Kara Kasım

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Osman ACAR

   Sonbahar olduğundan değil, başka bir nedenden dolayı, içimde bir sıkıntıya neden oluyor Kasım ayı. Cumhuriyet kutlamalarından sonra, bir sıkıntı gebeliği doğuyor bende. 10 Kasım’da Atamı vermişim toprağa, 5 Kasım da Ecevit denen ikinci atamı almış benden. Ah Kasım ahh! Nedendir yakarsın bu sonbahar serinliğiyle beni, anlamış değilim. Sitemim takdirinden değil ya Rab, kaderimden.

   Üzüntü dolu sözlerle maraz sebebimi belirttikten sonra, geliyorum asıl konuya: Tamam, belki Atatürk’ü, Ecevit’i ve diğer devlet büyüklerimizi toprağa verdik; ama onlar da bize bu ülkeyi emanet ettiler. Asıl bakmamız gereken konu, bu ülkenin gidişatı ve onların bize vasiyetleri. Bir “kara kasım” olarak, mücadeleci ruhumuzu sarsabilir bu ay; fakat hiçbir zaman içimizdeki vatan sevgisini söndüremez. Bu noktada biz gençlerin yapacağı iş, geçmişi görerek geleceği yaşamak ve yaşananlardan ders çıkarmak; onların düşüncelerini yaşatmak ve onların bizlere armağan ettiği bu ülkeyi çağdaş, laik ve hukuk kurallarına bağlı bir devlet olarak daha da huzurlu kılmak. Ben, bu yazımda, Atatürk’ün ve Ecevit’in geçmişini farklı yüzleriyle ele alacağım.

 

   Bildiğimiz Ata’mız<?xml:namespace prefix = o />

   İlk olarak, bir 23 Nisan kutlamasında gördüm onu. O zamanlar beş yaşındayım ve babamla katıldığımız bir kutlamaydı. Yürüyüş yapan, gururla Atalarını temsil eden, yarının bekçisi olan torunlarının elinde gözümün içine bakıyordu Atatürk; muhtaç olduğum kudretin damarlarımda ki asil kanda olduğunu söylüyordu. “Nöbetçi eczanelere değil, bu ülkeyi, senin gibi Türk milletinin çocuklarına emanet ediyorum ve bırakıyorum” dedi ve beni öptü. Ceketini Anadolu’nun yüksek dağlarına, taşlarına, ağaçlarına asarak ve gülümseyerek gitti. Gözümde böyle canlanıyordu Atatürk. Ne zaman ki ilkokulda okumayı öğrendikten hemen sonra onun hayatını okudum; işte o zaman bu ütopya, bu manzara beni terk etti.

    Durup şöyle bir düşünelim, Allah aşkına, her öğrenciden farklı olarak Atatürk’le ilk olarak Anıtkabir’de kim tanıştı, kim ilkokul kitaplarının Atatürk’ü tekdüze anlatan parçalarından daha farklı bir şekilde Atatürk’ün hayatını okudu? Bence hepimiz, okumayı öğrendikten sonra ilk olarak Atatürk’le, kendi hayatını anlatan okuma parçalarında tanıştık. Anıtkabir’de tanışamadık, mezarını, sıcaklığını hissedemedik. Bırakın hissetmeyi, kitaptan başka hiçbir yerde göremedik. Bence, Atatürk’ü gelecek nesillere iyi tanıtacak ve daha iyi anlatacak projelere ihtiyacımız var. Anıtkabir’i görmeyen çocuk kalmasın ki Atasını daha iyi tanısın ve düşüncesini benimsesin.

   Ben bu yazımda, Atatürk’ün hayatından bahsetmeyeceğim; çünkü bilmeyen yoktur sayıyorum. Bu yazımda, daha iyi tanıtılmasına dikkati çekiyorum.

   Gözün arkada kalmasın Atam!!!

   Not: 29 Ekim’de vizyona girmiş bulunan ve Atatürk’ün bilinmeyen yönlerini anlatan, Can Dündar imzalı “Mustafa’’ filmini, Atatürk’ü tanımanız açısından, şiddetle öneriyorum.

 

   “Türkiye’nin İkinci Atatürk’ü”

   “Türkiye’nin İkinci Atatürk’ü”… Halk ona bu ismi yakıştırmış ve eklemiş: “Halkçı Ecevit”

   Bugün Kıbrıs’ta yaşıyorsam, senin sayendedir Atam. Bugün Kıbrıs adasında Türk bayrağı dalgalanıyorsa, bu senin eserindir Başbakanım. Bugün Kıbrıs’ın çocukları umutla geleceğe bakıyorsa ve o geleceği bekliyorsa, bu senin sayendedir Ada Fatihi. Bugün Türk siyaseti nezakete kavuşmuşsa bu senin katkındandır Nazik Şair. Bu seslerle yükselen ve her biri Ecevit’e yakışan vefasız kelimeler… Vefasız; çünkü pek duyulmuyor bu sesler artık. Kara kasım, onu da bizden aldı, dostlar… Şimdi yapmamız gereken, devlete onun gibi verimli olmak ve Atatürk’ün izinden yürüyerek Türkiye’ye sahip çıkmak.

    Benim zihnimde hep sıcak ve samimi şiirlerle, nezaketli kişiliğiyle, kararlı politikacılığıyla, araştırmacı devlet adamı kimliğiyle, Kıbrıs çıkarmasındaki haklı kararlarıyla yer tutmuştur Ecevit. Peki, Ecevit literatürde nasıl anlatılırdı? İşte Ecevit’in yaşam öyküsü:

 

   Bülent Ecevit Kimdir?

   1925'te İstanbul'da doğdu. 1944 yılında Robert Koleji’ni bitirdi. 1946’da Rahşan Ecevit ile evlendi.

    1944'te çalışma yaşamına girdikten sonra, işten ayırabildiği zamanlarda; Ankara Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı, Londra Üniversitesi'nde Sanskritçe, Bengalce, Sanat Tarihi bölümlerine devam etti. 1957'de de ABD'de Harvard Üniversitesi'nde sekiz ay incelemelerde bulundu.

   1944'te, Ankara'da, Basın Yayın Genel Müdürlüğü'ne İngilizce çevirmeni olarak girdi. 1946-1950 arasında, Londra'da Türk Basın Ataşeliği’nde çalıştı.

   1950-1960 arasında Ulus gazetesinde ve Ulus’un kapatıldığı yıllarda Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde, yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1954 sonu ile 1955 başlarında ABD’de, Kuzey Carolina’da yayımlanan Winston Salem Gazetesi’nde konuk gazeteci olarak görev yaptı.

   1965'te Milliyet Gazetesi’nde günlük yazılar yazdı. 1950'lerde Forum Dergisi’nin yazı işleri kadrosunda yer aldı. 1972'de aylık Özgür İnsan, 1981'de haftalık Arayış, 1988'de aylık Güvercin Dergilerini çıkarttı.

   1957 seçimlerinde Ankara milletvekili seçildi. 1960-1961’de Kurucu Meclis üyeliği yaptı. 1961’de Ankara, 1965, 1973, 1977 ve 1991 seçimlerinde Zonguldak milletvekili oldu. 1995 ve 1999 Seçimlerinde ise İstanbul’dan milletvekili seçildi.

   1959'da CHP Parti Meclisi’ne seçildi.

   1961-65 arasında, İsmet İnönü hükümetlerinde çalışma bakanlığı yaptı. Bu dönemde, toplu sözleşme ve grev hakları yasalaştı; sendika özgürlüğü sağlandı. Genel olarak, çalışma hakları ve sosyal güvenlik genişletildi.

   1966'da, CHP'de başlayan ortanın solu hareketiyle birlikte, genel sekreterliğe seçildi. Bu tarihten itibaren, demokratik sol düşüncenin kuramsallaşması ve kökleşmesi için çalışmalar yaptı. 1971'de, partisinin askeri yönetimce oluşturulan hükümete katkıda bulunmasına karşı çıkarak, genel sekreterlik görevinden ayrıldı.

   Mayıs 1972’de CHP genel başkanlığına seçildi. Genel başkan olarak girdiği ilk seçim olan 1973 seçimlerinden, partisi yüzde 33.3 oy alarak birinci çıktı.

   1974’te başbakan oldu. Bu ilk başbakanlığı döneminde Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleşti, haşhaş ekimi yasağı kaldırıldı, Türkiye'nin Ege’deki hakları gündeme getirildi, açık yüksek öğretim başlatıldı.

   1977’de bir azınlık hükümeti kurdu; fakat güvenoyu alamadı.

   1978-1979 yılları arasında başbakan oldu.

   12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra, askeri yönetime karşı çıkışları nedeniyle, üç kez hapse mahkum oldu.

   1980'de, askeri yönetimin siyasal çalışmalarını ve düşünce açıklamasını yasaklaması üzerine genel başkanlıktan ayrıldı ve siyasal yaşama katkılarını Arayış dergisiyle sürdürmeye çalıştı.

   Siyasal haklarından yoksun bırakıldığı yıllar boyunca da siyasal çalışmalarını sürdürdüğü için hakkında yaklaşık 130 dava açıldı.

   Siyasal haklarından yoksun bırakıldığı dönemde, eşi Rahşan Ecevit ile birlikte Demokratik Sol Parti’yi kurdu.

   1987'deki halkoylamasıyla, siyasal haklarına yeniden kavuşunca, DSP genel başkanlığına seçildi ve bu görevi 2004 yılına kadar sürdürdü.

   1997-1998 yılları arasında kurulan 55. hükümette başbakan yardımcılığı yaptı. 1999’da DSP azınlık hükümeti olan 56. hükümet’in ve 1999-2002 yılları arasında da 57. hükümet’in başbakanı oldu.

    Demokratik sol hareketle ve uluslararası sorunlarla ilgili muhtelif kitapları vardır. Bunlar: “Ortanın Solu (1966), Atatürk ve Devrimcilik (1970), Bizim İki Gücümüz Var: Halk ve Hak (1976), Toplum, Siyaset, Yönetim (1976), Bağımsızlık ve Özgürlük (1984), Toplumsal Kültürün Türk Siyasal Yaşamına Etkisi (1989), Değişen Dünya ve Türkiye (1990), Mithat Paşa ve Türk Ekonomisinin Tarihsel Süreci (1993), Körfez Bunalımının Öncesi ve Sonrası (2003), Kıbrıs Gerçeği ve Irak Sorunu (2003)”dur.

   Yazarlığa, sanat yazılarıyla başlamıştı. 1950’li yıllarda, çağdaş sanat akımlarına tanıtmak üzere kurulan Helikon derneğinin kurucuları arasında yer aldı ve bir süre Sanat Eleştirmenleri Derneği'nin genel sekreterliğini yaptı.

   1976’da şiir kitabı yayınlandı. Daha sonra, şiirlerinin çevirileri, kitap olarak; Federal Almanya’da, Sovyetler Birliği’nde, Romanya’da, Yugoslavya’da, Danimarka’da ve İsveç’te yayınlandı.

   T.S. Eliot’un Kokteyl Parti adlı şiir dramını Türkçe’ye çevirdi. İngiliz, Amerikan ve Hint ozanlarından Türkçe’ye çeviriler yaptı. Lise öğrencisiyken Rabindranath Tagor’dan çevirdiği iki kitap yayınlandı.

   1985 yılında, Hamburg Üniversitesi’nde bir sömestr ders verdi. Yasaklı olduğu dönemde ve daha sonra, başka Avrupa üniversitelerinde ve 1988 ve 1992 yılında muhtelif Amerikan üniversitelerinde konferanslar verdi.

   5 Kasım 2006’da Ankara’da vefat etti.

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

 

 

Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 9’da yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 9’u indirmek için buraya tıklayınız. 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.