Ortadoğu’da Tsunami

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ortadoğu’da korkunç bir değişim yaşanıyor.

1916 yılında gizlice Fransa ve İngiltere arasında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması uyarınca I. Dünya savaşı sonrasında İngiliz istihbaratçı Gertrude Bell tarafından etnik yapılanma dikkate alınmadan sadece İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda cetvelle çizilen sınırlar yaklaşık yüz sene sonra tüm geçerliliğini yitirdi.

Aslında bölgenin adı Ortadoğu değil.

Arap yarımadasını içine alan, üç kıtayı bünyesinde birleştiren, Yahudiler sonradan gelip bölgenin en batısına yerleştiği ve sadece Arapların yaşadığı bir yöre orası. Bölgenin doğru adı da “Güney Batı Asya.”

“Ortadoğu” kelimesi Avrupa kökenli ve İngilizler tarafından 20. Yüzyılda kullanılmaya başlanmış. Avrupalılar dünyayı sömürge bölgeleri olarak aralarında paylaşırken, yöre tanımlamasını Avrupa kıtasına göre yapmışlar ve en uzakta, Çin’in yer aldığı yöreye “Uzak Doğu”, Hindistan ile İran arasında yer alan güney Asya ülkelerine “Yakın Doğu ve Pakistan ile Akdeniz sahilleri arasındaki yöreye de “Orta Doğu” adını vermişler.

 

Ortadoğu kelimesinin mucidi Amerikan deniz tarihçisi ve stratejisti Alfred Thayer Mahan’dır.  Mahan, National Review'de 1902 yılında yayınlanan,  "The Persian Gulf and International Relations" başlıklı yazısında Basra Körfezi'nin önemini ele almış ve Arabistan ile Hindistan arasındaki bölgeyi de “Ortadoğu” kelimesini kullanarak ifade etmeye çalışmıştır.

 

Yörede yaşayan Arap halkı için “Ortadoğu”  kelimesi pek de sempatik ve sıkça kullanılan bir tanımlama değil. Mısır devlet başkanı General Cemal Abdül Nasır’ın 20. Yüzyılın ilk yarısından hemen sonra tüm Arap ülkelerinde ekmeğe ve yeşertmeğe çalıştığı “Pan Arabizm”, diğer tanımı ile “Arap Birliği Siyaseti” tutmadı ve kendisi ile birlikte ölüp gitti. 

 

Bölgedeki Arap ülkeleri, kendi kimliklerini oluşturma yoluna gitmeyi tercih ettiler, sanki de farklı kimlikler varmış gibi… Bunların arasında sadece Ürdün başarılı olabildi. Diğer Arap ülkeleri, diktatörlük rejimleri ile kendilerine özgü kimlikler oluşturmayı başardıklarını sandılar ancak diktatörler ve insan haklarını tamamen kısıtlayıcı sistemler zayıflayınca korkunç bir parçalanma baş gösterdi birçoğunda. Şimdilik parçalanma belirtisi göstermeyen ülkeler ise parçalanmaya ya da kanlı bir iç savaşa gebe durumdalar. İllaki yaşayacaklar bu evrimi. Kaçarları asla olamayacak.

 

Irak ve Suriye maalesef bu değişimi çok kanlı bir şekilde yaşamakta. Irak’ta neredeyse 12, Suriye’de ise 3 yıldır devam ediyor bu kanlı çekişme ve iktidar kavgası… İşin kötüsü artık bölgede kimin oyuncu, kimin piyon, kimin maşa ve kimin oyun kurucu olduğu da belli değil.  

 

İpleri elden kaçıran ABD ve Rusya fena halde şaşırmış durumda. Maliki’yi mi tutsunlar, Peşmergelere destek mi versinler, yoksa IŞİD’ı mı (Irak Şam İslam Devleti) dolaylı olarak desteklesinler halen daha karar verebilmiş değiller. Gerçekte nelerin olup bittiğinin bile tam olarak farkına varamadılar. Halk diliyle son gelişmelere “Fransız” kaldılar.  

 

Irak ordusundaki Şii komutanların kaçması, Sunni IŞİD ordusunun ilerlemesini kolaylaştırdı. Asıl çatışma bölgedeki petrolün yönetimi üzerine bir müddet sonra Peşmergelerle IŞİD arasında çıkacak. IŞİD Bağdat yöresindeki petrol kuyuları ve rafineleri ele geçirmenin peşinde. Arkasında da Suudi Arabistan’ın parasal ve silahsal yardımı var.

 

IŞİD ele geçirdiği şehirlerdeki bankaların kasalarındaki milyonlarca Doları eşit bir şekilde halka dağıtarak, yöre halkının desteğini almış durumda. Zaten başka türlü de halkın desteğini kazanamazdı. Şimdi arkasına yöre halkını da alıp, Irak’ın kalbine doğru, ezip yıkarak -tsunami gibi-  ilerliyor.

Irak’taki çalkantı bir süre daha böyle gidecek gibi görünüyor. En azından bir beş yıl daha…

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@politikadergisi.com

 

Yorumlar

İşit Terörü

Işit denilen kafa kesip ciğer yiyecek denli daha hayvan basamağından kurtulamayan bu sürünün nasıl ortaya çıktığına baktığımızda 1979 yılında sovyetlerin afganistana devrim ihracı sırasında abd emperyalizmin bu devrimi engellemek amacıyla abd destekli mücahit denilen ajan provakatörleri sahneye sürmesinden sonra asya ve ortadoğu coğrafyasında kümelendiği bir tarihsel gerçekliktir. Daha sonra sovyet destekli afganistandaki demokratik halk devrimi hedefine tam olarak ulaşamayınca,yani demokratik halk devrimi afganistandaki aşiret ve feodal ağa hakimiyetini ve feodalizmi tasfiye edip dinsel gerici ideolojiyi sosyal yapıdan tasfiye edecek,demokratik laik bilimsel bir hayat biçimi yolunda gelişme yolunda iken, abd emperyalizmi tarafından ve işbirlikçi afgan aşiretleri tarafından yıkılmıştır. Sovyetlerin devrim ihracı stratejisi o dönem sovyet lideri brejnevin başvurduğu bir yöntemdir. Bu stratejinin doğru ya da yanlışlığından bağımsız olarak bu olguya bakmak gerekir. Bugünkü el kaidenin ve onun türevi işitin ortaya çıkmasını bu temel gelişmeye bağlamak doğru olacaktır. 11 Eylül 2002de new yorkta ikiz kulelere iki uçakla yapılan el kaide saldırısının ardından bölgedeki el kaideye terör örgütüne abdnin verdiği destek sona ermiş, abd bunun üzerine önce afganistanı daha sonra ırakı işgal etmiş ve böylece abd emperyalizminin radikal islamcı teröre verdiği destek bu kez kendisine dönük saldırılara zemin hazırlamıştır. El kaide denilen abd ve cıa tarafından kurdurulup ondan lojistik destek alan bu terörist örgüt 2000li yılllar boyunca istanbulda dahil olmak üzere tüm batılı başkentlerde terör eylemlerine hız vermiştir. Nihayetinde abd el kaidenin başı bin ladini pakistanda gizlendiği yerde öldürerek el kaideye büyük darbe vurmuştur. Ancak başta Türkiye katar ve s.arabistanın surıyede esat iktidarını devirmek amacıyla parasal ve lojistik destek verdiği başta el nusra el kaide gibi örgütlerin arasında işit gibi bir terörist sürüsü devşirilmiş ve bugün işte musulu telafiri işgal ederek Türkiyenin sınır komşusu haline gelmiştir. Şii alevi ve süryani düşmanlığı temelinde acımasızca katliamlar yapan bu örgüt Türkiyenin musul konsolosuyla beraberinde 80 rehineyi elinde tutsak tutmaktadır. Ancak akp hükümeti bu konuda anlaşılması zor biçimde duyarsız ve tepkisizdir.Hatta başbakan bu teröristlere militan diyebilmekte ve yapılanı hafife almaktadır. Akpnin suriyedeki başta öso olmak üzere diğer terör örgütlerine mit tırlarıyla silah gönderdiği basında yer almış ve işit teröristleri yine Türk basınına verdikleri demeçlerde bu gerçeği doğrulmıştır. En son bir işit teröristi akp bize çok yardım etti diye bir gazeteye açıklama yapmış bu haber manşetten verilmiştir. Akpnin esat rejimini yıkmak için bu terörist örgütleri desteklediği yine medyada yer almaktadır. Ortadoğu abd emperyalizmi ve avrupa emperyalizmi tarafından açıkça işgal edildikten sonra bir türlü barış ve huzura kavuşamamıştır. Abd bölgeye demokrasi götüreceğim iddiası ile girerek bölgenin tüm petrol kaynaklarını kendi şirketleri aracılığıyla ele geçirerek,bölgeye hakim olmuş,toplumları etnik ve mezhep temelinde bölünüp ayrışmasının önünü açan uygulamalar yapmıştır. Bugünkü kanlı ortadoğu coğrafyası tablosu büyük ölçüde abd ve batı emperyalizmin eseridir. Irak fiilen kürt sunni ve şii temelde bölünerek parçalanmaya giderken bu gelişmenin ülkemizin doğu ve güneydoğusunda yansımaları olmamasını görmezden gelemeyiz.Pkk uzantısı bdp hdpnin özerklik taleplerini bu bağlamda değerlendirmek gerekir.Akp hükümetinin dış politikada ümmetçi yaklaşımdan mezhepçi yaklaşıma savrulması bölgede şimdiye dek laik demokratik Türkiye imajını yerle bir ederek,Türkiyeyi ortadoğuda katar,s.arabistan gibi ülkelerin yanına itmiştir. Gerek s.arabistan gerek katar gerek yemen gibi ülkelerde şeriat ve vahabi mezhebinin en gerici en bağnaz islam yorumu yürürlüktedir. Atatürk Türkiyesi nasıl olur da bu ülkelerle aynı kategoride yer almaktadır?Ortadoğu coğrafyasında eksikliği duyulan laiklikten ve demokrasiden başka ne olabilir ki?Mezhep, etnik temel ve dinin insanları birleştirmesini sanmak Türkiyeyi yöneten kadroları bu açmaza itmiştir. Mustafa Kemalin yılllar önce cumhuriyeti kurarken laiklik konusunda ne denli haklı olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yine mustafa kemalin dış politikasının temeli olan yurtta barış dünyada barış ilkesinden uzaklaşmanın sonuçlarını halkımız ve ortadoğu coğrafyası yaşamaktadır. Ulus devlet üniter yapıdan verilen ödünlerin ırakı suriyeyi getirdiği nokta,işitin barbarlığının hüküm sürdüğü bir ortadoğu olmamalıdır.

İşid Terörü

Işid denilen kafa kesip ciğer yiyecek denli daha hayvan basamağından kurtulamayan bu sürünün nasıl ortaya çıktığına baktığımızda 1979 yılında sovyetlerin afganistana devrim ihracı sırasında abd emperyalizmin bu devrimi engellemek amacıyla abd destekli mücahit denilen ajan provakatörleri sahneye sürmesinden sonra asya ve ortadoğu coğrafyasında kümelendiği bir tarihsel gerçekliktir. Daha sonra sovyet destekli afganistandaki demokratik halk devrimi hedefine tam olarak ulaşamayınca,yani demokratik halk devrimi afganistandaki aşiret ve feodal ağa hakimiyetini ve feodalizmi tasfiye edip dinsel gerici ideolojiyi sosyal yapıdan tasfiye edecek,demokratik laik bilimsel bir hayat biçimi yolunda gelişme yolunda iken, abd emperyalizmi tarafından ve işbirlikçi afgan aşiretleri tarafından yıkılmıştır. Sovyetlerin devrim ihracı stratejisi o dönem sovyet lideri brejnevin başvurduğu bir yöntemdir. Bu stratejinin doğru ya da yanlışlığından bağımsız olarak bu olguya bakmak gerekir. Bugünkü el kaidenin ve onun türevi işidin ortaya çıkmasını bu temel gelişmeye bağlamak doğru olacaktır. 11 Eylül 2002de new yorkta ikiz kulelere iki uçakla yapılan el kaide saldırısının ardından bölgedeki el kaideye terör örgütüne abdnin verdiği destek sona ermiş, abd bunun üzerine önce afganistanı daha sonra ırakı işgal etmiş ve böylece abd emperyalizminin radikal islamcı teröre verdiği destek bu kez kendisine dönük saldırılara zemin hazırlamıştır. El kaide denilen abd ve cıa tarafından kurdurulup ondan lojistik destek alan bu terörist örgüt 2000li yılllar boyunca istanbulda dahil olmak üzere tüm batılı başkentlerde terör eylemlerine hız vermiştir. Nihayetinde abd el kaidenin başı bin ladini pakistanda gizlendiği yerde öldürerek el kaideye büyük darbe vurmuştur. Ancak başta Türkiye katar ve s.arabistanın surıyede esat iktidarını devirmek amacıyla parasal ve lojistik destek verdiği başta el nusra el kaide gibi örgütlerin arasında işid gibi bir terörist sürüsü devşirilmiş ve bugün işte musulu telafiri işgal ederek Türkiyenin sınır komşusu haline gelmiştir. Şii alevi ve süryani düşmanlığı temelinde acımasızca katliamlar yapan bu örgüt Türkiyenin musul konsolosuyla beraberinde 80 rehineyi elinde tutsak tutmaktadır. Ancak akp hükümeti bu konuda anlaşılması zor biçimde duyarsız ve tepkisizdir.Hatta başbakan bu teröristlere militan diyebilmekte ve yapılanı hafife almaktadır. Akpnin suriyedeki başta öso olmak üzere diğer terör örgütlerine mit tırlarıyla silah gönderdiği basında yer almış ve işit teröristleri yine Türk basınına verdikleri demeçlerde bu gerçeği doğrulmıştır. En son bir işid teröristi akp bize çok yardım etti diye bir gazeteye açıklama yapmış bu haber manşetten verilmiştir. Akpnin esat rejimini yıkmak için bu terörist örgütleri desteklediği yine medyada yer almaktadır. Ortadoğu abd emperyalizmi ve avrupa emperyalizmi tarafından açıkça işgal edildikten sonra bir türlü barış ve huzura kavuşamamıştır. Abd bölgeye demokrasi götüreceğim iddiası ile girerek bölgenin tüm petrol kaynaklarını kendi şirketleri aracılığıyla ele geçirerek,bölgeye hakim olmuş,toplumları etnik ve mezhep temelinde bölünüp ayrışmasının önünü açan uygulamalar yapmıştır. Bugünkü kanlı ortadoğu coğrafyası tablosu büyük ölçüde abd ve batı emperyalizmin eseridir. Irak fiilen kürt sunni ve şii temelde bölünerek parçalanmaya giderken bu gelişmenin ülkemizin doğu ve güneydoğusunda yansımaları olmamasını görmezden gelemeyiz.Pkk uzantısı bdp hdpnin özerklik taleplerini bu bağlamda değerlendirmek gerekir.Akp hükümetinin dış politikada ümmetçi yaklaşımdan mezhepçi yaklaşıma savrulması bölgede şimdiye dek laik demokratik Türkiye imajını yerle bir ederek,Türkiyeyi ortadoğuda katar,s.arabistan gibi ülkelerin yanına itmiştir. Gerek s.arabistan gerek katar gerek yemen gibi ülkelerde şeriat ve vahabi mezhebinin en gerici en bağnaz islam yorumu yürürlüktedir. Atatürk Türkiyesi nasıl olur da bu ülkelerle aynı kategoride yer almaktadır?Ortadoğu coğrafyasında eksikliği duyulan laiklikten ve demokrasiden başka ne olabilir ki?Mezhep, etnik temel ve dinin insanları birleştirmesini sanmak Türkiyeyi yöneten kadroları bu açmaza itmiştir. Mustafa Kemalin yılllar önce cumhuriyeti kurarken laiklik konusunda ne denli haklı olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yine mustafa kemalin dış politikasının temeli olan yurtta barış dünyada barış ilkesinden uzaklaşmanın sonuçlarını halkımız ve ortadoğu coğrafyası yaşamaktadır. Ulus devlet üniter yapıdan verilen ödünlerin ırakı suriyeyi getirdiği nokta,işidin barbarlığının hüküm sürdüğü bir ortadoğu olmamalıdır.

İşit bitecek mi?

Abd dünden itibaren suriye sınırındaki işit hedeflerini havadan vurmakta. Peki bu işitin bölgedeki kökünün kazınmasına hizmet edecek mi? Hiç sanmıyorum,çünkü ortadoğu emperyalizmin çıkar çatışmalarının yaşandığı petrolün önemli olduğu bir bölge. Bu bölgede hakim olan geçmişte ingiliz emperyalizmiydi, sınırlar ingiliz fransız subaylarının bastonlarıyla çizildi derler. Sınırı çizen irade normal olarak o bölgede yılllardır söz sahibidir. Ortadoğunun ırakın suriyenin mısırın kaderi o ülke halklarının kendi iradelerini özgürce ortaya koyan laik demokratik halkçı yönetimlerin ortaya çıkmasına bağlıdır. Anti emperyalist tam bağımsızlıkçı laik devrimler gerçekleşmeden ortaadoğu ve arap baharı gerçekleşemez. Arap baharları bu arap ülkelerine demokrasiyi laikliği insan hak ve özgürlüklerine dayalı çağdaş yönetici kadrolarının ortaya çıkması koşullarını yaratamamıştır. Ya laik hırsız acımasız diktatörler, ya da müslüman kardeşler,işit,hizbullah el nusra gibi cihatçı terör örgütleri ikileminde kalan arap halklarından ilerici,devrimci atılımlar beklemek saflık olacaktır. Kırık satır mı? kırk katır mı? Türkiye ise bu noktada mezhepçi özde emperyalizmin dümen suyunda gidip osmanlıcı,sunni şeriatçı bir dış politikaya savrulmuş,bir katar s.arabistandan,yemen,ve körfez ülkelerinden farkı olmıyan bir  stratejik sığlığa doğru freni patlamış bir kamyon gibi ne zaman nereye çarpıp da duracağı belli olmıyan bir yönde ilerlemektedir. Bu mudur Türkiye cumhuriyetinin kuruluş felsefesinde temel olan yurtta barış dünyada barış? Önderimiz Mustafa kemalin gerek ortadoğuda kurduğu anti emperyalist pakt, gerek bulgaristan yunanistanla kurduğu saldırmazlık parktları acaba neden ne amaçla kurulmuştu,bu soruları sorgulayan var mı günümüzde? Ne gezer bugünün gündemi varsa işit yoksa işit. Amerika diyelim işiti bitirdi,kökünü kazıdı peki ondan sonra yeni bir işitin ortyaya çıkmayacağını kim garanti edebilir?Bataklık kurutulmadan sivrisinekleri yoketseniz ne olacak sanki?Zaten abd emperyalizmin sonal amacı büyük kürdistanı kurarak,işiti etkisiz kılmak. Bu gelişme Türkiyeye yansıyacak ve ırak,suriyede kurulan kürdistan Türkiyedede kurulacak ve bunlar zamanla birleşecektir.Bu plan abd emperyalizmin çıkarlarına en uygun senaryodur. Ortadoğuda israile dost ikinci bir kukla devlet abdnin petrol bölgelerine hakimiyetinin garantisi ve nefes alacağı bir koridor,manevra alanı olacaktır. Sınırlarımıza yığılan 200bin suriyeli mülteci de bu projenin Türkiyeye faturası olsa gerek.Gelecekte Türkiyede sekiz eyaletin birisi kürdistan eyaleti,başkan da erdoğan olarak Türkiye yoluna devam ederse bu gelişme karşısında Türk milletinin buna yanıtı tepkisi ne olacaktır,onu şimdiden kestirmemiz zor.Zaten pkk şimdiden doğu ve güneydoğu illerinde devlet provaları yapmaktadır. Vergi toplamakta,tapu dağıtmakta,asayiş kontrolleri yapmakta,paçavra bayrağını sallamaktadır. Asker ve polis gelişmeler karşısında seyirci kalmıştır. 25 okul pkk tarafından yakılmış,kürtçe eğitim şovu yapılmaktadır. Kürtçenin bir eğitim ve bilim dili olamayacağı,bu dilin arapça frasça karışımı bir dil olduğu açıktır. Buna rağmen pkknın bir bardak suda koparttığı fırtına tümüyle akpnin açılım siyasetinin sonucudur,Bu açılım değil bölünmedir,kim ne derse desin.Pkk silahlarını teslim etmemiş,terörden ve bölücülükten vazgeçmemiştir. Üstelik pkk işite karşı Türkiyeden silah bile istemektedir.Kimi batı ülkeleri almanya dahil pkkya silah yağdırmaktadır,sırf bu işit terörü yüzünden.Bdpnin imralı postacıları içinde yer alan sosyalist geçinen sinemacı sırrı bdp ona bir sandelye vermeseydi vekilliği rüyasında görürdü ve bu açılım üstelik marksizm leninizme de aykırıdır. Çünkü gerek marks gerek lenin her zaman ulus devletlerden,toprak bütünlüklerinden yana tavır almışlardır. Bunlar sahte sosyalist olduklarından etnik sola  bir yamanma bir kahramanlık edasında imralıdaki elebaşının eteğinin dibinden ayrılmamakta direneceklerdir.

İşid de pkk da piyondur.

Pkk yandaşları kobani aslında buranın adı aynel araptır, geçen hafta İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiyede terör,yakıp yıkma vandalizm gerçekleştirdiler. Aslında bu eylemlerinin amacı açık ve net ortadadır. Bunun adı kalkışmadır.Talimatı kandil ve demirtaş vermiş bölücüler sokakları savaş alanı haline getirmişlerdir. Devletin güvenlik güçleri polisi askeri olayları önlemede yetersiz kalmışlardır. Asker 12 eylülden beri istanbulda ilk kez kente inmiştir. Demirtaş, yandaşlarına sokağa inin derken aslında kalkışma başkaldırı çağrısı yapmış,devletin savcı ve hakimleri bu çağrıyı suç olarak görmemişlerdir. neymiş aman efendim çözüm süreci zarar görmesin diye devlet seyretmiş pkk yandaşları yakmış yıkmış ülkede savaş çıkartmış,40a yakın insan olaylarda ölmüştür. Pkk bununla da yetinmeyip bingöl emniyet müdürü ve yardımcısını katletmiştir.Atatürk heykelleri ve Türk bayrağı yakılmıştır.Çünkü bu ayrılıkçı hareket ta başından beri Atatürke cumhuriyete ve bağımsızlık simgesi Türk bayrağına düşmandır.Chp lideri çıkıyor tvye bu olayda provokasyon var diyor ama bir türlü bdp ve demirtaşın aponun bu provokasyonun başı olduğunu ifade edemiyor.Dersimli kemalden beklenen başka ne olacaktı ki.Aslında bu chpnin de bittiğinin kanıtıdır.Chpnin haziran genel seçimlerinde bdp ile seçim ittifakına gideceği söylenmekte. Mustafa kemalin partisini bu hale getirenler chp tabanı karşısında hesap vermelidir.Kefere kemal diyen birisini chpye alan,bölücülerin sözcüsü sezgin tanrıkuluyu partiye taşıyan kılıçdaroğlunun yeni chpsi bölücü kürtçü ırkçılar karşısında süt dökmüş kedi pozisyonunda adeta.Oysa batının demokratik ülkelerinde terör yandaşı partiler kapatılır. Bizde ise baştacı edilmekte. Şimdi bu kobani bahane,kalkışma şahane olmuş,olaylar pkk ve ypgnin istediği yönde amaçlarına ulaşıp dünyaya mesaj vermişlerdir. Kimse de çıkıp ulan siz suriyedeki soydaşlarınızı çok seviyorsanız,gidin oraya da eğer façanız yetiyorsa tabii işidle kahramanca savaşın,ama ne gezer.Kobani büyük ölçüde işidin eline geçmiştir.Bu olaylar aslında pkk ve onun suriyedeki uzantısı ypgnin bitişinin, işidle savaşı kaybedişinin resmidir. Pkk ve ypg abd ve koalisyon uçakları işid mevzilerini havadan vurmasa orada tutunup işide tek kurşun bile atamazlar. Tabii havadan işidi bombalamak yetmez,karadan girip esad güçlerinin de desteğini alıp işidi bölgeden atmak gerekir. Ancak abd emperyalizminin böyle bir derdi yok. O petrol ve gazın emniyetini almak için o bölgede zaten. Pkk yandaşlarının ülkemizde kuduz itler gibi sağa sola saldırmaları aciz,çaresiz ve öfke nöbeti geçirmelerinden bellidir. Kandildeki pkknın ağa takımı süper lüks villalarından bu olan bitene gülüp fiski yudumlarken bizim aklını kiraya vermiş bu pkk yandaşı kürt yurttaşlarımız babalara gelmişlerdir. Bu kürt sorunun bir sınıf sorunudur, emperyalizmin desteğini arkasına alarak Türkiyeyi bölmek sevdası, sanki eşeğin aklına kapuz kabuğu düşürmek değilde nedir acaba? Ama bu noktada akp hükümeti ve atanmış başbakan davutoğlu olaylar karşısında seyirci kalmaktan öte ne yapmışlardır?Zaten çözüm süreciyle en büyük hatalı yola giren bu hükümet,şimdi bu süreci yeniden diriltmek çabasında. Ortada bir gerçek var o da bu çözüm sürecinin artık fiilen bittiği yönündedir. Bazı sosyalist partilerin bu kobaniye destek vermeleri aslında pkk ve işid gibi bunların da aslında özde emperyalizmin kuklası olduklarını çok açık ve net ortaya koymuştur.Zaten bu pkk kuyrukçularının sosyalizmle de marksizmle de en ufak bağları olamaz. Piyon piyona destek verir. Anlaşılmayacak bir durum yok ortada.Hatta bu aklı evveller,kobaniyle stalingrad savunmasını bir tutarak,ne denli çarpık bir tarih anlayışına sahip olduklarını da sergilemişlerdir. Stalingradda 500bin sovyet askeri  nazi saldırısına direnmiş ve can vermiştir.Ya burda 5bin kişi bile direnememiştir işide karşı. İşidle pkk arasında aslında hiç bir fark yoktur,ikisi de emperyalizmin piyonu ikisi de istilacı karakterde terör örgütüdür.Solun tavrı bu noktada suriyenin toprak bütünlüğü,anti emperyalizm ve bölgeden işidin de pkknın da temizlenmesi yönünde olmak zorundadır. Sloganımız,önderimiz Mustafa Kemalin yurtta barış dünyada barış sloganı olmalıdır. Bu arada Mhp ise tezkerede akpye destek çıkarak,akpnin koltuk değneği olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Atatürk milliyetçisi olamıyanlar,pan türkizm sevdasının mazide nasıl hüsrana uğradığına iyi baksınlar,Pan Türkizm hayali  peşinde koşan enver paşa mı, misaki milli sınırlarını savunan gerçekçi Mustafa kemal mi bu sınavdan başarıyla çıkmıştır,

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.