Nutuk Attım Lütfen Tutun!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Naile DUMAN

   Zor olduğuna inanamıyordum. Anlamak zor olabilirdi; ama anlamaya çalışmak zor olmamalıydı. Neleri anlamıyorduk ki! Abuk sabuk siyaset kavgalarını, sanatçı diyaloglarını, yabancı medyayı, hayvanları, bebekleri, insanları anlamıyorduk; ama Arapçayı anlıyorduk. Anlamak zor olmamalıydı. Türkçeyi okumak, anlamak ve anlatmak zor olmamalıydı.

   Zor olduğuna inanamıyordum. Okumak zor olabilirdi; ama almak zor olmamalıydı. Neleri almıyorduk ki!  Son model cep telefonları, diz üstü bilgisayarlar, arabalar, evler, kıyafetler, ayakkabılar… Almak zor olmamalıydı. Varsa, okumak ya da okutmak zor olmamalıydı.

   Zor olduğuna inanamıyordum. Hatırlamak zor olabilirdi; ama unutmak bu kadar kolay olmamalıydı. Neleri hatırlamıyorduk ki! Eski sevgilileri, eski aşkları, eski kazıkları, eski yalanları, eski kıyafetleri, eski anıları; kısacası, geçmişi -işimize geldiğince- çok iyi hatırlıyorduk. Hatırlamak zor olmamalıydı. Yakın tarihi hatırlamak, zor olmamalıydı.

   Zor olduğuna inanamıyordum.

   Atatürk’ü sevmenin ve O’nu anlamanın…

   Nutuk’u almanın ve onu okumanın…

   Kanlı ve genç tarihi hatırda tutmanın…

   Bu kadar zor olduğuna inanamıyordum. Bu yüzden, yüreğimin sesini dinledim yine 29 Ekim yaklaşırken. Atatürk kadınıydım, Atatürk’ün ülkeyi emanet ettiği çağdaş, modern.  Sıkma baş yalanına kanmayacak kadar özgürlüğü bilen ve içine sindiren Atatürk kadınıydım. Üstelik çoğu Müslüman’dan daha Müslüman, çoğu dindardan daha dindar, çoğu insandan daha insan, çoğu kadından da daha kadındım ve hiç utanmadım aklım erip onlar sürekli sahneye çıkıp, artistik hareketleri ile ülkeyi talan edene kadar, vatanımdan.

   Utanmak bu kadar kolay olmamalıydı; ama utanıyordum. İnsan olmaktan, kadın olmaktan, Müslüman olmaktan. Öyle cılkını çıkardık ki Ata’m medeniyetin, seni dahi çıkarmayı kitaplardan, indirmeyi duvarlardan marifet saydık. Etrafımızı “Ne yaptı ki?” diye ahkam kesen; kendi adına karar veremeyen; ne ne olduğunu, ne de nereden geldiğini bilen; kim nereye çekse oraya giden bir gençlik sardı. Dinle bozdular kafayı. Oysa “ey Türk gençliği” diye başlıyordu en son nasihatin bize miras kalan ve Nutuk bu mirasla sona eriyordu. Ben şimdi haddim olmayarak, Gençliğe Hitabe’ni hani o “Arapçayı anlayanlar Türkçeyi anlayamıyordur” düşüncesi ile öz Türkçe hali ile bu yazımda paylaşıyorum ve sanıyorum vicdanıma su serpiyorum sadece. Bizim her daim Ata’mız, atalarımız vardı, kendimize örnek aldığımız; onlarınsa şeyhleri, şıhları, ağabeyleri, ablaları… Onlardan icazet almadan tuvalete gidebildiklerinden dahi emin değilim ki emperyalizme kafa tutabilsinler. Çok şükür ki 85. yılında cumhuriyetimin; o sarıklılara, o cüppelilere, o örümcek beyinlilere inat; özgürce yaşıyorum. Ata’m; keşke seni hak ettiğinden fazla yüceltebilse idik, keşke sana hürmetimizi layıkıyla sunabilse idik. Keşke senin yolundan sapmasa idik, millet olarak; ama Türk milleti bu, ne sağı belli, ne solu. Nereye çeksen orada. Döner aslına, döner özüne elbet; ama bakmışız ki iş işten geçmiş. Yine de sen rahat uyu Ata’m. “İz”indeyiz! “İzin”de olanlar da pek yakında başlayacaklar cumhuriyet mesaisine. Ha, bu sefer kanlı mı olur, canlı mı; kolay mı olur, zor mu; bilinmez! Yaşayarak öğreneceğiz; çünkü sen ve sana inanıp bir ülkeyi yoktan var edenleri anlayamadık. Anladığımız şey ise: “Anlamak için önce yok etmek gerek.” “Var olanı korumak” diye bir kavram yok belleğimizde.

   Nutuk’tan son söz… Senin sözlerin, biz gençlerin kulağında her daim küpe!

   “Sayın baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir çağın öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım.<?xml:namespace prefix = o />

   Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

   Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uygarlığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.

   Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.

   Ey Türk gençliği! Birinci ödevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuzluğa değin korumak ve savunmaktır.

   Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli güven kaynağındır. Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyen kötücüller bulunacaktır. Bir gün, bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan; ödeve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanaklarını ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanaklar ve koşullar çok elverişsiz olabilir. Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir utku kazanmış olabilirler. Zorla ve aldatıcı düzenlerle sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemilikleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine düşman girmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acıklı ve daha korkunç olmak üzere, yurdunda, iş başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık içinde olabilirler. Üstelik hainlik de yapabilirler. Daha kötüsü, iş başında bulunan kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.

   Ey Türk geleceğinin gençliği! İşte, bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!   Bunun için gereken güç, damarlarındaki soylu kanda vardır!

Mustafa Kemal ATATÜRK

Söylev'den, 20 Ekim 1927

 

   Yazarından son not: Okuyucu, oku; ama önce Nutuk’u oku. Ahkamı sonra da kesersin! “Kur’an’ın iyisi Fatih’te” diye etiket fiyatından %25 indirimli almaya gidebilirsin; ama Nutuk her semtte, her kitapçıda… Yeter ki elin uzansın. Bu Cumhuriyet Bayramı’nda bir güzellik yap. Kendine, sevdiklerine bir adet Nutuk hediye et. İnan, sevaba girersin… Ben, bugün “almak zor mu gerçekten?” merakı ile girdim bir kitapçıya; aldım, pahalı da değildi. Üstelik ikinci Nutuk’umu aldım ve bayramda hediye edeceğim Atatürkçü genç kuzenime! Bundan iyisi, Malatya’da kayısı.

 

iletisim@politikadergisi.com

 

Bu yazı; Politika Dergisi, Sayı 8’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile orijinal sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 8’i indirmek için buraya tıklayınız. 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.