"GERİLLA" imiş!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

BDP ve PKK cephesi dağdaki/şehirdeki teröristlerden söz ederken dikkat ederseniz hep "GERİLLA" der onlara...  BDP' de PKK' de kendisini sözde "sol" örgüt sayar ya; "gerilla" da "sol" literatür içinde epey sevimli algılanan bir sözcüktür. KÜBA, CHE / CASTRO/VİETNAM/ HO Şİ MİNH vs çağrıştırır sol düşünceye...

Benim Politika Dergisi'ninde yayımlanan "Gerillanın attığı kurşun düzenli orduya öksürüktür" yazımda da belirttiğim gibi gerilla savaşının (lafın trafiği gereği derim) "allahını" yaşamış R. Depray, A. Malraux "gerillacılığın düzenli ordu karşısında artık bittiğini" söylerlerken elbet "sol bir gerilla" hareketinden söz ediyorlardı.

Bu açıdan bakarsanız, PKK militanlarına "gerilla" demek, geçmişte yaşanmış sol gerilla hareketleri ve onların liderlerine yeminle derim ki "hakaret" etmektir.

Çünkü ne BDP ne PKK bir "sol örgüt" değildir. Nedeni bellidir. Hiçbir "sol örgüt" kendisini "etnik" (ırsal) temele dayandırmaz. BDP ve PKK ise tam tersine etnik kökeni öne çıkaran örgütlerdir... Bu  BİR...

Tarih önümüzdedir...Hiçbir "sol gerilla hareketi" emperyalizm tarafından bunca desteklenmez. Maaşallah emperyalizmin hem silah temini adına hem mali gizli saklı en fazla desteklediği örgüttür PKK. (Unutmadık... Zamanında silah yüklü ABD çelik güç uçağı Kuzey Irak'ta sözde düşmüş, pilot ABD'ye iade edilmiş; ama kimse uçaktaki silahlar ne oldu  sormamıştır.)Bu İKİ...

Hiçbir "sol gerilla hareketi" yurt halkının desteği olmadan başarıya ulaşamamıştır. Bizim abilerimiz 68 nesli gençlerinin giriştiği "gerillacılık" biliyorsunuz, halk desteği bulamadığından dağlarda, muhtar evlerinde, idam sehpalarında son bulmuştur. Bu gençleri yakalatan, devlet güçlerine ihbar eden de halktır ha... (Che'nin Küba'da başardığını, Bolivya'da neden başaramadığının altında da bu "halk desteği" yatar...) PKK' nin de BDP'nin de bir halk desteği yoktur.  Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı Doğu ve Güneydoğu' da "birinci parti" AKP'dir. Otuz yılı aşkındır PKK'nin varlığı arkasındaki "halk desteğinden" değil; emperyalizm desteğindendir. Bu ÜÇ...

Başarılmamış hiçbir "sol gerilla hareketinde" lider sağ ele geçirilmişse, çıkarıldığı ilk duruşmada "iktidarın emrindeyim, şehit ailelerinden özür dilerim" türü "tövbeler" yapmamıştır. Ölenler dövüşerek ölmüş; sağ kalanlar boyunlarında ilmik, altlarındaki sehbayı kendileri devirmiştir...(Denizgillere "yanlış yaptık" demeleri karşısında idam edilmeyecekleri söylenmemiş mi sanırsınız? Dememişlerdir... ) Bu DÖRT...

Başarılmamış hiçbir "sol gerilla hareketinde" lider ya da lider sayılanlar, ABD emperyalizmi emriyle "asılmamak kaydıyla" ülke iktidarına teslim edilmemiştir. PKK liderinin bize nasıl ABD/CIA tarafından "idam edilmemesi" şartıyla "paketlenip" bize teslim edildiğini bilmeyen yoktur. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit dahi, -bugünleri görecek öngörüşten yoksun olduğundan- PKK liderinin neden paketlenip ABD tarafından bize teslim edildiğini anlamadığını söylemiştir. Bu BEŞ...

ABD ve Batı emperyalizmi, bizim gibi ülkelerin -kapitalist yolla bile- kalkınmasına asla izin vermediğinden, ülke içinde her daim kışkırtacak nüveleri elinin altında tutmak istemiştir. Bu amaçla önce CHP-DP çatışması (Menderes döneminde bu iki parti mensuplarının gittiği kahveler, namaz kıldıkları camiler bile ayrıydı.) sonra bir Sünni-Alevi çatışması (bunda Arap ülkelerinde olduğu kadar bizde başarılı olamamıştır.Halkımın sağduyusunu hesaba katmamıştır. Anadolu halkının Müslümanları "Allah u Ekber" deyip kafa kesecek Arap Müslümanlardan hiç olmamıştır.) Sonra bir sol- sağ çatışması... Emperyalizm bunda başarılı olmuş 71 ve 80 darbelerini bu çatışmalarla gerçekleştirmiştir...

Şimdi asıl demek isteyeceğime geleceğim. Kürt vatandaşlarımız beni bağışlasın da emperyalizm, bizdeki KÜRTLÜK /TÜRKLÜK potansiyel çatışmasını her an yaratabilmek için Kürt aydınlarını hep elinin altında son koz olarak tutmuştur. Mustafa Kemal'in sağlığında 17 Kürt isyanı çıkarmış,-hepsi de dış siyasette önemli meseleler varken, Musul sorunu varken, Hatay sorunu varken vs.) Mustafa Kemal'in ölümü sonrası bu Kürt isyanları nedense taa 1984 PKK Eruh baskınına kadar duruvermiştir... Buradan nasıl bir yorum çıkar? Sanırım şu : "Mustafa Kemal sonrası iktidarlar, emperyalizmi pek kızdırmamış, onun suyundan gitmişlerdir." desem yanılmış mı olurum sayın okur?

PKK ve BDP "Bu bizim 18. isyanımız." dediğine göre pek yanılmamışım...

Peki o zaman, hep emperyalizmin suyundan giden iktidarlar varken neden emperyalizm bir "KÜRT / TÜRK çatışması peşindedir? (PKK Eruh baskını Özal dönemidir. Özal : "Üç beş çapulcunun işi" demiştir. O Özal ki en ABD'ci başbakanlar sıralamasında birincidir. İkinci Erdoğan, üçüncü de Çiller... )

Bu sorunun yanıtı sanırım 1991 sonrası Sovyetlerin dağılmasıyla ve ABD emperyalizmin tek başına "dünya lideri" olma  ve gene aynı yıllarda "yeni dünya düzeni" ardından "BOP", Ortadoğu'da sınırların tekrar çizilmesi istekleri yatmaktadır...

PKK ve BDP işte bu anlamda emperyalizmin kozu olmuşlardır... Emperyalizmin Ortadoğu Projesi, PKK ve BDP'nin bu amaçla kullanılması, bizim başbakanın "başkanlık düşleri" birleşince kareler yerine oturmakta film eski deyişle "renkli- Türkçe-Sinemaskop şeklinde perdede oynanmaktadır. Bu da altı...

Hadi ünlü İzmir deyişiyle bitireyim yazıyı :

"Çaktın köfteyi" sayın okur...

 

Ufuk KESİCİ

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.