Hrant Dink Cinayeti ve Fethullah Gülen İmparatorluğu

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Kimilerine göre bir “vatan hainiydi” Hrant Dink, kimilerine göre ise “özgürlük savaşçısı”.

 

 

 

   13 Şubat 2004 tarihinde Agos Gazetesindeki yazısından cımbızlanıp alınan bir paragrafta şöyle diyordu Hrant:

 

   "Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur.”

 

   Hrant bu sözlerle ne anlatmak istemişti? Türklüğü tahkir ve tezyif suçlamasıyla (301.madde) yargının karşına çıkan Hrant’ın yazısını inceleyen mahkemeler, cımbızlanıp alınan bu cümleye değil de yazının tümüne bakmış mıydı? Fethullah Gülen Cemaati, neden Hrant Dink’in eşi Rakel Dink’in son mektubunu görmezden gelmişti? Bu mektubun ucu kimlere dokunuyordu? Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı (YARSAV) Ömer Faruk Eminağoğlu, Hrant Dink için neler söylemişti?

 

   Tüm bu ilişkileri afişe etmeden önce sizlere biraz Hrant Dink’ten bahsetmek istiyorum.

 

   Hrant, 1954 Malatya doğumlu ve anne-babası ise Sivaslı. Yani Hrant ezelden beri bu toprakların çocuğu. Anne ve babasının boşanmasıyla, İstanbul’daki Ermeni Yetimhanesi günleri de başlar Hrant için. Sol siyasetin içinde (Marksist-Leninist olarak) yer almaya başlayan Hrant adını Fırat olarak değiştirmiştir. Asker olduğu dönemde “etnik kimliği” yüzünden çavuş yapılmamasına çok içerlemiştir.

 

   “Ermeni diasporası” ile arasında büyük görüş farklılıkları bulunmaktaydı Hrant’ın. Hrant Dink bir “Ermeni Soykırımı” olduğunu ifade etmekle birlikte, diasporadan farklı olarak soykırım suçunu Türklere ve Kürtlere yüklememek gerektiğini, soykırım suçunu yüklenmesi gerekenlerin Avrupa’nın emperyalist ülkeleri olduğunu belirtiyordu.

 

   Hrant Dink 1 Haziran 2004’te Birgün gazetesindeki yazısında ise Kürtlere şu çağrıyı yapıyor:

 

    Irak işgali öncesiydi. Mütevazı gazetem AGOS’ta Amerika’nın bölgeye gelmesini elini ovuşturarak bekleyen Kuzey Irak’lı Kürtleri uyarmak maksadıyla şöyle yazmıştım:

 

   “Şu olan bitenler insana ister istemez hep Birinci Dünya Savaşı öncesi yılları anımsatıyor. Padişah Abdülhamit ile doruk noktasına ulaşan istibdat yönetimi… İmparatorluğun dört bir yanında başgösteren toplumsal ya da etnik ayaklanmalar,başkaldırılar… Osmanlı topraklarını işgale hazırlanan Batılı emperyalistlerin ittifakı… Ve onları kurtarıcı olarak bekleyen Osmanlı’nın kadim dostu gayrimüslim halklar. Kurtarıcısını bekleyen halkların başında da Anadolu Ermenileri… Ne kadar o günleri andırıyor bugünler Ya Rabbi… Ne kadar da o günün Ermenileri andırıyor Kürtleri!

 

   Güya Amerika ezilen halklara özgürlük getirecek. Yüzyıl önce Ermeniler bekliyordu İngiliz-Fransız ittifakını… Şimdi Kürtler bekliyor Amerikan-İngiliz ittifakını… Osmanlı topraklarında yüzyıl önce oynanan oyun bu kez Irak topraklarında sahneleniyor. Heyhat dostlar… Yazık ki unutulan bir husus var. Hiçbir emperyalist ülke, bir milletin karakaşı-karagözü için onu kurtarmaya gitmez. O önce kendi çıkarını düşünür. İşine geldiğinde de anında satar, arkasına bile bakmadan çeker gider.

 

   Gel gelelim Hrant Dink’in Türklüğü aşağıladığı için yargılandığı ve 6 ay hapis cezasına çarptırıldığı yazıya… Hrant’ın ceza almasına yol açan yazı dizisini yer darlığı nedeniyle buraya aktarmam mümkün değil. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=166485 adresinden ulaşabileceğiniz bu yazı dizisinin son üç bölümünde Hrant; Ermenilerin, Türk düşmanlığı yüzünden kendilerini zehirlediklerini ve Ermeni kimliğinden uzaklaştıklarını; Türk düşmanlığının Ermenilerin kanlarında bir zehir meydana getirdiğini belirtmektedir. Yazı dizisinin tamamını okuduğunuzda "Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur.” cümlesiyle kastettiği olguyu ise bir önceki yazısında şöyle belirtiyor:

 

   Kimliksel dinginliğini “Türk”ün olumsuz ve kayıtsız varlığına kilitleyen Ermeni dünyasının, tüm ortak performansını dünya üzerinden “Türk”e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, ne yazık ki kimliğin uyanışını erteleyen koca bir zaman kaybından başka bir şey değildir. 

 

   Ermeni dünyası, kimliğinin geleceğine bundan böyle, öylesi kavramlar yüklemelidir ki bu kavramlar bu ulusun körelmiş üretim yeteneğini tekrar fişleyebilecek iticilikte olsun. Ermeni kimliğinin “Türk”ten kurtuluş yolu gayet basittir: “Türk”le uğraşmamak… Ermeni kimliğinin yeni cümlelerini arayacağı yeni alan ise artık hazırdır: Gayrı Ermenistan’la uğraşmak.

 

   Hrant işte bu sözlerinden dolayı Türklüğe hakaret etmiş oldu. Ne kadar bağımsız bir yargıya sahibiz değil mi? Hemen cezayı kesmiş…

 

   Gelelim, Hrant Dink cinayetine. Hepimizin bildiği gibi Hrant Dink Şişli’de Agos Gazetesinden çıkarken 19 Ocak 2007 günü Ogün Samast tarafından öldürüldü. Ogün Samast öldürme emrini Yasin Hayal’in verdiğini söyledi. Polisler tarafından emniyette sorgulanırken, yanında iki polis ve ortalarında Ogün Samast, elinde Türk bayrağı varken bir hatıra fotoğrafı çektirdiler! Çekilen fotoğrafların basına sızması ile Türkiye’de büyük bir infial yaratması beklenirken, üzerinden fazla durulmadı. Fakat olay bu iki şahısla bitmiyordu.

 

   İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek 31 Ocak 2007’de Hrant Dink cinayetinde kilit adam olarak görünen Erhan Tuncel’in dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in imzasıyla “polis muhbiri” olduğunu açıkladı. Emniyet Genel Müdürlüğü belirli bir süre olayı askıda bıraktıktan sonra, Erhan Tuncel’in polis muhbiri olarak kendi bünyelerinde görev yaptığını açıkladı. Olayın gerçek yüzü ortaya çıkar gibi olmuştu ki Erhan Tuncel, Hrant Dink’e suikast yapılacağı bilgisini Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne verdiğini açıkladı. Bu bilgiyi defalarca aktardığını da ifadesine ekledi.

 

   Erhan Tuncel mahkemede, daha önce McDonalds bombalaması olarak bilinen eylemde bombayı imal eden kişinin kendisi olduğunu ve bunu polisin de bildiği, polisin bunları bilmesine rağmen kendisini “Yardımcı İstihbarat Elemanı” olarak görevlendirdiğini ve bu olaydaki sorumluluğunu örtbas ettiklerini açıkladı.

 

   Hrant Dink’e suikast düzenleneceği hakkında bilgiyi Trabzon Emniyetine veren Erhan Tuncel, Dink’in nasıl öldürüleceğini bile söylemişti. Ensesinden vurularak…

 

   Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü ise yakın bir zamana kadar İstihbarat Daire Başkanlığı’nı yürüten “Ramazan Akyürek”ti. Ramazan Akyürek’in siciline dönemin Valisi Erol Çakır şu ibareyi koymuştu: Emniyetteki hizipleşme içinde irticai akımlara (Fethullahçılara) yakın. Dikkat edilmelidir.

 

  Erhan Tuncel yakalandıktan sonra geçmişini şöyle anlattı:
   Elazığ’da Fethullah Gülen Cemaati’ne bağlı ışık evlerinde kaldım. Alperen Ocakları’nın toplantılarına düzenli olarak katıldım ve Mehmet Ağar’ın seçim çalışmalarına yardımcı oldum.

 

   Yasin Hayal ise savcıya yazdığı mektupta şunları dile getirdi:

 

   Sayın Savcım, ben bu derin devlet laflarını anlayabilmiş değilim. Emniyet içindeki legal mi, illegal mi bilmiyorum, bir grup bizi kumanda etti. Bu aşikârdır. Şimdi soruyorum, eğer bizi devlet görevlerinde kullandıysanız bizim hakkımızı korumak devlete düşmez miydi?

 

   Hrant Dink’in öldürülmesi eylemi öncesinde Trabzon Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Yahya Öztürk, Erhan Tuncel’e şöyle söylemiştir:

 

   Bu bayrak düştü ya Yasin kaldıracak ya Erhan kaldırır, bu görev sizin.

 

   Sanık Yasin Hayal’in babası Bahattin Hayal de buna benzer iddialarda bulunarak şöyle demiştir:

 

   McDonalds bombalamasından 2-3 gün sonra evim arandı ve Yahya Öztürk bana telefonunun ekranından Muhsin Yazıcıoğlu’nun fotoğrafını gösterdi ve cebinden Kuran-ı Kerim çıkararak “biz bununla hareket ediyoruz”, bayrak düştüğü yerden kalkar, dedi. Yasin gibiler bayrağı kaldıracak. Biz raporlarımızı ona göre düzenleriz, Yasin inşallah az bir ceza alıp çıkar, dedi.

 

   Elbette bu sözler sanığın ve sanığın babasının iddiaları olduğundan üzerinde yorum yapmak bana düşmüyor. Sadece aynen aktarmakla yetiniyorum.

 

   Yasin Hayal duruşmalara giderken ise şu sözleri kullandı:

 

   Muhsin Yazıcıoğlu’na selam gönderiyorum. Yaşasın Alperen Ocakları. Kanımız aksa da zafer İslam’ındır.

 

   Polis ve Jandarma “Hrant Dink’e suikast” düzenleneceğini önceden bilmelerine rağmen önlem almamışlardı. (Jandarma yazımın konusu olmadığından şu anda bahsetmemekle birlikte, olayda Jandarma’nın da görevini yerine getiremediği için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Jandarma için soruşturma başlatmıştır.)

 

   Bir süre önce Avukat Nusret Senem, Emniyette F-Tipi örgütlenme olarak anılan Fethullahçı örgütlenmeye yönelik bir listeyi kamuoyuna verdi ve savcılığa suç duyurusunda bulundu. Bu listede Trabzon Azınlıklar Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek de yer almaktaydı. İlginçtir ki Fethullahçı olduğu iddia edilen Ramazan Akyürek, Trabzon Emniyet Müdürü olduktan sonra;

 

   2004 yılında McDonalds bombalandı (Erhan Tuncel -Yasin Hayal ortaklığıyla). Karadeniz Teknik Üniversitesi Yrd.Doç.Dr Hicabi Cındık ve Prof.Dr Saadettin Güner öldürüldü. Trabzon Emniyet Müdürlüğü tarafından telefonları dinlenen Santa Maria Kilisesi “Rahip Santoro” öldürüldü. TAYAD’lılar linç edilmek istendi.

 

   Tesadüf ya da değil… Ama bahsettiğim olaylar bu dönemde gerçekleşti. 2006 yılında ise Ramazan Akyürek, İstihbarat Daire Başkanlığı’na getirildi.

 

   Rakel Dink ise 13 Ekim 2009’da mahkemeye sunduğu dilekçesinde; “ (…) taleplerimiz her seferinde reddediliyor, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek hakkında nasıl takipsizlik kararı verilir” dedi. İşin ilginci, belirli dönemlerde “Hrant Dink” olayını “Ergenekon” ile örtüştürerek üstünde giden “Fethullahçı Basın-Yayın Organları”, Rakel Dink’in bu açıklamasını görmezden geldi.

 

   Hrant Dink’in kardeşi Levent Dink ise başka bir noktaya dikkat çekerek; ihmal değil, suça ortaklık var diyerek Ramazan Akyürek’in yargılanması gerektiğini söyledi. Hrant Dink’in diğer kardeşi Orhan Dink ise olayı Ergenekon yapılanmasının gerçekleştirmiş olabileceğini, ama Ergenekon davasında bir araya gelmeyecek insanların bir araya getirildiğini ifade ederek, sadece Veli Küçük ismi üzerinde durdu. Bu sözleriyle Orhan Dink’in de “bizim düşündüğümüz gibi” Ergenekon sürecinin, muhalifleri avlama süreci hâline geldiğini düşündüğü ortaya çıkıyor.

 

   Yasin Hayal’in avukatının, Ergenekon davası nedeniyle gözaltına alınan Fuat Turgut olması ise gözleri Ergenekon’a çevirdi.

 

   Ergenekon, ama “hangi Ergenekon?” Önce bu soruya cevap aramak elzemdir.

 

   Ergenekon İddianamesinde eklerinde ise “Tuncay Güney” verdiği ifadede Veli Küçük’ün yanına Fethullah Gülen tarafından yerleştirildiğini ve Veli Küçük ile Fethullah Gülen’in eskiden birbirlerini sevdiklerini, Fethullah Gülen’in Komünizmle Mücadele Derneği’nin Erzurum şubesini kurduğunu açıkladı.

 

   Tuncay Güney bu ifadesinde Fethullah Gülen yapılanmasının; Ergenekon oluşumunun bir alt yapılanması olduğu ve bu oluşuma bağlı hareket ettiği ve Fethullah Gülen yapılanmasının boynuz, kulağı geçer misali Ergenekon yapılanmasından daha güçlü hale geldiği için “Ergenekon”u tasfiye etmeye çalıştığını açıkladı.

 

   Şimdi de, meslekten ihraç istemiyle hakkında soruşturma açılan (eski) YARSAV (Yargıçlar ve Savcılar Birliği) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun Hrant Dink için söylediği sözleri anımsayalım:

 

   Hrant olayında gözüken, ayakkabısının altının delik olduğu. Demek ki hayatını kaybeden Hrant, paranın gücünün altına alınarak yönlendirilmemiş ve yaşamamıştır.

 

   Sanmayın ki Ömer Faruk Eminağaoğlu, Hrant Dink’e öldükten sonra sahip çıkmıştır. Hrant hakkında 301.madde dolayısıyla dava açıldığında da şunları söylemiştir:

 

   Dink’in yazılarının soğukkanlılıkla okumanızı öneririm. Bu yazıların düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

 

   Ömer Faruk Eminağaoğlu, meslekten ihraç istemiyle kendisine açılan soruşturmada Cumhuriyet Mitinglerine katılmasının da delil olarak ortaya konduğunu, kendisinin Cumhuriyet Savcısı olduğunu ve bu yüzden Cumhuriyet Mitingleri’ne gittiğini, “Cemaat Toplantılarına” gitmediğini söyleyerek; Gülen Cemaati’ni ima etmiştir.

 

   Yoksa “Polis’te ve İstihbarat’ta kadrolaşan ve Yargı’da kadrolaşmasını tamamlamak üzere olan, “Türk Silahlı Kuvvetleri” ile şu anda harpte olan “Fethullah Gülen” kendi imparatorluğunu mu kurmaktadır?

 

   Umudum; bu yazının, kafanızda bir takım kavramların netleşmesine ve yerli yerine oturmasına yardımcı olmasıdır. Amacım cinayeti işleyenlerin “devlet içindeki” bağlantılarını ortaya koymaktır.

 

   Son Not: Hrant Dink’i öldürenler 20 yıl hapis cezası istemiyle yargılanırken, “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” kitabını yazdığı için gazeteci/yazar Nedim Şener 28 yıl hapis istemiyle yargılanmaktadır.

 

 
 
 

 

 

 

 

Yorumlar

Başarılı bir yazı.

Başarılı bir yazı. Teşekkürler Evren.

Marka terörizmi

Uzun yıllar Güneydoğu'da hangi terör olduysa hep PKK yaptı denirdi. PKK marka olmuştu dışardan ve içerden birileri terörü yapar PKK veya DHKPC veya Hizbullah damgasını basarlardı.
Fethullahçılık da Ergenekon da bir nevi marka oldu sanırım. Karşı tarafın her olayın altından Ergenekon ve Fethullah var demesi bir sonuca vardırmayacak. Bence MİT ne diyor ona bakmak lazım.

Mesela, Ergenekon davasından tutuklanan eski polis müdürü Adil Serdar Saçan'ın 2000 yılında Susurluk’un askeri kanadına operasyon yaptığı için Aydınlık Dergisi tarafından ‘Fethullahçı Şube Müdürü’ olarak haberleştirildiğini biliyor muyuz?

Veya, Ramazan Akyürek neredeyse 7 ay once hiç bir gerekçe gösterilmeden görevden alındı. Madem Gülen grubu AK Parti üzerinde bu kadar etkiliydi, neden bu gelişmeyi engelleyemedi? Madem Akyürek Gülen sempatizanıydı ve Ergenekon davası o yüzden ilerliyordu, neden o halde 7 aylık yokluğu süresince operasyonlar sona ermedi, bilakis bu operasyonlara yenileri eklendi?

Evet Faili meçhul kalmış bir Hablemitoğlu cinayeti var. O çözülmeden bir yere varılmaz gibi.

Cevap

Ramazan Akyürek'in neden görevinden alındığının gerekçelerini yukarıda açıkladım.

Ramazan Akyürek aynı göreve iade edilmiştir bunu da belirteyim ve hakkında Dink Cinayeti ile ilgili dava açılamamaktadır. Eğer bir gün yargılanırsa suçlu olup olmadığına yargı karar verecektir.

Hablemitoğlu'ndan söz etmişken şunu da belirteyim. Fethullahçı örgütlenmenin ipliğini pazar çıkaranlardan biri de N.Hablemitoğlu'dur... Katilleri ise halen kayıptır...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.