Gezi Olayları ve Dünyadaki Emsalleri Üzerine

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Daha evvel yazacaktım lakin, biraz daha olaylara kuş bakışı bakabilmek için bekledim. Gezi Parkı olayları nasıl oldu da böyle birden bire patladı ? Önce elimizdeki doneleri doğru değerlendirmek lazım ondan sonra geleceğe ilişkin öngörülerde bulunabiliriz ancak.

Öncelikle 2009 yılına, İran'ın başkanlık seçimi zamanına geri dönelim.  Seçimi Ahmedinejad kazanmış ve rakibi Musavi seçimde hile olduğunu savunmuştu. O dönemde, hatırlarsanız İran'da kitleler sokağa dökülmüş, şiddet insanların kalbinden caddelere taşmıştı. Facebook ve Twitter özellikle bu eylemcilerin örgütlenmesinde önemli rol oynamıştı. Ahmedinejad, tıpkı buradaki hükümet başı'nın yaptığı gibi olayları örgütleyenlerin, yurtdışı bağlantılı olduğunu öne sürmüştü.

Zamanında, hükümet başının askeri  vesayete karşı  duruşunu takdir eden liberaller, bugün hayalperestliklerinin kurbanı olmakta ve AKP genel başkanına ateş püskürmektedirler.

Bunlar hep, geçmişten ders alamayan, düzgün ve sağlıklı analiz yapamayan vasat zekaların ürünüdür.

Şimdi de, AKP genel başkanının o askeri vesayet eşiğini geçtikten sonra, polis vesayetini koymaya başladığını yeni görüyrlar.

Halbuki her şey çok açıktı. Niçin bir hükümetin başı, polise "ağır silah kullanma yetkisi" vermek istesin?

Bu isyan hareketleri, tamamıyla kuşakla ilgili ve iletişim alanında teknolojilerin gelişmesiyle birlikte çeşitli ülkelerin, iletişim kurabilecek düzeydeki jenerasyonları daha çok birbirlerine benzemektedirler.

Brezilya'daki hareketle Türkiye'dekini bu yüzden birbirine benzetiyorlar. Ama sadece bunlar değil ki!

İtalya'da 2010 yılında Berlusconi'yi protesto eden öğrenciler, Yunanistan'da Troyka ve hükümeti protesto eden eylemciler, Fransa'da Sarkozy tarafından aşağılanan varoşlar... Bunlar da Türkiye'ye benzemiyorlar mıydı?

2010 yılında Avrupa Basını, bu kuşağı "Zombi Kuşağı" olarak nitelendirdi.

Bu, milletler üzerinde bir dalga boyudur. Tıpkı ulusçu devrimler gibi, sosyalist hareketler gibi, feminizm gibi,  kültürel etkileşimle peyderpey toplumlara sirayet eder.

Bu gençlik hareketleri de biraz böyle açıkçası. Görülen o ki, bu gezi olayları hareketi ekonomik tabandan ziyade sosyo-kültürel bir isyan hareketi. Buradaki insanların geneli, belirli bir ölçüde gelişmiş, yarı-aydın bir orta sınıftır. Genel kültürleri asgari seviyenin üstü, en azından biraz olsun fikir üretebilecek kadardır.

Tabi ki her olayda olduğu gibi, bazı müphem haberler, fısıltı gazetesiyle kulaktan kulağa yayılmaktadır. 55 olaylarındaki asılsız Atatürk'ün evine bomba atıldığı iddiaları gibi asparagas haberler yayılabilir. Hele ki bilgi çağı olarak adlandırılan bu çağda, belirli bir zümre dışında kalan genel gençliğin, bilgilerini kolay bilgi olarak aldığı internet gibi dezenformasyon kaynağından edinilmesi yadsınamaz bir vakıadır.

Ancak siz böyle bir çağda, öyle istediğinize istediğiniz yakıştırmayı yapamaz, verdiğiniz hizmetlerde toplumun büyük bir bölümünü yaralayıcı isimlendirmelerde bulunamazsınız, dahası bu kadar eğitimli bir kesime böyle keyfi gözüken yasaklar uygulayamazsınız.

Maalesef görülüyor ki, AKP'nin "dini gençlik" projesinin meramı, yaptıkları hiçbir hareketi sorgulamayan, biat eden bir hizmetkar gençlik anlayışı içeriyor.

Böyle bir kültürün de tarihi olgularla müspettir ki günümüz demokrasilerinde yeri yoktur.

Ve yine görüldü ki, başbakan halkını anlamakta yetersiz kaldı. Sokaklarda, Nazilerin SA güçlerini hatırlatan paramiliter eli satırlı güçler gördük. Bu da demokrasi uygulamaları kapsamında kafalarda soru işareti oluşmasına yol açmaktadır.

AKP'nin böyle baskıcı ve keyfi , 18. asır mutlkîyetlerini hatırlatan iktidarını sürdürmesinin tek yolu, bu bağlamda kendi gençliğini yetiştirmesinden geçmektedir.

Bu gençlik, yurt içerisindeki değişik renklere aman vermeyecek, farklı sesleri şiddet yoluyla susturarak, başbakanın elinde bulunan diğer devlet güçleriyle birlikte halkı bir şekilde sindirecektir.

Bir diğer husus ta Başbakan ile cemaatin arasındaki gözle görülür açılmadır. Fethullah Gülen hareketinde, beğenirsiniz beğenmezsiniz ama şiddete yer yoktur. Başbakanın şahin tutumu, PKK ve sivil destekçilerine günden güne taviz verilirken,  sivil halka böyle müdahalelerde bulunulması da, cemaatin tepkisini çekmiştir.

Şimdilerde, bu ev baskınlarının artacağı ayrıca ramazan ayından sonra da hükümet eliyle bir alevi-sünni çatışmasının körükleneceği yönünde haberler dolaşmaktadır. Doğruluk derecesi bilinmez fakat, Türk gençliği galeyana gelmemeli,  dolduruşlara aldırmadan sağlıklı tahliller yapıp buna göre aksiyon geliştirmeli, geçmişteki hatalarını tekrarlamamalıdır.

Diyeceğim fakat, bu hataların tekrarlanacağından maalesef eminim çünkü görülen o ki bu tip elim olayların tecrübeleri kuşaktan kuşağa pek aktarılmıyor ve en azından yakın tarihini, sağlıklı tahliller yapabilecek ölçüde bilmeyen genç dimağlar çok kolay fevri ve neticesinde felaket getirici hatalarda kolaylıkla bulunuyorlar.

Toparlayacak olursak, Türkiye çok önemli bir yol ayrımında. Herkesin son derece dikkatli olması, her yönden önemlidir.

 

Asım US

asim.us@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.