Kapitalizm, Komünizm ve “Gezi Direnişi”

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

11-12 Ekim 2013 tarihlerinde Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi'nde Bakırköy Belediyesi ve MonoKL (Mono Kurgusuz Labirent) Yayınları işbirliğiyle "Küreselleşme ve Yeni Sol"  konferansı düzenlendi.  Konferansa tanınmış filozoflar olan Fransız Alain Badiou ile Slovenyalı Slavoj Zizek’in konuşmaları damga vurdu. Büyük ilgi gören konferansa CHP Genel Başkanı Sn.  Kılıçdaroğlu da katıldı.

Gezi Direnişinde öldürülen gençlere, direnenlere adanan "Küreselleşme ve Yeni Sol" konferansının ikinci gününde Fransız filozof Alain Badiou'nün "Yaşasın yeni Türkiye Hareketi" diyerek salonu selamlaması "Her Yer Taksim Her Yer Direniş" sloganı ve alkışlarla yanıtlandı.

Konferansta konuşan Badiou ve Slavoj Zizek, küresel kapitalizmin her türüne karşı olduklarını vurguladılar. Özellikle Fransız filozof Badiou, günümüz dünyasının biçimlendirilmesine etki eden aşağıdaki dört unsura dikkat çekti:

  1. Küresel kapitalizmin yanında olan sağcı hükümetler.
  2. Küresel kapitalizmi kabul edilebilir hale getirmeye çalışan eski solcular.
  3. Sert sağ diyebileceğim dinci, milliyetçi, ırkçı faşist yaklaşımlar.
  4. Halkın kolektif çıkarlarına yönelik olan komünizmdir.

    Badiou konuşmasında, dünyada mülkiyet ve zenginlik paylaşımının çok adaletsiz olduğunu eleştirerek, “Dünya nüfusunun sadece % 10 neredeyse dünya zenginliğinin tamamını elinde tutuyor” tespitini yaptı. Ona göre, “Dünyanın önündeki gerçek alternatif, komünizm modelinin geliştirilmesidir.”

    Badiou, geçmişte Sovyetler ve Doğu Avrupa’daki reel sosyalist uygulamaları, "Küresel kapitalizme karşı geçmişte komünist yönetimin yaptığı gibi korkunç devlet anlayışıyla değil ancak devletin olmadığı sadece halkın olduğu bir anlayışı geliştirmeliyiz” görüşü ile eleştirerek “Yeni politik bakış açısını da bu yönde geliştirmelisiniz. Yeni komünist bakış açısı insanlık için bir umuttur." Önerisinde bulundu.

    Slovenyalı ünlü felsefeci Slovaj Zizek ise “Siz Gezi’yle beraber küreselleşmede sorun olduğunu ortaya koydunuz” dedi.  Zizek devamla “Gezi benzeri  isyanların hepsinin özünde küresel kapitalizme verilen tepki vardır. Sizin yaptığınız gerçekten olağanüstüydü." Diye Gezi direnişini övdü. 

    Fransız filozof Badiou, “Öncelikli hedefin iktidar olmaması gerektiği, yeni bir siyasi alanın inşasının çok daha öncelikli olduğu” savını ileri sürdü. Zizek de bu konuda “Gezi'nin nostalji olmaması için belirli bir örgütlülüğün oluşup bize kalması gerekiyor” diye görüşlerini açıkladı.

    Fransız filozof Badiou, düşüncelerini “Kitlesel hareketlerin özü, evrenselliktir” diye özetledi.

    ***

    Her ne kadar her iki tanınmış filozof “Komünizm” den bahsetseler de, özünde konferansta ortaya koydukları temel görüşlerin özü, sosyal demokrattır.

    Çünkü her iki filozof ta günümüz dünyası ile ilgili olarak hem küresel hem de Türkiye’ye özel somut koşulları hiç dikkate almadan değerlendirme yapmışlardır. Bu tür yaklaşım, tipik sosyal demokrat bir yaklaşımdır. Somut koşulları dikkate almayan genel ve peşin yargılar, aslında ön yargılardır. Sosyal demokrat ideolojinin de sık sık başvurduğu en önemli yöntemlerden biri de zaten kitlelere “ön yargılar” aşılamaktır.

    Oysa somut olarak günümüz dünyasının kapitalizmine damgasını vuran emperyalizmdir. Bir yüzyıldan beri emperyalizm, dünyanın kaderini çizmekte başrolü oynamaktadır. Lenin, bu gerçeği ta 1916 yılında yazdığı “Emperyalizm, Kapitalizmin Son Aşaması” kitabıyla saptamıştır. Fakat her iki ünlü filozof ta bir yüzyıllık var olan “emperyalizm” tarihsel gerçeğini görmeyerek daha hala 19. yy.’ın kapitalizminden söz etmektedirler.

    Dünya çapında emperyalizm gerçeği görülmeyince, o zaman ister istemez emperyalizmin doğurduğu bütün siyasi ve tarihsel sonuçlar da atlanacaktır. Lenin’in daha 97 yıl önce tespit ettiği emperyalizm gerçeğinin ortaya çıkardığı en büyük sonuç, “sosyalizmin ulusal sorunla bağlantılı hale gelmesidir.”  

    Ülkemiz Türkiye bağlamında ve günümüz siyasi tartışmalarının deyimi ile Lenin’in bu tespitini açarsak,  emperyalizme karşı mücadelede, Atatürkçü Türkiye Cumhuriyeti gibi bir ulus devletin savunulması ve korunması sosyalizme giden yolun biricik teminatıdır.

    Günümüzde ilericiliğin, devrimciliğin, bir anlamda sosyalizm ve hatta komünizm için mücadelenin güncel etabı veya yakıcı görevi; emperyalizm ve yerli işbirlikçilerinin ortaklaşa Atatürk’ün milli mücadele ile oluşturduğu bu ulus devleti olabildiğince zayıflatmak, hatta bölüp parçalamak girişimlerine karşı bu demokratik, laik ve hukuki milli devleti koruyup kollamaktır.

    Gezi direnişi, işte bu devrimci mücadelenin en önemli bir aşamasıdır. Gezi direnişine, resmi açıklamalara göre 77 ilde 3,5-4 milyon vatandaşımız katılmıştır. Direnişin en önemli sembolü Atatürk posteri taşıyan al yıldızlı Türk bayrağıdır. Direnişin şüphesiz en önemli sloganlardan birisi de “Atatürk’ün Askerleriyiz!”  sloganıdır.

    Şimdi bu iki ünlü filozof, Gezi Direnişinde gayet açık olarak görünen Türkiye’ye özgü bu ulusal sembol ve tarihi kişiliği(Atatürk’ü) görmezden gelerek, olaya güya “evrensellik” bir boyut yüklemeye çalışmaktadırlar.  Gerçekte bu tavırlarıyla “evrensellik” ilkesini de çiğnemektedirler. Hatta her iki ünlü filozof bu değerlendirmeleriyle sadece “evrenselliği” çarpıtmakla kalmıyorlar; aynı zamanda da emperyalist çağın en önemli bir toplumsal hareketi olan ulusalcılığı da büsbütün inkâr ediyorlar.

    Gezi direnişinin gerçek evrensellik boyutu, emperyalizme karşı “ulusal direniş” tir! Gençlerimizin ve halkımızın bu akıl dolu, mizah yüklü, son derece uygar ve demokratik muhteşem eylemleri, bütün dünyaya yani, diğer uluslara büyük bir örnek oluşturmuştur. Gezi Direnişi, komşumuz Yunanistan’da, hatta Brezilya halkı tarafından anında örnek alınmıştır. Bundan daha etkin evrensel bir halk hareketi olabilir mi?

    Emperyalizm olgusu ne yerel ne de ulusal bir gerçekliktir. Emperyalizmin kendisi, doğrudan doğruya evrenseldir. Çünkü emperyalizm, kapitalizmin ulusal sınırları aşan son aşamasıdır. Dolayısı ile emperyalizme karşı, ulus devletlerin ve ulusların özgürlük ve tam bağımsızlık mücadeleleri de evrenseldir!

    Fransız filozof Badiou’ün analizinde bahsettiği, günümüz siyasi dünyasına etkin olan sağcı hükümetler, faşistler, eski (veya dönek)  solcular ve ona seçenek olarak komünistler yeni unsurlar değildirler. 19. yy. kapitalizm, 20 ve 21. yy. emperyalizm dönemlerinde bütün bu unsurlar toplumsal hareketlerde hep varlıklarını sürdürmüşlerdir. Üstelik çağımızda ilerici olan, özgürlükten, eşitlikten ve emekten yana olanlar, devrimci olanlar sadece komünistler de değildirler. Ayrıca ulusal güçler de sıradan emekçiler de bu amaçlar için fedakârca mücadele etmektedirler.

    Konuşmacı her iki filozofun olumlu olan, üzerinde düşünmeye ve tartışmaya değer olan tek yönü; bence, Gezi Direnişin unutulmaması, bu direnişin ve hareketin devamının gelmesi gerektiğidir. Ancak Fransız filozof Alain Badiou'nün dediği gibi “Öncelikli hedefin iktidar olmaması gerektiği, yeni bir siyasi alanın inşasının çok daha öncelikli olduğu” savı, yanlış olmaktan çok daha tehlikelidir. Çünkü bu sav, gezi direnişçilerinin hedefini açıkça saptırmaya yöneliktir.

    Alain Badiou'nün görüşünün aksine, bugün ülkemizdeki temel siyasi sorun, AKP iktidarının zayıflaması ve hatta çökmesi, ülkemizdeki tüm diğer siyasi ve toplumsal sorunlarının çözümünün anahtar sorunudur. AKP iktidarı yerine kurulacak ulusal demokratik yeni bir hükümet, ancak emperyalizmin himayesinde 11 yıldır AKP iktidarı eliyle tasfiye edilen Atatürkçü Cumhuriyeti bütün özellik ve nitelikleriyle yeniden kurabilecek ve ülkemizi sosyalizm veya komünizm hedefinde ileriye taşıyabilecektir. Gezi direnişçilerinin, ulusal demokratik yeni bir iktidarın oluşmasında çok büyük katkıları olacaktır ve olması da şarttır! Gezi Direnişinin diğer en önemli sloganlarından birinin de "Hükümet İstifa" olduğu unutulmamalıdır.

    Yaşasın Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye!

     

    Mehmet ÇAĞIRICI

    mehmet.cagirici@politikadergisi.com

    Yorumlar

    revizyonist sollar

    Ulusalcılık milliyetçiliğin diğer adıdır ve komünizmle hiç bağdaşmaz. Üstelik komünizm milliyetçiliğe de ulusalcılığa da cepheden karşı durur.Komünizm sınıflar siyasetinin takipçisidir.Zaten taksim gezi direnişinin kısa sürede saman alevi gibi sönülenmesinin temel nedeni de,o Atatürk'ün askerleriyiz sloganını komünist ayaklanma boyutuna taşıyıp,proleterya ve köylülüğü de bu devrime kitlecil olarak katamamalarıdır.İşçi partisi ve perinçek tayfası marksizm leninizmden çoktan döndükleri için kalkıp kemalist devrim tezini durmadan getirip proleter devrimin yerine ikame ederek,Türkiye sosyalist sol ve komünist hareketini  oportunist ve revizyonist temelde etkisiz kılmak için çalışmaktadırlar.Geçmişte cia solculuğu yapıp,proleter devrimcileri mite ihbar eden perinçek ve tayfası pda(proleter devrimci aydınlık)gerçekliğinin bilincinde olmak zorundayız.Pda proleter devrimci harekette sözde maocu,oportünist bir hareket olarak yerini almıştır.Perinçeğin hikmet kıvılcımlıyı itibarsızlaştırmak için kaypakkayayı kullandığı bir tarihsel vakaadır. Kaypakkayanın kıvılcımlı gibi marksist leninist  teorinin Türkiye koşullarında yeniden üretilmesi yolunda geniş katkıları olan bir ml önderini deccal diye suçlamasında perinçeğin rolü vardır. Şimdi kalkmışlar (işçi partisi) Atatürkte birleşeceğiz diye demogoji yapıp düzen partisi chpden oy tırtıklamak peşindeler.Atatürk 1930dan sonra liberal kapitalist düzen kurmak için çalışmış,fevzi çakmak gibi anti laik bir komutanı başbakanlığa getirmek istemiştir.Bu tarihsel gerçekleri bilmek zorundayız. Atatürk sosyalist olmadığından peki hangi Atatürkte birleşilecek? Yüzde 1 bile oy oranı olmıyan bir partinin amacı suyu  bulandırmaktır. İşçi partisi gerçekten sosyalist parti olsaydı kemalist devrimi değil marksist leninist proleter devrimi programına koyardı. Devrimcilerin bu revizyonist akıma karşı uyanık ve bilinçli bir tavır ortaya koymalı zorunluluktur.Zaten yukarıda sözü edilen toplantıya katılan sözde sosyalist akademisyenlerde revizyonizme hizmet etmektedirler. Adamların ağzından hiç proleter devrim,proleterya diktatörlüğü,işçi devleti gibi laflar duyulmamıştır.Bu toplantıya daha çok chpnin sınıf uzlaşmacı revizyonist solunu temsil eden söylemler hakim olmuştur.Toplantının ev sahibi de chpdir.

    Cengiz'e Yanıt

    Sayın Cengiz,

    Önce yorumunuzdaki üslubunuzun saldırgan ve peşin olarak sizin gibi düşünmeyen herkesi “revizyonist” ve “oportünist” olarak suçlayan bir nitelik taşıdığını söylemek zorundayım. Yorumunuzun İçeriğine gelince; siz kendi yorumunuzda;  ortaya doğru dürüst hiç bir sav veya fikir koymadığınız gibi, sadece Türkiye’nin sol sosyalist âleminde bilinen peşin ve genel iddiaları peş peşe sıralamışsınız. Delil ve argümanlarınız ise sadece bazı saçma sapan "dedi-kodular" dan ibaret!

    Bir defa siz, sanırım, benim makalemi dikkatli okumamışsınız veya okuduğunuzu doğru dürüst anlamamışsınız veya anladığınız halde konuyu bilerek çarpıtıyorsunuz.

    Ben asla komünizmin yerine "ulusalcılığı" veya "milliyetçiliği koymadım. Tam tersine; ulusalcılığı, emperyalizme karşı Ulusal kurtuluş hareketi olarak sosyalizme ve komünizme giden yolun bir aşaması olarak değerlendirdim. Yazımın son paragrafını tekrar okumanızı sağlık veririm.

    Yaşadığımız dünyanın açık bir gerçeği ki biz bunu Cumhuriyet tarihimizle bire bir yaşadık; ulusalcılık veya milliyetçilik, emperyalist çağda emperyalizme bağımlı veya yarı veya yeni sömürge ülkelerin emperyalizme karşı verdikleri topyekûn bir özgürlük savaşının ideolojisidir. Elbette emperyalist ülkelerin ırkçı faşist ulusalcılığı veya milliyetçiliği de var. Ama biz emperyalist bir ülke değil, tam tersine emperyalizme bağımlı bir ülkeyiz. Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Türk milleti bu mücadeleyi vermiştir. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra zamanla Türkiye sosyalizme doğru yol alamadığından yeniden emperyalizmin kucağına düşmüştür.

    Emperyalizme bağımlı veya yarı veya yeni sömürge ülkeler, tam bağımsızlıklarına kavuşmadan ne sosyalizmi kurabilirler ne de ilerde sınıfsız toplum olan komünist topluma geçebilirler. Yani ülkemizin sosyalizme veya komünizme nihai hedef olarak geçebilmesi için öncelikli olarak mutlaka tam bağımsız olması şarttır; yoksa bu hedefe gidişte emperyalist güçler engel olurlar.

    Bunu basit bir örnekle şöyle anlatayım: Bir çocuğun liseye gidebilmesi için öncelikle ilk eğitimi bitirmesi şarttır.

    Mehmet'e Yanıt

    Sayın Mehmet,

    Öncelikle siz ben yorumumu sizin makalenize yönelik değil bizatihi bu toplantıdaki mesajlara ve toplantıya katılan konuşmacıların solluluğu üzerine kurgulamıştım.Ancak siz her zaman ki saldırgan sataşmacı ve ukala uslubunuzla bana yanıt veriyorsunuz,oysa bana yanıt verin diye bir yazı yazmadım ben.Bu bir.ikincisi siz bu sataşmacı öznel oportünist söyleminizi diğer portal yazarlarına da yapıyor,aklınız sıra fikir terörü estirmektesiniz,sizin fikirlerinize katılmayanı hemen hakarete varan saldırgan uslupla aklınız sıra mahkum etmeye çalışsanız da nafile.Oysa ben sizle polemiğe girmeyeceğim size Yazara Yanıt başlıklı bir yazı yazıp sizin ne denli oportünist revizyonist,devrim ve sosyalizm kalpazanı olduğunuzu politika dergisi okurlarına deşifre etmiştim. Ancak siz o yazımı okumamış,okuyup anlamamış ve anladıysanız da çarpıtmaya devam etmektesiniz.Yenilen pehlivan güreşe doymazmış.Dikkat ediyorum ben ne zaman perinçek ve işçi partisini eleştirsem öfkeden küplere binmekte,sağa sola saldırmaktasınız.Nerde fikir özgürlüğü?Nerde demokrasi?Ben fikirlerimi savlarımı somutça ortaya koyuyorum ya siz?Siz hem ulusalcıyım hem komünistim diye okurun kafasını karıştırmaktaya çalışıyorsunuz.Siz etnik bölücülüğe karşısınız o halde perinçeğin şimdiye dek kurduğu tüm partilerin etnik bölücülük, kürtçülük yapmak suçundan kapatıldığını da bilmeniz gerekir.Perinçeğin 80den beri artık marksist olmadığını sol kamuoyuna deklare ettiğinden haberiniz yok anlaşılan.O halde bu ne çelişki bu ne çatışkı.Fikir dünyanız çok karışık çok kaypak belirsiz ve ortaya somut bir fikir ve tez getirememektesiniz.İşçi partisi ve perinçek eğer halkda destek görseydi şimdiye dek oyları patlama yapardı, acaba neden? Çünkü perinçeğin mazisinin ne denli karanlık olduğunu halk seziyor,algılıyor.O yüzden yüzde bir bile oy alamıyor.En iyisi dükkanını kapatıp emekli olması.Perinçek şimdi de hapisteki emekli darbeci paşaları partisine üye kaydetmek telaşında. Sizin devrimciliğiniz bu kadar işte. Irkçılık ve şovenizm salt emperyalist ülkelerde görülmemekte, Türkiye gibi yarı sömürge ülkelerde de ırkçı milliyetçi partiler mevcuttur. Sağda olanı mhp, solda olanı da sizin sempatizanı olduğunuz işçi partisidir.Sabah akşam ulusal kanalda kürt düşmanlığı yaparak,ne devrimci ne sosyalist olunur.Olsa olsa nasyonal sosyalist olunur,o da hitlerin partisinin paraleline düşmek demektir.Yani faşizme düşmek demektir.Diyalektik materyalizmden uzak, öznel keyfi yazılarınızla ancak tarih bilinci almıyan saf insanları kandırabilirsiniz ancak o da azınlıktadır.68 kuşağı deniz,mahir,hüseyin,yusuf gibi kahramanların kuşağıdır,bu kuşaktan gelip de devrime ihanet edenler azdır.Biz 80 kuşağı devrimcileri revizyonizmle her alanda mücadele etmeye hazırız.Ezen-ezilen millet çelişkisini tali,işbirlikçi tekelci burjuvazi-proleterya çelişkisini asıl görmiyen hiç bir devrimcilik Marksçı-Leninci olamaz. Bir yazısında proleterya diktatörlüğünü kemalist anayasanın ilk dört maddesine benzetmek sahtekarlığını ancak sizin gibi oportünistler yapar.Milli,ulusalcı demek burjuva demektir,o halde siz burjuva devrimcisi olabilirsiniz.İşine gelmiyen fikirlere saçma deme hakkını siz kimden alıyorsunuz?Önce insana ve fikirlerine saygı gerekir.Perinçek partide despotluk yapmakta siz de o despotluğu yazılarınızda yapmaktasınız.Asıl sizin fikirleriniz deli saçması,sahtekar,ukala.Bir de sağlık değil salık veririm olacak.Türkçeniz de ortada.Lenin'in proleterya diktatörlüğü ve dönek kautski kitabını siz salık vereyim.Orada kautski de kendinizi bulacaksınız.Son olarak bana sakın yanıt vermeyin,bu yazıyı bana yanıt verin diye yazmıyorum,okur bilgilensin diye kaleme alıyorum.

    Cengiz’e Son Yanıt

    Sizin üslubunuza bir sıfat bulmak gerekirse eğer, “Papağan” sözcüğü cuk diye yerine oturuyor. Benim size yönelttiğim eleştiriler sizi çok acıtmış olmalı ki siz de aynı eleştirileri aynı sözcüklerle, tıpkı bir papağan gibi bana yönelik tekrarlamışsınız.

    Siz hem polemik istemiyorum diyorsunuz, fakat bizzat kendiniz polemik yapıyorsunuz! Bana sataşan siz olduğunuz halde beni size sataşmakla suçluyorsunuz. Benim yazıma polemik bir üslupla yorum yazan sizsiniz. Hem suçlu hem güçlü pozisyona gelmeye çalışıyorsunuz. Bir devrimci her zaman, fikir tartışmasına ve argüman alış-verişinde ne kadar sert olursa olsun, nezaket kurallarına ve dürüstlük ilkesine uyar.

    Dikkat ettim yorumlarınızda benim fikirlerime değil, benim şahsıma saldırıyorsunuz. Üstelik hiç alakası olmadığı halde Sayın Perinçek’e saldırıyorsunuz, ulusalcılara durmadan laf atıyorsunuz. Benim burada yazı yazmam belli ki sizi çok rahatsız ediyor. Ama neden? Siz başka fikirde olabilir, ben de başka fikirde olabilirim. Yoksa siz, politika dergisinde yazı yazanları teröre etmek için özel görevli birisi misiniz?

    Benim yazılarım, düşüncelerim sizin hoşunuza gitmiyorsa, ben oportünist veya revizyonist isem beni sadece es geçersiniz; o kadar. Neden özel olarak, beni politika dergisi okuyucularına deşifre etmek istiyorsunuz? Bu konuda neden kendinizi görevli hissediyorsunuz? Öyle sanıyorum ki politika okuyucularının kendileri, okudukları yazıları bağımsızca değerlendirme yeteneklerine sahiptirler. Sizin özel çabalarına ihtiyaç duyacaklarını hiç sanmıyorum.

    Sizinle fikir tartışmasının artık anlamsız olduğu alenen ortada. Bundan sonra ne siz bana muhatap olun ne de ben size. Yolunuz açık olsun!

    Mehmet'e Son Yanıt

    Siz benim yorumumu okumamışsınız anlaşılan, yazının sonunda sakın bana yanıt yazmayın dediğim halde bana yanıt yazarak size yönelttiğim eleştirilerin canınızı oldukça acıttığı için sürekli bana yanıt vermek ihtiyacı duyuyorsunuz ve papağan gibi aynı fikir bozuntularını yazıyorsunuz,bu kadarı da pes doğrusu.Siz bu portalda sola sosyalizme gönül vermiş okurların aklını karıştırarak acaba kime hizmet etmektesiniz? Ben söyleyeyim işçi partisi ve perinçeğe.Şimdi anladın mı perinçekle alakayı? Daha önceki yazılarınızdan da anlaşılacağı üzere siz işçi partisinin oportünizmini yaymakla görevli birisiniz.Sizin yazılarınıza yorum yazma heveslisi hiç değilim,siz ancak saf insanları kandırabilirsiniz.Bundan sonra sakın benimle muhatap olmayın.Bu yazıma tekrar yazıyorum SAKIN YANIT VERMEYİN

    Yeni yorum gönder

    Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
    Doğrulama
    Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.