline gelmiştir. Bu algıyı değiştirmenin yolu ise % 50 oy ile çoğunluğa sahip iktidar partisindedir.


 


   Türkiye’nin gerek iç gerekse dış politikası birbirine bağlı olarak gitmektedir. 1990’dan sonra Amerika Birleşik Devletlerin dünyaya ekonomik, siyasal ve kültürel olarak etkinliğini koyması ve bazı kavramlaştırmaların dünyaya yayılması sayesinde Küreselleşme olgusu ile tüm dünya etkisi altına alınmıştır. Serbest Pazar ekonomisi, insan hakları, demokrasi ve özgürlük gibi içi boşaltmış kavramlar, büyük güçlerin etkisi altında bulunan Birleşmiş Milletler, NATO gibi uluslar arası örgütler dünyada bir sistemin parçalarıdır. Türkiye’de Dış politika konularında çifte standartlar karşısında boyun eğen bir ülke konumundadır. Nasıl diyeceksiniz? ABD’nin 2001-2003 Afganistan ve Irak harekâtlarından sonra Güvenlik-Özgürlük dengesinin nasıl değiştiğini hep beraber gördük; Gerek yukarıda saydığım uluslar arası örgütler gerek ise; Avrupalı Devletler ABD’nin yaptığına göz yummak zorunda kaldılar. Çünkü 11 Eylül 2001’den ABD’nin güvenlik konularında endişe duyması bu olayların yaşanmasına neden olmuştur. Türkiye ise; 1984’ten itibaren ülke içi ve sınırları dışındaki topraklarını bölme ve parçalama amacı güden PKK örgütüne karşı mücadelede hep yalnız bırakılmış, yurt içi ve sınır dışı operasyonlarında ise demokrasi, insan hakları adı altında her zaman karşı çıkılmıştır. Bu da Türkiye’ye karşı yapılan çifte standart’ın en somut örneğidir.


 


   Sonuç olarak; Türkiye 21. yüzyılda iç ve dış politikasında birçok konuda çifte standartlaşmanın etkisi altında kalan bir ülke konumundadır. Bu konumunu güvenlik-özgürlük dengesini kurmadığı sürece, gerçekten demokrasi, gerçekten düşüncelere ve farklı gruplara karşı hoşgörülü olmadığı sürece yok etmesi mümkün değildir. Türkiye’de gerek iktidar, gerek ise muhalefet, sivil toplum kuruluşları, bireyler, medya kuruluşları üzerine düşen görevleri yerine getirmelidirler.


 


iletisim@politikadergisi.com


 


 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.