İşçilerin Ölmelerine Değil, Yürümelerine Karşı Önlem Alınır Bu Ülkede

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

%43 AKP’nin oy aldığı bir beldede maden patlaması yaşanıyor ve yüzlerce insan canlı canlı kara toprağa gömülüyor.

Bunun üzerine tüm milli günlere karşı olan hükümet 3 gün milli yas ilan ediyor iyi mi?!

Bayramlarla, kutlamalarla milletin bir araya gelip, ortak duyguda buluşmasını istemeyen hükümet, kendi sorumsuzluklarından kaynaklanan bu katliamla milleti ortak acıyla bir araya getiriyor.

Bir hafta öncesinde konuyla ilgili araştırma önergesini ret edip, “Her şey kusursuzdur, gerek yok” diyen hükümet yüzlerce kişinin ölümüne sebebiyet verenlerin önünü açıyor.

Bu kaçıncı felaket?

Bir maden ocağı açık kalacak, birileri para kazanacak diye yüzlerce, binlerce ocağa ateş düşürüyorlar.

Avrupa uyum yasalarına göre hijyen açısından sakıncalı olan kokoreçi yasak eden zihniyet, aynı duyarlılığı can güvenliği konusunda göstermiyor.

Niye?

“Yandaşları masrafa sokup, antipatik görünmeyelim. Seçimlerde kömürü ithal etmek zorunda kalırız.” endişesi…

1 Mayısta işçi bayramını yaşamasın diye her türlü önlemi alan, onları gazla, tazyikli suyla kovalayan hükümetten insanların can güvenliğini sağlamasını istiyoruz.
Kabul etmek gerekiyor ki, bizde de var bir andavallık..

Kendi vatandaşının canına kast eden bir zihniyetten iş güvenliği ve tedbirlerinin alınmasını istemek andavallılık değil de nedir?

Seçim zamanı kömür dağıtarak oy satın alan hükümet maden sahiplerini korumasını yadırgamayın.

Madende çalışacak işçi bulunur ama bedava kömür dağıtacak işletmeci bulunmaz.
Kömürle satın alınan oyların yine kömürle gitmesini beklemeyin.

Daha ölecek çok can var bu memlekette…
Ölenlere Allahtan rahmet, geride kalanlara sabır diliyorum da, nasıl olacak bilemiyorum?

Ateş düştüğü yeri yakıyor!

 

Saadet TOKSÖZ

saadet.toksoz@politikadergisi.com

Yorumlar

    Sayın Saadet TOKSÖZ, bu

    Sayın Saadet TOKSÖZ, bu olay herkesin içine ateş düşürmüştür. Tabii ki, hükümetin sorumluluğu büyüktür. Ancak, tek sorumlunun hükümet olarak görülmesi veya gösterilmesi, böylesine acı olayların bir daha yaşanmasını önlemez. Evet üç yüz kişi toprağın altında can vermiştir. 

   Ama nasıl ve neden, büyük yangınların çıkması için büyük kıvılcımlar gerekmediği gibi, böylesine kitlesel ölümler içinde büyük hatalrın yapılmış olması gerekmez. 

    Belki yetersiz bir mühendisin yanlış hesabı, belki patronun paraya kıyıpda yeterince kaliteli malzeme kullanmamış olması, belki maliyet hesabı ile alınması gereken tedbirlerin alımamış olması, belki sadece bir kablonun özensiz monte edilmiş olması orada bir yangının çıkmasına sebep olmuş olabilir. benzer onlarca sebep sıralanabilir. Bu insanların bu sebeplerden sadece bir tanesinin sonucu olarak ölmüş olabilir. 

    Ne yazık ki, tedbirsiz bir toplum olduğumuz gerçeğide çok açıktır. Bişey olmaz, zararetmez, daha önce bir şey olmadı, gene olmaz tarzı cehalet anlayışı her zaman  ağır bedeller ödememize neden olmaktadır. 

    Sonuçta üç yüz kişi öldü, binlerce ocak mateme boğuldu. Önlenebilirdi... önlenebilirdi ama önlenmiş olsaydı. Hiç kimse bu acı sonucu önleyen kişinin üç yüz kişinin hayatını kurtarmış olduğunu düşünmezdi. Bu çok önemlidir. Evet bu hadiseyi patron, bir mühendis, bir teknik eleman hatta bir işçi önlemiş olabirdi. Eğer bu olay önlenmiş olsaydı, ölen üç yüz madenciden belkide hiç biri hayatta kalmalarını bir kişinin duyarlı, sorumlu, dikkatli olmasına borçlu olduklarını bilmezlerdi. 

      

      Ne yazık ki yaşamadan anlamayan bir toplum olduğumuz açıktır. Bende böyleyim, belki sizde böylesiniz.  Kolay olan nedir? kolay olan felaket sonucunda suçlu bulmaktır.

      Suçlu bulma maharetimizi, tehlike yaratacak unsurları ortadan kaldırma maharetine dönüştürmemiz gerekiyor.

      Sayın TOKSÖZ, en kötü huyumuzu söyleyeyim mi? Kendimizi kandırmak aldatmak! bayılırız. çoğu zaman birilerinin bizi aldatmasıda çok hoşumuza gider. 

      Denetleme geleneğimiz çok saçmadır. müfettişin ne zaman geleceği, askerde komutanın ne zaman denetlemeye geleceği aylar öncesinden bellidir. O komutan veya müfettiş denetlediği kurumun herzaman öyle olmasının mümkün olmadığını bilir ama, kendini her zaman o şekilde olduğuna inandırır. Bile bile.

    Böyle olunca hiç bir felaket öncesinden görülemez ve önlenemez.

    Ölenlere Allah'tan rahmet. Yakınlarına baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. 

      

Soma kaza değil katliamdır.

Somada resmi rakamlara göre 301 maden işçisi hayatını kaybetti. Ulus olarak acımız çok büyük. Bu büyüklükte bir maden kazası ülkemizde olmadı. Bu açıdan da değerlendirilmesi gerekir. Bu sözü edilen maden ocağının açılışını geçen yıl yapan enerji bakanı bu ocağın en güvenli ocak olduğunu ifade etmiştir. Daha önce sözde denetimler yapılmış hiç bir güvenlik açığına rastlanmadığı rapor edilmiştir. O halde bu kaza neden meydana gelmiştir? Şunu hemen söyleyelim ki bu büyüklükte bir kaza kaza değil bir cinayettir. Başbakan 200 yıl öncesi almanya ingiltere fransayla maden kazalarını kıyaslayıp,bu madenciliğin fıtratında var diye açıklamada bulunurken hiç de kamuoyuna güven verememiştir. Şu anda o batılı ülkelerde neden acaba hiç bir maden kazası olmamaktadır? Onun da yanıtını vermek zorundasınız. Çünkü 200 yılda batıda bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler bu tür kazaları kader olmaktan çıkartmıştır.Peki bizde neden bu tür kazalar hala olmaktadır? Çünkü biz hala vahşi kapitalizm çağını yaşadığımızdan, madenin patronu, çıkarttığı kömürün maliyetini düşürüp  tki ye daha yüksek karla satabilmek için madende hiç bir tedbir almıyarak bu kazayı daha doğrusu katliama zemin hazırlamıştır. Hep para hırsı hep daha çok üretim beraberinde bu katliamı getirmiştir.İşçi 900liraya en ağır şartlarda güvencesiz çalışırken patron karına kar katmış sömürüsüne sömürü.Kapitalizmin yasası budur zaten. Olayın sorumluları hiyerarşık olarak akp hükümeti, devlet, enerji bakanı çalışma bakanı,madenın patronudur. Enerji bakanı başta istifa etmelidir, en azından ileri demokrasilerde teamül budur.Ancak bakan istifa etmez,çünkü bizde istifa kurumu istifadeye dönüşmüştür de ondan.Güney korede bir gemi kazasında 400 kişi öldü diye hiç bir sorumluluğu olmadığı halde başbakan istifa etmiştir. Ancak kafanızı takmayın bizde olmaz böyle olaylar.Dolayısıyla bu katliama yol açanlar istifa etmediği sürece açılan soruşturmadan sağlıklı bir sonuç çıkacağını beklemek nafiledir. Birkaç günah keçisi bulunacak o kadar.Hükümet gündem değiştirse de  soma unutulmamalıdır.Somayı unutturmamak,bu olaydan dersler çıkartrmak önemlidir.Öte yandan bu olayın temel nedeni olarak gösterilen vahşi kapitalizm ülkemizde yeni uygulanmıyor,ta 1950 den beri ülkemiz dışa bağımlı kapitalizmi yaşıyor. Kapitalizmin vahşisi de medenisi de birdir. Kapitalizm öldürür,sosyalizm yaşatır. Bir parababası daha fazla kar elde etsin diye 301 maden emekçisi kurban verilirken o işçilerin sendikasının da parababası  burjuva sınıfına hizmet eden sarı sendika olduğunun açığa çıkmış olması da acı bir gerçekliktir. Kapitalizm dişlilerinde emekçileri öğütür sadece.Türkiyede 13 milyon çalışana karşın sadece 600bin kadar sendikalı olması da işçi sınıfının sendikal hak ve özgürlükler konusunda ne denli geri olduğunun somut bir kanıtıdır.İşçi sınıfı kendisi için sınıf olmadığı sınıf sendikacılığı yaygınlaşmadığı sürece de bu karanlık tablo değişmeyecektir. Somanın hesabı sorulmalıdır elbet, kimden dersek, hükümetten, patrondan ve bu çarpık kapitalist düzenden. Bu düzen değişmek zorundadır,yerine daha adil eşit özgür sınıfsız sömürüsüz sosyalist bir Türkiye inşa etmek yine emekçilerin kendi eseri olacaktır.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.