Kapitalist sistem çöktü sıra Kapitalizm'de yani ideolojide - I

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

İdeoloji kelime kökü itibariyle idea ve logos kelimelerinden türetilmiş, düşünce bilimi olarak Türkçeye çevirebileceğimiz bir kavram olmakla birlikte, etimolojik olarak çözümlenmesi kolay olan bu kavramın içini doldurmak konusunda hala süre gelen tartışmalar devam etmektedir.
 
Tarihsel süreci açısından düşünce bilimi olarak ilkin Fransız kaynaklarında olumlu yer alan ideoloji terimi, din üzerine söylemleri, kültür ve ahlak üzerindeki egemene rahatsızlık veren ve verebilecek etkileri açısında Napoléon tarafından eleştirilmiş bu süreç sonrasında da Alman kültüründe ideoloji olumsuz anlamda kullanılmıştır bir dönem. Günümüzde de "ideolojiler devri kapanmıştır" gibi söylemler farkında olarak ya da olmayarak yeni ideolojilerin temellerini atmakta ya da kapanmıştır diyerek rahatsız oldukları ideolojilerin öncesine dönme isteğini beyan etmek olarak karşımıza çıkmaktadır.
 
İdeoloji özünde siyasaldır ve bu karakteri gereği; ki bu yazıda özellikle bu yönden ele alınacaktır, alkışlar ya onadır ya da hedefin kendisi o olur.
 
Kendine bir önceki ideolojiyi hedef seçerek kendini öncelikle kendine kanıtlama zorundalığı, asıl amacı ise kendi doğruluğunu önceki ideolojiyi alt ederek ispatlamakla birlikte bu "doğru" olanın hayata geçirilmesi için düşünsel durumdan bir önceki ideolojinin pratik hayattaki etkilerini ortadan kaldırmak için oradaki eyleyiş mekanizmalarını da ele geçirmek adına pratik hayata akmak istemesidir. Bunun terside doğru sayılabilir ; Pratik hayatta "doğru" olarak karşılık bulanın ve/veya dayatılanın soyutlamasıdır ideolojinin kendisi.
 
"İdeoloji ; kendi başına bir tarihi olmakla birlikte tarihseldir ve sınıfsaldır, her dönemin egemen sınıfının düşünceleri, o dönemin egemen düşüncesidir."[1] Marx bu tahlili ile elbette "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir." Algısını tekrarlamanın dışına gitmez.
 
"Kapitalist olmak; üretimde yalnızca salt kişisel değil, aynı zamanda toplumsal bir konuma sahip olmaktır. Sermaye kolektif bir üründür ve ancak bir çok üyenin kolektif eylemiyle, hatta son tahlilde, ancak toplumun tüm üyelerinin birleşik eylemiyle harekete geçirilebilir.
 
Demek ki, sermaye kişisel değil, toplumsal bir güçtür."[2] der Marx.
 
Birikmiş emek olan sermaye (kapital) ve onun kişileşmiş hali olan kapitalist kendi tarihselliği içerisinde sınıfsal faydasını maksimize etmek ve kendini korumak adına egemen sınıf olarak yaratıp baskı unsuru olarak kullandığı fiili gücüyle birlikte, (askeri, polisiye) daha güçlü bir silaha sahip olmuş, her canlı gibi soyunu sürdürebilmenin teorik açılımlarını, ideolojik prensiplerini topluma dayatmıştır.
 
Bu öyle bir hal almıştır ki;; "kral; kral olduğu için mi kraldır, tebası onu kral olarak gördüğü için mi kral olur" meşhur örnekte olduğu gibi bu algılar o kadar yerleşik bir hal alır ki artık kapitalistte kendini tanımlarken onu kapitalist yapma gücüne sahip işçi sınıfını es geçer ama bir şartla onu yani işçi sınıfını ideolojik olarak ablukada tutmak koşulu ile.
 
Görüldüğü gibi; ideoloji somut dünyadan bu açıdan koparılamaz ve somut dünyaya egemen olan sınıfın ideolojisinin de tarihsellik içerisinde hangi egemen sınıfın ideolojisi olduğu tanımını yapmak da yanlış olmaz. Marx'ın eleştirdiği egemen sınıf yani kapitalistler, ideolojisini bayraklaştırır ve kapitalizm bir ideoloji olarak egemen düşünce, hala da pek çok üniversite çevrelerince yıkılmaz bir ideoloji olarak savunula gelinir.
 
Yaşadığı tüm krizlere rağmen kapitalist sistemin hala yıkılıp yok olmaması (!) onun yeniden ve yeniden kendini üretmesinden, her krizden bir çıkış yolu bulmasından değil; Sisteminin defalarca çökmesine karşın Kapitalist ideolojinin yani Kapitalizmin; egemen sınıf "eliyle" topluma dayatılmasından ve toplumun, Marx'ın "bilmeden yapıyorlar" dediği hatta Marx'tan sonra da "bilselerde yapıyorlar" şeklini alan, ideolojik baskının gerçekliğinin altında kendine, emeğine yabancılaşmış fertlere indirgenmesinden kaynaklanmaktadır.
 
Kapitalist sistemde kapitalist, emeğin sınıfsal olarak artı değeriyle büyürken, sermayenin ideolojisi kapitalizm emeği sınıfsal konumundan kendine ve emeğine yabancılaşan bireyler haline dönüştürmenin yolunu dayatmaktadır. Üretim ilişkileri gereği kendine yabancılaşan emek "böyle gelmiş böyle gider" yada Hegelci bir mantıkla "Tarih doğrulama süreci değil, aksine doğrulama adına yapılanların başarısızlığının kayıt defteridir" gibi orta çağ artığı feodal kafaların sömürü ilişkilerinden kalma tarihsellik içerisinde din motifli olarak başkalaştırılarak tekrar toplumun çoğunluğuna dayattıkları algıların oluşturulması kapitalist sistemi ayakta tutan tek gerçekliktir.
 
Sonuç olarak, gayrı ahlaki olan kapitalist sistem, defalarca yaşadığı büyük krizler sayesinde hem sistemin tıkanması, işlemez hale gelmesiyle işlemez olduğunu, "doğru" olmadığını pratiğinde göstermiş olmasına karşın, ayakta olanın sermayenin ideolojisi yani Kapitalizm olduğudur.
 
Bu gün söylenebilecek tek şey, kapitalist sistem kendi iç çelişkileriyle zaten defalarca yıkılmıştır. Aslolan onun ideolojisi kapitalizmi yıkmaktır.
 
 
Erdinç AYDIN
erdinc.aydin@politikadergisi.com
 
Kaynakça:
________________________________________
[1] İdeolojinin Soykütüğü Marx ve İdeoloji, Nur Betül Çelik,s.102.
[2] Marx,Komünist Parti Manifestosu,s.122

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.