Ortadoğu’nun Suçu ne?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF


“Safları sıklaştırın, bu kavga emperyalizme karşı hürriyet kavgasıdır.”

İlk insan var olduğundan bu yana, Ortadoğu diye bilinen coğrafyada kan ve gözyaşı eksik olmadı. Her dinin ortaya çıkış alanı olan bu coğrafyada yaşamanın bedeli 

yüz binlerce yıldır çeşitli vesilelerle ödendi, ödenmeye devam ediyor.

Ortadoğu, yeryüzündeki kitle savaşlarının ve mezhep çarpışmalarının tam anlamıyla laboratuarı pozisyonunda yer alıyor. Aklınıza gelecek her sebepten savaş çıkarma olasılığınız, Muson yağmurlarının yağma olasılığından daha fazla. Hal böyle olunca elinizi sallasanız bir Ortadoğu uzmanına çarpıyor.

Her akşam, çeşitli ekranlarda hayatımıza girenler; medya gücünün “kitle imha silahı” olma özelliğini iyi bir şekilde kullanarak, bizlere Ortadoğu hakkında engin (!) fikirleri aşılıyor.

Hiç kimse tek taraflı yayıncılık politikasından vazgeçmiyor. Ortadoğu diyince insanların kafasında “kum fırtınası yaratan bahar” coğrafyası kalıyor.

Oysa Ortadoğu diye adlandırdığımız coğrafyada 23 ülke yer almakta, 23 ülkeden yalnızca İsrail İslam dışı devlet olarak karşımıza çıkmakta. Yaklaşık olarak 23 ülkede 9 binin üstünde etnik yapının da var olduğunu sayarsak; ortalama bir insan ömrü ile “Ortadoğu uzmanı” olmak imkansız.

Bu şartlar dahilinde Ortadoğulu olmak ile Ortadoğu uzmanı olmak birbirinden ayırt edilmesi gereken önemli bir husus.

İyi de Ortadoğu’yu hedefe oturtan nedir? Bu coğrafyada dökülen kanın gözyaşından fazla olma gerekçesi nedir? Kim neyi amaçlamaktadır?

Emperyalizm diye özetlemek de artık bilinen anlamıyla klişe bir cevaptır. Bu coğrafyada yaşıyorsanız unutmamanız gereken tek şey; her şeyin sebebi olduğudur.

Övüne övüne anlatılan Büyük Ortadoğu Projesi ile Genişletilmiş Ortadoğu Projesi durduk yere hazırlanmadı. Bu projelerin de yakın tarihte ortaya çıktığını söylemek zor.

Yenidünya düzeninin Wikileaks ile ortaya çıkarttığı şablon bunalımı birçok alan için daha erken harekete geçmenin gerekliliğini ortaya koydu. Yine Wikileaks hikayesi 2 adlı yazımda da belirttiğimiz üzere olayın planlama ve projelendirme aşaması 1900’lerin başına gidiyor.

Mackinder 1904 yılında yazdığı “The Geographical Pivot of History” eserinde Okyanuslardan tecrit edilmiş, dış ulaşıma kapalı ve kara gücünün devamlı bir üssü olarak nitelediği Kalpgâh’ı (Heartland) jeopolitik kavramsallaştırma olarak ortaya koymuştur:

Kalpgâh, stratejik düşüncenin amaçlarından dolayı Baltık denizini, gidiş-gelişe elverişli Orta ve Aşağı Tuna’yı kapsar. Bu yüzden Rusya’ya ilaveten Brandenburg-Prusya ve Avusturya- Macaristan’ı kapsar. Çağın koşullarına göre deniz gücünün ulaşıma imkan tanımayan bölgedir.

İngilizlerin bu teorisi, özellikle 1.Dünya Savaşında sıklıkla uygulanmak için başvurulan bir kaynak olmuştu. Bunun sonucunda da Amerikalılar bu teorinin kapsamını genişletti.

 Spykman eski dünyaya yenidünyayı da ilave etti. O’na göre Heartland’dan daha önemli olan bir unsur Avrasya’nın çevre toprakları (Rimland) dır. Burası Heartland’la kenar denizler arasını işgal eder. Türkiye, Ön Asya, Arabistan, Irak, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Güneydoğu Asya, Çin, Kore ve Japonya’yı içerir. Bu bölge deniz ve kara güçleri arasında bir tampon bölgedir. Rimland’ı ele geçiren Avrasya’ya ve dolayısıyla Heartland’a hakim olur.

Yani bugünün BOP’u GOP’u o tarihlerde planlanan bir gelişmeydi. Bu yüzden de Arap baharıyla sözüm ona demokrasi girişimleri dar alanda kısa paslaşmalar olarak değerlendirilmeli. İşin diğer boyutu Amerika’nın olaya bakış açısı.

Cumhuriyetçilerin silahla işgal etmeye çalıştığı yerlerde Demokratlar azınlık unsurları destekleyerek gerek maddi gerekse insani olarak daha az masrafla işi bitirmenin derdindeler.

Bundan tam 1 yıl önce de yazdığımız “Türkiye İran Soğuk Savaşı” adlı makalede bu bölgedeki savaşın bu iki ülke arasında çıkacağını söylediğimizde ve bunları ciddi olarak gerekçelendirdiğimizde belki de hayalperestlikle değerlendirenler olmuştu. Bu bir hayal değildi en azından Yeni Osmanlıcılık hiç değildi.

O günden bugüne geldiğimizde, ülkemize konuşlanan/konuşlanması planlanan füze rampası her şeyi özetler mahiyette karşımızda duruyor. İlk başta İran, ardından da Rusya’nın bu rampayı hedef alacak şekilde açıklamaları ve çeşitli radar sistemlerini aktive etmeleri ne anlatmak istediğimizin kısa bir özeti gibi.

Ortadoğu, yukarıda söylenen teorilere göre hedef halinde yer alsa da, yine buradan bir düşünceyi paylaşalım:

Ortadoğu’daki işgaller, savaşlar gerçek dünyaya hakimiyette sadece üs bölgesidir. Amaçlanan şey; Rusya’nın süper güç olmasını engellemektir. Nitekim küresel ısınmanın etkisiyle çözülen Hazar üstü stepler, bundan 50 -100 yıl sonraki aralığında bugünkü Ortadoğu’nun adı olacaktır.

Hazar havzasındaki girişimler, politikalar şu an yalnızca sır olsa da diplomaside önemli olan “ resmin tamamına bakmaktır.” Ve bu resimde görülen tek şey; Türkiye’nin Orta Asya’daki devletlerle ilişki kurmasının ve Hazar havzasının Ruslara bırakılmasının “kesinlikle engellenmesi” gerektiğidir.

Geleceği inşa etmek istiyorsanız, Güneş’in doğduğu yere Doğu’ya bakmanız yeterli.

Saygılarımla

İlker EKİCİ

ilker.ekici@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Ortadoğu, Türkiye ve Emperyalizm

 

Sayın İlker Ekici çok çarpıcı bir başlıkla çok güncel ve güzel bir makale kaleme almış. Sn. İ. Ekici'in eline ve kalemine sağlık. Ben de onun bu güzel düşüncelerine katkı yapmak istedim.
 
300 yıllık tarihi ile Avrupa'da modernliğin, toplumsal ilericiliğin, demokrasinin, kısaca uygarlığın beşiği olan kapitalist devletleri 19. yy ile birlikte emperyalizm aşamasına geçerek kendi aralarında dünyanın ham madde bakımından zengin olan, büyük emtia pazarı olabilecek bölgelerini paylaşmak için iki büyük dünya savaşları çıkarmışlardır. Bu arada zengin petrol kuyularına sahip Osmanlı topraklarını çeşitli yöntemlerle Osmanlı'dan kopararak kendilerinin denetimleri altına almışlardır. Yine Sn. Biçerin de işaret ettiği gibi 1900 yılından beri, yani emperyalizm doğuşundan beri Ortadoğu'da gözü kalmıştır. Ortadoğu'da akan her kanın, dul kalan her kadının, öksüz ve yetim kalan her çocuğun tek sorumlusu emperyalizmdir.
 
Çünkü, Sayın İlker Ekici'nin de çok haklı olarak belirttiği gibi, Ortadoğu dünyada stratejik olarak büyük bir önem taşımaktadır. Nasrettin Hoca bugün yaşasa, ona dünyanın merkezinin nerede olduğu sorulsa idi, hiç tereddütsüz "Ortadoğu" derdi. 
 
"Ortadoğu" emperyalizm için o kadar önemli ki emperyalizm yarım yüz yıl içinde bu bölgede planlı olarak kendilerinin çıkar bekçiliğini yapan, yapay bir sionist İsrail devleti kurdurmuştur. Ortadoğu ve Mezipotamya sadece en eski medeniyetlerin ve dinlerin beşiği olarak değil, her şeyden önce de çağımızın güç ve iktidar olmanın en önemli ön koşullarından olan enerji kaynağı, kıtalararası deniz nakliyatına en uygun güzergah ve SU bakımından dünyanın en zengin bölgelerinden biri olmasıdır.
 Ortadoğu jeopolitik olarak çok önemlidir; çünkü
1) Dünya ham petrolünün %60'ı ve doğal gazın % 65'i Ortadoğu'dan çıkmaktadır,
2) Kıtalararası deniz nakliyatının ana hattı buradadır. Doğu Akdenizle Okyanusları en kısa yoldan birleştiren Suveyş Kanalı ve dünya ham petrol ihracatının ana limanı İran/Basra Körfezidir.
3) Küresel iklim bunalımı nedeniyle suyun önemi gelecek için olağanüstü artmaktadır. Ortadoğu'nun en zengin su kaynakları doğu ve Güneydoğu ve Mezipotamya'dadır (Dicle ve Fırat nehirleri). İsrail devletinin geleceği suya bağlıdır.
 
Bütün bunlar Ortadoğu'yu sadece ekonomik açıdan stratejik önemli yapmaktadır. Ayrıca emperyalizmin Ortadoğu'da at koşturmasının siyasi nedenleri de var elbette. Bir emperyalist paylaşım savaşı olan I. Dünya savaşından hemen sonrasında emperyalizm 
 
1) 1917 Ekim devrimiyle Rus işçi sınıfından ve 
2) M.Kemal liderliğindeki Türk ulusal kurtuluş hareketinden 
 
İKİ BÜYÜK DARBE yemiştir. Emperyalizm siyasal olarak işte bu darbelerin intikamının da peşindedir. 
 
Emperyalizm 1990 yılları başında, kuşatarak ağır bir baskı altına aldığı SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerideki reel sosyalizmin çökmesiyle birincinin intikamını almıştır. Şimdi sıra Türkiye'dedir!
 
Ortadoğu'da bu da yetmiyor, İran gibi, Suriye gibi bazı kendini bilmez ulus devletler de ona kafa tutmaktalar. Onlara da hadleri mutlaka bildirilmelidir!
 
İşte bütün bu hedeflerini gerçekleştirmek için emperyalizm BOP, Genişletilmiş Kuzey Afrika(Arap Baharı) gibi planları geliştirmiş, uygulamaktadır.
 
Yalnız bu planların son on yıllık uygulamaları emperyalizme çok pahalıya mal olmuş, korkunç derece de borçlanmıştır. Bu nedenle emperyalizm politikasını biraz değiştirmiştir. Önceden pervasızca kendi ordusuyla yaptığı işgalleri şimdi artık taşeron devlerlerin,  "özel savunma" adı altında organize edilen paralı askerlerin aracılığı ile bu devletleri ve ülkeleri içerden fetih ederek gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Ve emperyalizmin bu politikasındaki bir numaralı yardımcısı da ne yazık ki Türkiye'de AKP iktidarıdır. Ayrıca Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar vs. gibi bir dizi feodal petrol zengini Arap devletleridir(Arap Birliği). 
 
Günümüzde Ortadoğu ve Türkiye ile ilgili siyasal olaylar ancak bu pencereden bakıldığında iyi anlaşılabilir. Neden ABD basını, önde gelen yetkilileri bu denli RT Erdoğan'ı övmektedirler? Bir Türk düşmanı olduğunu gizlemeyen ABD Başkan yardımcı  Joe Biden neden Türkiye'dedir? ülkemizden ne istemektedir? Bütün bu sorulara doğru yanıt ancak bu perspektifte bakılınca bulunabilir.
 
ABD emperyalizminin ve önün sözcüsü Biden'in amacı bellidir. Türkiye'yi Suriye ve İran'a karşı kullanmaktır. Füze kalkanı sistemi bunun bir parçasıdır. Türkiye'nin Libya'ya ve Suriye'ye karşı 180 derece değişen politiklarının iç yüzü budur. Şimdide yenildiği Afganistan'dan çekilmek için Türkiye'den ek "asker" istiyor.  Suriye'de Esad'ı devrilmesine AKP hükümetinin daha aktif katkısını istiyor. Buna karşılıkta 20 senedir Türkiye'ye karşı aktif desteklediği terörist PKK'yı feda edebileceğini ima ediyor.
 
Ve Dinleyin! ABD Başkan yardımcısı ülkemizde reform ve demokratik YENİ bir ANAYASA istiyor!
 
Ey yiğit gençliğimiz! Ülkemizin yurtsever, namuslu ve dürüst aydınları. Emperyalizmin ahı gitmiş vahı kalmış! Onu bu kötü durumdan kurtarmaya çalışan AKP hükümetine dur de! Emperyalizmin ve işbirlikçisi AKP'nin hain planlarını açığa çıkar! Yırt at! Senin ecdatların bunu en kötü şartlarda gerçekleştire bilmişken, sen bugün bunu hayde hayde yapacak olanaklara sahipsin! Göreceksin; başaracaksın!
 
Mehmet Çağırıcı
 
 

Teşekkür;

Sayın Çağırıcı,

İlginiz ve yorumunuz için teşekkür ederim.

Saygılarımla

EKİCİ

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.