Demokrasinin Tehlikesi: Kölelik

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

   Thomas Jefferson’un bir sözüyle başlayalım:

   “Toplumun en üstün gücünün emanet edilmesi için halkın kendisinden daha emin bir yer bilmiyorum ve eğer kendi denetimlerini sağlıklı bir akılla uygulayacak kadar aydınlanmamış olduklarını düşünüyorsak, bunun çaresi denetimi ellerinden geri almak değil, akıllarını bilgilendirmektir”.

   Jefforson burada demokrasiden başka bir yolun  mümkün olamayacağına yönelik inancını sergilemekte. En azından ben bu sözleri okuyunca bunu anlıyorum.

   Peki, halkımızın denetimini sağlıklı bir akılla yürüttüğünü söyleyebilir miyiz?

   Ben buna inanmak istesem de maalesef inanamıyorum..

   Denetimi ellerinden almaya yönelik bir tavrımda, isteğimde çok şükür ki yok.

   Öyleyse Jefforson’a uyarak halkın aklının bilgilendirilmesi gerektiğini savunuyorum. Bu savunmayı yaparken de Thomas Jefforson gibi onları hangi konularda bilgilendirmemiz gerektiği sorusuna gelip derin bir nefes alarak olduğum yerde duruyorum ve kendime şu soruyu soruyorum: “Hangi konuda bilgi?

   Liberal tabanlı mı yoksa ondan çok farklı doğrultuda bir bilgi mi?

   Yoksa emek katmanlı bir demokrasi bilgisi mi?

   Temsili demokrasi yönünden bir bilgilendirme yoluna başvurduğumuz zaman da karşımıza Jean-Jacques Rousseau çıkıyor. Bakın ne diyor Rouesseau:

   “Bir halk temsil edilmeyi kabul ettiği anda artık özgür değildir.”

   Bu tarz bir bilgilendirme yapsam her haldeki bizim milletimiz olayı saptırır, köktendinciler ve Atatürk düşmanları Atatürk aleyhine propagandalar düzenler.

   O zaman da Rousseau’nun özgürlük kavramının hiçbir kısıtlamaya meydan vermeyeceği bilgisini aktarmamız gerekir. Peki, o zaman Rousseau neden bir toplum sözleşmesi önermiştir!!

   Tabii bunlar, işin derin siyaset bilimi mevzuları; benimse amacım şimdilik aklınızı bulandırmak!

   Biz yine Thomas Jefforson’dan ilham alalım öyleyse. Başka bir yerde bize ilham verebilecek başka şeyler söylüyor çünkü..

   Bir yurttaşı yönetimde ve kendisine en yakın, en ilgi duyduğu kurumlarda etkin bir üye yapmak, onu en güçlü duygularıyla ülkesinin bağımsızlığına ve cumhuriyetçi anayasaya bağlayacaktır.

   Kısacası ister özgürlük kısıtlamasıyla, ister toplum sözleşmesi denilen aslında var olmayan sözleşme tipleriyle halkın aklını bilgilendirmenin tek yolu onları ilgi duyduğu kurumlara adapte etmek için tüm yolları açmaktır.

   Halkın katılımcı olması bir yere kadar yeterlidir, tamamıyla yeterli olacak onu yönetim süreçlerinde doğrudan görevlendirebilmektir.

   İnsanlar yönetildikleri rejimin yapılarını yaratma kudretine sahiplerse ve bu kudreti de en iyi şekilde somutlaştırabiliyorlarsa işte o rejimin adı demokrasidir.

   Demokrasi birçok yönden bir amaç olsa da onun asli görevi insanların siyasal olarak evrimlerini sağlayabilmeleri için araçsal bir konuma sahip olmasıdır.

   İyi bir demokrasi için iyi araçlara ihtiyaç vardır; fakat iyi bir siyaset için de iyi bir demokrasiye gereksinim duyulacağı aşikardır.

   İnsanlar belli soyut hakikatlere rıza gösterdikleri için yurttaş olmazlar, yurttaş haline geldikleri için uygun pratik hakikatler yaratmaya muktedir kişiler olurlar. Demokrasinin görevi, yurttaşların siyasal yargı gücünü besleyecek kurumlar ve işleyişler bulmaktır (Benjamin Barber).

   Dolayısıyla insana demokrasinin bilgisini verecek olan insanın var ettiği demokratik yapılanmadan başka bir şey değildir. Bu sebeptendir ki insanın aklına verilecek bilginin ne olduğu sorusuna demokrasi ve onun enstrümanları dışında başka cevap verilemez.

   Bizim ülkemizde yönetim denetimini elinde bulunduranların bilgi dağarcığının eksik olmasının sebebi maalesef ki demokrasiye olan inancın her daim yok edilmeye çalışılmasıdır.

   Güçlenen demokrasi birinin elinde törpülenmekte ve var olanın (demokrasi) oluşturacağı bilgi düzeyi sürekli cılızlaştırılmaktadır.

   Hâl böyle olunca da demokrasi savunucuları gibi gözüken bir takım kişilikler, halkın aklına bilgiyi sokmaktan çok, halkın aklındaki bilgiyi alıp götürmektedirler.

   Ve tek bir amaç uğruna: “Geleceğin köleliğini yaratmak

   Ve elde kalan soru: Yoksa J.J. Rousseau haklı mı?

   Ve son bir alıntı: “Demokrasimiz yalnız ve yalnız bize aittir; kendimizin yaparak meydana getiririz onu. Eğer yapamazsak, onu kırarız ve kaybederiz ve –demokrasinin gerçek ruhu içinde– kendimizden başka suçlayacak kimseyi bulamayız (Benjamin Barber).

   Ve son söz: Gelecek sayımızda görüşmek üzere..

 

Gokhan.Dag@PolitikaDergisi.com

  

[Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 14’te yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 14’ü indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.