"Neler oluyor?" Diye Sormaya Gerek Yok!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Son gelişmeler malum, ülke çok karışık hale geldi. Öyle bir durumdayız ki, kimin eli kimin cebine, kim kime göz kırpıyor, kim saman altından su yürütüyor, kim masa üstüne birbirine silah çekip, masa altında tokalaşıyorlar?

Yazmak için acele etmek istemedim. Önce bir tepişmelerin tozları insin, göz gözü görsün diye bekledim. Ülkenin içinde bulunduğu bu anın bilançosunu nasıl analiz edebiliriz?

Bir yanda dış ilişkiler, uluslararası anlaşmalar, bir diğer yanda devlet ve devlet içindeki örgütlenmeler, tarikatlar, cemaatler ve bunların dış güçlerce yönlendirilmesi ve ayrıca devlet içindeki kilit noktalara ulaşmışlıkları.

Fethullah Örgütü'nü analiz edebilmek için, ihtiyacımız olan en önemli kitap, şüphesiz ki (nur içinde yatsın) Necip Hablemitoğlu'nun "KÖSTEBEK" kitabıdır.

Bu tip örgüt-cemaat yapılanmalarının ise devlet içerisinde nerelerde yuvalandıklarını ve bu ele geçirdikleri gayrı resmi gücü neler için ve kimler adına kullandıklarını anlamak için, Nutuk' u baştan sona güzelce okumak gereklidir. Zira yöntem hep aynı, zaten başka bir yöntem de yok, espiyonaj için. Nedir bu yöntem? Eğer güçlü bir devletsen ve kendine bazı sömürge-uydu devletler yaratmak istiyorsan, sadece dıştan değil içten de bu ülkeyi ele geçirmen gerekir.

Bunu Osmanlı Devleti'nde başardılar. Oyunlarını Atatürk bozdu ve Atatürk bu genel geçer, zamandan ve mekandan bağımsız olguyu çok güzel gördü.

Esas şudur ki: kuruluşların milli varlığa dost yahut düşman olmaları.

Şimdi bu açıdan baktığımızda, bir tarafta vatanseverler, diğer tarafta ise kompradorlar ortaya çıkmaktadır.

Kimdir bu kompradorlar? Açıktır ki Fethullah Gülen'in başlığını yaptığı hizmet hareketi denen örgütlenme, PKK ve maalesef ki AKP. Bunu sadece ben değil, o camianın içinden gelme bir isim, Abdüllatif Şener de dile getiriyor, hatta söylediklerimden daha da öte bir ihanete işaret ediyor.

Bu üçgenin, öncelikle ABD-İsrail çıkarına çalıştıkları, su götürmez bir gerçektir.

Fakat burada şöyle bir mesele var, ne zamanki Türkiye'de hükümetler ABD ekseninden çıkmaya başlamışlardır, o zaman işler tepe taklak gitmeye başlamıştır. Zira İsmet İnönü döneminden beri,

ABD istihbaratı ülkemize öyle bir yerleşmiştir ki, İnönü bile "daha benim haberim olmadan Washington'un haberi oluyor" diye özetleyecekti durumu.

İşte AKP'de ülke içerisinde biraz palazlanınca, tıpkı Saddam Hüseyin gibi daha başına buyruk hareket etmek istedi.

O zaman da işler biraz karıştı. Çünkü bu AKP-PKK-F Örgütü aslında tek bir amaç için çalışsa da, aynı zamanda aralarında bazı çıkar çatışmaları da çıkmaktadır.

Bu çatışmaların en büyüğü, Güney Doğu'da halkın ya dinci ya da terörist olması için yürütülen çalışmalardır. Bir diğeri de devlet içine yayılma ve kontrolü perde arkasında ele alma çabası.

AKP'nin Çin'den füze alması, Rusya'ya göz kırpması, bir yandan K.I.K.A.Y. (Kuzey Irak Kürt Aşiret Yönetimi) ile kendi kontrolü dışında yakınlaşması, ABD'nin bölgesel planlarına ters düşmekteydi.

ABD'nin dış ilişkilerde istihbarat kullanımı son derece net bir şekilde, G.Friedman tarafından dile getirilmiştir : "ABD, bölgesinde güçlü bir devlet istemez. O devletin güç kaybetmesi için karışıklık çıkarmaya çabalar ve bunun için her türlü imkanını kullanır, bu ABD’nin geleneğidir.”

CIA eski istasyon şefi ve 12 Eylül darbesine ilişkin meşhur "Bizim çocuklar yaptı" sözünün zahibi Graham Fuller da benzer şekilde, "Yönetmeye çalıştığımız ülkelerde hükümetin, o ülke için iyi ya da kötü olması değil, bizim adamımız olması önemli." demektedir.

Demek ki ABD için durum şu:

1. Yönetilen ülkede kargaşanın hakim olması

2. Yönetenin milli çıkarlara değil, kendilerine hizmet etmesi.

Büyük resme geldiğimizde, ülkemize ne yazık ki ne kadar benziyor değil mi?

Şimdi Köstebek'te Necip Hablemitoğlu'nun, daha önsözde F-Örgütü için neler dediğine bakalım:

 

1. Tüm dünyanın pekçok merkezinde uygulanmakta olan terörist ve de köktendinci ideolojik yaklaşımların yaptığı gibi, devlete ya da yabancı devletlere karşı silahlı mücadele vererek hedefe varmanın mümkün olmadığını en kavrayan dinsel organize suç örgütü, Fethullahçılardır. Mevcut sistemi yıkmak yerine, takiyyeyi ön plana çıkararak, devlet yapısıyla çatışmayacak bir örgütlenmeyle, zaman içinde devletin stratejik kurum ve kuruluşların içine sızmak ve ele geçirmek, bu yasadışı yapılanmanın “ılımlı” görüntüsünün altındaki en önemli neden ve etkendir.

2. Fethullahçılar, istihbarat birimlerine sızmakla, kendilerine gelebilecek her türlü operasyonu önceden haber alma, önleme ve de karşı operasyonu başlatma olanağına sahip olmaktadırlar. Bu durum, onlara sadece savunma değil, saldırı olanağı da sağlamaktadır.

3. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmakta zorlanan ama buna rağmen yılmaksızın girişimlerini sürdüren fethullahçılar, istihbarat birimlerindeki kadrolarını, alternatif Silahlı Kuvvetler olarak algılamaktadırlar. Bu durum, onların kendilerini güvende hissetmelerine yol açmaktadır. Nitekim, emniyet mensubu fethullahçıların toplanma ve eğitim merkezlerine “ışık kışlaları”, emniyet içindeki kadrolarına da genel bir ifadeyle “ışık orduları” denilmektedir. Fethullahçıların emniyet içindeki kadroları, T.S.K.’ne karşı “denge” sağlama çabalarının bir sonucudur. Devletin ele geçirildiği, sistemin bütünüyle değiştirildiği, “Çin Seddi’ne otağ kurulduğu” en son aşamada, alternatif silahlı kuvvetlerin T.S.K.’ne karşı kullanılması olasılığından, moral anlamda sıkça söz edilmektedir. 

4. Fethullahçılar, Türkiye’nin tek özel istihbarat örgütüne sahiptirler. Devletin istihbarat birimlerinin tüm olanaklarını kullanan; gizli bilgilerin tamamını elde eden bu yasadışı örgüt, gerek kendi “hasım”ları ve gerekse, hedef siyasiler, gazeteciler, mafya babaları, bürokratlar, akademisyenler, askerler ve diğer önemli meslek mensuplarının “açıklarını” içeren, şantaj malzemesi olarak kullanılabilecek her türlü görsel ve işitsel bant kayıtlarından, bu kayıtlara ait çözümlerden, fotoğraflardan her türlü resmi belgeye, hatta kişisel anekdotlara kadar herşeyi içeren bir arşive de sahip bulunmaktadırlar. Parayla satın alamadıklarına, hatta korkutamadıkları “hasım”larına karşı, çarpıtılmış, fabrikasyon bilgi ve belge tanzimi de, bu örgütün ilgi ve uzmanlık alanı içindedir. Aynı şekilde, fethullahçılar, kendi şirketlerine rakip şirketleri bertaraf etmek için bu özel istihbarat örgütünü kullanmaktadırlar. Bunun için daha çok, “kaçakçılık” duyumları çerçevesinde şirket merkezlerine yapılan aramaların yıkıcı etkisinden söz edilmektedir. Aynı taktik, “hasım” vakıf, dernek ve şahıslar için de uygulanmaktadır. Bu örgütün servis hizmetlerinden kimi siyasilerin sıkça yararlandığı yolunda duyumlar alınmaktadır. Özel istihbarat örgütü sayesinde, radikal sosyalist partilerin dışında, seçim barajını aşma olasılığı kuvvetli olan tüm siyasal partilerde, fethullahçıların aday gösterme gücünün sözkonusu olduğu bilinmektedir. Bu örgüt aynı zamanda, “hasım”ların enterne edilmesi, etkisizleştirilmesi ya da tasfiyesi; yandaşların ise önemli yerlere getirilmesinde işlevsel rol oynamaktadır.

 

Merhum, bu örgütü o kadar iyi çözmüş ki, adeta bugünü anlatmış.

Şimdi ülkemizin içinde bulunduğu duruma bir bakalım:

1. İç çekişme ve kargaşa durumu hakim.

2. Ekonomik olarak köşeye sıkışmış bir Türkiye.

3. Ayrıca yaratılan yapay  bir etnik ayrımcılıkla, KIKAY'la entegre edilmek istenen ve sözde "normalleşme" süreci adı altında bölünmeye ve radikal teokratik bir yönetime götürülen, bu gidişatı da gizlemek için tıpkı hokkabazlar gibi yapılan illüzyonlar.

 

Her Türk genci,sabah kalktığında evden çıkmadan şu cümleleri mutlaka her gün ama her gün tekrar tekrar okumalıdır:

 

"Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir."

 

İşte gelişmeleri bu gözden okumalı ve hiç bir türlü tuzağa düşmemeliyiz.

 

Asım US

asim.us@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.