Kıbrıs Özelleştirilme Kapsamında mı?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Son günlerde gündemi belirleyen Kıbrıs polemikleri aklımıza hemen bu cümleyi getirdi.


Acaba Kıbrıs sayısız diğer ülke değerlerimiz gibi özelleştirme adı altında haraç mezat satılacak mı? “Yok, daha neler” mi diyorsunuz? Evet, bende aynı şeyleri diyorum.
Ancak olayların gelişim hızına, şekline, zamanlamasına baktığımızda böyle bir ihtimali düşünmeden edemiyoruz.

Biraz açalım. Başbakanımız ve sözcüleri son sekiz yıldır ülkemizin her bakımdan cumhuriyet tarihinin en büyük gelişmesini yaşadığını, hatta büyüyüp dünyanın ilk yirmi ekonomisinden biri olduğumuzu iddia ediyorlar. Doğru ise kendilerini candan kutluyoruz. Hemen aklımıza şu sorular da geliveriyor:

1) Madem bu kadar itibarlı bir devlet olduk da neden Kıbrıs konusunda bir arpa boyu yol alınmadı veya alınamadı.

2) Başka ülkelerle aramızın çok iyi olduğu ve bizi takdir ettikleri söyleniyor. O zaman neden hiçbir ülke ki bunlara başbakanımızı kendi başbakanları gibi gören (bu tabir yandaş basına aittir) Filistin, Ürdün, Lübnan, Suriye dâhildir, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımaz? Büyük dostumuz ve ABD düşmanı İran neden tanımaz?

3) Kanka Berlusconi’nin İtalya’sı, Ezeli ve ebedi dost ve müttefikimiz, Fethullah’a bile hatırımız için kucak açan özgürlük ve demokrasi timsali ABD neden tanımaz?

4) AKP yandaşı hükümetler ve Talat iş başında iken can olan Kıbrıs, nasıl oldu da iktidar değişimi ile besleme oluverdi?
AKP’nin sekiz yıl içinde taktiklerini öğrendik. Kendileri de taktiklerden çok memnun ki değiştirmeyi düşünmüyorlar. Nedir bunlar? Özelleştirilecek (Birilerine verilecek) kurum önce mümkünse bütün olanaklar kullanılarak zarar ettirilir. Yandaş medya devreye girerek halkın gözünde bir yük olarak görülmesini sağlar. Ondan sonra da bir yandaşa veriverilir. Eğer pasta çok büyükse dış yandaşlar bulmak kolaydır.
Malum bu yolla hemen hemen Cumhuriyetin bütün değerleri elden çıkarıldı. Gündemde nehirlerin yani sularımızın özelleştirilmesi, yani para karşılığı ona buna peşkeş çekilmesi var.

Neden Kıbrıs da bunlar gibi olmasın ki?

Kıbrıs için bu düşüncemizi destekleyen olgular da var. AKP’yi iktidara getirenlerin koşulları olduğu iddia edilen listede, Kürt açılımı, Ermeni açılımı gibi Kıbrıs’taki askerlerimizin çekilme şartı da var. Yıllar önce okuyup “Yok canım, olmaz öyle şey” dediğimiz listedeki maddelerin bir bir hayata geçirilmesi, Kıbrıs’taki askerlerimizin koşulsuz çekilip, Kıbrıs’ın içinde Türklerin de yaşadığı bir Rum devletine dönüşmesine destek olacağımız endişesini doğuruyor.

Şunu herkes bilmelidir ki, Kıbrıs bizim için sıradan bir toprak parçası değildir. Onurumuzdur, şerefimizdir, namusumuzdur.

Üç beş kendini bilmezin taşıdığı hakaret içeren pankartlar –ki onların kimler tarafından o kişilerin ellerine tutuşturulduğu araştırılmalıdır- başbakanımızın bizim için ne ifade ettiğini belirttiğim o insanlara bağırıp çağırmasını, besleme tabiri kullanmasını haklı çıkarmaz.

Başbakanın asıl cevaplaması gereken soruların başında şu vardır.
- Neden sekiz yıl içersinde Kıbrıs konusunu çözmediniz?
- “Bizden evvel de böyle idi” mazereti sizin de daha evvelki iktidarlar gibi olduğunuz itirafı değimlidir.

Şu anda her kafadan bir ses çıkıyor. Ancak AKP yi biraz tanıyorsak bir biçimde bu işin sona geldiğini veya getirilmek istendiğini düşünebiliriz. Eğer gerçekten bir özelleştirme (!?!) söz konusu olursa, o zaman Sayın Süheyl Batum’un haklı çıkıp çıkmadığını tekrar tartışırız…

İzmir. 2011
Cem Osman TAMTÜRK
cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.