Din mi, Bilim mi?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mehmet Ali YAZICI

Muhafazakâr ve dinci çevrelerin, kendilerinin hoşlarına gitmeyen ve beğenmedikleri düşüncelere karşı verdikleri refleks hep aynıdır; ya zorla susturmaya çalışırlar (Sivas’ta olduğu gibi) ya da ideolojik sapkınlık derler (Evrim Teorisine dedikleri gibi). İdeoloji onlara göre sapkın, bozguncu fikirler taşır ve uzak durulması gerekir. İdeolojilerin yanlış bilinç olduğunu savunurlar. İşin esası şudur; bilimsel ideolojiler yanlış bilinç değildir, resmi ideolojiler yanlış bilinçtir. Dinler de resmi ideolojiler kapsamında değerlendirilebilir. Sanki dinleri ve dinsel düşünceleri savunanlar ideolojik davranmıyorlarmış gibi çok rahat bir şekilde saldırıya geçerler. Bir söz Tanrı’nın sözü olunca ideolojik olamaz mı?

Tarihte bilim ile din arasındaki ilişkiler hep sorunlu olmuştur. Din, bilimsel düşüncenin ve gelişmelerin önüne geçmek istemiş, engellemeyi başaramayınca da somut cezalar önermiştir. Örneğin, Orta Çağ Avrupa’sında Engizisyon Mahkemeleri, esasta, dinsel düşünceye darbe vuran ve dini gerileten bilim düşüncesini yargılamak ve cezalandırmak için kurulmuşlardı. Amaç, pozitif bilimlerdeki dinamik gelişmeyi engellemekti. Orta Çağ karanlığına karşı gelişen Aydınlanma, bilimin ve bilimsel düşüncenin özelde Hristiyanlığa, genelde ise tüm dinlere ve dinsel düşüncelere karşı aklın ve bilimin zaferidir. Bilimsel gelişmeler karşısında Hıristiyanlık havlu atmasına rağmen, günümüzde yine de, örneğin genetik mühendisliğinin çalışmalarını engellemek için Kilise, elinden geleni yapmaktadır.

İslâm ise çeşitli yorumlara sığınarak direnmektedir. Artık şu kabul edilmelidir ki, dinler ve onlara yön veren kutsal kitaplarda yazılanlar bugün insanlığın sorunlarına hiçbir çözüm üretemez. Dinlerde önemli bir yan oluşturan ahlâksal öğütlerin de bir önemi kalmamıştır. Kapitalizm (sermaye) kendi ahlâkını daha doğrusu kendi ahlâksızlığını oluşturmuş, dinsel temalar üzerinden hareket edenler bile bu ahlâksızlığı yaşamlarının temeline oturtmuşlardır.

Bilimin dinle ilişkisi hep sorunlu olmuşken, bilim ideoloji ilişkisi sağlıklı bir şekilde kurulmuştur. Bilimin ideolojiyle ilişkisi kuramsal düzeyde, bir başka deyişle teori aracılığıyla olur. Teori ise bilindiği gibi, kavram ve kategorilerle yapılır. Bilim dili, içinde geliştiği toplumsal, siyasal ve ekonomik yapının kavramsal çerçevesi ve birikimiyle kurulur. Diğer yandan da kendi ürettiği kavramlarla o toplumun düşünsel ve ideolojik düzeyini etkiler. Burada şunu demek istiyoruz; bilimsel teorilerin bazı kavramlar oluşturup kullanabilmesi, toplumun zihinsel, düşünsel ve ideolojik düzeyinin o kavramların ortaya çıkmasına elveren bir olgunluğa ulaşmış olmasını gerektirir. Diğer yandan, böylesi bir gelişme, yani bilimin her teorik atılımı, yeni bir kavramsal yapının oluşmasını sağlar ve eskiden kopuş daha kolay olur. Bu düzey yoksa, o toplumda ne bilimsel düşünce ne de bilimsel gelişme olabilir.

Bugün İslamiyetin geçerli olduğu toplumların en önemli handikabı budur. İslâm’ın düşünce sistematiği, insanların zihinlerini dumura uğratmış, soru sordurmaz, sorgulatmaz ve yargılatmaz hale getirmiştir. Onların zihinsel dünyalarında tek bir gerçek vardır: Dinin emrettiği şekilde yaşamak ve din için savaşmak.

Bilim, her türlü keyfi irade ve yaptırımdan bağımsız, kendi yasalarının olduğu kabulünü gerektirir. Bu yasa ve ilkeler çerçevesinde hareket eder. Dinsel düşünce ise insana dogmatikliği, kutsal kitabın söylediklerine bağlılığı emreder. Kutsal kitapların söyledikleri asla tartışılamaz ve değiştirilemez. Bu katı yaklaşım, İslamiyette daha da keskin bir şekilde kendini gösterir. Dünya değişir ama ayet ve hadisler asla değişmez, ancak yorumlanabilirler. Bir şeyi az da olsa değiştirmeden geliştirmek bilimsel olarak mümkün değildir. İslâmcı çevreler, Kuran’ın değişmeden bugünlere gelmiş olmasını çok büyük marifetmiş gibi söylerler ve dinlerinin sağlamlığına kanıt olarak gösterirler.

Marx, mealen, dirilerden çektiğimizden daha fazlasını ölülerden çekmekteyiz, der. Atalarımızın ilk başlarda metafizik düşünce biçimleriyle hareket ederek ruhların varlığına inanmaları ve Animizm inancını ortaya çıkarmaları, doğa karşısındaki çaresizliklerinin sonucu olmuştur. Şamanizm, totemizm vb. gibi inançlar ve giderek, sınıflı toplumlarda ortaya çıkan tek tanrılı büyük dinler, hep bu çaresizliğin ürünüdür. Yani, tanrılar insanlardaki ussal şaşkınlığın nedeni değil, sonucu olarak ortaya çıkmışlardır. Tanrıyı insan yaratmıştır ve daha sonra da kendi yarattığı şeye kölece inanmaya başlamıştır. Aynen para-insan ilişkisinde olduğu gibi. İnsan, kendi icat ettiği paranın esiridir şimdilerde.

Bilime inanmak, güvenmek gerekiyor. Bilim yöntemi, hayata bakışımızın da anahtarı olmalıdır. Bir şeye körü körüne inanmakla, bir şeyi nesnel durumu itibarıyla anlamaya çalışmak ve sonra inanmak aynı şeyler değildir. Dinci ve muhafazakâr kesimler için acı ama gerçek olan şey, insanlık tarihinde dinler artık miadını doldurmuş olmasıdır. İçinden geçtiğimiz dönemde dinsel ideolojilere sığınmaya çalışmak son çırpınışlardır. Bunu kabul etmek gerekiyor. Doğa bilimlerinde ki her gelişme, dinsel düşünceye büyük darbeler vurmuş ve insan toplumları için gereksizliğini her geçen gün biraz daha açığa çıkartmıştır. Bu gün sır olarak görünen, evrene ve dünyaya dair olgular gelecekte mutlaka açıklanacak, bunu da dinler değil, bilim yapacaktır.

iletisim@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Sonunda

Din konusundasonunda net bir yazı geldi
M.Ali Bey elinize sağlık, tebrik ederim çok güzel dile getirmişsiniz... üstünde yorum yapmaya çok lüzum yok, çok güzel çünki.. dini tümden yok edemesek de kendi alanına tıkmadan rahat edemeyeceğiz... hemde taviz vermeksizin... boşuna ara çözüm bulmaya çalışmanın manası yok...

Osman Bey,

Desteğiniz için teşekkür ederim. Aslında yazıyı siteye gönderirken tereddüt ettim. Sitenin formatına uymaz diye düşündüm ama sağolsun arkadaşlar. Yazıyı yayınlamışlar.
Sayılarımla...

Mehmet Ali Yazıcı

Din-Bilim Üzerine

Bu site dogmalara dayalı bir site olmadığından ve biz fikir hürriyetini savunduğumuz için, bize uyan veya uymayan her türlü görüşe açık olmalıyız. Bize uymayan görüşlere kapalı olmamalı, sadece yanlış bulduğumuz yönler varsa eleştirmeli, çürütmeye çabalamalıyız. İlerleme de böyle olur zaten.

Yazı için teşekkür ederim Mehmet Ali Bey. Bize, din ve bilim felsefesi üzerine, hatta yazıdan sezilen diyalektik materyalizm tandansıyla varlık felsefesine ( ve bunların yan konularına) giriş yolu açtınız.

Yazınızın belli bir kısmına katılmakla birlikte, ekseriyetine katılmadığımı bildirmek durumundayım. Zira bence siz de, ''Marksizmi'' bir din olarak benimsemişsiniz. Dinlerin ideoloji oluşturmada önemli bir etken olduğu doğrudur. Ancak ideolojiler de Schumpeter'in değindiği gibi, din haline kolaylıkla gelebilirler, ki benim pek çok Marksistte gözlemlediğim olumsuz bir özelliktir bu.

Aslında din ile bilimin ortak bir çatışma alanlarının olduğunu teorik olarak söyleyemeyiz bence, çünkü dini bilgi ve bilimsel bilgi tamamiyle farklıdır. Ancak buna mukabil bilim, sezgisel bir bilgi türü olan dini bilgiyle ortak bir özellik gösterir, o da ''varsayımlar'' hususudur. Bildiğiniz üzere, varsayımlar, bilimsel metodolojinin temelini oluştururlar.

Ben, naçizane yazınızda gördüğüm çelişkilerinize değinip, yazımı sonuca bağlayacağım.

1)Teori ise bilindiği gibi, kavram ve kategorilerle yapılır:

Bu yanlıştır. Çünkü teori sadece kavram ve kategorilerle yapılmaz. Bu bilimi soyut bir hale getirir. Bilimin en önemli noktalarından birisi, ''bulgu''lardır. Örneğin İktisat Bilimi'ndeki yöntem şu şekildedir
- gerçekleri toplama,
- teori oluşturma ve test etme,
- iktisat politikaları oluşturma

2)Bilim dili, içinde geliştiği toplumsal, siyasal ve ekonomik yapının kavramsal çerçevesi ve birikimiyle kurulur:

Bu da yanlıştır. Bilim dili, içinde bulunduğu toplumun koşullarıyla değil, ''gerçeği arama'' çabasıyla şekillenir ve bu sebeple de evrensel bilgidir. Bu dediğiniz, kısmi olarak sosyal bilimler çerçevesinde geçerli olabilir ancak tüm bilimi kapsamaz, mutlak değil nispi olarak değerlendirilme yapılmalıdır bu hususta.

3)Burada şunu demek istiyoruz; bilimsel teorilerin bazı kavramlar oluşturup kullanabilmesi, toplumun zihinsel, düşünsel ve ideolojik düzeyinin o kavramların ortaya çıkmasına elveren bir olgunluğa ulaşmış olmasını gerektirir:

Bu da bir diğer çelişkili noktadır. Çünkü bu tezin, bilimsel bir yanı yoktur. Bilimi dine karşı öven bir yazıda böyle bir cümle geçmesi bana göre çelişkidir. Bilimsel teorilerin kavramlar oluşturup kullanabilmesi, toplumun zihinsel, düşünsel ve ideolojik düzeyinin yeterli olgunluğa ulaşabilmesiyle kanıtlanmış bir kanun var mıdır? Var diyorsanız Galileo'nun çektiklerini nasıl açıklayacaksınız? Unutmayalım ki, bilhassa Erken Aydınlanma Dönemi'nde bilimsel bulgular pek çok toplumsal normla çatışma halindeydi.

4)Bugün İslamiyetin geçerli olduğu toplumların en önemli handikabı budur. İslâm’ın düşünce sistematiği, insanların zihinlerini dumura uğratmış, soru sordurmaz, sorgulatmaz ve yargılatmaz hale getirmiştir:

Bu da İslam'ı yanlış bir biçimde genellemektir. İslam Felsefesi'nde temel olarak üç dönemden bahsedilebilir. Muteezile, Eşariye ve Selefiye. Muteezile dönemi, İslam aleminin en parlak çağını yaşadığı dönemdir ve İslam alemi çok ileri bir düzeydeyken (11.yy-14.yy) Avrupa da en karanlık dönemini yaşamaktaydı; daha sonraları aklı reddeden daha katı yorumlama prensiplerinin kabülü (Eşariye ve Selefiye) ile bilimsel ilerlemeler yavaşlamaya başlamış ve toplumun genelinde de kadercilik hakimiyet kurmaya başlamıştır.

5)Dinci ve muhafazakâr kesimler için acı ama gerçek olan şey, insanlık tarihinde dinler artık miadını doldurmuş olmasıdır:

Bu tezin kendisi de bilimsel değildir. Neye dayandırılarak söylenmiştir? Buna yönelik bir bilimsel çalışma yapılmış mıdır? Muhakkak pek çok gözleme ve bilgiye dayandırıla da bilir ancak; aksi görüş te pek çok gözlem ve bilgiye dayandırılabilir. Bu, göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir.

Özetlersek, bence sizin din adı altında eleştirdiğiniz şey, skolastik düşüncedir ancak skolastik düşüncenin kritisizminden elde ettiğiniz çıkarımları, din adı altında genellemeniz bana göre bir yanlışlıktır. 20. yy'da, Max Planck'ın Quantum Teorisi ve ardından Einstein'ın Rölativite Kuramı gereği, aslında bu bahsettiğiniz katı bilimsel anlayış büyük sarsıntı geçirmiştir denilebilir ve bilim ile din gerçekten, -19. yy aksine- birbirlerine yakınlaşmaya başlamışlardır.

Post-modernizmle birlikte de dinsellik, tüm dünyada yükselişe geçmiştir. Ayrıca din konusu 19. yy sosyalistlerinin de aralarında, bilhassa İngiltere'de büyük bir tartışma konusu olmuştur.

Ben dinin kendisine karşı değilim, hatta sosyal hayat için gerekli olduğunu düşünmekteyim. Fakat skolastik düşüncenin tamamiyle karşısındayım.

Saygılarımla

Din mi, bilim mi?

Sayın Mehmet ALİ YAZICI, Sizinle bu konuda polemiye girmenin anlamının olduğunu düşünmüyorum. Ancak meydanın boş olmadğını bilmen için cevap vermem gerekiyor.
Siz şimdi bu sitede dinci yobazlar da mı var diyeceksiniz.
Hayır, yobaz değilim. ama inançsızda değilim.
Size şunu sormak isterim. İnançsız bir kişi olarak dinle alakanız olmadığı kesin.
madem dinle alakanız yok, madem inancınız yok! hangi cüret ve bilgi ile dinle bilimin mukayesesini yapıyorsunuz?
Ayrıca,bilimlede alakanızın olduğunu düşünmüyorum!
Ben sade sizin düşüncenizdeki kişlerle değil, aynı zamanda dindar olduğunu zanneden kişilerlede uzlaşamayan bir görüşe sahibim.
Çünkü dindar olduğunu iddia edenlerin çoğununda ilahi kitapla ilgilenmediği, insanların sonradan yazdığı kitaplarla, insanların icat ettikleri dinle amel ettikleri bir vakıadır!
Kur'an ne sizin nede, dindar olduğunu zannedenleri zannettikleri gibi bir kitap değildir.
Kur'an bilime karşı, mantığa karşı bir kitapta değildir.
En önemlisi Kur'an herşeyin yazıldığı bir kitap değildir! Şunu söylemeliyim ki, bilime karşı olanlar Kur'an-a da karşı olmuş, Kur'an-lada çatışmış olurlar.
sonuç olarak; Din bilimden ayrı bir şey değildir. birbiri ile mukayese edilemezler.
Saygılarımla.

Dini bu şekilde yanlış

Dini bu şekilde yanlış yorumlayanların,din herşeye karşıymış gibi gösterenlerin din istismarlarından hiç bir farkı yoktur.Kuran'da bilime karşı olan tek bir ayet gösterebilir misiniz? Ya da peygamberlerin bir davranışını,sözünü örnek verebilir misiniz? Evrim teorisine yapılan suçlamaları yobazlık olarak nitelendirmişsiniz ama çürütülen bir saçmalığın arkanızda durmanız sizin yaptığınızın yobazlık ve gericilik olduğunu açıkça gösteriyor.Gerçi ben her zaman şunu söylerim insan neye inanmak istiyorsa ona inanır,atasını ister maymun kabul eder ben tesadüfen olmuşum der ister Allah'a tapar ister ağaca tapar umrumda değil.Ama tek gerçek olan Kuran'ı böyle fikirleri uğruna kötüleyen insanlara tahammülüm yoktur.İnanmayabilirsiniz ama bu size Kuran'ı ve İslam dinini kötüleme,bilimle mukayese etme hakkı vermiyor.İzzet Bey'in dediği gibi meydan sizin buyrun...

yazıda yanlış olduğunu

yazıda yanlış olduğunu düşündüğüm genellemeler ve varsayımlar var ancak
bir Müslüman olarak Hakan ve İzzet beylerin sert tutumunu yanlış buluyorum...

Abicim öyle diyorsun ama bu

Abicim öyle diyorsun ama bu tür genellemeler ve önyargılar yüzünden bugün toplum ikiye ayrılmış durumda.Ben bunlara çok kızıyorum kimsenin görüşü,inancı beni ilgilendirmez ama toplumu bu şekilde asılsız genellemelere suçalamalara tabi tutmak günümüzün en büyük sorunu.Siyasal islamcılar da aynısını yapıyor onlara da aynı tepkiyi koyuyorum.Kendisine zıt olan görüşleri böylesine aşağılayan ve genelleyerek suçlayan kişilere tepki göstermekten asla çekinmedim ve çekinmem de.Saygılar

sayın TOĞA yazıyı

sayın TOĞA

yazıyı beğenmediğimi söyledim zaten. doğrular var ancak bazı yerler yuvarlanmış gibi... ama meydanı boş buldunuz filan derseniz cihad yaparız, kafa keseriz gibi izlenim doğuyor ondan söyledim... bu konular hassasdır biraz dikkatli olmakta fayda var.

yazının ele alınışı siteye ters değil çünki bilim perspektifinden ele alınmaya çalışılmış. islam din midir, gerçek midir vs. denirse siteye aykırı olur bence. ama bilim perspektifinden dine bakış elbette olabilir, tartışılır.yazının içeriğinde tartışılır noktalar var..belki yazar bunları kısaltıp yazdı ama burdan bakınca genelleme ve yuvarlamalarla görünüyor...

islamın o güne has uygulamalarını veya şeriat dediğimiz geçici hukuk kurallarını önümüze getirirler biliyorm. ama ziyanı yok örneklere gelirse biz de cevabımızı vermeye çalışırız. bu çağda onda korkulacak bir şey yok.

size diyeceğim sadece sağduyulu davranmanız... o yüzden söyledim size...

syg

Anlaşılmak Üzerine

Bilimsel bilgi üç aşamalı bir süreçten geçilerek üretilir; tez-antitez-sentez. Önce her hangi bir konuda bir tez ileri sürülecek Bu teze katılmayanlar anti-tezler ortaya atacaklar. Ve bir tartışma süreci doğacak, yaşanacak ve sonuçlanacak. Bu sürecin sonunda bir sentez ortaya çıkacak. Bu, karşılıklı diyalogun bir sonucudur ve tanımlanmış şekliyle doğruluğu yaşam pratiğine uygulanarak test edilir. Eğer yaşam, bu ortaya çıkartılan sonucu doğrularsa, elde ettiğimiz bilgi yani sentez doğru demektir.

İnternet gruplarına dâhil olduktan sonra, bir şeyleri tartışma isteğim, hep bu yönde oldu. Saatlerini bilgisayar başında geçiren insanlarla, anlamlı tartışmalar yapabiliriz diye düşündüm. Ortaya attığım düşünceler varsayalım ki yanlıştır. Bunların anti-tezleri üretilsin istedim. Ama ne yazık ki bu böyle olmadı ve hep engellendim. Kötü niyetli olduğum, insanlar arasında ayrımcılık yapmaya çalıştığım vb. birçok iddia ortaya atıldı. Aşağılamaya çalışanlar, hakaret edenler oldu. Nerdeyse, Erostrat ve Ebu Bevvab ilan edildim.(Bilindiği gibi Erostrat ün kazanmak için M:Ö.356’da,dünyanın yedi harikasından biri sayılan Efes’te ki Diana tapınağını yakan kişidir. Ebu Bevvab ise bir müslümandır ve o da yine ün kazanmak ve meşhur olmak için zemzem kuyusuna işemiştir.)

Bir kez daha anladım ki bu toplumun bireyleri, okumuş-yazmış, hasbelkader kendini aydın kabul eden insanlar bile doğru ya da yanlış, farklı düşüncelere tahammül edemiyorlar. Tartışma ya da diyalogu hakaret ve küfretmek olarak algılıyorlar. Bir günde toplam elli kelime ile konuşan insanlar, belden aşağı vurmayı marifet sayıyorlar. Hakaret ve küfür ederken bile doğru dürüst bir cümle kuramayanlar, Türklük-vatan-millet-devlet-din vb. konularda mangalda kül bırakmıyorlar. Hem de topu topu bir günde kullandıkları elli kelime ile. Hayatında tek bir kitap dahi okumamış, hiç araştırma yapmamış allameler çıkıyor karşına. Kulaktan dolma dahi denemeyecek bilgileri, bilgi kırıntısı bile sayılamayacak saçmalıkları sana karşı savunuyorlar.

Bu düzen işte bu insanların düzeni! Bu düzeni savunanlar işte bu insanlar! En büyük dayanakları, kutsallık tantanası, ahlaklı olmak edebiyatı, birlik-beraberlik masalı. Yerseniz tabi…

Oscar Wilde’in bir sözüyle bitirmek istiyorum:”YALNIZCA APTALLARIN CİDDİYE ALINDIĞI BİR YÜZYILDA YAŞIYORUZ. ÖYLEYSE BENİ ANLAMIYORLAR DİYE ÜZÜLMEK NİYE.”

Üzülmüyorum.

Mehmet Ali Yazıcı

Not: Bu yazıyı daha önce kaleme almıştım. Bu siteyle bir alakası yok tabi ki...

"Bilime İnanmak"

Mehmet Ali Bey, öncelikle yazınız için teşekkürler. Tabuları yıkan bir konu seçmiş ve kaleme almışsınız.

Fakat yazınızda benim de eleştirdiğim bir nokta var. Eleştiriye kapalı diyerek eleştirdiğiniz dinin bir parçası olan “inanç”la “bilim” e olan güveninizi pekiştirmenizi yadırgadım.

Yazınızda “Bilime inanmak, güvenmek gerekiyor.” Demişsiniz.

Bu kendi içinde çelişkili bir cümledir ve marksistlerin yaptığı en büyük hatadır. Marksistler de bilimi savunur ancak ona inanır. Yani savunmalarının altındaki gerekçe ona olan inançtır.

Bilimde inanç olmaz. Çünkü bilim “kuşku”ya dayanır. Temelinde deney ve gözlem vardır. Hayali çıkarımlara değil somut verilere dayanır. Eleştirilir ve geçerli olarak kabul edilen kanılar gün gelir yanlışlanır yerini bir daha yanlışlanana kadar yeni düşüncelere bırakır. Bu yüzden bilime güvenilmez de; çünkü hatalar da yapılır bilimde. Bu gün doğru kabul edilen ertesi gün yanlışlanır.

İnançta ise kuşkuya yer yoktur. Çünkü insan zaten görmediği ve bilmediği ancak sezdiğini zannettiği şeylere inanır. Duyduğu inançtan kuşkulanmaz. Bu yüzden inançlar somut verilere dayanmaz. İnançlar bilimdeki gibi eleştirilemez de. Bu gün böyle inanıyorum ama yarın bir başka inanıyorum denilemez. (Şeklen değiştirilebilir sadece ama özünde değişmeyen katılık yatar)

Umarım ikisi arasındaki farkı ortaya koyabilmişimdir.

Saygılar…

Hakan Toğa Bey

Hakan Bey

İkinci olarak İzzet Bey de, siz de biraz sert çıkışmışsınız. Bu kadar gerginliğe gerek yok. Siz de böyle yıkıcı eleşitiri yapacağınıza, daha sakin bir üslupla Mehmet Ali Bey'in yazısına karşı, onun tezini çürütecek bir yazı hazırlayabilirsiniz değil mi?

Bu şekilde saldırgan bir üslup karşısında, bilin ki pek çok kişi Mehmet Ali Bey'in yanında yer alır.

Memlekette fikir ve vicdan hürriyeti vardır. Kimse kimseye ''nasıl böyle bir şey yazarsın'' deme hakkına sahip değildir.

Ben de Mehmet Ali Bey'e katılmıyorum ancak, onun fikrini serbest şekilde beyan edebilmesini sağlamak, benim görevimdir.

Sonra ''Evrim teorisine yapılan suçlamaları yobazlık olarak nitelendirmişsiniz ama çürütülen bir saçmalığın arkanızda durmanız sizin yaptığınızın yobazlık ve gericilik olduğunu açıkça gösteriyor'' demişsiniz ancak, Evrim teorisinin çürütüldüğüne dair bir şey yoktur.

Bakın BİLİMSELLİK gerçekten önemli bir mevhumdur. İddianızın bilimsel olması için, ortaya bununla ilgili yapılmış bir müspet çalışma varsa, ortaya koyarsınız. Eğer bir konu hakkında gerçekten bilginiz varsa konuşursunuz.

Yoksa siz de yuvarlamışsınız.

NOT: MEhmet Ali Bey, yazınıza katılmadım ancak sonuna kadar fikir hürriyeti hakkınızı savunurum. Zamanında da Marksistler beni çok engellediler, bu sebeple neler hissettiğinizi anlayabiliyorum. Rica ederim tepkiler sizi kırmasın, üzmesin, yıldırmasın. Siz gene yazılarınızı yazın. Ciddiye alınacak tepkiler vardır, onları ciddiye alın. Ciddiye alınmayacak tepkiler vardır, onları da okuyun geçin.

Saygılarımla

Asım Bey

Öncelikle siz demişsiniz fikir hürriyeti var diye.Ben de bunu kullandım.Yazara hiç bir şekilde kişisel hakarette bulunmadım ya da fikrinden dolayı ona hakaret etmedim sadece şiddetle karşı çıktım.Tepkilerimin ölçüsünü ayarlayabilme yeteneğine sahibim çok şükür.Tepkilerimin amacı kimseyi yıldırmak değil falan değil saygı çerçevesinde görüşlerimi belirttim.Evrim teorisini de burda tartışmayacam.Çürütüldüğü bilimle de kanıtlanmıştır.Bunla ilgili de bir yazı ele alacağım.Saygılar.

Hakan Bey

*Dini bu şekilde yanlış yorumlayanların,din herşeye karşıymış gibi gösterenlerin din istismarlarından hiç bir farkı yoktur

*sizin yaptığınızın yobazlık ve gericilik olduğunu açıkça gösteriyor.

*Ama tek gerçek olan Kuran'ı böyle fikirleri uğruna kötüleyen insanlara tahammülüm yoktur.

Bu cümleler, fikir hürriyetini kullanmaktan çok, fikir hürriyetini ifayı engellemeye yönelik bir girişime benzemektedir. Eğer sizin ''saygı'' anlayışınız buysa, umarım herhangi bir saygısız cevabınıza maruz kalmayız.

Evrim teorisiyle ilgili yazınızı da, hem müslüman hem de evrime inanan birisi olarak merakla bekliyorum.

Saygılarımla

Konuyla ilgisi yok ama Asım

Konuyla ilgisi yok ama Asım Bey size özelden ulaşamayacağım için burdan yazayım.Evrim konusunda anti tez olarak hem bilimi hem de Kuran'ı kullanacağım ama Kuran'ı aynı zamanda bilim kitabı olarak gördüğümü de bilmenizi isterim yoksa ne yazarsam yazim boşa kürek çekmiş olurum :)Bu aralar biraz yoğunum Türkiye'ye dönüş hazırlıklarım var ama en kısa zamanda döneceğim Darwinle...Saygılar.

Hakan Bey

Kuran'ı bilimsel bir kitap olarak kabul ediyorsanız, zaten baştan teziniz çürük olacaktır. Kuran bilim kitabı değil, din kitabıdır. Bilimsel bilgiye değil, dogmatik bilgiye dayanır.

Dini kitaplarda geçen şeylerin gerçek olduğunu, bilimin kanıtlaması ayrı bir şeydir, lakin hiç bir dini kitap, bir bilimsel araştırmada (hele ki doğa bilimleriyle ilgili) referans olarak kabul edilemez.

Ufak bir örnek. Bilimsel bilgi yanlışlanabilir olmalıdır. Şu anda Karl Popper'in bilim felsefesine ilişkin bu bilimi etkinlik olarak gören anlayışının, bilimsel metodolojide genel kabul gördüğünü söylemek lazımdır.

Lakin dini kitaplarda sözü geçen hiç bir bilgi yanlışlanabilir değildir. Tanrı vardır, ya da yoktur bilgisi dogmatik bir bilgidir, yanlışlanamaz. Bu açıdan da bilimsel değildir. Bu sebeple de yazacağınız yazı, eğer dini kitapları referans alacaksanız, bilimsellik arz etmeyecektir.

Sizin Kuran'ı bilimsel kitap olarak kabul etmeniz bir şey değiştirmez. Bu tıpkı, Futbol topunun, karpuz olduğunu iddia etmeye benzer. Siz öyle kabul edersiniz ama, kimse size inanmaz.

Saygılarımla

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.