En Büyük Güç; Moral ve Ahlak Gücü

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

  
    Demokrasi adı altında oynanan oyunları, cebren ve hile ile kalelerin zapt edildiğini görmek, özellikle, kendisini bu vatanın doğal sahibi olarak gören Türk Milleti’nin fertlerini, umutsuzluğa ve geleceğe yönelik endişelere sevk etmektedir. Elbette, bu endişe ve kaygıların, haklı pek çok yanı bulunmaktadır. Ancak, mevcut tablo karşısında, sessiz kalmak, karamsarlığa kapılmak, halkı aşağılamak, ‘bu devran böyle gider’ diye düşünmek, yenilgiyi kabullenmek, bu ülkenin kurucusunun çizdiği ve açtığı yola, ters şeritten girmek demektir. Ayrıca, bu devletin, 3–5 hain ya da çapulcunun konuşmasıyla, faşist kuklaların dağa çıkmasıyla yıkılacağını ya da iktidarda hangi zihniyet bulunursa bulunsun, bu rejimi değiştirebileceklerini düşünmek, Türk Tarihini ve Atatürk’ün yaptıklarını ve düşüncelerini ‘eksik anlamak’ demektir. Bu arada belirtmem gerekir sanırım, 3–5 çapulcudan kastım, televizyonlarda demokrasi adı altında etnik milliyetçiliği körükleyenlerdir, rahmetli Turgut Özal gibi, dağa çıkan teröristleri kastetmedim!
 
   Bu topraklarda yaşayan insanlar arasına, nifak tohumları ekmeye çalışanlar bugün ve yarın, her zaman hüsrana uğrayacaklardır. Nedeni ise çok basit; bu milletin tarihi, kültürü, gelenekleri ve her şeye rağmen insanlarının kalbine işleyen vatan-millet sevgisi, hiçbir zaman bölünmeyi, ayrılığı, gayrılığı kabul etmez, bünyesine, doğasına terstir. Bu milletin üzerinde oynanan oyunlar ve bu oyunu oynayan oyunların sahibinin, bizden eski bir tarihe, köklü gelenek ve kültüre sahip olması gerekir ki, amaçlarına ulaşabilsin. Ancak, tarih sayfaların da, bunun benzeri bir örnek yoktur.
Bu milletin, kültürünün ve geleneklerinin ne kadar sağlam olduğuna dair, birkaç örnek vermek istiyorum:
İlki, Türk Ordusunun, acemi erlerinin yemin töreninde daima hatırlatılan bir hikâye;
Üsteğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla laflıyor, nerelisin gibi sorular soruyordu. Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü. Merakla "Adın ne senin evladım?" der.
Çocuk: "Ali", diye cevap verir.
—"Nerelisin?" der.
Ali: "Tokat, Zile'denim" der.
—"Peki, evladım bu kafanın hali ne?"
Ali: "Anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım" der.
—Neden?" der üsteğmen.
Ali: "Bilmiyorum komutanım" der.
"Peki, gidebilirsin Kınalı Ali" der komutan. O günden sonra herkes ona 'Kınalı Ali' der.
Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer.
Kısa surede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır Kınalı Ali. Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali'nin okuma yazması da yoktur. Arkadaşlarından yardım ister ve hep beraber başlarlar yazmaya. Ali söyler arkadaşları yazar:
"Sevgili Anne ve Babacım. Ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim. Beni merak etmeyin" diye başlar. Kız kardeşini, kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar. Köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır. Kendilerini merak etmemesini, kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır.
Gururla mektubu bitirir. Neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına not düşer. Ali’nin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır:
"Anacağım kafama kına yaktın, burada komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler. Sakın kardeşim Ahmet'e de yakma. Onla da dalga geçmesinler" der. "Ellerinden öptüm" diye bitirir.
Aradan zaman geçer. İngilizler kati netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu'ya yüklenirler.
Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşmüşlerdi. Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli olmamış onların sayıları da epey azalmıştı. Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin komutanı da olayı görüp yerinde duramıyordu. Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Onlar yeni gelmişti, onları insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu yere göndermemek için dua ediyordu. Komutanların bu düşünceli hali gören ve durumun vahametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler. Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz gönderir.
Kınalı Ali'nin bölüğünden kimse sağ kalmaz. Hepsi şehit düşmüştür. Aradan zaman geçer. Kınalı Ali'nin ailesine yazdığı mektubun cevabı gelir. Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler.
(Bu mektubun aslı Çanakkale müzesinde sergilenmektedir)
Babası anlatır Ali'nin: "Oğlum Ali. Nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim." dedikten sonra, "Öküzü sattık, paranın yarısını sana, yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da. Siz sakın bizi merak etmeyin, bizi düşünmeyin" der. Köyü, akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir: "Ali, ananın da sana diyeceği bir şey var."
Anası anlatır: "Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler, kardeşime de yakma, demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle, senle dalga geçmesinler. Bizde 3 şeye kına yakarlar:
1- Gelinlik kıza, gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye,
2- Kurbanlık koça, Allah'a kurban olsun diye,
3- Askere giden yiğitlerimize, vatana kurban olsun diye...
Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun."
Ve bilir misiniz ki, halen çocuklarını ‘vatana kurban olsun’ diye kafalarına kına yakıp yollayan binlerce Anadolu İnsanı var ve yine bilir misiniz ki o yemin törenlerinde, özellikle o çocuklara, TSK onları onurlandırarak ödüller vermektedir.
Bir diğer notumuz da, Sakaryalı şehidimiz Zekeriya Gülyaman’ın, şehit olduktan sonra ailesine gönderilen özel eşyaları arasından çıkan şiir;
KOMANDO OLMAK ZORDUR
OLUR, YA BİR ÇATIŞMA DA ÖLÜRSEM
ARKAMDAN YAS TUTMAYIN
BIRAKIN TOPRAĞIMDA RAHAT UYUYAYIM
BEDENİMDEN KOMANDOMU ÇIKARMAYIN
ONLAR BENİM GURURUMDUR
ÖLÜNCE KEFENİM OLACAK
BAŞIMDAN MAVİ BEREMİ ÇIKARMAYIN
O BENİM ŞANIM ŞEREFİM OLACAK
AYAĞIMDAN BOTLARIMI ÇIKARMAYIN
ONLAR NİCE YOLLAR AŞACAK
ŞEHİT OLURSAM SIRAT KÖPRÜSÜNDEN GEÇECEK
ELİMDEN TÜFEĞİMİ ALMAYIN
O BENİM MEZARIMA SEMBOL OLACAK
YARAMIN KANINI SİLMEYİN
AHİRETTE HESABI SORULACAK
GÖĞSÜMDEN KÖR KURŞUNU ÇIKARMAYIN
O BENİM MADALYAM OLACAK...
Bu ve buna benzer örnekleri ve fedakârlıkları, kaç tane milletin fertlerin de görebilirsiniz? Bugün o dünyaya hükmettiğini zanneden ülkenin, hangi tarihinde ya da geleneğinde böyle üstün vasıflar vardır? ‘Bayrakları bayrak yapan, üstünde ki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır’ anlayışıyla kurulan bir ülke de, bu anlayışı sürdüren Türk Milleti’ni, yok etmeyi hiçbir kuvvet başaramayacaktır.
En iyi siyasetin, kuvvetli olmaktan geçtiğini fakat bunun silah kuvveti değil, öncelikle moral ve ahlak kuvveti olduğunu söylen Ulu Önder Atatürk’ün dediği gibi, hiçbir şeraitte moralimizi ve ahlakımızı kaybetmeden, güneş ufuktan her vakit Türk Milleti için doğacakmış gibi, sert adımlarla yeri göğü inleterek, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, Ulu Önder’in açtığı yolda yürümekten, ne pahasına olursa olsun, vazgeçmeyelim.
 

 

Oğuz Kemal ÖZKAN

Yorumlar

İşte o zaman!!!

Analar oğullarını kınalamadığı zaman, askerlik vatan için değil, para için yapıldığı zaman...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.