Hardalın Acılığı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Hikâyeye göre, bir Alman, bir İtalyan, bir Fransız ve bir İngiliz aralarında bir köpeğe hardal yedirmek konusunda iddiaya tutuşurlar.

İlk hareket Alman‘dan gelir. Alman, hardalı topak yapar ve köpeğin ensesinden tutarak zorla ağzına tıkar... Hayvanın ağzı yandığı için hardalı yemez ve çıkarır...

İtalyan ise, hardalı makarna şeklinde ufak parçalar halinde bölerek, köpeğe yedirmeğe çalışırsa da, hayvanın ağzı gene yandığından o da başaramaz...

Fransız da, konuya bir başka açıdan yaklaşır. Hardalı önce sulandırıp, sos olarak köpeğe yedirmek için uğraşırsa da, bu uygulama ile de sonuca ulaşamaz.

Ve sıra İngiliz’e gelir. İngiliz, önce köpeği okşayarak yanına çeker, sırtını sıvazlar, sonra hardalı topak yaparak hayvanın poposuna yapıştırır. Köpek, o malum tarafı yandıkça başlar hardalı yalamaya... Kısacası, canı yandıkça yalar, yandıkça yalar ve sonuç olarak, yalaya yalaya hardalı bitirir...

Niye mi anlattım bu hikâyeyi sizlere?

Bilin bakalım...

Bilemediyseniz, mabadınıza yöneltin dikkatlerinizi. Bakın bakalım, vücudunuzun her hangi bir nahiyesinde yanan ya da acıyan bir taraf var mı?.

Bulamadınız mı?.. Eğer gerçekten bulamıyorsanız, üstünde durmayın, demek ki, uyuşmuş bütün bedeniniz... Acıyan ya da yanan bölgenizi hissetmiyorsunuz bile... Oturun, oturduğunuz yerde!.. Allah rahatlık versin...

Ama, eğer yanan yerleriniz yüzünden hiçbir yerlere oturamıyorsanız; öylece, ayakta durun.

Yani, söz temsili, ayağa kalkın.

Şöyle ya da böyle, acı hardalı bolca yalayan bir ülkenin seçkin bir “evladı” olarak, hiçbir yere oturmadan, düşünün ve aşağıdaki sorunun cevabını bulun:

- Ne yapmalı?..

- Ve biz bu hardalı milletçe nasıl yedik?..

- Nasıl yedirildik?..

- Nasıl yutkunduk; nasıl yuttuk?..

- Ve nasıl hazmettik?..

Evet, olan olmuş, yenen yenmiş; hazmedilen hazmedilmiş...

Peki, şimdi ne olacak?.. Ve... ne yapmalı?..

Önce hardalın ne olduğu ve nerede bulunduğu üzerinde anlaşmalı...

Ve sonra da, bu hardalın nasıl temizleneceği üzerine kafa yormalı.

Ve işe koyulmalı... Hemen, şimdi!..

Her şeyden önce şu noktalar üzerinde birleşilmeli:

• Hardalın birkaç seçkin insanımız üzerinden temizlenmesi yetmez. Milletçe temizlenmeliyiz bu acılı sostan... Halkın tümü ile birlikte, hep beraber...

• Demek ki, ilkin birleşmek gerekiyor. Düzen içinde, disiplin ile... Ve bir tek kol, bir tek kafa olarak, aynı yerde, aynı çatı altında birleşmemiz gerekiyor...

• Kişi denen mucizelerle yüklü varlığın tüm zenginliklerini içinde barındıran bir kalabalık oluşturmak ve tek tek bütün “birey”lerin yaratıcı emeklerini birleştirdikleri bir hazine yaratarak, çalışkan ve namuslu insanların bir araya gelmesi... Ve safların sıklaştırılarak, zenginleştirilmesi birincil ve vazgeçilemez tek yol... Tek hedef!.. Tek görev!

İşte ancak o zaman İngiliz’in Ali Cengiz oyunlarının hakkından gelebiliriz.

İşte ancak o zaman, hiçbir yerimizde, hiçbir acı hissetmeden istediğimiz yere rahatça oturabiliriz...

Açın, bakın, araştırın ve okuyun:

Tarihte de böyle oldu, göreceksiniz... 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, her yurtsever milletvekili, istediği yere, istediği şekilde, hiçbir yeri yanmadan, acımadan, rahatça oturabiliyordu... Bir de... Bir de, şimdiye bakın; şimdiki zamana... Olana, bitene, hardala ve bir de mabadımıza...

Faruk.Haksal@PolitikaDergisi.com

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.