"Kerbela Demokrasisi"nde Susuz Kalan Sonerlere, Barışlara, Mehmet Alilere, Balbaylara, Tuncaylara...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 “KERBELA DEMOKRASİSİ”NDE SUSUZ KALAN

SONERLERE, BARIŞLARA, MEHMET ALİLER, BALBAYLAR, TUNCAYLARA…

“Kerbela Demokrasisi”nin Yiğit Direnişçileri;

Öncelikle belirtmem gereken nokta, bu mektubu ne için kaleme aldığım sanırım.

Günlük yazarsınız, ama geri dönmeye gereksinmeniz olduğunda çok işinize yarar bu. Sırf içinizi dökmek, yazı yazmayı öğrenmek için yazmazsınız. Günlüğün amacı başka olur bazen… Ben yazmıştım, ben demiştim diyebilmek isteği tutar sizi bazen… Bazı zamanlarda mektup yazmak da biraz öyledir. Bu mektubun tümcelerini biraz da sokaklara, duvarlara, vicdanlara dökebilmek amacım…

Bir de “o gün” geldiğinde, kucaklaştığımızda sizlere gösterebilmek… Dememiş miydim ben, diyebilmek…

Böyle karışık ruh hali içerisinde size yazıyorum bu mektubu.

Soner Ağabey,

Birkaç kez yazışmıştık, anımsarsan. Uzaktan tanışıyoruz da diyebiliriz. Ergenekon konusunda ne düşünüyorsun, diye sormuştum; darbeyi sadece askerler yapmaz, demiştin. İçerdeyken görüşlerin pekişmiştir eminim.

Türkiye’de gizlenen değerleri ortaya çıkarmakta, belleksizleşen toplumumuza geleneğini anımsatmakta ve herkesin cesaret edemediği konulara el atmakta -kendine özgü tarzınla- başarılı olan bir gazetecisin. Beğenenin vardır, beğenmeyenin vardır… Ama sen yani Soner Yalçın olgudur, doldurulmaz; değerdir, ederi hesaplanamaz…

Barış, Barış, Ayhan Ağabeyler,

İleri demokrasimiz sayesinde yaygın basının çok büyük oranla tekseslileştirilmesine karşın, çölde vaha yaptınız mütevazı internet sitesini. Odatv, “oda”dan caddelere, sokaklara taştı. Kulaklarımızı “oda”nın kapısına dayadık. Yorduk da sizi aslında. Telgrafçı Manastırlı Hamdi Bey gibi çalıştınız… Zor zamanda zor işler başardınız.

Adlarınız belki çok bilinmez, ama işlerinizi iyi yaptınız. Belki de işinizi çok iyi yaptığınızdan bizden önce derdest edildiniz. Gürültücü değildiniz, gürül gürüldünüz…

Çıktığınızda yine gürül gürül çağlamayı sürdüreceğinize de eminim.

***

Sizler, yani eskisiyle yenisiyle susuz demokraside ayakta kalabilen bereket kokan, direniş çınlayan çiçekleri… Sizler içerdeyken biz olanlara ilişkin neler saydık, neler:

Küreselleşen dünya… Emperyalizm… 1 Mart Tezkeresi… “F” tipi yapılanma… 12 Eylül Halkoylaması… Orta Doğu… Basın özgürlüğü… Hukuk… Faşizm…

Saydıklarımızın hepsi de doğru ya da doğruluk payına sahipti aslında. Benim de içinde bulunduğum kesim bu konuyla ilgili onlarca yazı yazdı: Ergenekon-Malta benzerlikleri, ABD’nin ve cemaatin etkisi vs. Evet, haklıydık.

Ama başka bir yüzey daha var sanki. Hepimizin hissettiği ama dillendirmekte güçlük çektiğimiz bir yüzey o. Çünkü harfleri pek yoktur, kalıp tümceleri azdır, kaynakçası zor bulunur. Hissedebilenler, bu noktayı rahatça yakalayabilirler, ama ya hissizler?.. Onlara olanları anlatma konusunda zorluk çekeceğimi şimdiden belirtmemde yarar var.

Malta’da -sizin gibi marifetleri dolayısı ile- sürgüne gönderilen Ziya Gökalp’in mektuplarına bakındım. Ne çok da benziyor duygular… Sanki mektup olması için yazmamış o satırları… Sanki gelecekte de elinden kalemi alınan, ayağına basılan, konuşacakken sırt çevrilen birileri olacakmış gibi yazmış özel mektuplarının arasına serpiştirdiklerini. Parça parça da olsa, tümceye dönüştürmekte güçlük çektiğim sözler gizli oralarda.

“… Meğer yalancıların medeniyeti de Kerbela imiş… Bu günler elbette bir gün bitecektir. Sabrın sonu selamettir…

Bu günler geçecek. Şimdilik sabır ve tahammül lazım. Zaman geçicidir, su gibi akar; kanatlıdır, kuş gibi uçar. Kavuştuğumuz zaman bu günlerin hikayesini söyleriz.”

Evet, “Kerbela Demokrasisi” bunlarınki. Bunlar ki Yezittirler… Zulüm üzerine saraylarını kuruyorlar… Kan üzerine ziyafet çekiyorlar… Hızır Paşadırlar… Damat Ferittirler…

Bunlar ki kalemlere düşmanlar, sazlara düşmanlar, kitaplara düşmanlar, hukuka düşmanlar, felsefeye düşmanlar, devrime düşmanlar, düşünceye düşmanlar, özgürlüğe düşmanlar…

Evet, antidemokratik uygulamalar mı demeliyim? Hayır, yeterli gelmiyor bana bu kadarı.

Biz tek kişi kalsak da Hüseyin’iz biz, Pir Sultan’ız, Farabi’yiz, Bruno’yuz, Uğur’uz, Aksoy’uz, Köroğlu’yuz, Tevfik Fikret’iz…

Ey Çiğiltepe’deyiz diyen Mehmet Ali Çelebiler… Mustafa Balbaylar… Tuncay Özkanlar… Doğu Perinçekler… Sonerler, Barışlar…

Mustafa Kemal’iz biz…

Ey postmodern tanrıların kurbanları! Siz orada dayanın, biz burada. İnanın, burada öylece bakmak da hiç kolay değil.

Bu iş ideolojiyi, düşünceyi de aştı. Karşımızda sürüngenler ve kemirgenlerden oluşan bir sürü var. Moğol istilası var.

Sizler kütüphanesiniz, onlar kitapları yakmak istiyor…

Sizler onursunuz, onlar onuru yıkmak istiyor…

Sizler aşksınız, onlar şehvet istiyor, hırs istiyor…

Sizler müziksiniz, onlar çığlık duymak istiyor…

Sizler devrimsiniz, onlar saraylarını istiyor…

Sizler olgusunuz, onlar dolgu istiyor…

Sizler özgünlüksünüz, onlar kopya istiyor…

Sizler insansınız, onlar robot yaratmak istiyor…

***

Hiç tasalanmayın, tarihin akışı özgürlüğe doğru, kardeşliğe doğru, eşitliğe doğru akacaktır. Kerbela demokrasisinde susuz bıraktılar sizi ama… Bu devran dönecektir. Hem de çok az zaman sonra…

Sizler onurun, namusun heykellerisiniz içerde.

Bizler de namusu, onuru örgütleyeceğiz…

Artık Kerbela çöllerinde sizi yalnız bırakmak yok…

Ziya Gökalp’in dediği gibi bu günlerin öyküsünü, destanını, türküsünü yazacağız hep birlikte. Kollarımız sımsıkı saracak o gün sizleri. Bir daha ayrılmayacağız…

Ve bu sabır dolu günlerden, bu acı ayazdan aydınlık, güneşli bir Mustafa Kemal Türkiyesi yaratacağız…

Hep birlikte… El ele…

Emrah ÖZDEMİR

emrah.ozdemir@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Haramiler'in saltanat'ını yıkacağız !

Onlar içeride tutsak biz'ler dışarıda yasak !
Elleriyle ağızlarımızı kapatabilirler,biber gazıyla nefesimizi kesebilirler,her telefonda
ensemiz'in dibinden bizi izleyebilirler,yazılarımızı,sözlerimizi,adımlarımızı engellemek isteyebilirler.
Ancak bizi yok edemeyecekler ve asla yok olmayacağımız için kabuslarından çıkmayacağız !
var olacağız ; Ayaklarımızda prangalarda olsa zincirlerini kırıp direnişimizi sürdüreceğiz !
Ta ki tam bağımsızlık,bizden sonraki nesillerin geleceği için sapa sağlam dimdik ayağa kaldıracağımız
TÜRKİYE CUMHURİYETİ 'nin şanlı bayrağını en yükseklere diktiğimiz gün; BAŞARDIK ATAM ,BAŞARDIK BİZ MUSTAFA KEMALLER ! dediğimiz gün gelene kadar...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.