İllaki Gerek, Billahi Gerek...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

İnsanlar... İnsanlar.
Çocukluktan sıkılıp büyümek için telaş ederler... Ancak, sonra, yine çocuk olabilmenin özlemi ile yaşarlar.
İnsanlar... İnsanlar.

Para kazanmak için sağlıklarını riske atarlar... Ancak, sonra, sağlıklarını yeniden kazanabilmek için avuç dolusu para harcarlar.
İnsanlar... İnsanlar.

Gelecekle ilgili endişeleri yüzünden “şimdi”yi unuturlar... Ancak, sonra, ne şimdiyi ve ne de geleceği doğru dürüst yaşayamazlar.

İnsanlar... İnsanlar.

Deneyimin çok önemli bir öğretmen olduğunu bilirler... Ancak, sonra, deneyimin faturasını ödememek için sekiz takla atarlar.

İnsanlar... İnsanlar.

Hayatlarını kazanmak için eğitim alırlar. Ama “yaşam ustası” olmayı bilmezler... İşte bu nedenle de hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, hiç yaşamamış gibi ölürler.

İnsanlar... İnsanlar.

Peki siz, insanların “nasıl ve nice” olmalarını isterdiniz?..
Ben mi?.. Ben en azından şunları isterdim:

İnsanların, hiç kimseyi kendilerini sevmeye zorlayamayacaklarını... Yapabilecekleri tek şeyin, “çevresinde yaşayan insanların kendisini sevmesine izin vermekten ibaret olduğunu,” öğrenmelerini isterdim.

Ben, “affetmenin”, ancak affederek öğrenilebileceğini... Ve insanın, öteki insanlarla kendisini objektif ölçüler içinde kıyaslamasının önemli bir yetkinlik olduğunu öğrenmesini isterdim.

Ve bu kıyaslamanın sonucunda, iki insanın, aynı şeye de baksalar, farklı şeyler düşünüp, farklı şeyler hissedebilecekleri olgusuna hoşgörü ile bakmalarını isterdim.
İnsanlar... İnsanlar.

“Zengin insanın en çok şeye sahip olan değil... En az şeye ihtiyaç duyan insan” olduğunu anlayıp bilinçlerine kazıyabilen insanlar...
Sevecen bir yüreği derinden yaralamanın bir anda oluşuverdiğini... Ancak, bu yürek yarasını tedavi edebilmenin çok uzun süreler alabileceğinin bilincinde olan insanlar...

Salt akılla... Üst düzey bir bilinçle... Ve yumuşacık, ama sipsivri bir yürekle yaşayıp, karşıdan bakınca birbirinin zıttı (imiş) gibi görünen bu cevherleri, ruhunun derinliklerinde sarmalayıp, yaratıcılığına meze yapabilen insanlar...
Bizim insanlarımız!..

“Kendi” olan... Ve “Kendi” olma konumunu, başkalarının bambaşka çeşitliliklerinden besleyen, geliştiren, oluşturarak, büyüten... “Var” eden insanlar... Bizim insanlarımız!
Kendi eşsizliğinin ve biricikliğinin bilinci içinde... Yaratıcı ve alabildiğine zenginliklerle dolu bir “birey”... Ve bu bireylerin bir araya gelmesinden oluşan bir güç, bir örgüt, bir cephe, bir halk ve bir vatan olabilmenin sırrına varmış bir toplum, bir devlet... Ve bir yurt!..

İnsanlar... İnsanlar.
Çok öğrenmek gerek.
Çok okumak gerek.
Anlamak, kavramak... Anlatmak, toparlanmak, birleşmek gerek.
Dolayısıyla yapılması gereken ilk şey, zamanı iyi kullanmak... Amaçları doğru belirlemek... Birleşmek... Ve bu karanlıktan ve bu bataktan kurtulmak... Gerek!..
İllaki de gerek... Billahi de gerek.
Vallahi mi?.. İşte o da size kalmış.
Bize göre, (aslında) o da gerek!..
 

 

Faruk.Haksal@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.