Danıştay'ın İdeolojisi (!)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Yandaş medyanın borazanı olan bir televizyon kanalında ana haber programını sunan spiker şöyle konuşuyordu:

- Danıştay’a hakim olan ideolojiyi korumak için bir taktik uygulanmaktadır!..

Bu sözlerdeki dehşeti algılayabiliyor musunuz?

“Danıştay’a hakim olan ideoloji!..”

Ne demektir bu?..

Araştırıyoruz…

2575 sayı numarasını taşıyan Danıştay Kanunu’nun 1. maddesinde aynen şunlar yazıyor:

BİRİNCİ BÖLÜM

Kuruluş

 

Danıştay

Madde 1 - Danıştay, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş Yüksek İdare Mahkemesi, danışma ve inceleme merciidir.

 

Aynı kanunun 2. maddesi de aynen şöyle:

 

Bağımsızlık ve yönetim

Madde 2 - 1. Danıştay bağımsızdır. Yönetimi ve temsili Danıştay Başkanına aittir.

 

Demek ki Danıştay, bir “yüksek mahkeme” olarak, idarenin [yani hükümet ve bakanlıklar dâhil] tüm kamu kurumlarının eylem ve işlemlerini hukuk denetiminden geçirme yetkisi ile donatılmış önemli bir hukuk kurumudur…

Ve hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez bir öğesidir.

Bağımsız olması ve eylem ve işlemlerini denetleyeceği [Hükümet ve bakanlıklar dâhil] tüm kamu kurumları karşısında tarafsız ve üst bir konumda olması gereken çok değerli bir kuruluştur.

Danıştay’ın “bağımsız olması” gereği, aynı kanunun 2. maddesinin zorunlu bir hükmüdür…

Peki yandaş medya ne demek istemektedir?..

Siz, spikerin sarf ettiği cümleyi şöyle de okuyabilirsiniz:

Yandaş medyaya ne dedirtilmektedir?..

- Danıştay’a bir ideoloji hakimdir!..

Bilindiği üzere “ideoloji” kavramı ülkemizde oldukça kirletilmiş ve sonuç olarak da zihinlerde kuşkulu çağrışımlar yaratan bir kavramdır...

Ama biz bu kirliliği önümüze çıkan ilk “deliğe süpürerek” meseleye biraz daha yakından bakalım:

- Peki, nedir bu “ideoloji?..”

Yarım ağızla kendisinden ideoloji olarak söz edilen ve bir türlü açıkça dile getirilemeyen bu kavramın içeriğindeki hangi temel esaslara göndermeler yapılmaktadır?..

Biz söyleyelim:

- Atatürk ilkeleri!..

- Cumhuriyet’in değerleri ve Hukuk Devleti!..

İşte Danıştay’ın yüksek hâkimlerin bilinçlerine hâkim olması gereken temel esaslar bunlardır.

Ve dolayısıyla da [doğal olarak] dert budur; tasa bundan ibarettir…

Temel amaç, bu ilkelerin yerlerinden sökülüp, atılmasıdır…

Aynı şey Anayasa Mahkemesi için de geçerlidir.

Çünkü Anayasa Mahkemesi, Hükümet’i oluşturan siyasi partinin “laiklik karşıtı eylemlerin odağında yer aldığını“ tespit etmiştir…

Çünkü Anayasa Mahkemesi, laik ve demokratik hukuk devletinin teminatıdır.

Çünkü yüksek mahkemenin temel görevi ve işlevi, bu ilkeleri teminat altına alan Anayasal düzenini korumak ve kollamaktır…

Bir başka deyişle, Anayasa Mahkemesi ile Danıştay’ın “ideolojisi,” Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel esasları, hukuk devleti ve Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerinde yer alan ilkelerdir.

İçinde yaşamakta olduğumuz bilgi kirliliği ve gerçeklerin karartılması ortamı içinde ayrımına vararak, bilincimize yükseltmemiz gereken ana ayrım budur…

Türk Silahlı Kuvvetleri ve halkın bilinci üzerinde sürdürülmekte olan “asimetrik psikolojik savaş”ın temel hedef ise, bu ayrımın kavranmasına engel olmaktır.

Demek ki, çağdaş savaş yöntemlerinin en önemlilerinden birisi, bilgi kirliliği üzerinden dimağların esir alınmasıdır.

O zaman başarılması gereken öncelikli şey, bilgilerimizi arıtmak, gerçekleri süzmek, bilincimizi bu savaşın namlularından uzak tutmak ve sıraladığımız temel ilkelerin etrafından birleşmek ve örgütlenmektir…

 

faruk.haksal@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.