Mesele Basit, Vahim ve Önemlidir…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Antim kuntim… İstediğiniz kadar üzerini örtün, kapatın… meselenin özü bellidir!..
Hedef ve amaç belirlidir; tektir.
Okumakta olduğunuz bu yazı ile ilgili fotoğrafa lütfen bir göz atınız. Fotoğrafta 12 Eylül cuntasının lideri Kenan Evren ile bugünkü sivil darbenin önde gelen isimlerinden Bülent Arınç, "Mehmet Altan" ismi verilen bir okulun açılış töreninde kurdela kesmektedirler...
Bu anlam yüklü fotoğrafında altına bir tek sözcük yazıyor ve geçiyoruz: "Yazısız..."
12 Eylül’de halk oylamasına sunulacak olan Anayasa değişikliği, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” durumundaki bir tek siyasi parti tarafından hazırlanmıştır.
Dolayısıyla da söz konusu değişiklik, “laiklik karşıtı”… Yani, Cumhuriyet değer ve ilkelerinin zıttı doğrultusundaki bir yürüyüşün önemli bir adımıdır.
Başbakan:
- Bu Anayasa değişikliği bizim için bir milat olacaktır, demektedir…

Söz konusu Anayasa değişikliği içinde “milat,” yani bir dönüm noktası olan nedir?..
Hangi niteliktir?..
12 Eylül Anayasa değişikliği ile iktidar partisi, devletin üçüncü erkini de ele geçirmiş olacaktır.
Yargı gücünü, kendi hedefine varmak için önünde bir engel olarak gören ve bunda da oldukça haklı olan bir siyasi parti, o gücü engel olmaktan çıkartıp, “yandaş” haline getirmenin önünü açmış olacaktır…
Dolayısıyla demokratik bir ülkede birbirinden bağımsız olarak işlev görmesi vazgeçilemez bir ön koşul olan yasama, yürütme ve yargı erkleri bir tek elde toplanmış olacaktır…
İşte milat olarak değerlendirilen gelişme budur.
Başbakan 12 Eylül oylamasından sonra ülkeye demokrasinin geleceğini söylemektedir…
Bu noktada sorulması gereken doğru soru şudur:
- Bu demokrasi kimin demokrasisidir?.. Hangi niyet ve amaçların önü açılmakta ve nereye doğru yürüyüş artık daha serbest ya da daha kolay bir hale gelmektedir?..
Başbakan’ın şikâyeti Anayasa Mahkemesi’ndendir…
Çünkü Anayasa Başbakan’ın partisinin meclisteki çoğunluğuna dayanılarak çıkartılan Anayasa’ya aykırı [gece yarısı] kanunlarını iptal etmektedir.
Çünkü Anayasa Mahkemesi, günü gelecek bizzat Başbakan’ı yargılayabilecektir.
Çünkü Anayasa Mahkemesi, Başbakan’ın partisinin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunu” tespit etmiştir.
Çünkü Anayasa Mahkemesi, “değiştirilmesi dahi teklif edilemez” nitelikteki Devlet’in ve Cumhuriyet’in temel değerlerine karşı sürdürülecek bir “sivil darbe”ye karşı rejimi koruma altına alan en önemli kurumdur…
Hiçbir rejim, kendisini yıkmak için faaliyete geçenlere özgürlük tanımaz!..
İşte Başbakan’ın sözünü ettiği özgürlük, bu nitelikteki bir özgürlüktür…
Üniter devlet çökertilecek; yerine Kürt federatif devletinin içinde yer aldığı parçanmış bir ülke monte edilecektir.
Laik Cumhuriyet çökertilecek, yerine [şimdilik] ılımlı İslam adı verilen yeni Osmanlı Devlet’i alacaktır.
Lozan gidecek, Sevr geri dönecektir…
Anayasa Mahkemesi bu yöndeki ilerleyişi tespit etmiş ve hükmüne geçirmiştir.
O zaman öncelikle Anayasa Mahkemesi devreden çıkartılacaktır…
Yargı bu gelişmenin frenidir.
O zaman yargı erki bu yürüyüşü organize edenlerin emri altına alınacaktır…
İşte 12 Eylül’de Türk halkı bu yürüyüşü oylayacaktır.
Ya “buraya kadar,”deyip, Cumhuriyet değerlerine karşı eylemlerin odağı durumundaki güçlere geçit vermeyecek ve hayır diyecektir…
Ya da içinde yaşamakta olduğumuz düzenin hukuki yapısının ve o yapıya dayanan tüm demokratik cumhuriyet kurumlarının çöküşüne evet diyecektir.
İşte mesele bu kadar basit, bu ölçüde vahim ve bu denli önemlidir!..
Faruk.Haksal@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.