Mütedeyyin Dindar Başka ; DİNİST Başka...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Önce "mütedeyyin dindar" ne, bir üzerinde duralım Elbet tanımazsınız, benim "mütedeyyin dindar"a en güzel örneğim rahmetli dedemdi. Günde beş vakit namaz kılan, hacca gitmiş gelmiş (bir kere) temiz sakallı, nur yüzlü bir ihtiyar. Balkan göçmeni olduğundan o mavi gözleri, kalın kaşlarıyla ne kadar da Mustafa Kemal'i andırırdı. Hatta ortaokuldayken bir ara dedemin kalpaklı bir resmini çekmiş, okulda arkadaşlara işte dedem Mustafa Kemal diye göstermiştim de benzerliğe şaşmıştı arkadaşlar.

Rahmetli dedemin ne ibadetinden, ne duasından haberimiz olmazdı. Üç odalı bir evin tek odası onun diğer iki oda da küçük dayım ve yengemin kullanımındaydı. Tuvaleti, musluğu, mutfağı taşlıkta olan bir ev. İnsan öksürse duyulacak bu küçük evde rahmetli dedem günde beş vakit ibadetini gerçekleştirir de hiçbirimizin ruhu duymazdı. Ben epey sonraları, dedemin salon dediğimiz sobalı odada otururken "Ben biraz uzun oturayım." (Yatayım) diye odasına çekildiğinde ibadet edeceğini anlamaya başlamıştım. Dedemin inancına göre "gösterişle yapılan ibadet, ibadet olmazdı." Bu nedenle, "Ben namaz kılayım." dahi demez, yatmaya gidiyorum derdi... İnceliği, görüyor musunuz?

Sülalede içki içen yoktu da dini vecibelerini (en azından beş vakit namaz, oruç) yerine getiren de yoktu. Ne annem, ne rahmetli babam, ne yengem ne de rahmetli dayım, elbet ne de ben... Buna rağmen rahmetli dedemden kimse bir an için bile "Neden böyle yapıyorsunuz, günaha giriyorsunuz." falan türü laflar hiç işitmedik. Hatta bir yılbaşı gecesi, o zaman daha evlere yeni yeni radyolar girmiş, duvarın üstüne baş tacı gibi koymuşuz yeni radyoyu, çekirdek çıtlatıp radyo dinliyor işte yılbaşı kutluyoruz... Dedemin öksürüğünü duyduk, (odasından salona geçerken antrede mutlaka bir öksürürdü, hani ben geliyorum demecesine). Dayım telaşla radyoyu kapatmaya yeltendi, hani yılbaşında eğleniyoruz ayıp olmasın dedeme diye, dedemin tavrını hiç unutmam : "Kapatma, Nihaved çalıyor ben çok severim Nihavend'i" deyip divanın bir kenarına çöküp şarkıyı dinledi. Hepimizin şaşkınlığını tahmin edin. Rahmetli dedemden "Gavur peygamberinin doğum gününü mü kutluyorsunuz" azarını işiteceğiz sanmıştı oysa bizimkiler...

Durun asıl bomba Nihaved bittikten sonra. Bakın dedem hiç unutamadığım ne sözler etti : "Çocuklar, aslında Hz. İsa 1 Ocak günü doğmadı. Onun doğumu 25 Aralık'tır. 1 Ocak Hıristiyan geleneğinin kabul ettiği öylesine bir eğlence. Hıristiyan geleneği 25 Aralık'la 1 Ocak arasını birleştirip "Noel haftası" ilan etti. Hepsi bu. Keşke adam olsaydı şu İslam alemi de asıl biz Hz. Peygamberimizin doğum gününü Hıristiyanlara kutlatabilseydik..."

Ortaokul öğrencisi aklımla dedeme duyduğum saygı ve sevgim o zaman mı iki katına çıkmış; o zaman mı ona bana eski yazı öğret demiştim... Öğretmişti de. Yararını çok sonraları fakültede Osmanlıca /Farsça derslerinde görecektim...

Sayın okur, benim çocukluğumun ilk gençliğimin dindarları böyle dindarlardı. Kimseye ben namaz kılıyorum, ben oruç tutuyorum, ben hacca gittim, ben Arapça bilirim diyerek tepeden bakmaz, onları küçümsemez, anlar, anlamaya çalışırdı. Kafana takılmış, hele biraz çetrefil bir dini soruyu sorduğunda biliyorsa yanıtlar, bilmiyorsa "vallahi ben de bilmiyorum." derdi. Şimdikiler gibi,"Senin aklın ermez bu işlere " deyip soru soranı asla kendinden uzaklaştırmazdı...

Şimdikiler, (bunlar dindar değil / dinist) biri bir şeyler öğrenmeye çabalıyor, bir şeyler söylüyor, şöyle olsaydı böyle olsaydı diye aaaa hepbirlikte ayaklanıyorlar : "Senin aklın ermez."... Bir onların eriyor. Erdiğinden, koca İslam'ı Katolik Hıristiyan sömürgesi altında inletiyorlar bin yıldır... Katolik Hıristiyanlık ondan ,akılcı ve en çağdaş din olan İslam'a "tarih öncesi ilkel din muamelesi" çekiyor... Akılları eriyor ya...

Akılları erdiğinden, "Medeniyetler kardeşliği" çerçevesi bahanesiyle İslam'ın "Kelime-i şahadetinden" "Muhammed Allah'ın peygamberidir." söylemini çıkarıp "Kelime-i şahadet" i yarım bırakıyorlar. Katolik Hıristiyan kardeşlerimize ayıp olmasın diye !!! İslam "Kelime-i şahadetinde" İsa peygamber geçmez ya...

Çok bildiklerinden, Hıristiyan emperyalizmle kolkola bir başka İslam ülkesinin işgaline, ya da başka ülkelerde emperyalizmin ayaklanmalar çıkarmasına yardımcı oluyorlar... Sonra da "Ah Gazze İsrail işgali altında" diye timsah gözyaşları döküyorlar... Halbuki, İsrail'i herhangi bir İran veya Suriye füzesine karşı koruyacak "erken uyarı" cihazlarını da kendi toprakları üzerinde kurduruyorlar. Çok biliyorlar ya...

Öylesine yalancı, öylesine riyakâr, öylesine ikiyüzlüler ki dün şunu diyorlar, bugün ondan vazgeçiyorlar, başka bir şey diyorlar. Cuma namazlarına medya ordusuyla gidiyorlar... Hani bakın halkım cuma namazı kılıyorum, dercesine... Yaz tatillerini zengin bir işadamının yatında geçiriyorlar, beş km yanlarına sinek bile yaklaştırılmıyor. Neymiş "özel yaşam"... Cuma namazı ne? Özel yaşamın daniskası değil mi?

Bunlar, her cümlenin başında bir Allah; her cümlenin sonunda da bir Hz. Peygamber lafı edersek bu halk bizi destekler hep sanıyorlar da yanılıyorlar... HALK bu, bir dayanır, iki dayanır. Ki oldukça da sabırlıdır halkım. Ama bir gün bıçak kemiğe dayandı mı "YETTİN GAYRI...!" der bir ayağa kalkar ki bunları kimse kurtaramaz... Tarih bunların örnekleriyle doludur...

Demem o ki sayın okur; "mütedeyyin dindar" halkım da bu "dinistlerden" rahatsız... Televizyonlarda izliyor, adam "Allah ü Ekber" deyip Müslüman kardeşinin boğazını kesiyor bu yüzyılda. Bu nasıl Müslümanlık ? Cuma hutbesinde cami imamından dinliyor, "Allah işte şu partimize zeval vermesin"... (Geçen cuma yaşamış halkım bunu) Kendisine farz olan cuma ibadetini yerine getirmek için camide olan halka ne falanca partiden ya... İbadet dahi bu kadar siyasileşir mi?

Şunu bilir şunu söylerim : Bu "dinistlerin" vebali büyüktür. Bilmem nasıl hesap verecekler ruz-i mahşerde...

Ufuk KESİCİ

ufuk.kesici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.