İleri Demokrasi ve Gazetecilik?..

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

HALK TV'yi seyrederken öğrendim... VATAN gazetesi yazarı, aydın ve Atatürkçü kişiliğiyle ön plana çıkan MUSTAFA MUTLU'NUN da işine son verilmiş...

Yanisi... Evet, kısacası, kapitalist hırslar ve çıkarcıklar neticesinde, bir gazeteci daha işinden edilmiş... Ekmeğinden ve aşından edilmiş...

Artık, bu saatten sonra hükümet cenahından gelecek açıklamaların hiçbir mantıkî dayanağı kalmamıştır...

İLERİ DEMOKRASİ ülkesi Türkiye'de...

Gazeteciler ve yazarlar, yaprak misali savrulmakta...

Gazeteciler, gazetecilik faaliyetlerinin gerektirmediği bazı akçeli gerekçelerden ötürü, patronlar tarafından HARCANMAKTA...

TÜRKİYE'DE gazetecilik olgusundan bahsetmek, bulanık suda balık aramak kadar abes bir duruma getirilmiştir...

İşadamları veya kapitalleri haddinden fazla olan "müteşebbisler", işlerine gelmediğinde gazetecilik ve habercilik ya da yayıncılık ilke veya prensiplerini göz ardı ederek, tamamen kamu kaynaklarından, siyasal erkin tepkisini çekmemek kaydıyla "nemalanabilmek" adına, her türlü bukalemunluğu pervasızca sergilemekteler(!)

Siyasal iktidarın temsilcilerine sorulsa, gazetelerinden atılan veya yıllardır cezaevlerinde tutsak tutulan gazetecilerin gazetecilik faaliyetlerinden değil de, başka nedenlerden ötürü bu akıbeti yaşadıkları dillendirilecektir...

*****

Ne günlere kaldık!!

Bırakın ileri demokrasi nağmelerini...

Artık sıradan vatandaşlar bile, görüşlerini açıkça beyan etmekten imtina edecek duruma getirildiler...

Bu mudur, ileri ve çağdaş demokrat ortam inşası?

Farklılıklar ve marjinallikler ifade edilemeyecekse, bir ülkenin demokrasisinin ileri ve çağdaş bir rejim olduğu söylenebilir mi?

ORTADOĞU Bölgesi yangın yeri... Bu bölgeler, neden, senelerce diktatörlük veya totaliter rejimlerin altında inledi? Veya, neden, görece ellerinde dünya sathında önemli derecede değer atfedilecek zenginlikler var iken, sefil bir hayata gark edildiler?

Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin en yakınlarında kendilerine örnek aldıkları model TÜRKİYE değil miydi? Evrensel demokratik değerlerin bir Müslüman ülkesinde de elbette yaşatılabileceğini, Türkiye reelpolitiğinde görmediler mi?

Bugün sürekli ağzımıza pelesenk ettiğimiz çağdaş Batı demokrasisinin kurum ve kurallarının, "hasbelkadar" ülkemizde de uygulandığını tecrübe etmek ve bundan, bunlardan ilham almak, bu bölge haklarının en büyük rüyaları değil mi?

*****

Yıllarca totaliter ve tiranvarimsi idarelerle birer kul tipinde bir yaşama ram edilen Müslüman halkların, en büyük yoksunlukları ve eksiklikleri ne idi?

Modern ve laik toplumlarda olan kurum ve kuralların, kendi ülkelerinde de olmaması idi, bu değerlerden yine işbirlikçi emperyalist küresel güç odaklarının destekleriyle kendi içlerinden çıkan tiranlar vasıtasıyla uzak tutulmaları idi...

Taa ki... İki-üç yıl önceki bazı kırılmalara kadar... Dinî değerlerin toplumları özgürleştireceği yerde, o toplumun bireylerini daha fazla birbirlerine kenetleyeceği yerde, tamamen yobaz ve ikircikli çıkarların ve politikaların kotarılması adına kullanımı, bu toplumlarda aydınlık ve şeffaf bir yaşam düzeninin inkişafını engelledi...

Din kurallarının ve değerlerinin tek banisi gibi kendilerini halklara dayatanlar yüzünden birçok millet, daha iyi bir yaşam düzleminde yaşayabilecekken, yokluklar ve yoksulluklar ile mücadele etmek zorunda bırakıldı...

Kutsal değerlerin ve dinî bilgilerin esas kaynaklarından toplumlara ulaştırılmasının ve aydınlanmanın yerini, kendilerinden menkul mollalar ve softalar alınca, Müslüman coğrafyalarda yıllardan beridir izlemek zorunda kaldığımız manzaralar değişmez oldu...

*****

Eza, zulüm ve acılarla yoğrulan Müslüman devletlerin "kullarına", örnek ve model olarak gösterilen modern ve laik Türkiye Cumhuriyeti, kendi göbek bağını kendi kesebiliyor mu?

Bu husus; hem iç politika, hem de dış politika için, geçerli bir saptamadır...

İçeride; özel kesim birtakım kamu gücü kullanılmak vasıtasıyla hizaya getirilmeye çalışılırken, özellikle çağdaş demokrasilerde belki de "olmaz ise olmazların" en başında gelebilecek yansız ve bağımsız basın özgürlüğünün ırzına geçilerek, ayarlı bir basın ve yayın platformu yaratılmaya baş konmakta.

Ve, bu hususta da, epeyce bir mesafe kat edilmiştir...

Muhalif veya muhalefet yapmaya çabalayan; ya da yayın ilkelerini bu doğrultuda belirleyen basın yayın merkezlerinin, merhaleler vasıtasıyla hizaya gelmeye zorlanmaları, o ülkede her şeyden önce vatandaşlara saygı duyulmadığının göstergesidir...

Ülkelere nizam vermeye çalışan siyasetçi ve idareciler, ne zannediyorlar ki, 21.y.y. insan tipinin dünyadaki altüst oluşlardan bihaber olacaklarını mı?

*****

Mikro ve makro teknoloji, uzay teknolojilerindeki hızla değişirken ve de gelişirken; mikro ve makro demokrasi alanlarının gittikçe daraltılması, sizce de anakronik bir toplum biçimi değil midir?

Olaylara, Türkiye odağından bakarsak, daha çok tutarsızlıkları müşahede edebilmemiz mümkün olabilmekte...

İleri demokrasi diyeceksiniz... 2023 hedeflerini koyacaksınız... 2071 hedeflerini belirleyeceksiniz...

Enformasyon toplumundan post-enformasyon toplum formuna geçişin roket hızıyla sürdüğü ve sürece bir aşamada, hâlâ insanları kontrol altında tutabileceğinizi zannedeceksiniz?!

*****

Türkiye olarak, Türkiye yurttaşları olarak, kararlarımızı ve duruşumuzu daha net bir biçimde ortaya koymak durumundayız!

"Hizmet eden ve toplumu özgürleştiren" bir devlet/hükümet modeli mi istiyoruz; ya da rasyonaliteden uzak, kutsal din duygularını siyaset etme aracı olarak kullanan, 21.y.y. takiyeciliğini arkasına alan siyasetçilerin öfke ve hırslarının neden olacağı yeni bir ceberut toplum düzeni mi?

 

Erhan SALMAN

erhan.salman@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.