ÇİN’ de Soykırım Gibi Türk Katliamı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Çin Halk Cumhuriyeti böylesi bir katliama imza atsın. İçten içe bölgelerinde yaşayan Türkleri katletsin. Yapılan soykırıma da savunu olarak  “Türklerin Çinli kızlara sarkmaları ve Çinli çocukların satıldığı” gerekçesini göstersin, inanmak da anlamak da mümkün değil.

Abdullah Gül’ün Çin’deki Türk bölgesini ziyaret ettiği günün gecesinde Shaoguan şehrindeki oyuncak fabrikasının yatakhanesi basılmış, 200’ü aşkın Doğu Türkistanlı katledilmişti. Bu elbette tesadüf değil, Cumhurbaşkanına ulaşılmasın, yapılan zulümlerden bahsedilmemesi için uyarıydı belki de.

Türklerin köle gibi çalıştırıldığı yetmiyormuş gibi Türk kızlarına sarkıntılık yapan Çinlilerin tacizlerine sessiz kalmayan Doğu Türkistanlı gençlerin tepki göstermesi olayların fitilini ateşlemiş ancak Çin ordusu olayın tam tersi olduğunu Çinli kızlara ve çocuklara yönelik Türklerin yaptıklarına karşı hareket olduğunu iddia ediyor.

Bu senaryoya orada yaşayan binlerce Üniversiteli ve Akademisyenler inanmamış tepkilerini dile getirmek için olayları protesto etmiş, Çin Polisi saldırı ve ateşle karşılık vermiş çıkan olayda 500’ü aşkın Türk öldürülmüştü. Köleliğe, cinsel istismara boyun eğmeyen gençlere karşı etnik savaş başlatarak sindirmek, zaten bölgede varlıklarını istemedikleri Türkleri artık bölgelerinden silmek dertleri.

Orta Asya Türklerine yaşatılan baskılara,  yapılan köle muamelesine sessiz kalınmadıkça katliamın boyutlarının genişlemesinden endişe ettiğim gibi Kaşğar’da yine olaylara tepki için düzenlenen miting de binlerce Türk’ün katledilmesi ve geride kalanların yaşam ile ölüm arasında yaşatılmaları olayların bununla kalmayacağını gösteriyor.

“Bizim kebapçıları ve meyvecileri öldürüyorlar”  bu sözler vahşetin, Çin ordusunun uyguladığı soykırımın habercisi. Çin uyguladığı “asimilasyon politikası” ile sindiremediği Türkleri böylesi bir vahşetle asimile etmeye çalışıyor.

Uygur Türklerine yaşatılanlar bu olaylarla ile sınırlı değil.  Türkistan bölünmüş Uygur Türklerinin yaşadığı bölgeye Doğu Türkistan adı verilmiş,  Rusya ise elinde tuttuğu Türkistan topraklarını “böl, parçala, sömür” politikası ile parçalamıştı.  Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Kazakistan olarak bölgelere ayrılmıştı. Toprakları elinden alınan, kendi topraklarında köle gibi yaşayan Uygur Türkleri zulümlere daha ne kadar dayanabilir ki?

Elbette dayanamayacaklar…

Kırım Türk’lerine de aynı acılar yaşatılmamış mıydı?

Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı’dan kopartılıp birçoğu vatanlarından sürgün edilmişti. Kalanlar ise 2. Dünya savaşı sonrası 1944 yılında Stalin’in emri ile Kırım Türk’leri binlercesi vagonlara, bir kısmı da teknelere doldurulmuştu. Tekneler Karadeniz’de batırılırken, Vagon yolculuğu yapanlara ise inmelerine izin verilmemiş, aç susuz havasız bırakılarak ölüme mahkum edilmişti. Camileri yakılmış, mezarları sökülmüş Kırım Türk’lerine ait tarihi, kültürel ne varsa ortadan kaldırılmıştı.

 Ya Balkanlar da yaşayan Türkler;

Osmanlı İmparatorluğunun parçalanma sürecinde Balkanlar da yaşayan milyonlarca Türk katliamdan kurtulmak için göç etmiş, bu esnada birçok Müslüman Türk katliamlar nedeni ile hayatını kaybetmişti. Bağımsızlığını kazanan Yunanistan Mora’daki Türkleri göçe zorlamış yine binlerce Türk katledilmişti.

Yavru vatan;

Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklere karşı uyguladığı etnik ve kültürel soykırım devam ediyor. Talat ise toprakları vermeye şimdiden hazır.

Yakın tarih;

Irak’ ta 1,5 milyonu aşkın insan katledildi. Halen bu baskılar ve insanlık dışı muameleler de devam ediyor.

Bunları da ekledim çünkü her fırsatta bizi soykırım ile suçlayıp, yapmadığımıza ilişkin” savunma psikolojisi” içine hapsedip, siyasi otorite kurmamıza yıllarca engel olundu.

Çin’in yaptığı da tıpkı Ermenistan gibi soykırım yapıp kendini haklı çıkarmak, ilkelerini ön planda tutarak uluslar arası alanda kendisine haklı yer bulmak gayreti. Bu nedenle gerçek bilançoyu açıklamıyor.  

Hayali Kürdistan peşinde koşanlar gibi; kimi toprakları içinde yaşayan Türkleri sindirmeye çalışırken, kimi topraklarında yaşadığı devletine karşı vatandaşları kışkırtıyor.

Siyasi çıkarların, toprak hesaplarının, güçlü olmanın koşulunu; parçalamaktan, katledip yok etmekten geçtiğini düşünen güçler hiç vazgeçmeyecek.

Ne için?

Coğrafi konumu önemli stratejik bölgede diye Türk’ü katletme hakkına kimse sahip değil.

Bu insanlık dramına, soykırıma tepki gösterecek vicdanlı devlet adamları var mı, çıkar mı?

Para, güç gözleri kör etmiş. Hayal perdelerini kaldırın, kaldırın ki yüzyıllardır yapılan zulümler son bulsun diyeceğim ama onlar yine bildiğini okuyacaklar.

Umudumu hükümete bağlasam mı onu da bilemiyorum.

Üzgünüm, öfkeliyim…

Olan insanlığa, Türk’lere oluyor!

 

Nuran.talay@politikadergisi.com

 

Çin İşkencesi :  http://www.youtube.com/watch?v=JI8ZcYcb5iE

 

Yorumlar

AKP hükümeti basiretsiz

Basiretsiz AKP hükümeti uyudu günlerce. Dün akşamleyin hasbelkader bir şeyler söylemiş. Başı dahil "Türk" sözünü dahi ağzına almaktan kaçınır bu hükümet. Yüreği yanıyor insanın olaylar karşısında. Türkün Türkten başka dostu yok. Milli duygulardan yoksun, Emperyalist uşağı, Arap milliyetçisi AKP hükümeti ıspatladı bunu bir kez daha.

Türk insanı Çin'i protesto, Çin mallarını boykot etmeli.

TWO MINUTE

one minute kelimesi okunuşu da van munit oluyordu . ama şimdi NAMBIR VAN konumuz var ,bugün onu işleyelim . one minute denince aklımıza , davos geliyor , gazze barış modelinde yapılan şov geliyor . filistindeki yaşanan zulum , israil cumhurbaşkanı şimon peresse çıkarılmıştı . . sy erdoğan one minute sözüyle , tüm dünyadaki arapların nambır vanı olmuştu . . one minute barış için bir umut olsun istemiştik . .bu sayfalarda ben dahil hepimiz bu konuya balıklama atlamıştık . . gerçi araplar osmanlı türk ordusunu arkadan vurmuştu , kalleşlik yapmıştı , güçsüz bırakmıştı . . ama biz bu konuyu hiç dile getirmedik , işlemedik , zalime karşı olduk , mazlumun yanında yer alıp destek vermiştik . . one minute öylede olsa böylede olsa , işe yaramalı diye düşünmüştük . . ama bugünlerde NAMBIR VAN konu gündeme bomba gibi düştü . . sincan uygur özerk bölgesinde türkler zulüm görmeye başladı , saldırı ve katliamlara maruz kalmaya başladı . . tamda ıraktaki türkmenlere yapılan saldırılar olduğu dönemde . .ülkemizde araplara zulum konu olunca , ortalarda dolaşan arap kankileri , türklere saldırı sözkonusu olunca bir iki laf söylemeye gerek bile göstermediler , olanlara bön bön bakar oldular . . uluslararası camianın da , ıraktaki türkmenlere ve çindeki uygur türklerine yapılan , bu insanlık ve hukuk dışı şiddet uygulaması karşısında sessiz kalmaması gerekiyordu . . ama bizim devlet erkanımızda da malesef bu sessizlik devam ediyor . . mesela 0005 plakalı bakanımız , şeyini şey ettiminin şeyi diye protosto edebilirdi . 0001 pilakalı son günleri olmasına rağmen birşey etmedi , hala çıt yok . 0002 plakalı one minute , ingilizcesi olmadığı için utanıyor zaten , çince one minute diyemedi bir türlü ,gümbür gümbür kasımpaşalık edemedi . gelelim 0000 plakalı erkanımıza , o edirnede babaya , güreşler bir bitsin bakalım , iki laf eder de , geçen hafta çine misafir olmuştu ayıp olmasın şimdi der .. . söz konusu TÜRK olunca ortalarda kimse boy göstermiyor , gazetelerde ve tv lerde büyük haber olmuyor . tepki verecek , baskı yapacak , yaptırım uygulayacak , geri adım attıracak güçlü devlet erkanı malesef yok . .yok baba yok , NAMBIR VAN konusunu işleyecek devlet erkanı yok . çıkın beyler ortaya çıkın , utanmadan söyleyin bari , EXCUSE türkmen gardaşlarımız deyin , EXCUSE uygur türk kardeşlerimiz deyin , EXCUSE batı tırakya türkleri deyin . . çıkında NAMBIR VAN konusunda birşeyler deyin . . ._______________________MÜCAHİT KUBİLAY

Davos canavarlari nerde?

Uygur Turklerine yapilan bu Katliam degilde nedir?sorarim size eger davos canavari bir sey yapimayacaksa biz Turk'ler olarak yapalim Cin konsolosluguna yuruyelim bu vahseti durduralim!!

Komünist Öğretisi, İnsan Hakları Evrensel Sözleşmesi Vız Gelmiş

Çin'lilerin, Uygur Bölgesi'nde yarattıkları dramı tam olarak değerlendirmeye yeterli bilgim yok ama sanki konunun halklar arası çatışmadan daha üst düzeyde insan hakları boyutu varmış gibi hissediyorum. Sanki Uygur halkı Çin devlet yönetiminden en başta eğitim (en başta gelen insan haklarından biri) olmak üzere ve buna bağlı sosyal ve psikolojik haklar boyutunda sıkıştırılmışlar ve izole edilmişler gibi hissediyorum. Değerli Milli Şef'imiz İsmet İNÖNÜ döneminde iş güç, sahibi olmayan, maddi gücü de yerinde olmayan kahvehane müdavimlerinin zorunlu yol işçisi yapılması gibi anlık öngörülen işlere sürülen Uygur bölge halkı görüntüsü canlanıyor gözümde. Biz Milli Şef'imizin projesini ve o dönemin yol işçisinin emeğini her zaman saygı ve takdirle anıyoruz ama burası bizim yurdumuz, herkes kendi yolunu yaptı. Günlük ekmeğini tedarikten aciz vatandaş (bir örnek olarak babam) ömrü boyu Milli Şef'ine hayır dua etti. Dedi ki: Bu yol benim. Yapmasam çamura batacak olan da ben im. Ben bu yolu zaten devlet desteği olmasa da yapmak zorundayım. (O zamanki ve sonraki 30 yıllık süreçteki Türk köylüsünün yaptığı gibi.)Sağ olsun İsmet Paşam bize kendi yolumuzu yaparken hem usta temin etti, hem de bizi disiplin içinde başarıyla çalıştıracak yol çavuşları tahsis etti, hem yasa çıkararak destek ve disiplin verdi, bir de üstüne günlük çalışmamızın karşılığında yövmiyemizi ödedi. Ben de o para ile aile geçindirdim. Yaptığım işin de üztünden 35 sene geçti, yaptığım yolun bir tek taşı bile sökülmedi. Üzerinden işime giderken hala gurur duyuyorum.
Bugün hangi devirdeyiz? Çin gibi dünyanın en gelişmiş teknolojik buluş ve üretimlerinin lise öğrencisinin öğrenim müfredatında yer aldığı ve öğrenci yapımı robotların sergilendiği yıllık yarışmalar düzenlenen bir bilim ve teknoloji devi ülkede bir halk, Türkiye' nin 1940 yılını yaşamak zorunda bırakılıyorsa burada ciddi bir ırkçı baskı sorunu olsa gerek. Orada insanların olayları anlatırken "Biz ... 'daki oyuncak fabrikasına çalışmak için sürüldük." gibi bir ifadenin geçmesi en başta Çin'in imajına önemli bir çiziktir. "Çin'li gençler kızlarımıza sarkıntılık etti." deniyorsa, bu doğru olmasa bile, yine ortam manzarası habere konu olan Uygur (Türk) halkının düzenli bir iş yaşamı yokmuş izlenimi veriyor. Ben sırf bu iki cümle nedeniyle sorunun bir devlet baskısından kaynaklandığı ve ırkçı nitelik taşıdığı izlenimi aldım. Bu görüntü önemli insan hakları ihlallerinin belirtilerini taşıyor. İşlenen vahşi cinayetlerle Çin devletinin ayıbını soykırım denkliğinde görüntülerle görselleştiren aşama hiç yaşanmasaydı bile Uygur Halkı Soydaşlarımıza reva görülen insan hakkı ihlalleri utanılacak boyuttadır. Ben bunu hissediyorum. Aynı zamanda bir komünist devlet için de, bu tutum kendi devlet modelinin vatandaş anlayışı açısından ve yönetimi açısından büyük bir utanç konusudur, yüz karasıdır. Hiç, komünist devlette, ezilen halk, ayrım gören halk, devletçe yürütülen ırk ayırımı kavramları olabilir mi? Hani, halkların eşitliği ve kardeşliği ilkesini nerenize soktunuz? Maalesef, konunun bende uyandırdığı duygular edebi ifadenin nezaketinin sınırlarını zorlayan boyutta baskı yapıyor. İfademi silmek yerine hoşgörü diliyorum. Çünkü benim kabalığım Uygur'lu kardeş halkımın gördüğü ayrımcılığın, vahşetin yanında centilmenlik ölçüsünde sayılır kanısındayım. Sadece komünizmin temel düşüncesine göre değil, Evrensel İnsan Hakları Sözleşmesinin maddelerine göre de Çin devleti, bu ayrımcılık, zorbalık ve cinayetleriyle, devlet olmanın gereği olan adalet ve halkına sahip çıkma sınavında insan haklarından çakar. Uzun boylu incelemeye gerek yok. İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin ilk maddesine bakmak yeter. Orada "Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik düşüncesi ile davranmalıdırlar." denilmiş.
Bu sözün üzerine sanırım fazla söze şeye gerek yok. Konuyu Çin insanının, Çin devletinin, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi'ni yayınlamış olan dolayısıyla insan haklarının koruyucusu iddiasında görünen Birleşmiş Milletler (küresel) Örgütünün akıl ve vicdanına sunuyorum.
Türkiye'deki İnsan Hakları Derneği'nin akıl ve vicdanı ise sunmadığım tek kavram olarak kalsın, (Bu da benim önyargı gibi görünen son yargımdır maalesef.)geri kalan tüm insanların akıl ve vicdanına sunuyorum. Yani akıl ve vicdanı bulunduğu varsayımına sahip olduğum tüm kişisel ve örgütsel akıl ve vicdanlara sunuyorum.
Bu uzun satırlarımı okumak zahmetinde bulunan değerli okuyuculara saygılarımla.

Cin'i Siddetle kiniyorum. Bu

Cin'i Siddetle kiniyorum. Bu katliamlar da bize gösteriyor ki, bagimsiz olmayanlar , ezilmeye,asimile olmaya daima hedeftir.Ülkemizde bunu hala anlayamayan embesiller var.Emperyalistler ülkeleri böler,parcalar,yönetir.Ve asimile eder, soykirim yapar.Eyy Türk milleti aklini basina topla bagimsizligina sahip cik.Isbirlikcileri sandiga göm.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.