Kapitalist Devlet, Anarşist midir?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

   Alım – satım aracı olanın, uğruna ölünecek şey olduğu bir dünyada yaşamak bugün maalesef ki hepimizin kaderi. Alım – satım aracı ne diye sorulacak olursa, alım satıma konu olan her şeyde bedelin karşı tarafa ödenmesinde kullanılan para diye cevap verebilirim.
   Para dün bir çakıl taşıyken bugün bir kredi kartına, hatta gelişen internet bankacılığı sayesinde bir “enter” tuşuna ya da “mouse” kliğine dönüşmüş durumda.
   Paranın çeşitli işlevlerini burada yazarak durumu bir para politikası ve teorisi dersine çevirmeyeceğim. Amacım geçmişin izlerinde yeşeren bugün de acımasızca devam eden kapitalizm ve devlet üzerine konuşmak ve sonrasında ise devletin kapitalizmi tercih ederek aslında en büyük anarşist olduğunu göstermek.

   Örneğimiz Türkiye, kapitalist argümanımız (delilimiz) ise paranın kredi kartı şeklinde olanı…
   Eğer Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız ve dört kişilik aileye sahip bir bireyseniz açlık sınırınız 733, yoksulluk sınırınız 2.389 TL’dir (Türk-İş Sendikası Haziran 2009 verileri). Bu rakamların sadece gıda alış - verişi için gerekli olan veriler olduğu gerçeği karşısında, kısacası, acı ama gerçek olan Türkiye şartlarında büyük bir ihtimalle aç veya yoksul olduğunuzdur.
   Açlık ve yoksulluk sınırında olan veya bu sınırın altında bulunan kişilerin kurtarıcısı maalesef ki çoğu zaman devletten önce kredi kartları olmuştur. Bu sebeple, bu kapitalist enstrümanın aşırı kullanımı halkın içinde bulunduğu bataklığın büyümesine sebebiyet vermiştir.
   Kredi kartı üretim fabrikası olan bankalar ise kapitalist rejimin yoğun rekabet şartları altında haliyle kredi kartları satış hedeflerini sürekli arttırmaktadırlar. Ortalama bir banka şubesinin aylık kredi kartı satış hedefi 65 – 70 arasındadır. Yoğun şubelerde ise bu rakam 100 – 200 arasında değişkenlik göstermektedir. Bu çerçevede 750 şubeli bir bankanın, aylık kart hedefi, ortalama satış hedefi 65 alınırsa, 48.750’dir. Yıllık hedef ise 585.000 kredi kartı satışı dolaylarındadır. Bu rakamlar sadece bir bankanın tahmini satış hedefleridir; işin içine birden fazla banka girdiğinde rekabet şartlarının zorluğu daha da net ortaya çıkmaktadır.
   Daha sonra da işin içine durumu toparlamak üzere devlet girmek zorunda kalacaktır.
   O zaman buraya kadar durumun özeti şudur:
   1- Türkiye gibi açlık ve yoksulluk sınırının oldukça yüksek rakamlarla ifade edildiği bir ülkede kapitalizm acısını çeken halk, kapitalizme giderek daha da çok sarılmak zorunda kalmaktadır.
   2- Kapitalizmin aktörlerinden bankalar, kapitalist düzenin getirdiği rekabet yoğunluğu nedeniyle kapitalist enstrümanların fabrikatörlüğü yapmaktadır.
   3- Üretici ve tüketicinin gösterdiği yoğun reaksiyon devletin önlemler almasına sebebiyet verecektir.
 
    Devlet ve Kapitalizm Hakkında
   Burada uzunca bir devlet ve kapitalizm analizi yapacağımızı her haldeki düşünen yoktur. Nitekim böyle bir düşünceye cevap koca bir kütüphane dolusu kitap demektir. Bizim burada belirteceğimiz uluslararası ekonomik sistemin kapitalizm olduğudur ve aciz devletlerin buna ayak uydurma zorunluluğudur. İstisnai olarak bazı devletler bu düzene karşı çıksalar da bazı özellikleriyle sistemin içinde olmaya devam etmektedirler.
    Özcesi kapitalist sistem sizden daha güçlü devletlerce size sunulur ve size de bu pastanın en bayat yeri kalır. Bu bayat kısmın bünyeye iyi gelmemesinin tek nedeni verdiği zehirlenmişlik hissidir.
   Gelelim günümüze ve günümüzün yazıya entegresine…  
   Kredi kartı borcu olanın ahlaklı olmadığı, kişileri bu borç durumuma düşüren etkin kişinin ahlaklı olduğu bir ülkede, ahlaksızları kurtarmak yine bu ahlaklı olduğu belirtilen kişinin onuruna kalmıştır. Dolayısıyla ülkemizde kişileri kredi kartı kullanmaya itenlerin hiçbir suçu yokken, kredi kartı kullananların suçu büyüktür.
   Devlet, sözde suçluları kurtarmak içinse af niteliğinde bir dizi önlem alarak kendisini kurtarmanın planlarını yapmakta ve ahlaklıca(!) durumdan faydalanmanın hesaplarını yapmaktadır.
   Nitekim mevcut iktidar partisine oy veren insanlar da kredi kartı ve dolayısıyla kapitalizm mağdurudur; ama onlarda oy verdikleri parti tarafından ahlaksız yaftasına layık görülmüşlerdir.
   Bugün ülkemizde mevcut iktidar sonuna kadar kapitalist öğeleri savunmakta; kapitalist ilkelere, kapitalist ülkelere sarılmakta.
   Bugün aynı şekilde dünyanın süper gücü olan Amerika, kapitalist ilkeleri, kendinden güçsüz ülkelere empoze edip dünyadaki gücünü sürdürmeye devam etmek istemekte.
   O zaman yazının kilit noktasına gelmiş bulunmaktayız.
   > Bir devlet, halkını mağdur, kendisini sömürülen bir şey haline getiren söz konusu kapitalist sistemi neden kabul eder?
  > Bir devlet kapitalist enstrümanlar sebebiyle yok olmak üzere olan halkını daha ne kadar (sözde değil gerçekte) ayakta tutmaya çalışabilir, buna hangi ekonomi dayanır?
  > Bir devlet sömürülmeyi nasıl bu kadar kolay içine sindirebilir?
 
   O zaman sorulması gereken en önemli soru sorularak yazı tamamlanabilir:
   Devlet mazoşist bir varlık mıdır, yoksa anarşist bir yapılanma olarak anarşizmin paradoksu mudur?
 
Gokhan.Dag@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.