New York Görüşmesi

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

  

 

   Dün New York’ta BM Genel Sekreterinin daveti ile Cumhurbaşkanı Eroğlu, Hristofyas ve Ban arasında yapılan “Üçlü Görüşme” Kıbrıs sorunu açısından büyük bir önem taşıyor.

Bana göre yeni gelişmelere kapı açacak bu görüşme.
Öncelikle Hristofyas’ın “Türk Lider Eroğlu ile Kıbrıs dışında görüşmem” tezini de kökünden çürüttü.
Zaten Türkiye’nin bölgesel yükselişi ve liderliği sonrasında, 1990’lı yıllara kadar “Bağımsızlar Bloku”nun ve “Arap Birliği”nin arkasına saklanıp istedikleri her kararı BM Genel Kurulundan ve Güvenlik Konseyinden çıkarttıran Rumların nefesi kesilmeye, etkileri de iyice azalmaya başladı.
Ne BM Genel Kurulu ne de Güvenlik Konseyindeki daimi ve geçici üyelerinin Kıbrıs konusundaki tutumları eskisi gibi değil artık.
Bu gün Lizbon’da başlayacak olan NATO zirvesinde Türkiye adeta “Kilit Ülke” konumunda. 28 ülkenin devlet veya hükümet başkanları ile Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev, Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un da katılacağı zirvede NATO’nun geleceği, NATO’nun AB garantörlüğü ve füze kalkanı konusunda Türkiye, NATO’daki ikinci büyük ülke olması konumu nedeni ile önemli derecede söz sahibi. Türkiye ne isterse o olacak.
Tabii ki Kıbrıs konusu da, Türkiye’nin bu söz sahibi konumundan nasibini alıyor artık. Her şey eskiden geldiği gibi Rumların istedikleri şekilde gelişmeyecek.
Dünkü New York görüşmesine gündem açık olarak başlandı. Hristofyas bildik önerisini, ilk kullanıcının mülkiyet üzerinde ilk söz sahibi olması iddiası ile artık kabak tadı vermiş olan “Üçlü Paketini” gene ortaya koydu. Hristofyas’ın tüm çabası Mülkiyet ile Toprağı ve T.C. kökenli KKTC vatandaşları konusunu birbirine bağlamak. Bu nedenle de konuşmasında ortaya koyduğu yeni bir öneri, fikir veya yapıcı bir yaklaşım yok. Olması da geleneksel Rum uyuşmazlığı nedeni ile olanaksızdı zaten. Rum tarafında Mayıs ayında yapılacak seçimler de bahanesi.
Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun masaya koyduğu mülkiyet zeminli önerisi ise Kıbrıs konusunu temelinden sarsacak nitelikte.
Hristofyas istese de, istemese de Türk önerilerini tartışmayı kabul etmek zorunda kalacak. Şimdi veya birkaç ay sonra.
Sahnede Genel Sekreter’in Avustralyalı Özel Danışmanı Downer’e ilaveten Genel Sekreter’in siyasi konulardan sorumlu yardımcısı Lynn Pascoe da var.
Bu ikilinin hedefi Mülkiyet başlığında ileriye doğru adım atılmasının yolunu açabilecek küçük de olsa bir “Görüş Birliği”nin sağlanması.
Türk tarafının “Takvimler, Hakemlik ve Çok Taraflı Konferans Çağrı”sını kabul ettiğini açıklaması ise Rum tarafını iyice köşeye sıkıştırmışa benziyor.
Hristofyas bu açıklamadan sonra 2008 Şubatından beri ağzında sakız ettiği “sıkı takvime ve hakemliğe Hayır” görüşünden ister istemez uzaklaşmak zorunda kalacak.
New York görüşmesindeki Hristofyas’ın iç tribünlere yönelik tutumu, ister istemez Genel Sekreterliği müzakerelerin geleceğini disiplin altına almaya zorunlu kılacak.
Müzakerelerin gidişatı ile ilgili Downer’in hazırlayacağı rapor da çok önemli.
BM belgelerinin bir BM yetkilisinin dizüstü bilgisayarından çalınarak afişe edilmesi, Hristofyas’ın ilerleme vaat etmeyen tutumu ve Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun Kıbrıs sorununun özünü oluşturan mülkiyet konusundaki ileriye adım atıcı ve sorunu çözücü çaptaki önerisi Downer’in raporunda yer alacak. Zaten Downer’in kişilik olarak karakteri, her iki tarafı memnun edecek kelimeler ve cümleler kullanmak yerine doğruları çekinmeden yazmak şeklinde.
Ban Ki Moon’un elinde en büyük silah 15 Aralık Kıbrıs Raporu.
Gidişat, Ban Ki Moon’un, 24 Nisan 2004 oylamasından sonra Genel Sekreter Kofi Annan’ın BM Güvenlik Konseyine sunduğu ve veto tehdidi ile yayınlayamadığı raporun yöntem hatasına düşmeyeceği ve Alexander Downer’in “Raporu”na kendi adına bir kapak ekleyerek yayınlayacağı şeklinde.
Taşlar iyice yerinden oynayacak.
 
Prof. Dr. Ata ATUN

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.