Krizin Bedelini Kapitalistler ve Onların Siyasi İktidarları Ödemelidir!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Sınıfta kalan bir çocuğun karnesi;

Serbest Piyasa Ekonomisi ve Globalizasyon döneminin gerçekyüzü ve sonuç: KRİZ !

Krizler nasıl yaşanır?

Artık tercih ettiği ekonomik sistemin kriz ürettiğinin farkında olan kapitalistler kriz dönemlerinde halk nezninde elini eteğini çekerler ekonomiden, düştükleri zor durumu bahane ederek. Tek amacı; "Kar etme" olan kapitalist kar etmeyeceği hiç bir yatırıma girmez var olanları da askıya alır.

Devletin kapitalist sistem işlesin diye ekonomiye müdehalesi başlar; Kamu harcamaları artar yüksek fiyatlardan kamuya mal ve hizmet talep edilerek ekonominin karlı yüzü kapitaliste gösterilmeye çalışılır. Bu ilginç süreç küçük ölçekli işletmelerin yok olmasıyla nihayetlenirken büyüklerin "kendini koruyarak" göreceli büyüklüklere ulaşmalarına neden olur. Tekelleşen büyük kapitalistler tekelleşmenin uluslar arası işleyişinden yararlanarak açık olanı gizlemiş olurlar. Aslında herşey gün gibi ortadadır.

Devletin Savaşlar ile ekonomiyi canlandırma girişimleri ve tadbikatlar başlar. Kamu, para harcamalıdır var olan kapitalistlerin kriz dönemini aşmalarına yardımcı olmak için. "Ortak iradenin yansıması olan devlet birden ortak iradenin üstündekilere direk hizmet için var misyonunu üstlenir" ki bu çoğu zaman kendi varlık sebebini ortadan kaldırır.

Oysa devlet, kapitalist sistemlerde zaten ortak irade üzerindeki gücün kendisidir. Fakat kriz öncesi göreceli olarak bu irade örtülür "ekonomi" çarkları içinde yok edilen bir toplumun geleceği kriz sonrasında dahada kötürüm bir hale getirirlir. Toplumda "yığınlar", "kitleler" mutsuz ve asık suratlı, yarınlarından kaygılı ve kısa ömrünün büyük bir bölümünü allak bullak eden bir dönem yaşayarak çıldırırlar.

Anlamsız katliamlar, depresyonlar, bunalımlar, intiharlar ve sürekli bir mutsuzluk toplumun dokusuna hakim olmaya başlar. Sokak çocuklarının sayısı giderek artar. Devlette artık kendine zarar veren bir noktaya geldiği için, rehebilitasyon merkezlerini yaratmayı akıl edenler yeni grupların ortaya çıkmasıyla bu yapıların iş görmez olduğuna tanıklık ederler.Bir korku furyası başlar toplumda. Hatta bu "korku toplumu" güncel politikalarının "toplumsallaşmayan" insan modeli oluşturmalarında yardımcı olmasından memnundurlar bile.

Kapısı çalan bir insan "kim o?" demeyi ve dahi "kim gelmiş diye gözetlemeyi" bile tehlikeli sayar. Şizofren bir toplumda elde avuçta kalan yegane mal varlıkları bir kaç altın tundan tuna saklanır ve içine sinmez bir türlü saklanan yer. Kendisi akıl etmişse herkes oraya koymayı akıl edebilir çünkü...

Merhabalar azalır yada zorakidir, acabalıdır!

Toplumsal bir varlık olan insan bireyselleştirilir.
Ve "toplumun asil köpeği" bireyci bir insan tiplemesi, kendi toplumsal kimliğine ters düşerek kendisi olmadan yaşamaya başlar.

Bu yabancılaşma ve bireycileşme kriz dönemleri öncesinde çokça övülür hatta kendinden bunalan insanlar bu propogandalar sayesinde rahatlatılmaya çalışılır. Olmazsa Tıp mucizesi "Anti-depresanların" 13 yaşındaki çocuklara verilmesi "lolibon" şekerlerinden daha az ürküterek "sağlık için" yaygınlaştırılır. Anlamsız bir sırıtış olup olmadık kahkahalar toplumda değişik bir değişime tanıklık etmememizi sağlar.

Hükümetlerin savunusu her daim, krizin dünya ölçekli olduğu kendilerinden kaynaklanmadığı hatta "şu büyük firmanın iflasa gelmesi" noktasının krizin keskinleşmesinde etkili olduğu gibi, yani kendilerinin tercihi olan serbest piyasa modelinden kaynaklandığına gözlerini kapayarak halkıda bu göz boyamayla kandırmaya devam ederler. Hatta daha vahimi bu krizden çıkışın yolunu kendilerini defalarca küçük ve büyük ölçekli krizle yüzleştirmiş bir ekonomi modeliyle çözme azimlerini sürdürürler. Taki içinden çıkılmaz bir hal alıncaya kadar işler...

İşte orada "Kutsal Devlet, 'Mutsuz' insanlara hizmet için varlığını anımsar birden." Serbest piyasa kapitalistlerden medet umarak dirilemeyecek kadar örselenmiştir. Ama büyük kurtarıcı devlet ve toplumu kapitalist sistemin sözde krizlerini aşmak için her daim hazır kıta beklemektedir. Vergiler artacaktır, zam üstüne zam gelecektir.

Devlet oysa toplumun örgütlü gücüdür. Üç beş azınlığın değil (!?)

(Bu yaptığımız toplumda sınıflar yaratmak değil zaten var olan sınıfları tespitten ibarettir.)

Büyük bir sıkıntı yumağı bir kar topu gibi artarak büyür bu sefer toplum için, oysa karını büyüten kapitalistler duruma uygun yerlerde görev almak üzere kenara çekilmişler, devletler eliyle talimatlarını uygulatmaktadırlar.

Dünya çapında Askeri modernizasyona gidiş. İşsizlik döneminin yansımaları olan başkaldırılara sert müdehaleler demokrasi adına. Dünyanın çehresini (sınırlar) değiştirme denemeleri başlar...

Dostluğun ve Düşmanlığın ortaya çıkmasında "yakınlık" o kadar önemlidir ki; düne kadar alışverişi olan kapitalistler bu gün bu dostluğu tez elden savaşa döndürebilirler.
Kendi çarklarının dönmesi için. Devlet mekanizmasının kendileri adına işlemesini kabul gösteren ise; malesef yaygınlaştırılmış iktisadi öğreti olarak bilimsel bir sahtekarlık şeklinde karşımıza çıkar.

Böyle bir gidişte bile,

Anti-depresan almadan kahkaha atabilen bir toplum özlemiyle...

Bu kez krizin bedelini kapitalistler ve onların siyaseten iktidarları ödemelidir! Kendi ürettiğiyle fakirleştirilen halklar değil.

Erdinç AYDIN

erdinc.aydin@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.