Din ve Siyaset

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Celal ŞEKERCİ

   Din ve siyaset insan yaşamının en önemli iki kavramıdır. Bilindiği gibi siyasetin en önemli meselesi “meşruiyet”tir. Konumuzun önemi, işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Çünkü din, bu çerçevede çok istismar edilmiş ve çağlar boyunca siyasi meşruiyet için kullanılmıştır. Hâlâ da kullanılmaktadır. Bu durum da çarpık anlayışlar doğurmakta ve adaletsizliği getirmektedir. Din ve siyaset arasındaki ilişki; insanlık hayatında nasıl rol üstlenmiş, önce bunu psikolojik temelli olarak ele almak gerekir. İnsanın içsel dünyasında ilginç bir hükmetme güdüsü vardır. Yani,  kendisinden başkasına otoritesini kabul ettirmek ve onları istediği gibi yönlendirmek; böylece egosunu tatmin etmek. Tamam, toplumsal hayatın sürdürülebilmesi ve bir düzen sağlanabilmesi için insanları, kanunlar ve yasalar dahilinde gayet insani bir orijinle yönetmek gerekir. Zira siyaset bilimciler tarafından da siyaset; “insanları yönetme sanatı” olarak tarif edilmektedir. Egoyu tatminle bu durum kastedilmemektedir. Aksine bununla, hiçbir sınır tanımayan ve gayri ahlaki kuruntular altında vuku bulan durumlar ifade edilmek istenmektedir. Zira bu zihni yapılanım ilahlık iddia etmeye kadar varabilmektedir. Öyle ki bu anlayışı, kendi ontolojisini kendisinin yaratma gayretinde olduğu iddiasında bulunan; batı dünyasındaki pozitivizm gibi akımların ve eski Mısır firavunlarının yapısal karakterinde biraz inceledikten sonra çok rahatlıkla görebiliriz.

   Bunu siyaset alanına uyguladığımız zaman şunu görürüz; insanları, kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak ve hegemonyası altına sokmak için elinden gelen her şeyi yapmak. Çünkü bu, artık onun amacı olmuştur. Bu anlayışı güzel bir şekilde İtalyan Machiavelli özetlemiştir: “Amaca ulaşmak için her şey mubahtır.” Buna siyaset literatüründe ‘Arivizm’ denir. Bir kimsenin hükümranlığını ilan edebilmesi için, buna kamuoyu nazarında meşruiyet kazandırması, siyasetin en temel meselesidir. İşte çözülmesi gereken nokta burasıdır. Bu yüzden din ve siyaset arasındaki ilişki burada vücuda bulmaya başlamaktadır. Bu noktada, siyasetçinin meşruiyetini kabul ettirme açısından sıkça kullandığı argüman dindir.

   Dünyanın her ülkesinde ve özellikle Avrupa da devlete egemen olan güçler arasında din ön plana çıkmış ve yüzyıllardır Avrupa’da kiliseler devlet yönetimi ve politikası üzerinde etkin rol oynamışlardır. Örneğin Haçlı Seferleri Avrupa’da Hıristiyanlığın yayılması ve muhafazası adı altında devletleri birleştirerek bu amaç uğruna Müslüman ve diğer dine mensup toplumların oluşturduğu devletlere karşı acımasızca bir seferberlik ilan etmişlerdir.

   Din uğruna yüz binlerce insan can vermiş, birçok devlet mahvolmuştur. Geçen zaman içerisinde dinin siyaset ve devlet yönetimine verdiği tahribatı fark eden yöneticiler bu günkü anlamda laikliği benimseyen bir yönetim tarzı göstermişlerdir. Yani devletin bir hükmü şahıs olduğu ve devletin dininin olamayacağının anlaşılması gerekmektedir. Dinin şahısları ilgilendirdiği, dolayısıyla din işleriyle devlet işlerinin birbirine karıştırılmaması da çıkan sonuçlar arasındadır. Siyasetin ya da yönetimin devlet idaresinde, insanların dini duygularını sömürerek ve dini siyasete alet ederek bir yönetim tarzından uzaklaşması sonucunda “Laik Devlet”  ilkesi ortaya çıkmıştır.

   Yüzyıllardır kiliselerin ve dolayısıyla dinin etkisinde kalan Avrupa Devletleri bunun faturasını çok acı olarak ödemişlerdir. 200–300 yıldır bugünkü Avrupa devletleri laik bir yönetim tarzını benimsemişler ve kiliselerin siyaset üzerindeki baskısını kaldırmış ve onların siyasete etkin kılan imkan ve olanaklara son vermişlerdir.

   Dini siyasete alet eden ve şeriat kanunlarının geçerli olduğu Ortadoğu ülkelerinin bugünkü halleri gözümüzün önünde canlı örnek olarak durmaktadır. İran, Irak, Afganistan, Filistin ve benzerlerinde her gün yüzlerce insan öyle veya böyle öldürülüyor. Mezhep kavgaları nedeniyle kendi ülke vatandaşları birbirlerini düşman farz edip savaşıyorlar.

   Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası kurduğu yeni Türk Cumhuriyetini “Laik, demokratik bir hukuk devleti” olarak nitelendirmiştir ve nitekim bu hükümler Anayasada da belirtilerek işlerlik kazandırılmıştır.

   Bizlere düşen sorumluluk ise din ile siyasetin ayrı olarak düşünülmesi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin laik bir devlet olduğunu anlamak ve anlatmaktır.

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

 

 [Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 21’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi salık veririz. Sayı 21’i indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

 

Yorumlar

başa geçen için din iyi bir

başa geçen için din iyi bir silah olabilir ama dinciliğin dipi yok. makyavelist açıdan misal chp iktidara dini alenen kullanarak gelse... sonra nasıl laikleştirecek toplumu. hürriyet verdiği frankeştayn (dinciler) sonra daha fazlasını istemeyecek mi? onun için ödün vermeden dinciliği inine hapsetmek, gerekirse zor kullanmak demokrasinin gereğidir. demokrasi hiçbir yere referandumla gitmedi. demokratlar biraz (Vural Savaş'ın tabiriyle) militan olmalıdırlar. yoksa ne demokrasi kalır ne de başka bir şey...

'İslam Hristiyanlık gibi değildir' gibi laflarla kendini kandıranlar var... tamam islam daha ileri ama sonuçta her din kendi ruhban sınıfını yaratır sen yasak desende ve ayrıca sizin de belirttiğiniz gibi ortadoğu müslümanlarının durumu da ortadadır... tek çıkar yol tavizsiz laikliktir.

sayg

din ve siyasetin gizli bağı insanlar tarafından bilinmiyor

mesela yaklaşık 1.400 yıllık kuran üzerinden yaşadığımızı sandığımız islam dininin gerçeklerinden bi haber yaşıyoruz yüz yıllardır. hiç araştırmadan. İşte bu yüzden Müslüman ülkelerde özellikle kadınlar
onur kırıcı cezalara çarptrılıyorlar,taşlanarak öldürülüyorlar. Sokak ortasında vinç’e asarak infaz yapıyorlar.
ata'dan çocuklara ezberletilen şeyleri naklen yaşıyoruz. bir aydın mesela bahriye üçok kuranda başörtüsü yok bu bir kirli siyasettir dediğinde toplum onu
ezber düşüncesiyle kafir ilan edip dışlıyor hatta öldürülüyor.
Kuran’ın her çağın kitabı olduğu gerçeğini bilmeden ,nsanlar onu eski ve yaşanmış bir çağ’a sığdırdılar.
gerçekler gizleniyor, insanlar aldatılıyor tamamda
kitleler neden sürü psikolojisiyle hareket ediyor ? insan manevi varlığını sorgulamalı, kendi aklını kullanarak araştırmalı. bu hangi dinden olursa olsun
kendi inançlarına bağlı olarak yaşayan insanlara sorun hepsi aynı cevabı verecekler : ''insanlar günahkardır öldükten sonra bir süre cezamızı çekip cennete gireceğiz'' gerçek ve doğru olan bir tek din ki onunda temeli laikliktir yani allah ile kulu arasındadır: insanlar din'i bölüp dinler yarattılar, sonra her din kendi arasında parçalara ayrılıp mezhepler oluştu, sonra tarikatlar dünyanın her yerinde var. yani siz iyi laf yapıyorsanız, insanları etkileme yeteneğiniz varsa kendinize ait bir tarikatınız olabilir.
ne yazıkki insanların ekserisi aklını kiraya verip, herkes böyle yapıyorsa doğrudur zihniyetine oldukları için binlerce yıldır ne kadar aydın öldürüldü, ülkesinden kaçmak zorunda kaldı ?

büyük İsrail projesinin ilham kaynağı olan Siyonizm, süfyanizm’i ortaya çıkardı.
Süfyanizm :
kuranın aydınlıkla yol gösterdiği , hatta ATATÜRK’ün bile insanların anlaması ve aydınlanması için dilimize çevirdiği kuran'ın, laiklik temelli , Allah ile kul arasındaki özel bağın, hadis kaynaklı dine çevirilip deforme edilmesidir.
Süfyanizm ve Siyonizm kardeştirler.ikiside aynı ortak amaca hizmet için ortaya konulmuştur.
İkisindede kan var ,cinayet var ,aldatmaca acımasızlık var ve süfyanizm dolaylı olarak siyonizm’e hizmet etmektedir. İnsanlık tarihinde özellikle yakın komşularımız bir çok ülkenin emperyalizmin eline düşmesinin nedenidir.
Eğer siz bilinen,ezberlenen naklen yaşanan , kuralların bir aldatmaca olduğunu insanlara söylerseniz kaynak gösterseniz dahi bir kafir, din düşmanı , en iyi ihtimalle tuhaf bir insan olursunuz.

kafa karışıklığı yaratma...

boş işlerle milleti FESADA verek bölüp parçalayıp bir birine düşman ederek Parçalanmasına ve Abd,Ab ve Rusya gibi Emperyal Devletlere YEM etmeye çalışıyorsunuz..

hemde bunları insani konuları KULLANARAK yapıyorsunuz.. YAZIK

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.